İnsanların İntihar Etmesine Karşı Çözüm
- Allah’ı Doğru Tanımak. Bağnazların hurafelere dayalı anlatımları, insanları Allah’tan uzaklaştırır. Çünkü Allah’tan yalnızca korkmak gerektiğini ve Dinin mantıksız kurallar bütünü olduğunu ileri sürerler. (Kuran’ı tenzih ederiz) Halbuki, Allah insana tüm hayatı boyunca, kimsenin size hediye olarak veremeyeceği kadar çok fazla hediye vermektedir. Nefes aldığınız oksijen ayarının sizin vücudunuza uygun olmasından, çeşit çeşit kıyafetlerinize kadar her şeyi önünüze sermektedir. Öncellikle, Bağnaz dinin gerçek bir din olmadığını zihinlerden silerek başlamak gerekir.
- Allah’ın Varlığını Bilimsel Olarak Kavramak. Okullarda öğretilen Darwinizm ve toplumda dindar olarak görülen bağnazların etkisi ile gençlerin birçoğu ateist olmayı marjinallik ve akılcılık olarak görmektedir. Oysa, milyonlarca yıllık fosillerin günümüz canlıları ile birebir aynı olması, proteinin bile tek başına oluşamayacak kadar kompleks bir yapıda olması, tesadüfü değil Allah’ın üstün yaratışını göstermektedir. Evrimin olmadığını detaylı bir şekilde incelerseniz, insan vücudundaki, evrendeki üstün yaratılışın detaylarını okursanız, bu kadar düzenin, tesadüfen değil, üstün bir akıl tarafından yaratıldığını görebilirsiniz.
- Allah’ı Sıfatlarıyla Tanımak. Allah’ın Affı çok olan, Her şeyi Bilen, Koruyan, Kullarına Karşı iyiliği çok olan, Çok zengin, Merhametli, Çok yumuşak olan, Yakın olan, Güçlü olan, Lütuf sahibi, Dost olan, Müjdeleyen, Hayırda ve şerde kulunun yolunu kolaylaştıran gibi birçok ismi vardır. Bağnazların, azaplandıran, zorluk isteyen, her şeyi günah yapan bir Yaratıcınız değil, çok merhametli, çok güçlü bir dostunuz var aslında. Ve siz ne isterseniz, onu gerçekleştirebilecek bir güce sahip.
- Kuran’ın Hak Kitap Olduğunu Anlamak. Nahl Suresi 16. ayettir. Nahl kelimesinin anlamı “arı” olup, arının kromozom sayısı da 16’dır. Bu surenin, 15 ya da 17 değil de 16’ya denk gelmesi, tesadüfen olmayacağı çok bellidir. Kuran’ın; Hz. Muhammed döneminde, bu genetik bilgiyi bilmenin mümkün olmadığını düşünürsek, bir insan tarafından değil, çok üstün bir akıl tarafından yazıldığı apaçıktır. Bunun gibi bir çok Kuran mucizesinin bilimsel olarak araştırıp, Kuran’a bakış açınızı değiştirebilirsiniz.
- Kuran’ın Kolay ve Yaşanabilir Olduğunu Bilmek. Kuran; bağnazların anlattığının aksine; haramların az olduğu, modernliği, kaliteyi, sevgiyi, güzel ahlakı, temizliği, sanatı, bilimi, zenginliği, fedakarlığı, samimiyeti savunan şekilcilikten çok uzak bir Kitap’tır. Kuran’ı Türkçesinden okuyarak anlaşılır ve yaşanabilir olduğunu görebilirsiniz. Bir ayette şu şekilde bildirilmektedir: Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. (Bakara 185)
- Kalbin Yalnızca Allah’ı Anmakla Huzur Bulacağını Bilmek. İnsan’da tripsin enzimi, tripsin inhibitör ile birlikte sentezlenmektedir. Bu enzim inhibitörsüz sentezlendiğinde, pankreasa zarar verip, onu kullanılamayacak hale getirmektedir. Sadece tek bir enzimin bile işini düzgün yapmaması insana hayati bir tehlike oluşturur. Bu durumda çok üstün bir tasarımdan söz etmemiz mümkündür. İnsanı bu kadar muntazam, kusursuz bir düzenle yaratan Allah, onun ne ile mutlu olacağını da bize Kuran’da söylemiştir. Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah’ın zikriyle mutmain olur. (Ra’d Suresi, 28)
- İstediklerini Elde Edebilmek İçin Dua Gibi Bir Nimetin Varlığından Haberdar Olmak. Andolsun, insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız. (Kaf Suresi, 16) Allah kendisinin her şeye güç yetirebildiğini, bize en yakın olan olduğunu ve dua edenin duasına icabet edecek olduğunu Kuran’da bize bildirmiştir. Böyle bir lüks varken, dua gibi bir nimeti geri çevirmek akılsızlık olur.
