Hurriler M.Ö. 1500-1250 arasında güney Anadolu’da yaşamış olan bir halktır. Harran Ovası’nda kurulmuş kadim bir devlettir. Musul çevresinde oturan Asya kökenli Subarular’ın torunlarıdır. Hurri Babil dilinde “mağara” demektir.
Gürcü tarihinin verilerine göre ise; Hurriler Asyatik bir topluluktur. Bu topluluklar hakkında söylenebilecek en kesin sonuç Hurri ve Mitanniler’in ne Hint-Avrupalı ne de Sami gruptan olduğudur. Hurri dili ile ondan sonraki Urartu dilleri arasında da bir benzerlik vardır. Aynı kökten gelip akraba olan Hurri Krallığı Diyarbakır Mitanni Krallığı ise Osroeneye (antik çağda Edesa yani Urfa) ve Nusaybin (Nisibis)’de kurulmuştur. Başkentleri VVaşşukanni olmak üzere ilkçağda Doğu Anadolu’ da devlet kurmuşlardır.
Varlıklarına ilişkin ilk bilgiler M.Ö. 2000 yılı başlarına ait Asur ve Babil çivi yazısı kaynaklarından öğrenilmektedir. Hurriler’in yazılı bir kültüre ulaşmamış oldukları söylendiğinden bunların dini dili kültürü mitolojisi gelenek ve görenekleriyle ilgili önemli ipuçları daha çok Hitit Mitanni Akkad ve Babil gibi komşu uygarlıkların tarihi içinde ortaya çıkmıştır. Büyük bir olasılıkla Diyarbakır yöresinde bulunan başkentleri VVaşşukanni ve çevresine yayılmış olan Hurri Devleti o dönemde Kuzey Suriye ve Kuzey Mezopotamya ülkeleriyle sıkı bir ekonomi ve kültür alışverişi içindeydi. M.Ö. 3. bin yılı sonlarına tarihlenen Mezopotamya belgelerinin bazılarında Hurri kökenli yer ve kişi adlarına rastlanması bu tarihlerde Hurrilerin sözü geçen yörede yaşadıklarını göstermektedir. Mari ve Alalah (Teli Açana) gibi Hammurabi (M.Ö. 18. yüzyıl) dönemine ait iki önemli kentte yapılan kazılar sonucunda bulunan çivi yazılı belgelerden dinsel içerikli olanlarda güçlü bir Hurri etkisi görülmektedir…
Hititler döneminde Anadolu yarımadasının güneyinde Luviler Paflagonya Bölgesinde Palalar ve diğer bölgelerde Arzava Kizzuvatna ve Ahhiyava krallıkları bulunuyordu. Bu devletlerden başka Hurriler ve Mitanniler de aynı dönemde Güneydoğu Anadolu’da özgün uygarlıklar yaratmışlardır.
Hurrilere ilk önce M.Ö. 3000’nin sonlarında Mardin dolaylarında rastlanmaktadır. Urkis şehrinde bir tapınağın kurulması ile ilgili belge şimdi Louvre Müzesindedir. Tunçtan bir aslan heykelciğinin koruduğu bir taş levha üzerine arkaik çivi yazısı ile kazınan yazıt M.Ö. 2300 yıllarına aittir.
Hurriler önceleri M.Ö. 2000’in ilk yarısında kısa yaşamlı küçük beylikler kurmuşlardır. Daha sonra M.Ö. 1500-1250 arasında Hurriler tarafından kurulan Mitanni devleti o dönemde Yakın Doğu’nun Mısır’dan sonra gelen ikinci büyük gücü olmuştur. Mitanni kralları aynı dönemde hüküm süren Mısır kralları ile mektuplaştıklarından bu dönem hakkında oldukça fazla bilgi edinmek mümkündür.
