Hz. Ukkaşe’nin kim olduğunu merak edenler için ondan bahsetmekte yarar var. Yapılan araştırmalarda türbenin Resulllah (sav)’in arkadaşlarından Ukkaşe b. Mihsan el-Esedi (ra) adına yapıldığı saptanmış. Bazılarına göre türbede Ukkaşe b. Mihsan’n gömülü olduğu söylense de bazılarına göre burada katıldığı bir savaşta kaybettiği parmağı yada kanının döküldüğü yer olduğu için buraya türbe yapıldığı rivayet edilmekte… Hz. Ukkaşe hakkında özellikle Müslüman olmadan önceki hayatı hakkında fazla bir bilgi bulunmamakta. Müslüman olduktan sonra ve Bedir Savaşı’ndaki başarılarından sonra kaynaklarda onun hakkında bilgiye rastlanmaktadır.
Hz. Ukkaşe (ra) Bedir Savaşı’nda çok büyük cesaret gösterdi. Savaşırken kılıcı kırıldı. Peygamberimiz (sav) kendisine bir hurma dalı verdi. Bu dal Peygamberimizin bir mucizesi olarak onun elinde kılıç oldu ve onunla savaştı. O kılıçla çok sayıda savaşa katıldığı rivayet edilmektedir.
Hz. Ukkaşe hayatta iken cennetle müjdelenen Sahabelerden. Peygamberimiz (sav) bir gün:
– Ümmetimden yetmiş bin kişi tertemiz olarak cennete girecektir buyurunca Ukkaşe b.Mihsan:
– Ey Allah’ın elçisi! Allah’a dua et de ben onlardan olayım dedi. Peygamberimiz:
– Sen onlardansın buyurdu ve ona dua etti. Bunun üzerine başka bir adam ayağa kalkarak:
– Ey Allah’ın elçisi! Cennetliklerden olmam için bana da dua et deyince Peygamberimiz:
– Bu konuda Ukkaşe seni geçti buyurdu. (1)
Peygamberlik Mührü’nü öpen tek Sahabe
Hz. Ukkaşe (ra) bir peygamber aşığı bir peygamber sevdalısı bir insan. O sevgiden dolayı Peygamberimizin kürek kemikleri arasında bulunan peygamberlik nişanesi peygamberlik mührünü öpmeyi başlarmış bir sahabe.
Fetih Suresi nazil olunca Peygamberimiz (sav) Cebrail’e:
– Ey Cebrail öleceğimi anladım buyurunca Cebrail Peygamberimize:
– Senin için ahiret dünyadan daha hayırlıdır Rabbin sana (istediğini) verecek sen de razı olacaksın dedi (Duha:4-5).
Bunun üzerine Peygamberimiz müezzini Bilal-ı Habeşi’ye insanları cemaatle namaz kılmak üzere toplanmaları için çağırmasını emretti. Bütün Muhacir (Mekke’den Medine’ye hicret eden Müslümanlar ) ve Ensar (Medine’li Müslümanlar) Mescid-i Nebi’de toplandı. Peygamberimiz onlara namaz kıldırıp sonra minbere çıktı ve insanlara hitap etti. Peygamberimizin bu konuşması sırasında kalpler ürperdi gözler ağladı. İnsanlara şöyle dedi:
– Ey insanlar sizin için nasıl bir peygamber idim? Onu dinleyenler:
– Allah mükafatını versin çok iyi bir Peygambersin. Sen bizim için merhametli bir baba şefkatli ve öğüt veren bir kardeş gibiydin. Allah’ın sana verdiği Peygamberlik görevini yerine getirdin O’nun (Allah’ın) vahyettiğini bize ilettin bizleri Allah’ın yoluna hikmetli ve güzel sözlerle davet ettin. Allah ümmetlerine yaptıkları görev nedeni ile peygamberlere vereceği mükafatın en güzelini sana versin dediler.
Bunun üzerine Peygamberimiz (sav) şöyle buyurdu:
– Ey Müslüman topluluğu! Sizin üzerinizde bulunan hakkım ve Allah adına sizden kime bir haksızlık yapmış isem kıyamette hesaplaşıp hakkını almadan önce şimdi onun ayağa kalkıp hakkını benden almasını istiyorum.
