Güç Sembolü: Eski Türklerde Demir ve Demircilik

Güç Sembolü: Eski Türklerde Demir ve Demircilik

Güç Sembolü: Eski Türklerde Demir ve Demircilik

Eski Türklerde demircilik sanatı, sadece bir meslek olarak değil, aynı zamanda mitoloji ve kültürde de önemli bir yer tutmuştur. Demircilik, Türk boylarının Anadolu’ya yerleşmeleriyle birlikte yaygınlaşmış ve her şehirde, her kasabada demirci dükkânları açılarak bu sanatın en güzel örnekleri sergilenmiştir.

Örneğin, Çankırı’da yüzyıllardır süregelen demircilik sanatı, “Demirci Arastası” adıyla anılan bir bölgede yoğunlaşmıştır. Cumhuriyet döneminin ilk yıllarına kadar uzanan bu gelenek, demirci esnafının birlik ve beraberliğini sağlamada önemli bir rol oynamıştır.

Türk mitolojisinde demircilik, kahramanlık ve yiğitlikle ilişkilendirilmiştir. Kırgız, Yabaku, Kıpçak gibi Türk boylarında demir, ant içme ve sözleşme ritüellerinde kutsal kabul edilmiştir. Ayrıca, Türk folklorunda demircinin koruyucu bir figür olarak görüldüğü, loğusa kadınların albastıdan korunmak için “demirci geldi” diye bağırmaları gibi gelenekler de bulunmaktadır.

Tarihsel belgelerde, İstiklal Savaşı döneminde Çankırı’daki demircilerin, pencere demirlerinden süngü yaparak orduya destek oldukları gibi önemli katkıları da kaydedilmiştir.

Eski Türklerde demircilik sanatının mitolojik yönü, demirin ve demircilerin kutsal kabul edilmesi ve çeşitli efsanelerle süslenmesiyle kendini gösterir. Demircilik, Türk mitolojisinde yaratılış, dönüşüm ve kahramanlıkla ilişkilendirilir. Demirci ustaları, sadece silah ve alet yapımında değil, aynı zamanda toplumun manevi ihtiyaçlarını da karşılayan kişiler olarak görülürdü.

Örneğin, Türk mitolojisinde demirci ustası olarak bilinen “Kawa“, zulme karşı başkaldırının sembolü olarak anılır. Kawa’nın demir eritme kabiliyeti, onun kötülüğe karşı mücadelede kullanılan bir metafor olarak ele alınır. Ayrıca, demircilikle ilgili efsaneler, demircilerin sadece fiziksel değil, aynı zamanda ruhsal ve manevi güçlere de sahip olduğunu vurgular.

Türk halk inanışında demirciler, demirin sıcakken şekil verilebilir olmasından dolayı, yaratılışın ve dönüşümün simgesi olarak kabul edilir. Bu nedenle, demircilerin doğaüstü güçlere sahip olduğuna ve kötü ruhları kovma yeteneğine sahip olduklarına inanılır. Demircilik, aynı zamanda Türklerin göçebe yaşam tarzıyla da ilişkilendirilir; demirin işlenmesi, yerleşik hayata geçişin ve medeniyetin gelişiminin bir göstergesi olarak görülür.

Bu mitolojik unsurlar, Türk halklarının dokuma sanatına ve diğer kültürel ifadelerine de yansımıştır. Eski Türkler, demircilik sanatını sadece günlük yaşamda değil, aynı zamanda sanatsal ve dini pratiklerde de önemli bir yere koymuşlardır. Demircilik, Türk kültüründe derin bir iz bırakmış ve günümüze kadar ulaşan zengin bir folklorik mirasın parçası haline gelmiştir.

Eski Türk mitolojisinde demircilikle ilgili pek çok öykü bulunmaktadır. Bunlardan biri, Kawa efsanesidir. Kawa, zalim bir hükümdara karşı ayaklanan ve halkını özgürlüğe kavuşturan bir demirci ustasıdır. Bu efsane, halkın zulme karşı direnişinin ve özgürlük arzusunun bir simgesi haline gelmiştir.

Bir diğer önemli figür ise Usta Şagirt’tir. Usta Şagirt, demircilik sanatını mükemmelleştiren ve demirin sırlarını keşfeden efsanevi bir demirci olarak anlatılır. Onun hikayesi, demirciliğin sadece bir meslek değil, aynı zamanda derin bir bilgi ve hikmet gerektiren bir sanat olduğunu vurgular.

