Mezopotamya Medeniyetleri ve Kültürleri

Kategori: Çeşitli Bilgilendirme Konuları | 0

Mezopotamya Medeniyetleri ve Kültürleri

Mezopotamya Medeniyetleri ve Kültürleri

Ortadoğu’da Dicle ve Fırat nehirleri arasında kalan bölge. Mezopotamya günümüzde Irak kuzeydoğu Suriye güneydoğu Anadolu ve güneybatı İran topraklarından oluşmaktadır. Büyük bölümü bugünkü Irak’ın sınırları içinde kalan bölge tarihte birçok medeniyetin beşiği olmuştur.

Mezopotamya medeniyetlerin beşiği olarak kabul edilir. Bereketli toprakları ve uygun iklim şartları nedeniyle çok eski zamanlardan beri yerleşmeye sahne olmuş ve birçok istilaya uğramıştır. Bilinen ilk okur yazar toplulukların yaşadığı bölgede birçok medeniyet gelişmiştir. Mezopotamya Sümer Babil ve Asur gibi en eski ve büyük medeniyetlerin doğduğu ve geliştiği yerdir.

Hiçbir zaman Mezopotamya olarak anılan belirli bir siyasi mevcudiyet olmadığı gibi sınırları belirli bir idari bölge de değildir. Basit anlamda Yunan tarihçileri bu bölgeyi anmak için bu ismi anmışlardır.

Matematik, tıp ve astronomi

Mezopotamyalılar iki sayı sistemine sahipti. Sümerler, zamanı altmış dakikalık saatlerde ölçen ilk insanlardır ve haftada yedi günlük bir takvim de oluşturmuşlardır. Babilli astronomlar gündönümü ve tutulmaları hesaplayabiliyorlardı.

Astronominin gelişimi din ve mitoloji ile iç içedir zira insanlar astronominin bir amacı olduğuna inanıyorlar ve ona bazı dini veya mistik unsurlar yüklüyorlardı. Örneğin tutulmalar kötüye işaretti. Her ne kadar anatomi ve tıp  konusunda bilgileri olmasa da tıbbi tanı listeleri oluşturmuşlar, hastalıkları gözlemlemişlerdir.
Mezopotamya halkları ve dilleri

Mezopotamya büyük oranda göç almış, birçok kavme ev sahipliği yapmıştır. Fakat göç eden toplulukların çoğu var olan Mezopotamya kültürünü benimsemiş, ayrı bir kültür veya dil olarak barınamamıştır. Bu nedenle Mezopotamya’da var olmuş çoğu halkın, yazılı kayıtlar sayesinde, sadece isimleri bilinmektedir.

Bugüne ulaşan çivi yazılı kayıtlar, tabletler sayesinde Mezopotamya’nın en yaygın dillerinin Sümerce ve Akadca olduğu söylenebilir. Bu dillerden Sümerce, Türkçeyle büyük benzerlikler göstermektedir.

Bunların dışında Hurrilerin Mezopotamya’ya girişi ve daha sonra Mitannilerin liderliğinde önemli bir siyasi konuma gelmeleriyle Hurrice de, en azından bir dönem için, Mezopotamya’nın önemli dillerinden biri sayılmıştır.

Hurriceye dair pek bilgi yoktur fakat yapılan araştırmalar Hurricenin Kuzeydoğu Kafkas Dil Ailesine yakınlık gösterdiğini ortaya koymuştur. Urartuca ile aynı kökenden geldiği bilinmektedir, Urartuca da yine aynı dil ailesine yakınlık göstermektedir.

Sümerce gibi diğer dillerden farklı özellikler taşıyan bir Mezopotamya dili de Elamca’dır.

Sümer, Babil ve diğer Mezopotamya halkları ya savaşlarda ölerek ya da göç ederek yok oldular.

Coğrafya

Mezopotamya Dicle ve Fırat nehirleri arasında yer alır. Bu isim geniş anlamda Dicle ve Fırat nehirlerinin vadileri ile bu iki nehrin arasında kalan topraklar için kullanılmaktadır. Mezopotamya güneyde Basra Körfezi kuzeyde Güneydoğu Toros Dağları doğuda Zağros Dağları batıda Suriye Çölü ve Arabistan Çölü ile çevrilidir.