Hurriler M.Ö. 1400’lü yıllarda Hurri egemenliği altındaki bölge Hurriler ve Mittaniler olarak ikiye ayrılırdı. Babil’in kuzeyinde Dicle-Fırat arasındaki bölgede bir devlet kurmuşlardır. Diyarbakır çevresinin kuzeybatı batı ve güneybatı bölümü de ülkenin sınırları içerisinde kalıyordu. Hurri adı kuzeyde kalan bölge için Mittani ise güneyde kalan bölge için kullanılırdı. Egemenliği M.Ö.1250`ye kadar devam eder. Harran Ovası’nda kurulmuş kadim bir devlettir. Sümer kültüründen etkilemiş ve Anadolu’da birçok kültürü etkilemiş yapısı vardır. Tanrı panteonu Mitraizm’dir. Mitra ışık meleği demektir.
M.Ö. 16. yy sonlarına doğru güçlenen Hurrilerin Mitanni (Asurca Hanigalbat) adıyla bir devlet kurdukları ve Asur kralları I. Şamşi-Adad ve I. İşme-Dagan dönemlerinde Asur Devleti’ni etki altında tuttukları gözlenmektedir. Dicle Irmağının doğu kesiminde bulunan o dönemin ünlü ticaret kenti Nuzi’de yapılan kazılarda açığa çıkarılan çivi yazılı belgeler Hurrilerin egemenlik alanlarını buraya kadar uzattıklarının kanıtıdır. Mısır firavunları III. Tutmosis ve III. Amenhotep dönemlerine ait belgelerde Mitanni Krallığı ile dostça ilişkiler içinde oldukları yazılıdır. Hatta III. Amenhotep ile Mitanni Kralı Tuşratta’ nın mektuplaştıkları da bu belgelerden öğrenilmektedir.
Hurrilerin kültürel ve dinsel yönden en çok ilişkide bulundukları topluluk Hititlerdir. Özellikle din alanında Hititleri etkiledikleri görülmektedir. Hitit tanrılar dünyasının baş Tanrı ve Tanrıçası olan Teşup ve Hepat ile daha birçok Tanrı Hurrice adlar taşımaktadır. Yine Hurri kökenli kişi adları da Hitit soylu sınıfı arasında yaygın bir biçimde kullanılmıştır. Özellikle kraliçe adları Hurricedir.
Hititler döneminde Anadolu yarımadasının güneyinde Luviler Paflagonya Bölgesinde Palalar ve diğer bölgelerde Arzava Kizzuvatna ve Ahhiyava krallıkları bulunuyordu. Bu devletlerden başka Hurriler ve Mitanniler de aynı dönemde Güneydoğu Anadolu’da özgün uygarlıklar yaratmışlardır.
Hurrilerin Hitit ülkesinin içlerine kadar uzanan istilası Hattusili’nin Yıllıkları’nın üçüncü yılında gerçekleşmiştir. Kral Hattusili Arzawa’ya bir askeri sefer düzenlemiş ve o daha Arzawa’ da iken arkasından Hitit ülkesine Hurriler saldırmışlar ve başkente kadar ilerlemişlerdir. Metindeki ifadeye göre Hattusa dışında tüm ülke Hurrilerin eline geçmiştir. Hurrilerin Hitit egemenlik alanına böylesine girmeleri Hattusili’nin Anadolu’nun batısında Arzawa’da sürmekte olan seferini yarıda bırakarak geri dönmesine neden olmuştur. Bu istila hareketinin Hititlerce beklenmeyen bir durum olduğu hem şimdi üzerinde durduğumuz bu belgedeki ilgili ifadelerden hem de aşağıda değineceğimiz ve bu olayı konu aldığı anlaşılan bir başka belgeden anlaşılmaktadır. Nitekim hemen geri dönen kral kendi ifadesine göre tanrısal desteği de arkasına alarak karşı sefer girişmiştir.
