İstanbul’un Yangınlarla Sınanan Tarihi
İstanbul, binlerce yıllık tarihi boyunca sadece bir şehir olmanın ötesinde, medeniyetlerin beşiği, kültürlerin harmanı ve stratejik konumu nedeniyle sık sık çatışmaların merkezi olmuştur. Bu karmaşık tarihsel süreç içinde şehir, defalarca büyük yangınlarla sınanmış ve her seferinde yeniden doğmuştur.
Yangınların Nedenleri ve Sonuçları
İstanbul’da yangınların sıkça yaşanmasının başlıca nedenleri arasında ahşap yapıların yaygınlığı, dar sokaklar, dikkatsizlik, savaşlar ve kuşatmalar sayılabilir. Bu yangınların sonuçları ise yıkıcı olmuştur. Binlerce insan hayatını kaybetmiş, ekonomik faaliyetler felç olmuş, kültürel miras büyük zarar görmüştür.
- Ahşap Yapıların Hakimiyeti: İstanbul’un uzun yıllar boyunca ahşap yapılardan oluşması, yangınların hızla yayılmasına ve büyük alanlarda etkili olmasına neden olmuştur. Ahşap, kolay tutuşan ve alevlerin hızlı bir şekilde yayılmasını sağlayan bir malzemedir.
- Dar Sokaklar ve Sıkışık Yerleşim: Dar ve dolambaçlı sokaklar, yangın söndürme çalışmalarını zorlaştırmış ve alevlerin hızla yayılmasına katkıda bulunmuştur. Ayrıca, evlerin birbirine yakın olması, yangının kısa sürede geniş alanlara yayılmasına neden olmuştur.
- İhmal ve Kaza: Dikkatsizlik, soba kullanımı, elektrik kontağı gibi nedenlerle çıkan yangınlar, özellikle kış aylarında sıkça görülmüştür. Bu tür yangınlar, genellikle küçük bir kıvılcımla başlar ancak kısa sürede büyük bir felakete dönüşebilir.
- Savaşlar ve Kuşatmalar: Tarih boyunca İstanbul, birçok savaş ve kuşatmaya sahne olmuştur. Bu süreçte düşmanlar, şehri zayıflatmak ve teslim almayı kolaylaştırmak amacıyla kasıtlı olarak yangınlar çıkarabilmişlerdir.
- Sosyal ve Ekonomik Koşullar: Şehirdeki nüfusun artması, yoksulluk, eğitim düzeyinin düşük olması gibi faktörler de yangın riskini artırmıştır. Yoğun nüfuslu mahallelerde, yangın güvenliği önlemlerine yeterince dikkat edilmemesi, yangınların daha büyük boyutlara ulaşmasına neden olmuştur.
Önemli Yangınlar ve Etkileri
- 404 Yangını (Arkadios’un Ayaklanması): 404 yılında, İstanbul’da imparator Arkadios’un hükümdarlığı sırasında meydana gelen ayaklanma, büyük bir patlamaya yol açmıştır. O dönem İstanbul’da, halk ile kilise arasındaki çatışmaların nedeni olan Ayasofya Kilisesi bu yangında tamamen yanmıştır. Bu yangının, dini gerilimlerin ve siyasi istikrarsızlıkların tetiklediği büyük bir felaketin olduğu biliniyor. Daha sonra II. Theodosios döneminde Ayasofya yeniden inşa edilmiştir.
- 465 Yangını: 465 yılında yaşanan yangında, şehrin geniş bir alanını etkilendi. Bu yangının çıkış nedeni kesin olarak bilinmese de, o dönemde yaşanan salgın hastalıkların da etkisi olduğu düşünülüyor. Zayıflamış bir toplumda, ahşap yapıların yaygın olması ve yetersiz yangın önlemleri, yangının hızla yayılmasına neden oldu. Bu felaket, şehrin ticaret merkezlerini ve birçok önemli yapıyı yok ederek ekonomik hayatı olumsuz etkiledi. İstanbul, bu yangının yaralarını sararak yeniden ayağa kalkmak için uzun yıllar mücadele etti.
- Nika Ayaklanması (532): Bu ayaklanma, Bizans İmparatorluğu’nun en önemli yapılarına zarar vererek imparatorluğun gücünü zayıflatmıştır. Ayasofya gibi görkemli yapılar, bu yangında büyük ölçüde tahrip olmuş ve yeniden inşası uzun yıllar sürmüştür.