Doğu Anadolu’daki karlı dağlardan doğan ve Güneydoğu Toroslardaki kar ve yağmur sularıyla kabaran Dicle ve Fırat Bağdat yakınlarında birbirlerine çok yaklaşır ve Kurna şehrinde birleşirler. Birleştikten sonra Şattü’l Arap ismini alan nehir Basra Körfezi’nden denize dökülür.

Nehirlerin oluşturduğu dar toprak şeridinin iki yanı çöldür. Dicle ve Fırat’ın sürükleyip getirdiği topraklar Mezopotamya’nın güneyinin çok verimli olmasına sebebiyet vermiştir. Dümdüz uzanan ova Mezopotamya’nın kuzeyinde oldukça bereketli ve daha ılıman iklimli bir yaylaya dönüşür.

Hukuk

Hammurabi kendi yasaları için ünlü kraldır, Hammurabi kanunları (MÖ 1780) bulunmuş en eski kanunlar olup eski Mezopotamya’dan günümüze en iyi korunarak gelebilmiş eserdir. Kanunlar 282 adet yasa içerir. Hukukun temeli atılan Mezopotamya’da Hammurabi kanunlarında yer alan, evlilik ile ilgili kurallar da medeni hukukunun temeli olmuştur[kaynak belirtilmeli].

Din ve mitoloji

Antik Mezopotamya dini, kayıtları bilinen en eski dindir. Antik Mezopotamya dininin temelleri Erken Sümer Hanedanları tarafından atılmış, daha sonra oluşan uygarlıklar ve bölgeye yerleşen kavimler bu dini yapıyı benimsemiştirler. Her ne kadar bölgenin bölümleri arasında farklılık gözlense de temel dini figürler, destanlar ve inanışlar aynı kalmıştır.

Sümerce “Evren” sözcüğü an-ki’dir. Bu tanrı An (veya Anu) ve tanrıça Ki’yi işaret eder. Bu çiftin çocuğu Enlil, hava tanrısıdır ve zamanla Sümerlerin ve daha sonraki kavimlerin baş tanrısı olmuştur.

Destanlar çoğu zaman hem tarihi, hem de dini/mitolojik öğeler taşımaktaydı. Yine tarihi kayıtlarda da dini ve mitolojik unsurlara rastlanır; örneğin kral listelerinde mitolojik unsurlarla gerçekler karışık biçimdedir. Daha sonraları ortaya çıkan birçok dinde de geçen ve araştırmacılarca Mezopotamya kaynaklı olduğu düşünülen anlatılara “Tufan” ve “Yaratılış” örnek olarak verilebilir.

Mezopotamya mitolojisi Sümer, Akad, Asur ve Babil odaklı olmakla beraber bölgeyi etkilemiş sayısız halkın mitolojilerinden yoğun biçimde etkilenmiştir. Politeisttik bir din olan Mezopotamya dininin tanrı ve tanrıçaları zaman içinde isim değiştirse de özellikleri genelde aynı kalmıştır. Bazı önemli tanrı ve tanrıçalar şunlardır:

  • An, Sümer gök tanrısı daha sonraları Anu olarak anılmaya başlanır. Ki ile evlidir fakat diğer Mezopotamya dinlerinde Uras olarak anılan bir eşi vardır.
  • Marduk, Babil’in baş tanrısı.
  • Gula veya diğer bölgelerde Ninişina, şifa tanrıçasıydı. Birisi hastalandığında şifa için ona dua edilirdi.
  • Nanna (bazı bölgelerde Suen, Nanna-Suen veya Sin), ay tanrısı. Enlil’in çocuklarındandı.
    Utu (Šamaš veya Sahamaş), güneş tanrısı.
  • İşTar, Asurlu aşk ve cinsellik tanrıçası. Sümer tanrıçası İnanna’dan köken aldığı düşünülür.
  • Enlil, Mezopotamya dininin en güçlü tanrısı olarak görülürdü. Karısı Ninlil çocukları ise: İnanna, Iškur, Nanna-Suen, Nergal, Ninurta, Pabilsag, Nuşu, Utu, Uraš Zababa ve Ennungi.
  • Nabu, yazı ve bilgelik tanrısı.
  • Ninurta, Sümer savaş tanrısı.

