Şair Agehî
16. yüzyıl Osmanlı şairlerinden Agehi, edebiyatımıza kazandırdığı özgün eserlerle Divan edebiyatında özel bir yere sahiptir. Vardar Yenicesi’nde (bugünkü Giannitsa) doğan ve asıl adı Mansur olan Agehi, dönemin önemli alimlerinden Hace Kaynı Mehemmed Çelebi’den mülazım olmuş, çeşitli kasabalarda müderrislik ve kadılık görevlerinde bulunmuştur. İstanbul’da 985 (1577) yılında vefat eden Agehi, hoşsohbet, şuh tabiatlı ve rind bir kişilik olarak tanınır. Şair, denizcilik terimlerini kullandığı “Keşti Kasidesi” ile edebiyat tarihinde iz bırakmıştır.
Keşti Kasidesi, Agehi’nin şöhretini artıran ve denizcilik terimlerini Divan şiirine kazandıran özgün bir eserdir. Bu kaside, dönemin Osmanlı gemicilik terminolojisini ustaca işlemiş, kaba olarak görülen gemici dili bir kültür unsuru haline getirmiştir.
Bu tarz, birçok şairi tahmis ve nazire yazmaya teşvik etmiş ve kısa süreli bir edebiyat akımına yol açmıştır. Şairler Derûni, Yahya, Aşki ve Gubari, kasideye nazireler yazmış; Molla Mehemmed ve Za’fi gibi isimler kasideyi tahmis etmiştir. Ancak, bu şairlerin denizle doğrudan bağlantılarının olmaması nedeniyle eserleri genellikle yapay bulunmuş ve Agehi’nin “Keşti Kasidesi” kadar etkili olamamıştır.
Şair Beyani, kasidenin kazandığı şöhreti “eşher min kaside-i İmrü’l-kays olmışdur” şeklinde ifade ederek eserin edebiyat tarihindeki önemine işaret eder. Ali de kasideyi, Agehi’nin şairlik kudretini açıkça ortaya koyan bir eser olarak tanımlamıştır.
Kasidenin yazılış sebebi hakkında da ilgi çekici rivayetler bulunmaktadır. Ahdi’ye göre, Agehi bir gemici dilbere aşık olmuş, bu aşkın etkisiyle gemicilik terimlerini toplayarak “bir kaside-i abdar manend-i dürr-i şehvar” ortaya çıkarmıştır. Hasan Çelebi de benzer bir anlatımla, Agehi’nin bir gemici gence duyduğu aşkla bu eseri yazdığını belirtir. Tietze, bu rivayeti ihtiyatla değerlendirse de, şairin aşıkane bir üslup taşıyan eserinde bu tür bir etkilenmenin mümkün olabileceğine işaret eder.
Agehi’nin tanınmış bir şair olmasına rağmen divanı bulunmamaktadır. Hayatta kalan hiçbir el yazması bilinmemektedir. Şiirleri, dönemin edebi kültüründe önemli bir yer tutan mecmualar aracılığıyla günümüze ulaşmıştır. Mecmualar, yazma defterler olarak çeşitli konuların bir araya getirilip düzenlendiği derlemeler anlamına gelir ve klasik kültürde edebiyat eserlerinin korunmasında önemli bir rol oynamıştır.
Şütür kasidesi‘nden kısa bir örnek:
(Mefa’ilün Fe’ilatün Mefa’ilün Fa’lün)
“Süvar olup şütüre gitdi yar hücremden
Bela şütürlerine menzil oldı hücre-i ten
Vişali hücresine gönlüm üştüri iremez
Bu hücrede geçe üştür meger ki süzenden
Geleydi hücre-i Mecnun’a üştür-i Leyla
Kılurdı hücresini makdem-i şütür ru-şen”
Sonuç olarak, Agehi, “Keşti Kasidesi” gibi eserleriyle Divan edebiyatının kelime dağarcığını zenginleştirmiş, denizcilik kültürünü şiirle buluşturarak kendine özgü bir edebi kimlik oluşturmuştur. Şiirlerinde hem döneminin denizcilik kültürünü yansıtmış hem de aşıkane bir ruhu dile getirerek edebiyat dünyasında kalıcı bir iz bırakmıştır.
Kerim yarınıneli/Kerimusta.com
Kaynaklar
- Agehi’nin Şütür Kasidesi-Mehmet PEKTAŞ – Mehmet ÜNAL
- İslam Ansiklopedisi-ÂGEHÎ, Mansûr
- Wikipedia- Agehi
- Türk Edebiyatında Yusuf Emiri’nin Yeri - 20 Aralık 2024
- Gemici Dilinden Şiir Sanatına: Şair Agehi - 19 Aralık 2024
- Mal ile İlgili Atasözleri ve Deyimler - 18 Aralık 2024