- Konstantinopolis Yangını (465): Vandalların saldırısı sırasında çıkan bu yangın, şehrin savunmasızlığını gözler önüne sermiştir. Şehrin önemli bir kısmı kül olmuş ve yeniden yapılanma süreci uzun yıllar almıştır. Bu yangın, şehrin ekonomik ve sosyal hayatını derinden etkilemiş ve halkın moralini bozmuştur.
- Büyük Haçlı Yangını (1204): Bu yangın, Bizans İmparatorluğu’nun çöküşünde önemli bir rol oynamış ve Batı-Doğu medeniyetleri arasındaki ilişkileri derinden etkilemiştir. Ayasofya’nın yağmalanması ve kutsal emanetlerin çalınması, Bizans dünyası için büyük bir trajedi olmuştur.
- İstanbul’un Fethi (1453): Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmesi sırasında çıkan yangınlar, şehrin yeni bir döneme girdiğinin işareti olmuştur. Şehrin surlarının yıkılması sırasında çıkan yangınlar, büyük bir tahribata neden olmuş ve şehir silüetini değiştirmiştir.
- Büyük İstanbul Yangınları (16. ve 17. yüzyıllar): Bu dönemde yaşanan büyük yangınlar, şehrin ahşap yapı ağırlıklı olmasının ne kadar riskli olduğunu göstermiştir. Özellikle 1633 yangını, İstanbul’un önemli bir bölümünü kül etmiş ve ekonomik hayata büyük zararlar vermiştir. Bu yangınlar, şehirde büyük bir yıkıma neden olmuş ve halkın yaşam koşullarını olumsuz etkilemiştir.
- 1660 Büyük İstanbul Yangını: İstanbul: şehrinin üçte ikisi yok olmuştur. Tarihçi Abdi Paşa, yangının 280.000 evi yok ettiğini ve yaklaşık kırk dokuz saat boyunca sürdüğünü tahmin ediyor. Şehrin yeniden inşası sırasında Osmanlılar, Hristiyan ve Yahudi ibadethanelerine ilişkin daha önce benzeri görülmemiş politikalar uyguladı. Önceki dönemlerde genellikle kilise ve sinagogların yeniden inşasına izin verilmişti. Ancak bu dönemde izin verilmedi.
- Büyük Beyoğlu Yangını: 5 Haziran 1870 tarihinde İstanbul, Beyoğlu’nda Harik-i Kebiri olarak da adlandırılan yangın, Beyoğlu’nun neredeyse yeni baştan inşa edilmesine ve semtin çevresinin düzenlenmesine neden olarak, semtin günümüzdeki görünümüne ulaşmasının en önemli sebeplerinden biri olmuştur.
- 1872 İstanbul Yangınları:Büyük İstanbul Yangınları, İstanbul’da 1569, 1633, 1660, 1755, 1756 ve 1782[1][2][3] yıllarında yaşanan büyük çaplı yangınlar için kullanılan addır. 1782 yılında İstanbul’da 3 büyük yangın çıkmıştır.[4]I. yangın (10 Temmuz 1782): Ahmet Cevdet Paşa’nın aktardığı üzere yangın Samatya’daki harabeler civarında bir kerestecide başlamıştır. Sultan I. Abdülhamid ve Sadrazam İzzet Mehmed Paşa bölgeye kısa sürede gitmiş[5] ve yangın söndürme işlemlerine gecikilmeden başlansa da yangın hızlıca etki alanını arttırmıştır. Yangın sonrasında 1.000’den fazla ev kullanılamaz duruma gelmiştir.II. yangın (24 Temmuz 1782): İlk yangından 2 hafta sonra başlamıştır. Yangın Balat Fenerkapı’daki Dibek Mahallesi’nde Ermeni bir ailenin evinde başlamıştır. Yangın Sultan Selim Cami çevresi, Karagümrük ve Hırka-i Şerif mahallelerini etkilemiştir. Yangında Bezirganbaşı Cami de zarar görmüştür.[8] Yangında 7.000 ev yanmış ve sayısı belli olmayan kişi ölmüştür.III. yangın (Harîk-i Kebîr, 22 Ağustos 1782): 22 Ağustos 1782’de Perşembe gecesi saat üçten sonra Cibali Ayakapı’daki Gül Camii civarındaki Çıngıraklı Mahallesi’nde bir evden başlamıştır.