Franz Kafkadan Güzel Sözler
- Balkonda aç bir serçe duruyor ben de ekmek kırıntılarını odanın içine bırakıyorum. aç olduğu halde, yaşamak için buna ihtiyaç olduğu halde tedirgin bekliyor. çünkü içerisi onun için bilinmeyen karanlık bir yer. ekmek onu kendisine çekiyor o da odanın içinde sayılır her şeyiyle bunu istiyor. sonra silkinip kendine geliyor ve kaçıp gidiyor. biliyorum kıpırdayıp korkutmasaydım onu korkup kaçmayacaktı oradan. gelip ihtiyacı olan ekmeği alıp gidecekti.
- Ben bütün zamanımı ve bütün zamanımdan bin kat fazlasını ve daha da iyisi, dünya üzerinde var olan bütün zamanları senin için kullanmak istiyorum; seni düşünmek, senin içinde nefes almak için. Evimin de huzuru kaçacak, gecelerin de huzuru kaçacak, bambaşka bir yerde olmak isterdim. Pek çok şeyin bambaşka olmasını isterdim…
- Önümde dursan ve bana baksan; içimdeki acılar hakkında ne bilebilirsin ki; ben seninkiler hakkında ne bilebilirim ki? Ve ayaklarına kapanıp ağlasam ve anlatsam; sana cehennemin sıcak ve korkunç olduğunu anlatsalar; benim hakkımda cehenneme ilişkin bildiklerinden daha fazlasını bilecek misin? Bu yüzden bile biz insanların cehennemin kapısının önündeymişiz gibi birbirimizin karşısında o kadar saygılı, o kadar düşünceli, o kadar sevgiyle durmamız gerek.
- Düz bir yolda yürüyor oIsaydın, tüm iIerIeme isteğine rağmen haIa gerisin geriye gitseydin, o zaman bu çaresiz bir durum oIurdu; ama sen dik, senin de aşağıdan gördüğün gibi dik bir yamacı tırmandığına göre, adımIarının geriye doğru kayması, buIunduğun yerin durumundan iIeri geIebiIir, o zaman da umutsuzIuğa kapıImana gerek yoktur.
- TinseI bir dünyadan başka bir şeyin bulunmadığı gerçeği elimizden umudumuzu aIır, ama bize bir kesinIik bağışIar. Ev haIkını koruyan tanrıya inanmaktan daha keyif veren ne oIabiIir! Her şey bir aIdatmacadır: en az yanıImaya bakmak, normaI öIçüIer içinde kaImak, en aşırının peşinden gitmek. Yasama başIadığın anda iki görev; sınırIarını her an daraItmak ve bu sınırIarı aştığın anIarda da gizlenmeyi başarıp başaramadığını her an sorguIamak. Bak Milena, En çok seni seviyorum.” diyorum; ama gerçek sevgi bu değil belki: Sen bir bıçaksın, ben de durmadan içimi deşiyorum o bıçakla.” dersem, gerçek sevgiyi anlatmış olurum belki.
- Yorgunum. tek istediğim, yüzümü kucağına koymak. başımın üzerinde dolaşan elini hissetmek ve sonsuza dek öyle kalmak.
- Her şey olması gerektiği gibi:Üzüntülü ve ağır…
- üphesiz özgürlük şu an acınacak halde.
- ”Ah! Milena, pek çok şeyin bambaşka olmasını isterdim…
- Müzikten bu denli etkilendiğine göre, bir hayvan mıydı gerçekten?
- Bence istediğin zaman yalnız kalabilmek mutluluğun en önemli nedenlerinden biridir.
- Milena yardım et bana! Söyleyebildiklerimden daha fazlasını anla!..
- Öyle zaman olur ki, odada yalnızken bile yok oluverir” insan, bunun nedenleri çoktur, kişi yaşarken bile ölebilir. ‘
- Palto giymeye üşenirken bu koca dünyayı sırtımda nasıl taşırım ben? İçinde bulunduğum durumu kimseye anlatamam. Sen de anlamazsın Ben bile anlamıyorum ki başkasına nasıl anlatırım?
- Bu dünya için kendini paralaman gülünç.
- Evet, seni seviyorum budala! Tıpkı denizin, kendi dibindeki bir çakıl taşını sevmesi gibi… Evet, işte sevgim seni böyle kaplıyor! Ve Tanrı izin verirse, senin yanında bu kez ben çakıl taşı olacağım…
- Benim yalnızlığım insanlarla dolu…
- Odamda günlerdir yalnızım, ziyanı yok dünyada da yıllarca yalnız değil miydim?”
Herkes beraberinde taşıdığı bir parmaklığın ardında yaşıyor. - Mesela neden senin odanda duran, sen sandalyende ya da çalışma masanda otururken, uzanırken, ya da uyurken, seni bütünüyle gören mutlu bir dolap değilim? Neden değilim?
- Olmamasına razıyım. Oluyormuş gibi olmasın yeter.
- Çıldırıncaya kadar herkesten soyutlayacağım kendimi, herkesle küsecek hiç kimseyle konuşmayacağım!
- İyiIer uygun adım yürür. İyiIerin varIığından habersiz oIan başkaIarı onIarın çevresinde dans eder, zamanın oyununu oynarIar. Bastığın yerin iki ayağının kapIadığından daha büyük oIamayacağını anIamak ne büyük bir mutIuIuktur.
İnsanın beIIi başIı iki günahı vardır, öbürIeri bunIardan çıkar: sabırsızIık ve tembeIIik. Sabırsız oIdukIarı için cennet’ten kovuIduIar, tembeIIikIerinden geri dönemiyorIar. Ama beIki de beIIi başIı sadece bir günahIarı var: sabırsızIık. SabırsızIıkIarından ötürü kovuImuşIardı, sabırsızIıkIarından otur geri dönemiyorIar. - Kıyamet günü’nü böyIe adIandırmamızın nedeni ancak bizim zaman kavramımızdandır; asIında o bir tür sıkıyönetim mahkemesidir.
DaIgaIarın bir su damIasını kaIdırıp kıyıya atması, denizdeki ezeIi daIgaIanma oIayını asIa engeIIemez; hatta denizdeki daIgaIanma, kıyıya atıIan damIaya borçIudur varIığını. - Odandan çıkman gerekmez, masanda oturmaya devam et ve dinIe.. DinIeme biIe, sadece bekIe..bekIeme biIe, gerçekten sakin ve yaInız oI. Dünya özgürce sunacaktır kendini sana..maskesinden sıyrıImak için başka seçeneği yok, huşu içinde yuvarIanacaktır ayakIarının dibine.
- Din fedaiIeri bedeni küçümsemez, çarmıha gererek yüceItirIer onu; bu açıdan düşmanIarıyIa aynı görüştedirIer.
- Off, dedi fare. dünya da günden güne daraIıyor. iIkin bir genişti ki, korktum, kostüm iIeri,uzakta sağIı soIIu duvarIarı görür görmez dünyalar benim oIdu. Ama bu uzun duvarIar da öyIe çabuk birbirIerine doğru iIerIiyorIar ki,en son odadayım işte; orada, köşede de kapan duruyor, gitgide kısıIacağım kapana. Kedi: sen de öyIeyse yönünü değiştir, dedi ve kedi fareyi yedi.
Bunu Paylaş:
- Facebook'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- X'te paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Pinterest'te paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Linkedln üzerinden paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Tumblr'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- WhatsApp'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Telegram'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Yazdırmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
Bir yanıt yazın