Kapsamlı yıllıkların önyüz ikinci sütun üçüncü paragrafında Hurriler’le dolaylı mücadeleden bahsedilir. İkinci yılda herhalde Hurrilerin geldiği ve Hititlere bağlı olan aralarında sadece açıkça Sukziya’nın adının okunabildiği bazı kentlerin Hurriler tarafına döndüğünden bahsedilmektedir. Tam okunamayan satırlarda Hurrilerle mücadelelerden söz ediliyor olmalıdır. Lawazantiya ve Hurma kentlerinin adları görülürken Hurma kentinin Hititlere sadakatine dair ifadeler yer almaktadır. Bu paragrafın sonunda Hurri ordusu arasında veba salgını çıktığı Hurri ordusunun ölmeye başladığı ve onların komutanlarının öldüğü anlatılmaktadır. Belgenin önyüz ikinci sütun dördüncü paragrafında ise Hurilerin Hurma’dan geri çekildikleri kışı Sukziya’da geçirdikleri veba salgını dolayısıyla olsa gerek ölümlerin sürdüğü ve isimleri sayılan beş komutanında öldüğünden söz edilir. Bu arada Hitit Kralı ordu topladığını anlatır.
Önyüz ikinci sütun beşinci paragrafta Arzawa seferinden bahis vardır. Önyüz ikinci sütun altıncı paragrafta sayılan bazı yer adları Hurilere dair tam anlaşılamayan bir cümleden sonra Arzawa’da kışın geçirildiği ve paragrafın sonunda da Hurri askerlerinin kralının öldüğü okunmaktadır. Arka yüzde ise Hurri sözcüğü iki kez tespit edilebilmekle beraber herhangi bir anlama ulaşmak mümkün değildir.Bu belgede anlatılanlarla I.Hattusili’nin Yıllıkları’nda anlatılanlar arasında kısmen benzerlik bulmak mümkündür. Üzerinde durduğumuz konu açısından bakıldığında Hurrilerle olan mücadele ve bunun anlatıldığı satırlarla aynı yerde söz edilen Arzawa seferi benzerliğin ana unsurlarıdır.
Kapsamlı yıllıkların söz konusu diğer belgedeki anlatılanların daha ayrıntılı olarak ele alındığı metinler olduğunu kabul ediyoruz. Olayların gelişim sırasına ve sürecine bakılırsa yıllıklar ayrıntılı olmadığı için oradan öğrenemediğimiz bazı gelişmelerden söz ediliyor olmalıdır. Yıllıkların ikinci yıl icraatı içinde anlatılan Anadolu’nun güneydoğusu yönündeki seferlerde doğrudan Hurrilerle mücadeleden söz edilmemesi her ne kadar metinler tam olarak elimizde olmasa da kapsamlı yıllıklarda da doğrudan Hurilerle çatışmadan bahsedilmemesiyle uyum içindedir.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi bu bölgedeki yoğun Hurri varlığı Hititlerin aynı bölgedeki etkinliği için daima bir zorluk oluşturmuş olmalıydı. Bölge kentlerinden kimi Sukziya örneğinde olduğu gibi Hurrilerin elinde iken kimi de Hurma örneğinde olduğu gibi Hititlerin elinde ve onların bölgedeki faaliyetlerindeki üssü Konumundadır. Hurma’nın Hurrilerce metinden açıkça böyle bir anlam çıkmasa da belki kuşatılmış olması onların Hurma’ya karşı olan tutumunubelgedeki diğer anlatılanlar da dikkate alındığında da burada Hurriler ile Hititler arasında bir nüfuz mücadelesi yaşanmış olduğunu gösterir. Ancak bu sırada doğrudan bir Hitit-Hurri çatışmasının olmadığı anlaşılmaktadır. Eğer böyle bir çatışma olsaydı onun da en azından kapsamlı yıllıklara yansıması ne kadar tahrip olmuş da olsa belge üzerindeki kayıtlardan anlaşılması beklenirdi. Yıllıklarla asıl paralellik sunan kısım ise Arzawa seferinden söz edilen yerlerdir. Burada bazı kentlerin Hurrilerden yana sadakat değiştirdiği gibi bir anlam çıkıyor ki bu I.Hattusili Arzawa’da iken arkasından Hurrilerin başkent dışında tüm ülkeyi istila etmelerinin anlatıldığı yıllıklardaki satırlardaki ifadelerle uyum içindedir. Yine kapsamlı yıllıkların sözünü ettiğimiz satırlarında Hurri kralının ölümünden bahsedilmesi böylece Hum tehlikesinin belki de kendiliğinde ortadan kalkması yıllıkların da devam eden satırlarında Hurrilerden bir daha söz edilmemesinin nedeni olabilir.