[15] Yangının tamamen söndürülmesi 65 saat sürmüştür. Mart ayından itibaren su kıtlığından dolayı yangına müdahale edilememiştir.Yangın sonrasında devlet kabinesinde karışıklıklar yaşanmış ve 4 ayda 2 defa sadrazam değiştirilmiştir. Osmanlı yangın sürecinde oruç tutulmayacağı fetvasını duyurmuştur.Cevdet Paşa yangında 20000 evin yandığını söylerken[19] van Haeften 80.000 evden bahseder.[20] Aksaray, Cerrahpaşa, Avretpazarı, Molla Gürani, Davudpaşa Camii etrafı, Koca Mustafa Paşa, Topkapı, Mevlânakapı, Narlıkapı, Samatya, Silivrikapı ve Yedikule yangından zarar gören yerlerdir..J. P. Panchaud, yangının üç gün sürdüğünü ve şehrin yarısından fazlasının yandığını zaten fakir olan halkın daha da yoksullaştığını iletmektedir.[21] Bu yangınla ilgili olarak, 1756 Cibali ve 1758 Sultanahmet yangınlarıyla benzerlik kuran[22] van Haeften, diğer taraftan en az 5.000 – 6.000 kişinin öldüğünü belirtir ve İstanbul’un, Türk tarihi boyunca böyle dehşetlisini yaşamadığını söyler. 80.000 ev ve dükkân dışında 30 tanesi taş yapılı 200 cami ve mescit, 60 hamam, 130 değirmen, 400 fırın ve Ermenilere ait bir ve Rumlara ait altı kilise yanmıştır.[23] Başka bir belgede ise, 300’den fazla mescit, 36 tekke, 264 hamam ve sayısız evin yok olduğu zikredilir.
- Çırçır Yangını, (23 Ağustos 1908): İstanbul Saraçhanebaşı’nda çıkan büyük yangının başladığı sokağın dar ve evlerin birbirine bitişik olması yangının sõndürülmesini güçleştiriyor, rüzgâr yangının çabuk yayılmasına neden oluyordu. Yangının bir kolu Zeyrek, diğer kolu At Pazarı yönüne ilerledi. İstanbul Beyoğlu ve Bahriye İtfaiye taburlarıyla Boğaziçi, Üsküdar ve Beyoğlu’ndan gelen tulumbacılar yangını söndürmeye çalıştılar, ancak bütün gayretlerine rağmen yangın yayılarak gece saat yediye kadar devam etti. Kıztaşı tarafına sıçrayan yangın At Meydanı’nda Orta Çeşme yönüne ve Sofular’a giden caddeye kadar ilerledi ve ancak gece saat iki sıralarında söndürülebildi. Saraçhane Caddesi’ne doğru ilerleyen kol Saraçhane Çarşısı Kapısı dışında bulunan birkaç dükkânın yanmasının ardından söndürüldü. Üçüncü kol da Saraçhanebaşı’ndan Kovacılar’a giden cad- denin iki tarafındaki binaları yaktıktan sonra söndürülebildi. Yangının söndürülmesi için terkos muslukları, çeşmeler ve Fatih’teki büyük havuz açıldı, böylelikle tulumbalara su sağlandı. Yangında ev, dükkân, han, mektep, medrese, tekke, cami olmak üzere birçok bina yandı, yanan binaların sayısı yaklaşık 2.500 kadardı.
- 1923 Salmatomruk Yangını: 1923 Salmatoruk Yangını, 9 Kasım 1923’te Karagümrükteki Salmatomruk Mahallesinde meydana gelen yangındır. Karagümrükteki Salmatomruk Mahallesinde yer alan Kilitli Çeşme Caddesi’nde meydana gelen yangında 9 ev ile 4 dükkanın kullanılamaz hale gelmiştir.
- 1926 Fatih – Drama Yangını:17 Haziran 1926’da İstanbul Karagümrük-Draman, Tercüman Yunus Mahallesi’nde meydana gelen yangındır. Yangın Karagümrük-Draman, Tercüman Yunus Mahallesi’nde, ahşap bir evin üst katında gaz ocağının yakılıp patlaması sonucu çıkmıştır.Saat 15.15’te başlayan yangına ahali müdahale etmiş ve itfaiye geç bilgilendirilmiştir. İtfaiye su sıkıntısı çektiği için yangının yayılmasının önüne geçilememiştir.12 ev ve 4 dükkan kullanılamaz hale gelirken can kaybı yaşanmamıştır. Yangında yanan 2 ev sigortalıydı.
Yangınlarla Mücadele ve Yangın Söndürme Yöntemleri
Tarih boyunca İstanbul’da yangınlarla mücadele etmek için çeşitli yöntemler denemiştir. Bu yöntemler, dönemin teknolojik imkanları ve toplumsal anlayışa göre şekillenmiştir.
