Yazıcıoğlu Ali’nin (Yazıcızade) hayatı ve ailesiyle ilgili geniş bilgiler yoktur. Muhammediye’nin yazarı Yazıcıoğlu Mehmed Bican ve Envarü’l-Aşikin’in yazarı Yazıcıoğlu Ahmed Bican’ın onun kardeşleri olduğu sanılmaktadır. Fakat aynı dönmemde yaşamış olmalarına rağmen eserlerinde bu konuda herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır.
Yazıcıoğlu’nun zamanımıza ulaşan “Tevârih-i Al-i Selçuk” adlı eseri destan niteliğindedir. “Selçukname” ve “Oğuzname” adlarıyla da anılır. Selçuk-nâme’nin yazılış tarihi konusunda farklı görüşler vardır. Bazı araştırmacılar 827/1423 tarihini esas almışlardır. Fakat II. Murad’ın 1421’de tahta çıktığını dikkate alırsak bu kadar büyük bir eserin iki yıl gibi kısa bir zamanda yazılabilmesi mümkün görünmemektedir. Yazıcıoğlu Ali, eserini Fatih Sultan Mehmed’in babası II. Murad’a takdim etmiştir. Selçuk-nâme, II. Murad’a ithafen yazıldığı için Murad Han’ın ismine sık sık rastlanmaktadır.
XIV. yüzyılda Yazıcıoğlu Ali tarafından Türkçe olarak kaleme alınan Selçuk-nâme, diğer adlarıyla Tevârih-i Âl-i Selçuk ve Oğuz-nâme adlı eser, Selçuklu Devleti ile Oğuz Türklerinin
en önemli kaynaklarından biri durumundadır. Selçukluların Türkmenistan, Azerbaycan, İran, Irak, Suriye, Ermenistan ve Türkiye’deki faaliyetlerini konu edinmektedir.
Selçuk-nâme, diğer adlarıyla Tevârih-i Âl-i Selçuk ve Oğuz-nâme, Oğuzların ortak kitabıdır. Yani Türkmenistan, Azerbaycan, İran, Irak, Suriye, Türkiye ve Balkan Türklüğünün hem kültür hem de Türk dili açısından ortak eseridir.
Yazıcıoğlu Ali’nin Selçuk-nâme adlı eseri hem Türklük hem de Türkçecilik şuurunu uyandırmıştır. Eser, Osmanlıların Türklüğe bakışının önemli bir temel taşı
durumuna gelmiştir.
II. Murad Döneminden itibaren Osmanlı hanedanı, Türklüğe ve Türkçeye ciddi anlamda ağırlık vermeye başlamıştır. Din, tıp, ahlak ile ilgili eserler, siyasetnameler, sözlük
ve ansiklopediler II. Murad Döneminde Türkçeye çevrilmiştir. Türklüğün kaynaklarını Arap tarihi içinde değil, bizzat aslından, Türk tarihinin bir parçası olarak ele almaya başlamışlardır.
Yazıcıoğlu Ali eser içerisinde, özellikle bölüm sonlarında kaleme aldığı manzum bölümlerde, Sultan II. Murad’a ithafen yazdığı methiyelerden bir örnek:
Elümden kim ola ki bula necāt
Çün oldı cihān menzili hādisāt
Kişi ger fakir ola yā pādişāh
Yeri ‘ākıbet ola hāk-i siyāh
Hüner-mend olur-ısa yani hüner
Elümden kaçan kurtıla ser-be-ser
Kimesnenüŋ öldigüne olma şād
Ki bu çarh kimseye virmez murād
Kanı Āl-i Selçuk u Sasanilar
Kanı Deylemiler Horāsāniler
Dem-ā-dem ecel cāmını içdiler
Beyâbān-ı ‘adem mülkine göçdiler
Cihān bunları şöyle kıldı nihān
Ki bilmez kimesne bunlardan nişān
Meger şol ki hoş ‘adl-ıla dādı var
Tevārîh içinde anuŋ adı var
Cihān-cūna idügi rūşen durur
Buna ‘ākil aldansa gevden durur
…
Kaynak:
- Türk dünyasının ortak kaynağı: yazıcıoğlu ali’nin selçuk-nâme’si- Necati DEMİR s.52,53,54
- Osman Gazi Özgüdenli-İslâm Ansiklopedisi’nin 2011 yılında İstanbul’da basılan 40. cilt, Sayfa 72-73
Bir yanıt yazın