Zekası ve Hafızasıyla Muhyiddin Mağnisavizade

Zekâsı ve Hafızasıyla

Muhyiddin Mağnisavizade

Mevlana Muhyiddin Muhammed, halk arasında Mağnisavizade olarak tanınır, Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmed döneminin (15. yüzyıl) önemli alimlerinden biridir. Eğitimine devrin seçkin hocalarından ders alarak başladı ve özellikle Molla Hüsrev’in Ayasofya Medresesi’ndeki derslerine katıldı. Medresenin en üst katındaki odasında, geceleri kandilini söndürmeden sabaha kadar ders çalıştığı bilinmektedir.​

Fatih Sultan Mehmed, ilme büyük önem veren bir hükümdardı. Sık sık medreseleri ziyaret eder, dersleri dinler ve talebelerle ilgilenirdi. Geceleri sarayının penceresinden medrese hücrelerini gözlemler, hangi talebenin odasında ışık yandığını merak ederdi. Uzun süre boyunca, bir hücrede sabaha kadar ışığın sönmediğini fark etti ve bu durum dikkatini çekti.​

Bir gün Molla Hüsrev’e talebeleri arasında en zeki ve çalışkanının kim olduğunu sordu. Molla Hüsrev, “Muhyiddin Mağnisavizade” diye cevap verdi. Sultan, “Ondan sonra kim gelir?” diye sorduğunda, Molla Hüsrev yine “Mağnisavizade” dedi. Sultan şaşırarak, “Medresenizde iki Mağnisavizade mi var?” diye sorduğunda, Molla Hüsrev, “Hayır Sultanım, bir tane var; ancak bin talebeye bedeldir. Çok zeki ve çalışkandır. Okuduğu tüm dersleri ezberlemiştir ve şu anda müderrislik yapacak seviyededir.” şeklinde yanıtladı.​

Bu konuşmanın ardından Fatih Sultan Mehmed, Mağnisavizade’yi takdir etti ve onu Mahmud Paşa’nın İstanbul’da yaptırdığı medreseye müderris olarak atadı. İlk dersinde, Molla Hüsrev ve Hatibzade gibi birçok alim hazır bulundu. Dersin ardından Molla Hüsrev, “Hayatımda tatlı ve doyurucu iki ders dinledim. Biri, Sultan Medresesi’nde Muhammed Şah Fenari’nin, diğeri de şimdi dinlediğim Mağnisavizade’nin dersidir.” dedi.​

Fâtih Sultan Mehmed, Mağnisavîzâde’yi Sahn-ı Semân medreselerinden birine atadı ve kısa süre sonra İstanbul kazaskerliğine getirdi. Bir Rumeli seferi sırasında, Sultan ona Arapça altı mısralık bir beyit okuyup anlamını ve aruz ölçüsünü sordu. Mağnisavizade, “Bunun cevabını daha sonra yazıp arz ederim.” diyerek cevap vermekte zorlandı. Bunun üzerine Sultan, Nişancı Hoca Sirâcüddin’i çağırıp aynı soruyu sordu. Siracüddîn Hoca, beyitin tahlilini yapıp anlamını ve veznini açıkladı. Fatih, bu açıklamadan memnun kaldı ve İstanbul’a dönüşte Mağnisavizade’yi kazaskerlikten alıp tekrar Sahn-ı Seman medreselerinden birine atadı. Sultan’ın amacı, Mağnisavizade’nin bu konuda da kendini geliştirmesini sağlamaktı.​

II. Bayezid döneminde Mağnisavizade yeniden kazaskerlik görevine getirildi ve vefatına kadar bu görevde kaldı. Bir Ramazan akşamı, iftar sofrasında ezan okunurken henüz iftarını açmadan rahatsızlandı ve orada bulunan bir sedire uzandı. Oruçlu haliyle vefat etti. Mevlana Kasım, “Bir Ramazan akşamı, evinde iftar yemeğindeydik. Biraz rahatsız olduğunu ve bizim yemeği yememizi söyleyip istirahate çekildi. Biz yemeği yedik. Hizmetçilerinden biri gelip, rahatsızlığının arttığını söyledi. Gidip baktığımızda, vefatının yaklaştığını anladık. Derhal Yasin-i Şerif suresini okuduk ve surenin bitmesiyle birlikte ruhunu teslim etti.” şeklinde anlatır.​

Mağnisavizade’nin naklî ilimlere dair küçük bir risalesi bulunmaktadır.​

Kerim Yarınıneli/KerimUsta.com

Kaynaklar:

  • Şakâyık-ı Nu’mâniyye tercümesi (Mecdi Efendi); sh. 208​
  • Sicilli Osmânî; cild-4, sh. 319​
  • İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; cild-12, sh. 256
Kerim Usta

Yorum yapmaya ne dersiniz?