KASİDE-İ BÜRDE İmâm-ı Busayrî’nin Kâinâtın Efendisi, Allahü teâlânın sevgilisi Peygamberimiz hazret-i Muhammed Mustafa’yı medh etmek, övmek için yazdığı meşhur şiiri.
Edebiyatta nazım şekillerinden kasîde tarzında yazılmıştır. İmâm-ı Busayrî, evliyâdan olup, büyük İslâm şâiridir. Asıl adı, İmâm-ı Muhammed bin Saîd Şerefüddîn’dir. 1215 (H. 609)te Mısır’ın Busayr şehrinde doğdu. 1295 (H. 695)te Mısır’da vefât etti.
İmâm-ı Busayrî, bilhassa Kaside-i Bürde adındaki şiiri ile meşhur olmuştur. Peygamber efendimize olan sevgisini ve aşırı aşkını anlatan başka kasîdeleri vardır. Murâdiyye veHemziyye adında çok güzel kasideler yazdı. Sonra gelen bütün İslâm âlimleri, bunları severek okumuşlar, talebelerine okutmuşlar ve ezberletmişlerdir.
İmâm-ı Busayrî’nin Peygamberimizin üstünlüğünü anlatan, O’nu öven en kıymetli kasidesi ise, Kaside-i Bürde’dir. İmâm-ı Busayrî, bu kasîdesini yazdıktan sonra, daha da meşhur olmuş, bütün âlimlerin ve evliyânın iltifâtına sevgisine, kavuşmuştur. Bu kasidenin yazılma olayı şöyle anlatılmaktadır. İmâm-ı Busayrî felç oldu. Bedeninin yarısı hareketsiz kaldı. Allahü teâlânın, hastalığına şifâ vermesi için Resûlullah’ı vesile edip, insanların en üstününü öven meşhur kasîdesini yazdı. Rüyâda sevgili Peygamberimize okudu. Çok hoşlarına gidip, üzerlerinden mübârek hırkasını çıkardı ve İmâm-ı Busayrî’ye giydirdi. Bedeninin felçli olan yerlerini mübârek eliyle sığadı. Uyandığında, bedeninin sağlam olduğunu, tekrar eski sıhhatine kavuşup şifâ bulduğunu gördü. Peygamberimizin rüyâda üzerine örttüğü hırka da sırtındaydı. Bundan dolayı bu kasîdeye de, Kaside-i Bürde denildi. Bürde “hırka, palto” demektir.
İmâm-ı Busayrî bu rüyâyı gördüğü gecenin sabahına doğru sevinerek sabah namazı için câmiye giderken yolda evliyadan bir zâta rastladı. O zât; “Ey Busayrî, kasîdeni dinlemek isterim.” dedi. O da; “Benim kasîdelerim çoktur. Hepsini herkes bilir.” dedi. O zat; “Kimsenin bilmediği, bu gece rüyanda Resûlullah’a okuduğunu istiyorum.” deyince; “Bunu hiç kimseye söylemedim. Nereden bildin.” dedi. O zât da, İmâm-ı Busayrî’nin rüyâsını olduğu gibi haber verdi. Vezir Behâeddin bu kasîdeyi işitince, hepsini okutup saygı ile ayakta dinledi. Kıymetini bilen hastalara okunduğunda iyi oldukları ve okunan yerlerin, dertlerden, belâlardan emîn olduğu görülmüştü.
Kasîde-i Bürde on kısımdır:
1-Resûlullah’a olan sevginin kıymetini bildirmektedir.
2-insanın nefsinin kötülüğünü anlatmaktadır.
3-Resûlullah’ı övmektedir.
4-Resûlullah’ın dünyâya teşrifini (dünyâyı şereflendirmesini) anlatmaktadır.
5-Resûlullah’ın duâlarının hemen kabul olduğunu bildirmektedir.
6-Kur’ân-ı kerîm övülmektedir.
7-Resûlullah’ın Mîrâcındaki incelikleri bildirmektedir.