Antik tarih üzerine araştırmalar yapmış yazarlardan Hilmi Göktürk Mitannilerin ilk dönemlerde Orta Asya’da yaşarken sonraları Ön Asya’ya geçtiklerini iddia etmektedir. Kendi alanında büyük bir otorite olan merhum Zeki Velidi Togan bugün bile Özbekler içerisinde “Mitanni” adında büyük bir boyun olduğunu Özbek kökenli Mitannilerin Ön Asya’da yaşamış olan Mitanniler ile aynı kökten geldiklerini belirtmiştir. Kırzıoğlu ise bu grupları Gogarlı ve Turanî Türkler olarak zikretmektedir.
Siyasal alanda Hurriler Hititlerle ilk kez Hitit Kralı Şuppiluliuma (M.Ö. 1380-1345) döneminde karşı karşıya geldiler. Mitanni Kralı Tuşratta’nın başkent VVaşşukanni’ye çekilmesi nedeniyle bu karşılaşmadan bir sonuç çıkmadı. Ancak bir süre sonra Mitanni Devleti’nin egemenlik alanında olan Kargamış Kenti’ni kuşatan Şuppiluliuma 7 gün sonra kenti(ele geçirdi. Hurrilerle Hititler arasındaki bir başka ilişki de Hitit Kralı III. Hattuşili’nin (M.Ö. 1275-1250) Hurri kökenli bir kadın olan Puduhepa ile evlenmesidir. Bu kraliçe daha sonra Hitit tarihinde önemli bir rol oynayacaktır.Mitanni Devleti M.Ö. 1340’larda gücünü yitirerek önce Yeni Asur imparatorluğu’nun vasili durumuna düştü M.Ö. 1270’te de Asur Kralı Salmanasar’ca bir Asur eyaleti haline getirildi. Ancak Mitanni Devletini kuran Hurriler daha sonraki yüzyıllarda egemen olan topluluklara üstün düzeyde uygarlıklarından Birçok öğeyi vererek varlıklarını sürdürdüler ve yerel halklarla kaynaşarak tarih sahnesinden silindiler. Mitanni Devleti’nde Hititlerde olduğu gibi feodal bir yönetim biçimi vardı. Krallar mutlak egemen olmakla birlikte yerel beylerin de güçleri vardı. Ordu sefere çıkacağı zaman asıl orduya asker verirlerdi. Mîlâttan önce 1300 yıllarında Mısır’a giren Hiksoslar Hurrileri de hâkimiyetleri altına aldılar.
Bu arada zengin medeniyetlere sahiptir. Hukuk sistemi Mısır medeniyeti gibi kısassa kısas değildir. Hukuk tazminata göre tarif edilmektedir. Sümer kültüründen etkilenmiş ve Anadolu’da birçok kültürü etkilemiş yapısı vardır. Tanrı panteonu on ikili Sümer tanrı panteonuyla aynıdır.
Hurrilerin bilinen kral adları şunlardır;
- Kumarbi
- Tusratta
- Tişari
- Parattarna
- I.Sautarna(Sausatar Sutarna)
- Baratarna(Barratarna)
- Kibitesup
- İthitesup
- Hişmi Tesup
- Şilvetesup
- I. Aratatama (Artatam)
- II.Sautarna
- II. Aratatama
- Tusratta
- Mativaza (Mattiwaza (1275-?))
- Vassata
- Artasumara [3 / 7]
Bir yanıt yazın