Yazar Tursun Bey
Hayatı hakkında gerek yaşadığı devirde yazılmış olan tarihlerde, gerekse sonraki biyografik ve bibliyografik eserlerde herhangi bir bilgi yoktur. Bu konuda bugün bilinenler daha ziyade kendi eserine dayanmaktadır. Asıl adı Tûr-ı Sînâ olup bundan bozma Tursun Bey veya Dursun Bey şeklinde anılır.
Halil İnalcık’ın Bursa kadı sicillerindeki kayıtlardan tespit ettiğine göre babası, I. Murad döneminin meşhur kumandanlarından Fîruz Bey’in (ö. 1421) oğlu, 1424’te Anadolu beylerbeyiliği’nde bulunmuş olan Hamza Bey’dir. Bundan da onun önde gelen bir aileye mensup olduğu anlaşılmaktadır. Dursun Bey muhtemelen 1426 civarında doğmuştur.
Eserinde yer alan bilgilere göre genç yaşta timar sahibi olan Dursun Bey iyi bir tahsil görmüş ve amcasının yanında yetişmiştir. Nitekim İstanbul’un fetihten sonraki iskânı sırasında dağıtılan emlâkin sayımı ve konulan vergiyi yazma işi önce amcası Bursa Beyi Cebe Ali Bey’e verilmişken onun işlerinin çokluğu sebebiyle bu görev kendisine tevdi edilmiştir. Görevini lâyıkıyla yerine getirip hazırladığı defteri Fâtih Sultan Mehmed’e sunmuş ve böylece sultanın muhitinde önemli bir yere sahip olmuştur (1456-1457). Aynı zamanda yaya ve müsellem tahririni de yapan ve görevi “yazıcı” olarak belirtilen Dursun Bey 1456 yılındaki Belgrad Seferi’ne katılmıştır. Bundan sonra on iki yıl süreyle Mahmud Paşa’nın yanında divan kâtibi olarak görev yapmış ve onunla birlikte hemen bütün seferlerde bulunmuştur.
Dursun Bey’in bugün elde mevcut olan tek eseri, esas itibariyle Fâtih Sultan Mehmed’in gazâ ve fetihlerini ihtiva eden ve kendisi tarafından Târîh-i Ebü’l-Feth adı verilen tarihidir. Fâtih Sultan Mehmed adına kaleme alınan eser, 848’de (1444) Fâtih’in ilk cülûsu ile başlayıp Hadım Ali Paşa’nın 893’teki (1488) Memlük seferiyle sona ermekte, böylece kırk dört yıllık olayları içine almaktadır. Ailesi, tahsili ve bulunduğu görevler sayesinde devrinin tanınmış devlet ve ilim adamlarıyla birlikte bulunma imkânını elde eden Dursun Bey, devlet kademelerinde nâil olduğu mevkilerden dolayı minnet borcunu ödemek üzere kendi arzusu ile eserini yazdığını belirtmektedir.
Eserin yazılış tarihi hakkında açık bir kayıt bulunmamakla birlikte devlet erkânının mansıpları ve bunlar için kullanılan unvanlardan hareketle 902’den (1496) önce yazılmış olabileceğini ileri sürmek mümkündür. Eser önsöz, giriş ve asıl metin kısmı olmak üzere üç ana bölümden oluşmaktadır.
Kaynak:
- İslâm Ansiklopedisi (1994)- C.10. cilt, S.6-7
Bir yanıt yazın