Tarih

Mezopotamya tarih boyunca farklı kavimlerin bir arada yaşadığı bir bölge olmuştur. Bölgeye uzun süre devam eden sürekli göçler hem siyasi iktidarın belirli bir çizgi izlemesini engellemiş hem de kültürel ve teknolojik anlamda kent ve toplumların gelişimini körüklemiştir. Mezopotamya bölgesi dünyanın en tanınmış ve köklü medeniyetlerinden birkaçına ev sahipliği yapmıştır; Sümerler Akadlar Babilliler Asurlular ve Aramiler gibi. Bunların dışında daha birçok kavim Mezopotamya’da yaşamıştır.

Verimli toprakları ve uygun iklim şartları nedeniyle çok eski zamanlardan beri yoğun göçe sahne olmuş Mezopotamya birçok farklı kültür ve halkın karıştığı bir bölge olmuştur ve bu nedenle de medeni gelişime sahne olmuştur.

Bilinen ilk okur yazar topluluklara ev sahipliği yapmış bölgede birçok medeniyet gelişmiştir ve bu sebeplerden Medeniyet(ler) Beşiği olarak da anılmıştır. Hiçbir zaman Mezopotamya olarak anılan belirli bir siyasi mevcudiyet olmadığı gibi sınırları belirli bir bölge değildir.

Son buz devrinin sonlarına doğru hâlâ hüküm süren buzul veya buzul arası iklim koşullarından kaçmak için insanlar topluluklar halinde güneye doğru göç etmişlerdir. Bu dönemlere dair kuzey Irak’ta ve çevre bölgelerde çeşitli yerleşim alanları göze çarpar. Daha sonra iklimin tarım için uygun hale gelmesiyle kuru tarım başladığı gibi yerleşim birimleri de oluşmaya başlamıştır.

Güneydoğu Anadolu’da Çayönü (Diyarbakır Türkiye) ve Göbekli Tepe (Şanlıurfa Türkiye) gibi yerleşim yerleri Neolitik dönemde Mezopotamya’daki göze çarpan yerleşim bölgeleridir. Bunlara kuzey Irak’taki Cermo da eklenebilir. Bu yerleşimler dönemin kültürel ve teknolojik gelişimini anlamak için önemlidirler.

Tarım gelişimi ve köy yaşamının başlangıcından yazının ortaya çıkışına kadarki dönemin ünlü yerleşim bölgelerine örnek olarak Samarra Tell Halaf ve Hasuna verilebilir. Bu dönemde her kent aynı zamanda ayrı bir kültürel tarz ortaya sunmaktaydı.

Bu kentlerin ortak yönü konutların ortaya çıkışıdır. Yine de konutların mimari tarzı kentten kente değişiklik gösterir. M.Ö. 5500-M.Ö. 5000 dolaylarında Mezopotamya’da öne çıkan iki kültür kuzeyde Halaf Kültürü ve güneyde Ubaid (Obeyd) kültürleridir.

Bölgenin bir sonraki evresi Uruk dönemi (M.Ö. 4000-M.Ö. 3100) olarak anılabilir. Bu dönemde güneydeki kentler büyük oranda gelişmiştir. Bu gelişmeler sadece kültürel planda değil aynı zamanda teknolojik plandadır da. Uruk kenti dönemi karakterize eden kent olarak çok önemli bir konumdadır. Sulu tarımın geliştiği bu dönemde madencilik ve teknoloji dallarında da ortaya çıkan gelişmeler kentlerin genel durumunu yükseltmiştir.

Uruk kentinin ünlü Mezopotamya kahramanı Gılgamış’ın evi olduğu da söylencelerde yer alır. Bu dönemde ticaret büyük oranda gelişmiştir ve Mezopotamya’nın o dönemde bilinen sınırları içeresinde yoğun bir ticaret ağı oluşmuştur.

Ayrıca Anadolu ile yapılan ticaret Anadolu halklarının kültürünü de Mezopotamya’ya sınırlı anlamda da olsa taşımıştır. Bu dönemin sonlarında yazı geliştirilmiş ve kayıt tutumu da başlamıştır. Bu dönemlerde ve daha sonra bir süre güneydeki gelişimlerin kuzeye geçmesi uzun zaman almıştır.