- Gerçek Sevgiyi Yaşayabilmek. Gerçek sevgi, önce Allah’ı sevmekle olur. Karşınızdakini, kaşı, gözü, parası için severseniz bu gerçekçi bir sevgi olmaz, hem menfaate dayalı olur hem de kalıcı olmaz. Çünkü insan yaşlanıyor ve ölüyor, ne parası ne güzelliği hiç biri kalıcı değil. Gerçekten sevebilmek için o insanın Allah’a bağlılığı, güvenilirliği, güzel ahlakı, fedakarlığı, sadakati, cesareti, öncelik olmalıdır.
- Alçak gönüllü Olmak. Kibirli insan, kendini her şeyin üstünde görüp, hep nefsini kolladığı halde aradığı mutluluk ve huzuru da bulamaz. Hiçbir zaman gerçek sevgiyi yaşayamazlar. Hayatta herkesten ve her şeyden çok kendilerini sevdikleri için, başkalarını gereği gibi sevemezler, sevilmezler. Bu onlar da çok büyük bir sıkıntı sebebidir.
- Kaderin Mükemmelliğini ve Her şeyde Hayır Olduğunu Düşünmek. Allah Kuran’ın bir ayetinde “… Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.” (Bakara Suresi, 216) diye bildirmektedir. İnsanlar yaşamları içerisinde kimi zaman ummadıkları, istemedikleri ya da hoşlanmadıkları olaylarla karşılaşabilirler. Bu olayların hepsi, sizi seven Allah tarafından yaratılmaktadır. Ona güvenip dayanırsanız, çok rahat edebilirsiniz.
- Hayatınızdaki Her şey İçin Allah’a Teşekkür Etmek. İnsanın, hayatındaki tek bir isteğinin olmaması bile, onun önündeki bir çok güzelliği görmesini engelleyip, nankörlüğe sürükler. Halbuki, binlerce verilen hediye içinden sadece bir tanesinin eksik olmasını gözünüzün önüne getiren şeytandır. İnsan tek bir saat hediye eden birine bile çok fazla teşekkür ederken, ev, araba, kaliteli kıyafetler, birbirinden güzel yiyecekler, arkadaşlar ve sayısız bir çok hediye veren üstün bir güce, bir kere bile teşekkür etmemesi başlı başına sıkıntı sebebidir. İstediklerim olmuyor diye düşündüğünüzde, elinize bir kağıt kalem alıp hayatınızdaki nimetleri, gökyüzünün varlığından, kirpiklerinizin güzelliğine kadar her şeyi yazmayı deneyin, ne kadar çok olduğunu göreceksiniz.
- Kimseyi Putlaştırmamak. Allah Tek Sevgili Hale Getirilmeden Mutlu Bir Hayat Yaşanmaz. Sevdiğiniz kişideki, özellikleri yaratan Allah’tır. Dilerse, en ufak bir virüsle yüzüne bakılamayacak hale getirebilir. Zaten herkes mutlaka yaşlanıp güzelliğini kaybedecek. Eğer güzelliği için severseniz, sevginizde bitecektir. Bu durumda sevdiklerinizi verdiği için Allah’a teşekkür etmeniz gerekir ve O’nu en çok sevmeniz gerekir. Eğer Allah’tan daha çok sevip, putlaştırırsanız, Allah’ta size gerçek sevgiyi yaşatmayacaktır.
- Romantik, Duygusal Olmak Yerine Neşeli, Güler Yüzlü Olmak. Duygusal olmak çoğunlukla insanlar arasında takdir ve beğeni toplar, teşvik görür. Duygusallık sevginin bir tezahürü zannedilir, oysa Kuran ahlakından uzak insanların içlerinde yaşattıkları bir azaptır. Gerçek sevgi samimidir ve içtenlikle, açık açık, çekinmeden, kibir olmadan gösterilen samimi bir duygudur. Duygusallık ise sevginin gizlenmesinden veya Allah’a duyulması gereken sevginin insanların şahsına yöneltilmesinden kaynak bulur. Bu şekilde davranan insanlar sevgilerini yönelttikleri kişileri sahiplenir, hatta onlara karşı put edinmeye kadar varan hisler beslerler. Bu sebeple de sürekli ızdırap içinde yaşarlar. Duygusal insanlar ayrıca, en ufak olayda hüzünlenmek gerektiğini düşünürler. Halbuki, olumsuz gibi görünen olaylarda da insan son derece güler yüzlü, mutlu olması gerekir.
- Kin ve Öfkeden Uzak Durmak. Öfkeleneceği bir durum olduğunda; irade gösterip bunu yenebilen insan hem çok karakterli, hem çok merhametli, sabırlı bir insan olur. Başta zor gelse de, her öfkelendiği durumda, sabırlı olması gerektiğini kendisine hatırlatırsa çok rahat edeceğini görecektir. “Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlar (da ki hakların)dan bağışlama ile (vaz) geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever.” (Al-i İmran Suresi, 134)
- Samimiyetsizlik Yerine Samimiyet. İkiyüzlülük insana azap verir. Çünkü samimiyet ne kadar kolay ve ne kadar konforlu ise, ikiyüzlülük de o kadar zor ve sıkıntılıdır. Samimiyetsizlik, insanın hayatı boyunca bir an dahi ara vermeden “poz yapması”nı gerektirir. Poz için, gereksiz yere kesintisiz bir dikkat verilmesi, kafada sürekli plan ve hesap yapılması çok zordur. Aynı şekilde içten gelen gerçek isteklerin sürekli olarak frenlenmesi, gerçek karakterin ve doğal hayatın hiçbir zaman yaşanamaması da insanları ciddi şekilde bir azaba sürükler. İnsanın yapması gereken, kimin ne düşündüğünü düşünmeden, hatalarıyla kendisi gibi olmak, ama nefsindeki kötülükleri eğitebilmek olmalıdır.
