Rüyalarınızla Keşif Yapabilirsiniz
Çok mu rüya görüyorsunuz, rüyaların etkisini merak mı ediyorsunuz. Rüyalarınızla keşif yapabilirsiniz.
Uyku, ruhun bedenden ayrıldığı an, yarı ölüm. Uykuda yaşadığımız hayata ise rüya deniyor. Psikiyatr Nevzat Tarhan ile rüyaların insan zihnindeki etkilerinden, hayat ile ilişkisinden, rüyanın tedavi gücünden konuştuk.
Hayatımızın üçte birini uykuda geçiriyoruz. Rakamsal olarak ifade edersek bu 60 yıllık ömrümüzün 20 yılı anlamına geliyor. Uyku, günlük çalışmalardan yorgun düşen insan bedeninin ve sinirlerinin dinlenme zamanı. Ruhbilimci Sigmund Freud rüyayı şöyle tanımlıyor; Bir kişinin bilinç altında düşüncelerinin, özlemlerinin ya da isteklerinin film şeridi gibi göz önünden geçmesi…
Yine Freud’a göre bilincin gizlediği, tamamen sakladığı bu olgular ortaya çıkabilmek için yol arar ve bunlardan bazıları da rüyalar haline girerek kendilerini gösterirler. Bilinç altı konusunda yaptığı çalışmalar ile tanıdığımız Psikiyatr Nevzat Tarhan ile bu kez farklı bir konuyu konuştuk. Rüyayı “Yakın bellekteki bilgilerin uzun belleğe aktarılması ve arşivlenmesi anlamına geliyor.
BEYİN NASIL ÇALIŞIR ÖĞRENİN…
Kişi gündüz bir çok olayla karşılaşıyor. Zihin bunların bazılarını kaydediyor. Önemli olanları yakın belleğe, önemsiz olanları ise uzak belleğe aktarıyor. Kişinin kişisel hafızasının kaydettiği olaylar rüyada yaşanıyor. İşte uykunun ruh ve zihin sağlığı üzerinde böyle bir fonksiyonu var. “Bu sebeple kişinin uyku düzenini bilmek yaşadığı olayları nasıl algıladığını anlamamızı sağlıyor. Bu da o kişinin psikolojik arka planını tanımaya yarıyor” şeklinde tanımlıyor Tarhan.
UYKUNUN GARDİYANI
Nevzat Tarhan, rüyanın sanılanın aksine fizyolojik bir durum olduğunu söylüyor. Rüyada beynin aktif olarak çalıştığını ve beyin ile zihin arasındaki işlem yapıldığını ifade eden Tarhan, uykunun insan hayatında çok önemli bir yeri olduğunu ve beyni onardığını vurguluyor.
Tarhan, şizofreni hastalarının uyku düzenleri takip altına alındığında çıkan tablonun bunu desteklediğini söylüyor. “Şizofrenlerin uyku profili çıkarıldığında bu kişilerin diğer insanlardan farklı olduğu görülüyor. Kaliteli uykuya geçemiyorlar.
Uykunun dört fazı var. Uyanıklık, ram, üç ve dört olarak ayrılıyor. Bu kişiler üçüncü ve dördüncü evreye geçemiyorlar. Beyin kimyasal onarmayı yapamıyor. Bu sebeple şizofrenlerin uyku profili önemli. Bir şizofrenin uykusu düzelmişse normale dönmüş demektir.
Ayrıca depresyonda olan hastalar rüyaya daha erken giriyorlar. Normal bir insan 60 veya 90 dakikadan sonra rüya görmeye başlar. Depresyondaki insanlar rüya ile savunma mekanizması geliştiriyorlar. Bu yüzden rüyaların ruh sağlığıyla ilişkisi var. Freud rüyayı uykunun gardiyanı olarak tarif ediyor”
UYURGEZERLİK BİR HASTALIK DEĞİL
Rüya bir değil, birden fazla çeşitten oluşuyor. Tarhan, rüya çeşitlerini şöyle açıklıyor; “Üç gerçeklik var. Birincisi beş duyumuzla algıladığımız gerçeklik. İkincisi hayal gerçekliği. Hayal kurduğumuzda onun gerçek olduğunu zannettiğimiz zamanlar olur. Dışarıdan gelen bir ses ile bunun gerçek olmadığını anlarız. Üçüncüsü ise rüya gerçekliği.
Bu üç gerçeklik arasında kişinin sınırları bilip bilmemesi o kişinin rüya ile ilgili tutumunu belirliyor. Uykudan uyandığınızda veya uykuya dalarken alacakaranlık dönemi vardır. Uyandığınızda ‘burası neresi, ben neredeyim’ gibi şaşkınlık tepkileri gösterirsiniz. İnsanın o anda fiziksel gerçeklikle rüya gerçekliğini ayırt ettiği bir dönemdir.
O anda yanlış bir şey söyleyebilir veya kendi kendine konuşabilir.” Bu durumun uyurgezerlikle bir bağlantısı olduğunu vurgulayan Tarhan, uyurgezerliğin bir hastalık olmadığı görüşünü savunuyor. “Eğer bir kişi rüya ile gerçekliği ayırt edemiyorsa o kişi hastalık sınırındadır. Kendini toparlayamazsa tedavi gerekir. Sağ beyin duygusal, sol beyin ise mantıksaldır. Rüya gören bazı kişilerde bunların ikisi dengede çalışmıyor”
TABİRLER YANILTABİLİR
Deniz, kuş, fırtına, saç, ağlamak, ölü görmek ve düşmek gibi her insanın ortak gördüğü rüyalar vardır. Rüyaların manasını merak edenler, rüya tabirleri ile bu meraklarını giderirler. Tarhan, bunun doğru olmadığı görüşünde. “Rüyaların sembolik bir dili var. Su bir semboldür. Fırtına veya dalgalar bir semboldür. Fakat bunlar rüyayı gören kişiye göre değişir. O yüzden rüyada yorum önemlidir. Dalgayı gören bir denizci için deniz, açılımdır.
