Hâfız Dîvânı’ndan Seçme Beyitler, I
Şirâzi
Elâ-yâ eyyühesâki edir kesen ve navilhâ
Kicışķ âsan nemûd evvel veli uftâd müşkilhâ
Sâki, döndür kadehi, herkese sun, bana da ver.
Çünkü aşk, önce kolay göründü; ama sonradan çok müşkiller meydâna getirdi.
Sâki benûr-ı bâde berefrûz câm-ı mâ
Muţrib bigü ki kâr-ı cihân şud bekâm-ı mâ.
Sâki, kadehimizi şarabın nûruyla parlat. Çalgıcı, sen de çal.
Çünkü âlem, tam istediğim hâle geldi, bize uydu.
Sûfî biyâ ki âyine safist câmrâ
Tâ binger sefâ-yı mey-i lâcl-fâmârâ
Sofi, gel… Kadehin aynası, tertemiz.
Gel de lâl renkli şarabın ayrılığını gör. Neşesini, zevkini seyret
Dil mîreved zi destem sâhib-dilan Hudârâ
Derdâ ki derd-i pinhân hâhedşud âşikârâ
Gönül elden gidiyor! Ey gönül sahipleri, Allah için yardım edin! Yazıklar olsun; gizli dert, açığa çıkacak!
Sâķiyâ berdhîz-u berdih câmrâ
Hâk ber ser kun ġâm-ı eyyâmrâ.
Sâki, kalk… Kadehi doldur ve sun. Dünya gamının başına toprak saç!
Revnaķ-ı cahd-ı sebabest diğer bustanrâ
Mîresed müjde-i gül bülbül-i hoş-elhanrâ.
Gül bahçesine yine gençlik çağının parlaklığı geldi. Güzel nağmeli bülbüle yine gül müjdesi geldi.
Salâh-ı kâr kucâ vu men-î harâb kucâ
Bibin tevâfut-u reh ez kucâst tâ be kucâ.
Ben nerde, nefsimi ıslah etmek nerde? Aradaki aykırılığa bak. Yol, nerden nereye gidiyor.
Eger an Turk-i Şîrâzî bedest âred dîl-î mârâ
Be hâl-i hinduyeş bahşem Semerķand-u Buhârâ…
O Şirazlı güzel, bize iltifat eder, gönlümüzü alır ve aşkımızı kabul eylerse; yanağındaki kara bene Semerkand’ı da bağışlarız Buhara’yı da!
Ey furûġ-ı mâh-ı hüsn ez rây-ı rahşân-ı şumâ
Âb-ı rüy-ı hûbi ez çâh-ı senehdân-ı şumâ.
Sevgili, güzellik ayı yüzünden ziyâlanmakta. Güzellik ise, çene çukurundan şeref bulmakta.
Sabâ be lüţf bigü an ġazâl-i racnâra
Ki ser be kûhu beyâban tu dâde-î mârâ
Ey seher yeli, o güzel ceylana mülâyetle söyle; Bizi dağlara, ovalara sakan sensin!
Be mulâzimân-ı sulţân ki resâned in dücârâ
Ki be şukr-i Pâdşâhî zi nazar meran gedârâ.
O güzellik padişahının yanında bulunanlara bu dileği kim bildirecek? Padişahlık şükrânesi olarak yoksulu gözden çıkarmasın.
Düş ez mescid suy-î meyhâne âmed Pîr-i mâ
Çîst yârân-ı ţarîķat bacdezin tedbîr-i mâ.
Dün gece pîrimiz, mescidden meyhâneye geldi. Yoldaşlar, bundan sonra ne yapalım, ne tedbirde bulunalım ki?
Hâfız Dîvânı’ndan Seçme Beyitler, II
Şirâzi
Gazel 2
صلاح کار کجا و من خراب کجا
Salâh-ı kâr kucâ vu men-î harâb kucâ…
Ben nerde, nefsimi ıslah etmek nerde?
Aradaki aykırılığa bak.
Yol, nerden nereye gidiyor…
Sâlihlikle takvânın rintlikle ne münâsebeti var?
Vaaz dinleme nerde, rebap sesini dinleme nerde?
İbâdet yerine gitmekten, riyâ elbiseni giymekten usandım artık.
Muğların manastırı nerde, hâlis ve sâf şarâb nerde?
Vuslat zamânı, gelip geçti ve hâtırâsı kaldı.
Allah, selâmet versin…
Nerde kaldı o cilveler?
Ne oldu o azarlayışlar?
Düşmanların gönlü, sevgilinin yüzünden ne hâz duyabilir?
Sönmüş mum nerde, Güneş nerde?…
Sevgilinin çene çukuruna pek bakma:
Yolda kuyu var. Gönül, bu aceleyle nereye koşuyorsun?
Basîretimizin sürmesi, eşiğinin toprağıdır.
Emret, biz, bu kapıdan nereye gidelim?
Sevgili, Hâfız’dan karâr isteme, uyku bekleme…
Karâr ne demek, sabretme de ne, uyku da nerde ki?
Bir yanıt yazın