Sultan Murad ve Habib Baba’nın Hikayesi
Habib Baba uzun bir kervan yolculuğunun yorgunluğunu atmak için hamama gider. Fakat hamamcı Habib babayı içeri sokmak istemez. “Bugün” der, “Sultan Murad’ın vezirleri hamamı kapattılar, dışarıdan müşteri alamıyoruz.” Habib baba: “Ne olursun” der, “kimseye varlığımı belli etmem, aceleyle yıkanır çıkarım. Bu tozlu bedenle Rabbime ibadet ederken utanıyorum.” der.
Hamamcı ehl-i insaftır, dayanamaz, kabul eder hamamın en sonundaki odayı göstererek: “Baba şu odada hızla yıkanıp çık, parada istemem. Yeter ki vezirler, senin farkına varmasınlar.”
Habib baba sevinerek kendine gösterilen yere girer. Ve bu arada hamamcının karşısında yeni bir müşteri belirir. Onunda görünümü fakirdir. Ama sadece görünümü…
İkinci müşteri kılık değiştirmiş, 4.Murad’dır. O gün vezirlerinin topluca hamam alemi yapacaklarından haberdar olan padişah merak etmiştir. Bu merak padişahı, tebdil-i kıyafet ettirerek, hamama getirmiştir. Az önce yaşananlar bir kez daha tekrarlanır.
Hamamcı vezirler der almak istemez, Padişah ise, ne olursun der, bastırır ve padişah galip gelir. Habib babanın yıkanmakta olduğu odayı göstererek, genç padişahın kulağına fısıldar: “Şu odada bir ihtiyar yıkanıyor. Beraber sessizce yıkanın, bir an evvel çıkın… Ve ekler: “Aman ha! Vezirler varlığınızı bilmesinler.”
Sonra 4.Murad’da Habib babanın yanına süzülür. Beraber sessizce yıkanmaya başlarlar. Habib babanın gözü, genç hamam arkadaşının sırtına takılır. Ve yanındakini, görüntüsüne uygun, kendi gibi fakir bir delikanlı zanneden Habib baba yumuşak bir sesle konuşur: “Evladım” der, “Sırtın fazlaca kirlenmiş, müsade edersen bir keseleyivereyim.”
Padişah aldığı bu teklif karşısında şaşkınlaşır ve büyük bir haz duyar. Çünkü ömründe ilk defa biri ona, padişah olduğunu bilmeden, sırf bir insan olarak, karşılık beklemeksizin bir iyilik yapmayı teklif etmektedir. Memnuniyetle Habib babanın önünde diz çökerken: “Buyur baba” der, “ellerin dert görmesin”
Habib baba, 4.Murad’ın sırtını bir güzel keseler. Fakat padişah kuru bir teşekkürle yetinmek istemez. Ne de olsa insandır ve o da her insan gibi kendine yapılan iyiliklerin kölesidir. “Baba” der, “gel bende senin sırtını keseliyeyim de ödeşmiş olalım.”
Habib baba, teklifin kimden geldiğinden habersiz; “Olur evlat” deyip, sultanın önünde diz çöker. Bu arada, Sultan Murad kese yaparken bir yandan da Habib babayı yoklar, ağzını arar; “Baba” der, “görüyormusun şu dünyayı… Sultan Murad’a vezir olmak varmış. Bak adamlar içerde tef, dümbelek hamamı inletiyorlar, sen ve ben ise burada iki hırsız gibi…”
“Be evladım” der, Habib baba, “Sultan Murad dediğin kimdir? Sen asıl Alemlerin Sultanına kendini sevdirmeye bak ki, O seni sevince sırtını bile Sultan Murad’a keselettirir.”
Habib babanın söyledikleri Sultan Muradı ağzı açık bırakır, keseyi elinden düşürür..
Dip Not: Bu hikayenin gerçekliği konusunda kesin bir kanıt bulunmamaktadır. Bazı kaynaklar, hikayenin tarihi bir gerçekliğe dayandığını, Habib Baba’nın gerçekten yaşamış bir evliya olduğunu ve 4. Murad ile tanıştığını ileri sürmektedir. Bazı kaynaklar ise, hikayenin uydurma olduğunu, Habib Baba’nın hayali bir karakter olduğunu ve 4. Murad’ın böyle bir olay yaşamadığını iddia etmektedir. Hikayenin asıl amacının, 4. Murad’ın iktidar gücünü ve Habib Baba’nın takvasını vurgulamak olduğu anlaşılmaktadır.
Bu hikaye, birçok yerde farklı şekillerde anlatılmıştır. Bazı versiyonlarında, Habib Baba’nın hacca gitmek için İstanbul’a geldiği, bazılarında ise, 4. Murad’ın hacca gitmek için Erzurum’a geldiği belirtilmektedir. Bazılarında, Habib Baba’nın 4. Murad’ın sırtını keselediği, bazılarında ise, 4. Murad’ın Habib Baba’nın sırtını keselediği anlatılmaktadır. Bazılarında, Habib Baba’nın 4. Murad’ı tanıdığı, bazılarında ise, tanımadığı ifade edilmektedir. Yine de Güzel hikayedir…
Kerim Yarınıneli
Bir yanıt yazın