Türk mitolojisinde demircilik, aynı zamanda yaratılış mitlerine de sıkça rastlanır. Demir Dağ efsanesi, gökten düşen bir demir parçasının dünyadaki ilk demirci tarafından işlenmesi ve bu sayede insanların demir kullanmayı öğrenmesi hikayesini anlatır. Bu tür efsaneler, demirciliğin sadece teknik bir beceri olmadığını, aynı zamanda kutsal ve mistik bir boyut taşıdığını gösterir.

Ayrıca, Demirkuş efsanesi de bilinir. Bu efsaneye göre, Demirkuş, gökten demir taşıyan ve demircilere ilham veren mitolojik bir kuştur. Demirkuş’un hikayesi, demirciliğin göksel kökenlerine ve demircilerin yaratıcılığına atıfta bulunur.

Eski Türklerde demircilik sanatı, genellikle yaratılış ve dönüşümle ilişkilendirilen tanrılara atfedilmiştir. Bu tanrılar arasında en önemlisi Tengri, gök tanrısı ve her şeyin yaratıcısı olarak kabul edilir. Tengri, evrenin düzenini sağlayan ve göksel küreyi kontrol eden ana tanrıdır. Ayrıca, Kayra veya Kaira, evrenin yüce tanrısı ve Tengri’nin oğlu olarak bilinir. Yaratıcı güç ve ruhun temsilcisidir ve demircilik sanatının mistik yönleriyle ilişkilendirilir. Erlik, ölülerin ve yeraltı dünyasının tanrısıdır ve demircilikle ilişkili efsanelerde yer alabilir. Ülgen veya Ulgen, iyilik tanrısıdır ve demircilik, onun iyiliği ve adaleti temsil eden işlerle bağdaştırılır. Bu tanrılar, demircilik sanatının sadece teknik bir beceri olmadığını, aynı zamanda manevi ve kutsal bir boyut taşıdığını gösterir. Demircilik, Eski Türkler için hem günlük yaşamda hem de dini ve mitolojik inançlarda önemli bir yer tutmuştur.

Eski Türklerde demircilik sanatı, tarihsel belgelerde ve arkeolojik bulgularda geniş bir şekilde yer almaktadır. Türklerin demircilikle olan ilişkisi, onların tarih boyunca özellikle uğraştığı bir alan olarak karşımıza çıkar. Türk insanının tarihi kadar eski olan demircilik mesleği, çok eski zamanlardan beri Türklerin yaşantısının ayrılmaz bir parçası olmuştur. Demir ve demirciler, gücün ve otoritenin simgesi olarak bilinir.

Örneğin, Altay dağlarının kuzey kısımlarında yaşayan Türk boyları, demircilikle şöhret bulmuşlardır. XVII. yüzyılda Rus esaretine geçen bu bölgede yer alan dağlara Rusların “Demirciler Aladağı” demeleri ve yine burada kurmuş oldukları şehre “Demircikent” adını vermeleri, demirciliğin önemini vurgular. Ayrıca, Pazırık Kurganı’nda demir çekiç ve bir topuz, Şibe Kurganı’nda demir plaklar ve ok başları, Berel Kurganı’nda demir kılıç parçaları, hançer kını ve ok gövdeleri gibi pek çok demir eser bulunmuştur. Bu bulgular, Türklerin demircilik kültürünün ve bu alandaki ustalığının somut kanıtlarıdır.

Türklerin demircilik sanatına olan hünerleri, Çin ve Arap tarih ve coğrafya kaynaklarında da Türklerin eski çağlardan beri demiri en iyi işleyen millet olarak tarif edilmeleriyle belgelenmiştir. Geleneksel demircilik mesleği üzerinde durulan bir makalede, geleneksel demircilik mesleğinin tarihi, bugünü ve geleceği, somut olmayan kültürel miras ve kültürel ifade çeşitliliği kapsamında incelenmiştir. Makalede, sanayi devriminden sonra el işçiliğine dayanan geleneksel mesleklerin günlük yaşamdan yavaş yavaş çekilmeye başladığı, ancak demirciliğin Türk dünyasında ve mitolojisindeki anlamı, geleneğimizdeki yeri gibi konular sorgulanmıştır.