Denizle alakası olmayan biri için ise felaket anlamına gelebilir. Bu sebeple rüya tabirleri adı altında yayınlanan kitaplar yanıltıcıdır. Eğer onlara inanırsanız başınıza dert alırsınız. Rüyayı gören kişinin kişilik yapısını bilmeden rüya yorumlarsanız, falcılık yapmış olursunuz.
Falcıların söylediklerinin yüzde doksan dokuzu yalandır. Falcılar çok zeki insanlardır ve çok iyi hayaller kurarlar. Kafalarındaki belli bilgileri rastgele insanlara dağıtırlar. Doğru veya yanlış olduğunu sorgulamazlar. Bu sebeple rüyalarda kişilik profili çıkarılması gerekir”
BENİ ALDATIYORSUN!
Nevzat Tarhan, rüyalarla başa çıkamayan hastalarının yaşadığı ilginç tecrübeleri de aktarıyor; “Bir bayan hastam, rüyasında annesini görmüş. Annesi ona gel diye işaret ediyormuş. Rüyadan sonra terapiye geldi. Bana “Annem öldü, rüyamda beni çağırıyor demek ki ben de öleceğim” diyor. Oysa o rüya annesi ondan herhangi bir şey beklediği için gel dediği şeklinde de yorumlanabilir.
Bir başka örnek ise gördüğü rüyayı yorumlatmak için falcıya giden bir kadın hastam. Falcı rüyayı kocasının onu aldattığı şeklinde yorumluyor. Kadın kocasından şüphelenmeye başlıyor. Adam eve yüzü asık geldiğinde beni aldatıyor diye düşünüyor. Ve iş boşanma aşamasına kadar varıyor. Bir rüyanın yanlış yorumlanışı insanların hayatını büyük ölçüde etkiliyor. Rüyalar vizyon oluşturucudur. Kişiye yeni zihinsel üretim yaptırır. Bir rüyayı kötü yorumladığınızda ise hayatınızda engelleyici bir rol üstlenebilir ve yanlış karar verdirir”
İSTİHARE MESULİYETTİR
Eski çağlardan beri insanlar rüyalara çok önem vermiş. Hatta rüyaların, korkulan tanrılar tarafından verilen armağan veya cezalar olabileceğine inanılırmış. Daha sonra kahinler rüyaları açıklamaya, yorumlamaya başlamışlar.
Fakat ilk rüya yorumcularının ne zaman ortaya çıktıkları belli değil. Eski Mısırlılar, eski Yunanlılar ve Araplar rüya yorumlarıyla ilgili kitaplar yazmışlar. İslam dininde de istihare adı altında bazı özel rüyaların Allah’tan bir mesaj olduğu düşünülür ve bu çok önemlidir. Günümüzde bir çok insan aklıyla karar veremediği bir çok konuda bu yola başvuruyor.
Tarhan, bu rüyaları diğerlerinden ayırıyor ve şöyle açıklıyor; “Zihin öncesi rüyalar vardır. Rüyanızda birini görürsünüz ve ertesi gün o kişi karşınıza çıkabilir. Bu rüyalar kişide uyarıcı özelliği taşır. İstiharede bir kişi çok önem verdiği bir konuda karar veremez.
Karar verememenin verdiği sıkışmışlık duygusuyla rüyaya yattığında bazı renkleri görür. Beyaz, yeşil gibi renkler iyi, kırmızı ve siyah renkler o rüyanın kötü olduğu anlamına gelir. Bunlar beynin farklı bilinç durumlarıdır.
Fakat Peygamber Efendimiz rüya ile amel etmeyiniz diyor. Fiziksel realite ile rüyanın realitesi farklı. Bu İslami literatürde alemi misal olarak geçer. Misallerin, yani sembollerin olduğu bir alem. Ehli keşif olan kişiler, o alemdeki bilgileri alıp size getiriyorlar.
Bu deney üstü bir gerçeklik. Bunları maddesel olarak ölçemeyiz. Bu konudaki bazı şeyleri sadece din açıklıyor. Unutulmamalıdır ki en güzel istihare akıl ile yapılandır. Çünkü bu bir mesuliyet işidir. İnsana akıl gibi bir alet verilmişken onun verilerine göre hareket etmek insan için en güzel karardır”
KEŞFE YARDIMCI OLUR
Nevzat Tarhan, rüyaların keşfe yardımcı olduğunu söylüyor ve ekliyor; “İnsan zihninde üç dönem vardır. Birincisi hayal kurma, ikincisi kuluçka dönemi, üçüncüsü ise doğum. Kuluçka döneminde zihinsel geviş getirmeler vardır. Bu evrelerin ilkinde kişi hayal kuruyor. Zihinsel emeğin sonucunda rüya o karara yardım ediyor. Bu konuda zihinsel yatırım yapılmışsa rüyaların keşfedici gücü olabilir.
Kaynak: e-psikiyatri . com
Bir yanıt yazın