Sonraki Dönemlerde Mezopotamya

Mezopotamya Büyük İskender’in Persleri egemenliği altına alışına kadar Perslerin egemenliği altında olmuştur. Daha sonra bir süre Pers imparatorluklarının egemenliği altında kalmış, daha sonra Romalılar kuzeybatı bölümünü egemenlikleri altına almışlardır.

Pers Sasani İmparatorluğu döneminde egemenlikleri altındaki Mezopotamya’nın büyük kısmı Del-i Iranşahr yani “İran’ın Kalbi” olarak anılmaya başlanır ve başkent Mezopotamya’da yer alır. M.S. 7. yüzyılın erken dönemlerinde Arap halifeleri Şam’ı kontrol altına alır ve zaman içinde Mezopotamya Arapların egemenliği altında tekrar birleşir.

Yine de bu dönemde iki vilayet şeklinde idare edilir: kuzeyde Musul başkent, güneyde Bağdat başkenttir ki Bağdat daha sonra hilafetin de başkenti olur ve 1258 yılına kadar böyle kalır. 1508-1534 arasında Safaviler kısa bir dönem için Mezopotamya’yı kontrolleri altına alsalar da 1535’te Osmanlılar (Türkler) Bağdat’ı egemenlikleri altına alırlar.

Osmanlı Devleti’nin egemenliği sırasında Mezopotamya üç vilayete ayrılarak idare edilir: Musul, Bağdat ve Basra. I. Dünya Savaşı’nın sonunda Mezopotamya kısa bir süre için İngilizlerin yönetimine geçer ve İngilizler bugünkü Suriye ve Irak’ı bir Haşimi yöneticiye bağlı bir devlet olarak kurar. 1920’de İngilizler tarafından Irak ulus devleti kurulur ki bugünkü Irak sınırlarının yanı sıra bugünkü Kuveyt de sınırlara dahildir. Daha sonra 1961 yılında Kuveyt bağımsızlığını ilan eder.

Mezopotamya’da Yaşamış Uygarlıklar

Hititler

  • Anadolu’ya Kafkaslar’dan geldikleri tahmin edilmektedir.
  • Kızılırmak çevresinde kurulmuştur. Başşehirleri Hattuşaş (Boğazköy)’dır.
  • Hititler Suriye toprakları için Mısır ile yaptıkları savaş sonucunda Kadeş Antlaşması‘nı imzaladılar. Kadeş Antlaşması tarihte bilinen ilk antlaşmadır.
  • Hititler’de asillerden oluşan Pankuş denilen bir meclis vardı. Bu meclis kralın yetkilerini kısıtlıyordu.
  • Hititlerde kraldan sonra en yetkili kişi Tavananna denilen kraliçeydi.
  • Hititler krallarının hayatlarını anlatan Anal adını verdikleri yıllıkları hazırlayarak tarafsız Tarih Yazıcılığı‘nı başlatmışlardır.
  •  Hititler kayaları düzleştirerek tanrı kabartmaları yapmışlardır. ( İvriz ve Yazılıkaya Kabartmaları Hititlere aittir.)
  • Hititler Asurlular tarafından yıkıldılar.

Lidyalılar

  • Bugünkü Gediz ve Menderes ırmakları arasındaki bölgeye eski çağlarda Lidya deniliyordu.
  • Başkentleri Sardes(Sard)’dır.
  • Lidyalılar ticarette geliştiler. Tarihte Para‘yı ilk kez kullanan Lidyalılar’dır.
  • Lidyalılar Efes’ten başlayıp Mezopotamya’daki Ninova’ya kadar uzanan Kral Yolu’nun açılmasında etkili oldular.
  • Lidyalılara Persler son vermiştir.
  • Lidyalıların kısa zamanda yıkılmasının sebebi ordularının çeşitli kavimlerden toplanan ücretli askerlerden oluşmasıdır.(Düzenli ve sürekli milli ordusunu oluşturamamıştır.)

Persler

  • Anadolu M.Ö 543-333 yılları arasında İran’da kurulan Pers İmparatorluğu hakimiyetinde kaldı.