Ergenekon efsanesi, Türk mitolojisinin en önemli destanlarından biridir ve demircilikle sıkı sıkıya bağlantılıdır. Bu destan, Türklerin atalarının dağlarda sıkışıp kaldığı, ancak demircilik becerileri sayesinde tekrar özgürlüğe kavuştukları bir dönemi anlatır. Türk mitolojisine göre, Türklerin ataları Ergenekon’da sıkışıp kaldıklarında, demirciler ellerindeki son demir parçalarıyla bir demir kaşı yaparlar. Bu kaş, dağların demirle yumuşadığı noktada Ergenekon’un girişini açar. Demir kaş, Türklerin Ergenekon’dan çıkışını sağlayan anahtardır ve demircilik sanatının önemini vurgular.

Ergenekon efsanesindeki demircilik motifleri, Türklerin demircilik geleneğine ve demir kullanımının önemine dair derin bir anlam taşır. Demircilerin ustalığı ve demirin kullanımı, Türklerin tarih boyunca gösterdiği dayanıklılığı ve direnişi simgeler. Ergenekon destanı, demircilik sanatının Türk kültüründeki yerini ve demirin gücünü vurgulayan önemli bir mitolojik öyküdür.

Çankırı’da demircilik sanatı uzun yıllardır devam eden ve şehrin kültürel mirasının önemli bir parçası olan bir zanaattır. “Demirci Arastası“, Çankırı’nın demircilik geleneğinin kalbinin attığı yer olarak bilinir ve bu bölge, yüzyıllar boyunca demircilerin çalışmalarını sürdürdükleri bir merkez olmuştur. Bu bölgede ustalar, demirin sıcakken dövülmesiyle oluşturulan çeşitli araçlar, aletler ve sanatsal eserler üretmişlerdir. Geleneksel yöntemlerle yapılan bu ürünler, hem işlevsel hem de estetik açıdan değer taşımaktadır. Çankırı’nın demircileri, aynı zamanda Türk ordusuna çeşitli dönemlerde malzeme ve mühimmat sağlayarak önemli katkılarda bulunmuşlardır. İstiklal Savaşı döneminde, Çankırı’daki demirciler, ellerindeki sınırlı malzemelerle ordu için süngüler ve diğer savaş malzemeleri yaparak milli mücadeleye destek vermişlerdir. Bu dönemde demirci ustalarının gösterdiği fedakârlık ve ustalık, Çankırı’nın demircilik geleneğini daha da anlamlı kılmıştır.

Çankırı’nın demircilik geleneği, aynı zamanda Türk mitolojisi ve kültürü ile de derin bir bağa sahiptir. Demircilik, Türk mitolojisinde kahramanlık ve koruyuculukla ilişkilendirilir. Demirciler, toplumun ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra, kötülüklerle savaşan ve halkın güvenliğini sağlayan kişiler olarak görülmüştür. Bu nedenle, Çankırı’nın demirci ustaları, sadece zanaatkârlar olarak değil, aynı zamanda toplumun manevi liderleri olarak da kabul edilmişlerdir.

Günümüzde, Çankırı’daki demircilik geleneği, modern teknolojinin ve sanayileşmenin etkisiyle eski önemini yitirmiş olsa da, halen yaşatılmaya çalışılmaktadır. Bölgedeki bazı ustalar, geleneksel demircilik yöntemlerini sürdürerek bu kadim sanatı yeni nesillere aktarmaktadır. Bu çabalar, Çankırı’nın demircilik kültürünün unutulmaması ve gelecek kuşaklara aktarılması açısından büyük önem taşımaktadır.

Kerim Yarınıneli/KerimUsta.com

Kaynaklar:

  1. DEMİRCİLİK | Kültür Portalı.
  2. Türkler ve Demircilik / Demir Kültürü | Çokbilgi.com.
  3. Geleneksel Meslekler ve Bir Ustanın Hikâyesi: Giresun’da Demircilik.
  4. Türk Tarihindeki Mitoloji, Masal ve Hikâyelerin Cumhuriyet Döneminde Derlenmesi ve Günümüzde Yaşatılması Üzerine Bir Değerlendirme.
  5. Anadolu’da Türk Demircilik Sanatı ve Bitlis’in Demirciliği.
  6. Resim: Kerim Yarınıneli tarafından hayali olarak hazırlanmıştır.
Kerim Usta

Yorum yapmaya ne dersiniz?