Gılgamış, bir Mezopotamya destan kahramanı. Gılgamış destanı akkadcanın en önemli yazın örneklerinden biri olarak nitelenir. Pek çok çeşitlemesi bulunan bu destanın Asur kralı Asurbanipal’in (İ.Ö. 669-629) Ninova’daki kitaplığında bulunmuş olan akkadcadaki örneği on iki tabletten oluşur. Metindeki boşluklar Mezopotamya ve Anadolu’da ortaya çıkarılmış başka yazıtlardan elde edilen bilgilerle tamamlanmıştır. Ayrıca İ.Û. II. binyıl’ın ilk yarısına tarihlenen, sümer dilinde yazılmış beş küçük şiir vardır. Bunlar “Gılgamış ve Huvava”, “Gılgamış ve Gökyüzü’nün boğası”, “Gılgamış ve Kişll Agga”, “Gılgamış, Enkidu ve Ölüler dünyası” ve “Gıl-gamış’ın ölümü” gibi adlar taşır.
Destandaki ve şiirlerdeki Gılgamış, İ.Ö. III. binyıl’ın ilk yarısında Güney Mezopotamya’da!« Uruk’ta hüküm sürmüştür. Ön-dan Tufan’dan sonraki sümer kralları listesinde de söz edilmektedir. Ancak destan ve şiirlerde anlatılan kahramanlıkların tarihsel belgesi yoktur. Ninova’daki tabletlere göre Gılgamış büyük bir savaşçı; yapıcı, yeryüzünde ve denizlerde olan biteni bilen, yarı insan yarı tanrıdır; zalim ve sert bir yöneticidir. Uruk halkı tanrılara başvurarak, onun bu sert yönetiminin önlenmesini isterler, tanrılar yabanıl Enkidu’ yu yaratır. Ancak Gılgamış’ın gönderdiği bir Enkidu’yu uysallaştırır ve kente getirir.
Birinci tablette yer alan bu olaylardan sonra, ikinci tablette Gılgamış ve En-kidu’nun güç gösterisi dile getirilir. Gılgamış’ın zaferiyle sonuçlanan bu yarışmadan sonra İkisi dost olurlar.
Üçüncü -beşinci tabletlerde Gılgamış ve Enkidu Sedir ormanı ‘nin korucusu Huvava’yı öldürmeye giderler.
Altıncı tablette, Uruk’a dönen Gılgamış, Aştar’ın evlenme teklifini reddeder ve Enkidu’nun yardımıyla, onun üzerine saldığı boğayı öldürür.
Yedinci tablette Enkidu düşünde boğayı öldürdüğü İçin Anu, Ea ve Şamaş tarafından ölüme mahkûm edildiğini görür. Sonunda Enkidu hastalanır ve ölür.
Sekizinci tablette Gılgamış umutsuzluk içinde dostuna ağıtlar yakar ve onun için büyük bir cenaze töreni düzenler
Dokuzuncu ve onuncu tabletlerde Gılgamış’ın, ölümsüzlüğe ulaşmak üzere, Tufan’dan kurtulan Utanapiştim’i bulmak üzere yaptığı tehlikeli yolculuk anlatılır.
On ikinci tablette Gılgamış’a Tufan’dan söz eden Utanapiştim ona gençlik bitkisini nerede bulacağını bildirir. Gençlik bitkisini bulduktan sonra bir yılana kaptıran Gılgamış üzgün üzgün Uruk’a döner.
Destan Enkidu’nun ruhunun yeryüzüne dönüşü ve ölüler dünyasındaki kötü, hüzünlü koşulları dile getirmesiyle son bulur. Gılgamış böylece bilgeliğin dünyanın nimetlerinden yararlanmak anlamına geldiğini kavrar.
Gılgamış destanı Hititler’e de geçmiştir. Boğazköy’de bulunmuş bir tablet parçası akkadcadaki aslının yazman yetiştiren okullarda kullanıldığını göstermektedir. Aynı destanın hitit ve hurri dillerindeki çeşitlemeleri de vardır.
Gılgamış destanının metni ingiliz arkeolog R.C. Thompson tarafından The Epic of Gilgamish adıyla yayımlandı (Oxford, 1930); Schott tarafından almancaya (Das Gilgamesch-Epos [Leipzig, 1934]) ve G. Contenau tarafından da fransızcaya (Epopée de Gilgamesh [Paris, 1939]) çevrildi. Türkçesi Muzaffer Ramazanoğlu tarafından yayıma hazırlandı. —ikonogr Mezopotamya sanatının birçok yapıtında Gılgamış motifinin işlendiği sanılmıştır. Bunlar ortadan ayrılmış kıvırcık uzun saçlı, sakalı göğsüne inen, genellikle çıplak, geniş omuzlu, pehlivan görünüşlü, vahşi hayvanları, özellikle aslan ve boğaları dize getiren bir adam görünümündeki kabartmalar, gravürler ve hakkâklık ürünleridir. Ancak bu tema Yakındoğu ikonografisinde, Uruk döneminde (İ.Ö. IV. binyıl sonu), yani Gılgamış’ın krallık dönemi olarak kabul edilen Hanedanlarönce-si II. dönemden (İ.Ö. 2700’e doğr.) çok daha önce ortaya çıkmıştır. Akkad sanatında (İ.Ö. 2300 – 2125’e doğr.)
Gılgamış ve Enkidu silindir mühürlerde aslanlar, boğalar ve vahşi yaratıklarla savaşırken betim-lenmiştir. Gılgamış betimlemelerine ahe-meni sanatında da rastlanır, ancak bu yalnızca aynı temanın korunması dışında bir değer ifade etmez. Bu durum, daha eski bir ikonografi temasının, Gılgamış efsanesi olarak kullanıldığını ve mezopotamya sanatının bu ana temasının bazı dönemlerde Gılgamış destanında yorumlandığını gösterir.
Gılgamış destanı türkçede sanat yapıtlarına da konu olmuştur. Orhan Asena Tanrılar ve insanlar oyununda halkını zalim hükümdarın elinden kurtaran yarı insan-yarı tanrı kahramanın tanrılara başkaldırmasını anlatır. Kendinden üstün güç tanımayan, özgürlüğünü sonsuz olarak duymak isteyen, kendisini insanlara adamış Gılgamış, sonunda yüceliğin yalnızlık,yalnızlığın ölüm demek olduğunu anlar. Yapıtta Gılgamış’ın yitirdiği savaşın boşuna olmadığı, insanlığın bir gün gelip “tanrılara değil Gılgamış’lara İnanacağı” vurgulanır Oyun, Ankara(1954) ve istanbul (1983) Devlet tiyatrosu’nda sahnelendi Ase-na’nın librettosu üzerine Nevit Kodallı’nın bestelediği Gılgamış adlı opera, ilk kez 1965’te Ankara’da sahnelendi. Melih Cevdet Anday destandan yola çıkarak yazdığı Ölümsüzlük ardında Gılgamış (1981) adlı şiir dizisinde, dostluk-yengi-yenllgi sürecini, yabanıl-uygar, ölümlü-ölümsüz karşıtlıklarını konu edindi. Kahramanın serüvenini, “bilgi” arayışı temasıyla birleştirdi.
Bir yanıt yazın