8-Resûlullah’ın cihâdlarını anlatmaktadır.
9-Allahü teâlâdan af ve mağfiret ve Resûlullah’dan şefaât istemektedir.
10-Resûlullah’ın derecesinin yüksekliğini bildirmektedir. El-Mevâkıb-üd-Dürriyye fi Medhi Hayr-ul-Beriyye denmesine rağmen, Kaside-i Bürde ismiyle meşhur olmuştur. Çeşitli dillerde doksandan fazla şerhi olan Kaside-i Bürde’ye, Bür’e (şifâ) kasidesi diyenler de olmuştur. Eshab-ı kiramdan Ka’b bin Zübeyr’in yazdığı ve Peygamberimize okuduğu Bâned Suâd (Sevgili Uzaklaştı) diye başlayan kasideye de Kasîde-i Bürde denilmiştir. (Bkz. Ka’b bin Züheyr)
KASİDE-İ BÜRDE’den
Selem ağaçlarının bulunduğu yerdeki
Peygamber dostlarını yâd mı ağlatan seni
Medîne rüzgârı mı, söyle seni ağlatan?
Gece çakan şimşek mi yoksa İdem Dağından?
Gözlerine ne oldu, dur dedikçe akmakta
Kendine gel dedikçe, kalbin coşup yanmakta
Hazret-i Muhammed’in, kerem yağmurlarından
Bir damla almak ister, bilcümle peygamberân
Zâhirî ve bâtınî, rûhânî ve cismânî
Varlıkların hepsinden O’dur Hakk’a sevgili
Hudutsuzdur zâtının fazîlet ve kemâli
Mümkün değil anlatmak, dil ile kemâlini
Eğer Resûlullah’ın cümle mûcizeleri
Büyüklüğünü dile, getirebilse idi
Mübârek isimleri, anıldığı zamanda
Hep çürümüş kemikler dirilirdi bir anda
Tâkatımız üstünde bize yük yüklemedi
Baş ve göz üzeredir, emir ve nehiyleri
Hakîkî değerini anlatmaktan âciziz
Bu yönüyle övmekten yeğdir sükût etmemiz
Peygamber efendimiz, güneş gibidir bilin
O’ndan ziyâ bulmakta nücûmu resûllerin
Allah O’nu ahlâkta, tezyin edip yarattı
Güzel huy, güler yüzle, bezemiştir zâtını
Latîf yaradılmıştır, gül ve çiçek misâli
Parlak ve şereflidir, ayın on dördü gibi
Himmetli ve gayretli, o nebî zaman kadar
O’nun cömertliğinde, damladır okyanuslar
Mübârek bedenini kucaklayan toprağın
Kokusu misk ü amber gibi hoştur, inanın
Ne mutlu o toprağı koklayıp öpenlere
O mübârek kokuyu sineye çekenlere
Arab olan, olmayan bilcümle insanların
Efendisidir, hem de yüzü suyudur cihânın.
Kötülüğü yasaklar, emreder iyiliği
Bir ilâhî emirdir emir ve nehiyleri
O Server Rabbimizin, öyle bir kuludur ki
Her tehlike ânında umulur şefâati
O öyle bir Resûl ki, Allah’a ibâdete
Çağırır insanları, O’na uyun elbette
Hiç kopmayan, sağlam bir ipe yapışmış gibi
Emniyette hisseder, râhat bulur kendini
İlâhî izin ver de âl ü eshâbına da
Onlara tâbi olan ehl-i takvâlara da
Rahmet bulutlarının akması dâim olsun
Halîm ve kerîm kullar, rahmetine kavuşsun
Yâ Rab, sabâ rüzgârı esip esip durdukça
Ban ağacı dalları sabâyla sallandıkça
Kervanbaşı o tatlı tatlı nağmeleriyle
Develerini aşka getirdiği müddetçe
Fahr-i kâinât ile hem âl ü eshâbına
Gönder rahmet bulutu, tâbi olanlarına
Bir yanıt yazın