- Antik Dönem: Antik çağda yangınlarla mücadele için su kaynakları ve basit aletler kullanılmıştır. Deniz suyu, göletler ve sarnıçlar yangın söndürmek için kullanılan ana kaynaklardır. Yangın kovaları, bezler ve dallar gibi basit araçlarla alevler söndürülmeye çalışılmıştır.
- Orta Çağ: Orta çağda yangın söndürme sistemleri daha da gelişmiştir. Tulumbalar, yangın söndürmek için kullanılan önemli aletler haline gelmiştir. Tulumbalar, insan gücüyle çalıştırılan ve suyu uzun mesafelere taşıyabilen basit pompalardır. Ayrıca, şehirlerde su depoları inşa edilmiş ve yangın kulesi adı verilen yüksek yapılar inşa edilerek yangınların erken fark edilmesi sağlanmıştır.
- Modern Dönem: 19. yüzyılda Avrupa’da gelişen itfaiye teşkilatları, İstanbul’a da örnek olmuştur. İstanbul’da ilk itfaiye teşkilatı 1865 yılında kurulmuştur. Bu teşkilat, modern itfaiye araçları ve eğitimli personel ile yangınlara daha hızlı ve etkili bir şekilde müdahale etmeye başlamıştır. 20. yüzyılda ise itfaiye teşkilatları daha da güçlenmiş ve yangın söndürme teknolojileri gelişmiştir.
Yangınların Sosyal ve Kültürel Etkileri
Yangınlar, sadece maddi zararlara değil, aynı zamanda sosyal ve kültürel hayata da büyük etkiler yapmıştır. Yangınlar sonucu insanlar evlerini, iş yerlerini ve sevdiklerini kaybetmişlerdir. Bu durum, toplumsal hayatta büyük bir yıkıma ve kargaşaya neden olmuştur. Ayrıca, yangınlar sonucu birçok tarihi yapı ve eser yok olmuştur. Bu da şehrin kültürel mirasına büyük zararlar vermiştir. Yangınlar, aynı zamanda insanların psikolojisini de olumsuz etkilemiş ve toplumsal dayanışmayı güçlendirmiştir.
İstanbul’un Yangınlardan Dersler Çıkararak Yeniden İnşası
İstanbul, tarih boyunca yaşadığı büyük yangınlardan dersler çıkararak kendini yeniden inşa etmiştir. Yangınlardan sonra şehir planlaması yeniden gözden geçirilmiş ve daha güvenli yapıların inşa edilmesine önem verilmiştir. Ahşap yapıların yerini yavaş yavaş taş ve tuğla yapılar almaya başlamıştır. Ayrıca, yangın söndürme sistemleri geliştirilmiş ve itfaiye teşkilatları güçlendirilmiştir.
Gelecekteki Yangın Risklerine Karşı Alınması Gereken Önlemler
İstanbul’da yangın riskini azaltmak için aşağıdaki önlemler alınabilir:
- Yapıların Yangına Dayanıklı Hale Getirilmesi: Binaların yangına dayanıklı malzemelerle inşa edilmesi ve yangın söndürme sistemleriyle donatılması gerekmektedir.
- Yangın Alarm Sistemlerinin Geliştirilmesi: Bütün binalarda etkili yangın alarm sistemlerinin kurulması ve düzenli olarak kontrol edilmesi gerekmektedir.
- Vatandaşların Bilinçlendirilmesi: Yangın güvenliği konusunda vatandaşların bilinçlendirilmesi ve yangın anında yapılması gerekenler hakkında eğitimler verilmesi gerekmektedir.
- İtfaiye Teşkilatının Güçlendirilmesi: İtfaiye teşkilatının modern ekipmanlarla donatılması ve personel sayısının artırılması gerekmektedir.
- Yeşil Alanların Artırılması: Yeşil alanlar, yangınların yayılmasını önleyen doğal bariyerlerdir. Bu nedenle, şehirde yeşil alanların artırılması önemlidir.
- İklim Değişikliğinin Etkilerinin Azaltılması: İklim değişikliği, yangın riskini artıran önemli bir faktördür. Bu nedenle, iklim değişikliğiyle mücadele etmek için gerekli önlemler alınmalıdır.
Sonuç olarak, İstanbul’un yangınlarla mücadele tarihi, şehrin sürekli olarak değişen ve gelişen bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir. Yangınlar, şehir için büyük bir tehdit olsa da, aynı zamanda şehrin daha güvenli ve yaşanabilir hale gelmesi için önemli bir dönüm noktası olmuştur.
Kerim yarınıneli/KerimUsta.com
Bir yanıt yazın