- Çevrenize Faydalı Olmak. Egoist insan her zaman kendi çıkarını düşündüğünden, güvenilir bir insan olmaz. Birbirine güvenmeyen tedirgin bir toplumda yaşamak çok zordur. Halbuki, insanın hedeflerinde insanlara faydalı bir şeyler yapmak, doğru bilgilerle bilinçlendirmek, Allah’ın varlığını anlatmak, insanları eğitmek, onların yararına yönelik icraatlar yapmak, ihtiyaç sahiplerine yardımcı olmak, zor durumda olanlara, yoksullara, hastalara destek olmak olursa, kendi küçük dünyasında sıkışıp kalmaz, kendi sıkıntılarını unutup, kendi haline şükreder.
- Fedakarlık Yapmak. İnsanlar, kendi menfaatlerini kollamasını ‘hayatın bir gerçeği’ olarak görürler. Aksinde kendi menfaatlerini kimsenin kollamayacağını, ezileceklerini ve zarara uğrayacaklarını düşünürler. Dahası, herkes bu ahlakı gösterip kendi çıkarlarını koruduğunda, bir tek kendileri fedakar ve özverili olurlarsa, bu durumda akılsız konumuna düşeceklerini sanırlar. Bu düşüncelerinden dolayı, fedakar ve ince düşünceli olmak için nefislerini eğitmezler. Halbuki, fedakarlık yapmak, hakkından vazgeçmek, sevdiğin bir şeyi ihtiyacı olan birine vermek, vicdanınızı rahatlatır ve Allah size, verdiklerinizin daha güzellerini size verir.
- Hedeflerinizi Değiştirmek. Dünyada bu kadar zulüm varken, kendi küçük dünyanızda yaşayıp, “Bana niye böyle dedi?” diye takılıp kalırsanız, o sıkıntınız gerçekten büyür. Siz görmezlikten gelseniz de, “Benim sıkıntım daha büyük” deseniz de, milyonlarca aç olan, hasta olan, dünyanın dört bir yerinde zulüm gören insanın inanın sizden daha büyük sıkıntıları var. Gerçek Kuran ahlakını yaşayıp bunu dünyaya anlatmak insanın asıl hedefi olmalıdır, çünkü zulmün çözümü budur. Asıl ve tek hedefiniz, Para kazanıp, çocuk yapmak olursa, zulüm gören çocuktan daha büyük manevi sıkıntı yaşarsınız.
- Dünya Hayatının Geçiciliğini Düşünmek. İnsanlar ölümü düşünmekten kaçınırlar. Bunun nedeni, düşünürlerse dünyaya bağlanamayacaklarını bilmeleridir. Eğer insanlar hayatın çok kısa olduğunu, her an hiç beklemedikleri herhangi bir sebeple ölebileceklerini, güzellik, zenginlik, itibar gibi değerlerini her an yitirebileceklerini düşünecek olurlarsa, bunlara sadece hak ettikleri kadar değer vereceklerdir. Bunun sonucunda ise hırs yapmalarının mantıksızlığını anlayacak ve dolayısıyla tümüyle Allah’ın rızasını ve ahiret hayatını kazanmaya yönelmeleri gerekecektir. Oysa, Allah bir eve kapanıp sürekli ibadet eden bir model değil, dünyanın içinde olup, sürekli verdiği nimetlere şükreden onların geçiciliği bilen biri olmamızı istemektedir. Araba, ev, lüks bir hayat size mutluluk vermez. Ancak Allah anıldığında mutlu olursunuz.
- Ahiretin Varlığını Düşünmek. Birkaç on yıl yaşanacak güzellikler mi, yoksa sonsuza kadar sevdiklerinizle yaşayabileceğiniz sonsuz güzellikler mi? İnsan bu konuyu derinlemesine düşünüp, bir karar vermelidir. Bu dünya, çekici güzel yaratılmıştır ancak çok kısadır. Bunun yerine, insanın; imtihan ortamında olduğunu düşünüp, Allah’ın razı olacağı şekilde davranıp tüm ömrünü bu şekilde geçirmesi gerekir. Yaptığı fedakarlık sonucunda hem güzel bir hayatla yaşar, hem çok huzurlu olur hem de ahirette sonsuza kadar güzel bir hayatı kendine hazırlar. Erkek olsun, kadın olsun, bir mü’min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 97)
Bir yanıt yazın