Hiç kimse kalkmayınca Peygamberimiz bunu üç defe tekrarladı. Üçüncü defa söyledikten sonra Sahabe-i Kiram arasında bulunan ve kendisine Ukkaşe denilen yaşlı bir sahabe ayağa kalktı. Müslümanları yararak ilerledi ve Peygamberimizin önünde durdu ve şöyle dedi:
– Anam babam sana feda olsun ey Allah’ın elçisi eğer ısrar etmeseydin senin karşına çıkıp bir şey istemeyecektim. Bir savaştan sonra gazilerin arasındaydım. Ayrılmak üzereyken develerimiz yan yana geldi. Devemden indim ayağını öpmek için sana yaklaştığımda değneğini kaldırdın ve sırtıma vurdun. Kasten bana mı vurdun yoksa devene mi vurmak istemiştin bilmiyorum deyince Peygamber efendimiz:
– Ey Ukkaşe sana kasten vurmaktan Allah a sığınırım. Ey Bilal git (kızım) Fatıma’ya uzun bir değnek getir dedi. Bilal-ı Habeşi (şaşkınlıktan) ellerini başının üzerine koyarak:
– O Allah’ın Peygamberi ve kendisine kısas yapılmasını istiyor diyerek Hz.Fatıma’nın yanına geldi kapıyı çaldı ve:
– Ey Peygamber’in kızı! Bana uzun bir değnek ver deyince Peygamberimizin kızı Hz. Fatıma:
– Bugün ne hac günü ne de O’nun savaştığı bir gün değil babam uzun değneği ne yapacak? Dedi. Bilal-i Habeşi:
– Babanın yaptıklarından haberin yok. Allah’ın elçisi borçlarını ödüyor dünyayı terk ediyor ve kendisine kısas yapılmasını (kendisinde hakkı olanların hakların almasını) istiyor dedi. Bunun üzerine Hz. Fatıma:
– Ey Bilal Allah’ın elçisine kısas yapmayı kendisine layık gören kimdir? (Peygamberin torunları) Hasan ile Hüseyin’e haber ver. O adamın yanına gitsinler de almak istediği (hakkını) onlardan alsın. Peygamberden almasına izin vermesinler dedi.
“Cennetteki arkadaşım”
Bilal-i Habeşi mescide girip değneği Peygamberimize verince O da Hz. Ukkaşe’ye verdi. Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer (r.anhum) bunu görünce ayağa kalktılar ve:
– Ey Ukkaşe! İşte önündeyiz Hakkını bizden al. Peygamberden alma deyince Peygamber Efendimiz:
-Bırak ey Ebubekir sen de bırak ey Ömer Allah sizin değerinizi ve maksadınızı biliyor dedi.
Bunun üzerine Ali b. Ebu Talip (Hz. Ali) ayağa kalktı ve:
– Benim hayatım Allah’ın elçisinin hayatının önündedir. İşte sırtım hakkını kendi elinle benden al ve bana (O’nun yerine) yüz sopa vur. Allah’ın elçisinden alma deyince Peygamberimiz:
– Otur ey Ali. Allah senin değerini ve niyetini biliyor buyurdu. Sonra Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin kalktılar ve:
– Ey Ukkaşe! Sen bilmiyor musun biz Allah’ın elçisinin torunuyuz. Hakkını bizden alman Peygamberden alman gibidir deyince Peygamber Efendimiz:
– Gözümün nuru torunlarım siz de oturun Allah sizi burada unutmamıştır (sizin de niyetinizi ve değerinizi bilmektedir). Sonra Peygamber Efendimiz (sav) Ukkaşe’ye:
– Ey Ukkaşe vuracaksan vur deyince Ukkaşe (ra):
– Ey Allah’ın elçisi bana vurduğunda benim üzerimde elbise yoktu deyince Peygamberimiz sırtını açtı.
Sahabeler yüksek sesle ağlıyorlardı. Hz.Ukkaşe Peygamberimizin beyaz sırtına baktı. Sanki sırtı Mısır’da dokunan ince ve beyaz ketenden dokunmuş kumaş gibiydi fazla ilgilenip zaman kaybetmeden sırtını öptü ve şöyle dedi:
– Anam babam sana feda olsun ey Allah’ın elçisi sana kısas yapmaya kim cür’et edebilir? Bunun üzerine Peygamberimiz (sav) :
– Ya hakkını alman için gerekeni yap yada affet deyince Hz. Ukkaşe:
– Kıyamet gününde Allah’ın beni affetmesini umarak sizi affediyorum dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz (sav):
– Kim cennetteki arkadaşımı görmek isterse bu adama baksın dedi.
Sonra (orada bulunan) bütün Sahabe-i Kiram ayağa kalktılar ve alnından öperek:
– Seni tebrik ederiz çok büyük bir mertebeyi ve Peygamberin cennetteki arkadaşlığını elde ettin dediler.” (2)
Her gün yüzlerce insanın gurup gurup Ziyaret ettiği bu türbe Hz. Peygamberden geriye kalan hatıralara insanımızın sahip çıkışının da bir göstergesi.
İnsan Hz. Ukkaşe’nin makamına varınca Hz. Peygamberin sırtındaki Peygamberlik Mührü’nü öpmeyi başarmış Hz. Ukkaşe’nin dudaklarından bir tebessüm arıyor.
Nasıl gidilir
Hz. Ukkaşe Türbesi’ne farklı yollardan gidilebilirse de Gaziantep’in Nurdağı ilçesinden gidilmesi en uygunudur. Türbe ilçe merkezine 8 km. uzaklıktadır. Guruplar halinde gidilebileceği gibi ferdi olarak da gidilebilir. Türbe merkezine araçla çıkılabilmektedir.
KAYNAKLAR
1- El-İstiab 3/1081 Madde:1837 Buhari Tıb.17 Müslim İman317.
2- El – İsbahani Hilyet-ül Evliya 4/ 73
Bir yanıt yazın