Sümerler

  • Birbirinden bağımsız SİTE denilen şehir devletleri halinde yaşadılar. En önemli şehirleri; Ur Uruk Lagaş’tır. Bu şehir devletleri Ensi veya Patesi denilen Rahip-krallar tarafından yönetiliyordu.
  • Çok tanrılı inanca sahip Sümerlerin tapınaklarına Ziggurat denirdi.
  • Mezopotamya’da evler ve tapınaklar taş az olduğundan kerpiç ve tuğladan yapılmıştır.
  • Günümüz Uygarlığının temeli olan yazıyı (Çivi Yazısı) ilk kez Sümerler bulmuştur.(MÖ. 3500)
  • Tarihte İlk yazılı hukuk kuralları Sümerler tarafından oluşturulmuştur. Bu özellikleri ile Sümerlere dünyadaki ilk Hukuk devleti diyebiliriz.
  • Lagaş Kralı Urukagine tarafından oluşturulan ilk yazılı kanunlar “fidye ve bedel” sistemine dayanıyordu.
  • Sümerlerin en önemli edebiyat eserleri; Gılgamış Destanı, Yaradılış Destanı ve Tufan Hikayesi’dir.
  • Sümerler Matematik ve Geometrinin temellerini atnışlardır. (Dört işlemi bulmuşlar dairenin alanını hesaplamışlar çarpma ve bölme cetvelleri hazırlamışlardır.)
  • Sümerler astronomide de gelişmişlerdir. Burçları bulmuşlar bir ayı 30 bir yılı 360 gün olarak hesaplamışlardır.
  • Dünyada ilk kez Ay Yılı hesabına dayanan takvimi Sümerler bulmuşlardır.
  • Son araştırmalara göre örf adet geleneklerine ve dil yapılarına kullandıkları aletlere bakılarak Sümerlerin Mezopotamya’ya Orta Asya’dan geldikleri Türk olabilecekleri tahmin edilmektedir.
  • Akadlar tarafından yıkılmışlardır.

Akadlar

  • Arap Yarımadasından Mezopotamya’ya gelen Sami kökenli bir kavimdir.
  • İlk sürekli ve düzenli ordu kurarak kısa zamanda Mezopotamya’nın tamamına sahip olmuşlardır.
  • Tarihte bilinen ilk büyük imparatorluğu kurdular.
  • Kurucuları Sargon başkentleri Agade‘dir. (Tapınaklarına da Agade denilirdi.)
  • En önemli mimari eserleri Zafer Anıtı’dır.

Babiller

  • İlk “Mutlak Krallık” anlayışı Babil’de ortaya çıkmıştır.
  • Ünlü kralları Hammurabi, ilk Anayasa olarak bilinen “Hammurabi Kanunlarını” oluşturdu. Bu kanunlar Sami geleneklerinden ve Urukagine kanunlarından yararlanılarak hazırlanmıştır.
  • Babil Kulesi” ve “Babil’in Asma bahçeleri” en önemli eserleridir.

Asurlular

  • Yukarı Mezopotamya’da(Güneydoğu Anadolu) kurulmuşlar Toroslar ve Kapadokya’ya kadar yayılmışlardır.
  • Anadolu’da ticaret kolonileri kurdular. (Kültepe‘de)
  • Çivi yazısını Anadolu’ya öğreterek Anadolu’da tarih devirlerini başlattılar.
  • Tüm çivi yazılı eserleri başkentleri Ninova‘da toplayarak ilk Kütüphanecilik ve Arşivcilik faaliyetini başlattılar.

Elamlılar

  • Elam, Güneydoğu Mezopotamya’ya verilen isimdir. M.Ö. IV. binlerden itibaren bu bölgede varlığını gösteren Elamlılar Mezopotamya medeniyetleri içinde en sönük medeniyete sahiptirler.
  • Sümerler ve Akatlarla birçok defa savaşlar yapmışlar ve zaman zaman bu devletlerin boyunduruğunu kabul etmişlerdir.
  • Başkenti Sus olan Elamlılar, bilim ve teknikte ileri olmamalarına rağmen güzel sanatlar ve süsleme alanında büyük gelişme göstermişlerdir.
  • Tarımla ilgilenmişler ve çok tanrılı dinlere inanmışlardır.
Takip Et Ergunca:

Herkes Cennete Gitmek İster ama Hiç Ölmeden Cennete Gidilir mi?

Son yazıları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir