Fatih’in Trabzon İmparatorluğunu Fethi

Kategori: Tarihi Konular | 0

Fatih'in Trabzon İmparatorluğunu Fethi

Fatih’in Trabzon İmparatorluğunu fethi:

Fatih Sultan Mehmed Han Trabzon İmparatorluğu’nu fethetmek için sefer düzenledi. Ordusu Gümüşhane’nin kazınmış dağlarını aşarken çok büyük zorluklarla karşı karşıya kaldı. Sultan’ın bu konuda ki sonsuz kararlılığı zaman zaman atından çekilmesi ve bu tehlikeli dağları askerlerin geçmesine neden oldu. Yürüyüş sırasında, Uzun Hasan’ın annesi Sara Hatun Sultan’a yaklaştı ve sordu: “Ey oğlum, Trabzon denilen bu yer, tüm bu zorluklara değer mi?
Fatih Sultan’ın verdiği cevap onun inancının ve niyetinin derecesini gözler önüne seriyor. Fatih Sultan: “Aman annem, bu sıkıntı İslam uğrunadır. Biz islamın kılıcını taşıyoruz. Eğer biz bu sıkıntılara göğüs germezsek bizim için söylenen Gazi, Sultan lakapları yalan olur.” diye cevapladı.

29 Mayıs 1453 de İstanbul’un fethinden sonra Fatih, Trabzon’un vermekte olduğu vergiyi 2000 duka altına çıkarmıştı. Erdebilli Safeviye tarikatı şeyhlerinden Şeyh Cüneyd 1456 yılında ordusuyla Trabzon üzerine yürüdü, İmparatorluk ordusunu yenerek şehri kuşattı. Bunun üzerine Fatih, Trabzon’un Şeyh Cüneyd’in eline düşmemesi için Amasya Valisi Hızır Bey’i Trabzon üzerine gönderdi. Durumu öğrenen Şeyh Cüneyd kuşatmayı kaldırarak çekildi. Hızır Bey Trabzon’u kuşatarak Meydan -i Şarkî’de ( Şimdki Belediye Meydanı) karargahını kurdu. Fakat Trabzon’u savunmaktan korkan kral Kalo İannes vergi vermeyi kabul etmişti.

Fatih Sultan Mehmed’i Trabzon üzerine yönelten birtakım siyasi, idari, ekonomik ve tarihi sebepler vardır. Bunların içinde en önemlisi, Bizans’ın bir nevi kalıntısı durumundaki Trabzon Rum Devleti’nin fethi gerçekleşmedikçe, İstanbul’un fethinin yarım görülmesiydi. Bu arada Trabzon Devleti’nin Osmanlı Devleti aleyhinde Venedik Cumhuriyeti, İran, Gürcistan Devletleri, İsfendiyar Oğulları ve Karaman Oğulları ile ittifaklar kurması, hısımlıkları bahane ederek Akkoyunluların Anadolu’ya göz dikmeleri ve Osmanlı topraklarına saldırmaları karşısında Fatih, Trabzon’un fethine kesin olarak karar vermişti.

1460 da Uzun Hasan, Fatih’in huzuruna elçiler göndererek hısımlık kurduğu Trabzon Rum Devletinden alınan vergileri geri istemiş, bunun üzerine de Fatih elçilere “Haydi siz gidin gelecek sene ben kendim gelir mahallinde vergimi öderim” diyerek tasavvurunu açıkça ortaya koymuştu.

Sefer için Osmanlı kara ordusu 23 Mart 1461’de Edirne’den hareket etti. Mahmut Paşa komutasında 150 parçadan oluşan donanma da Karadeniz’e açılmıştı. Fatih’in komutasında Üsküdar’dan Anadolu’ya geçen ordunun nereye gittiğini kimse bilmiyordu. Bu ilerleyiş sırasında Amasra, İsfendiyaroğulları Beyliği, Kastamonu ve Sinop fethedilerek Sivas üzerinden Erzincan ovasına inildi ve yassıçemen’de karargah kuruldu.

Bu arada seferin İran üzerine olduğu düşüncesiyle korku ve telaşa kapılan Uzun Hasan adına harekete geçen Çemişkezek Beyi Hasan’ın başkanlığında bir elçi heyeti Fatih’in çadırında kabul edildi. Heyet içinde Uzun Hasan’ın annesi Sâra hatunda vardı. Karşılıklı görüşmelerden sonra, heyete seferin İran üzerine olmadığına teminat verdikten sonra, elçilik heyetinin bir kısmı ve Sâra Hatun alıkonularak, Osmanlı ordusu yönünü Trabzon üzerine çevirdi.

Trabzon kuşatması 40 gün sürdü. En şiddetli savaşlar Zağnos köprüsü civarında oldu. Şehzadem Mahmut Paşa yanında bulunan Rumca katibi İmparator David’e göndererek kayıtsız ve şartsız teslim olmasını yoksa cenk yasasının uygulanacağını söyledi. David, hiçbir ümidin kalmadığını görünce Mahmut Paşa’nın akrabalarından teyzesinin oğlu başmabeinci Yorgi Amuriki vasıtasıyla anlaşarak şehri ve kaleyi teslim etti. Bir yandan görüşmeler yapılırken bir yandan da çetin duruşmalar sürüp gidiyordu. Türk Bayrağı’nın Zağnos burcuna dikildiği anda, Trabzon Devleti’nin teslim haberi de Fatih’e ulaşmıştı.

Trabzon’un fethi tarih bakımından büyük önem taşımaktadır. Bu fetihle Bizans’ın son kalıntısı Anadolu’dan temizlenmiş ve bu coğrafyada tek otorite altında toplanma gerçekleşmiştir. Ayrıca, Trabzon’un fethi ile Karadeniz’in bir Türk gölü haline gelmesi projesi için en önemli adım atılmıştır. Hepsinden önemlisi 26 Ekim 1461 günü Trabzon Devleti tarihe karışırken, Bizans’ı diriltme hülyası temelinden yok edilmiştir.

Fatih Sultan Mehmet ilk iş olarak fetih geleneğine uyup Ortahisar’da Meryemana Altınbaş Kilisesi’ni “Ortahisar Camii” adı ile Müslümanların ibadetine tahsis etmiştir. Daha sonra Sen Ojen Kilisesi’de camiye çevrilerek ilk Cuma namazını burada kılmış ve adına da Yenicuma camii denilmiştir. Bu cami halen ibadete açıktır.

Trabzon’un idaresi Gelibolu valisi Kazım beye verilip bir kısım asker, silah ve mühimmat bırakıldıktan sonra ordu sahil yolunu takip ederek geri döndü.

Fetihten sonra Trabzon’un yerli ahalisinin ileri gelenleri imparator David ile İstanbul’a geri görülmüş, bir kısmıda kendiliğinden ayrılmıştır. Bu yüzden şehirde pek az nüfus kalmıştır. Kalan nüfus ile Eksotha (Hızırbey) , Boztepe, Aşağı Yenicuma, Tuzluçeşme, Çömlekçi semtleri de iskan ettirilerek, kale içindi Hıristiyan bırakılmamıştır. Boşalan evler sipahi takımına yeniçerililere, maiyet ağalarına ve mülhakattan gelen Türklere tahsis edilmiştir.

Bu arada feth edilen diğer şehirlerde olduğu gibi Trabzon’da da “Cizye-i Şerriye ve Rusumi örfiye” vergisi konmuştur. Trabzon ve civarındaki toprakların tahribi ve tımarlara bölünerek sipahilere verilmesi gibi konularda Sancak beyi Kazım bey aldığı emri yerine getirerek Trabzon topraklarını Osmanlı idaresi altında yeniden organize etmiştir.

Fetihten sonra Fatih Sultan Mehmet’in yörede genel bir sayım yaptırmış olduğu biliniyorsa da, buna ait belgeler elde olmadığından ancak 1486 yılında II. Beyazıt’ın sayımları ölçü alınmaktadır. Trabzon hakkında bilgi veren en eski tahrir defterleri, başbakanlık arşivinde “maliyeden müdevver defter no:28” başlığı altında bulunmaktadır. Tarihsiz olan bu defter ilk olarak 1954 yılında Ömer Lütfü Barkan tarafından kullanılmıştır.

Bufassal adlandırılan türde olan 1486 tahrir defterinde Trabzon; Akçaabat, Görele, Tirebolu, Giresun, Laz, Maçka, Torul, Sürmene, Of, Rize, Atina (Pazar) tımarları ile tımar sahiplerinin listeleri verildikten sonra, başta Trabzon şehrinde oturanların ayrıntılı bir listesi de bulunmaktadır. Tahrir defterinde şehrin halkı, mahalle ya da cemaat başlıkları altında dini guruplar olarak bölündükten sonra şehirdeki her aile reisinin de adı verilmektedir.

29 Mayıs 1453 de İstanbul’un fethinden sonra Fatih, Trabzon’un vermekte olduğu vergiyi 2000 duka altına çıkarmıştı. Erdebilli Safeviye tarikatı şeyhlerinden Şeyh Cüneyd 1456 yılında ordusuyla Trabzon üzerine yürüdü, İmparatorluk ordusunu yenerek şehri kuşattı. Bunun üzerine Fatih, Trabzon’un Şeyh Cüneyd’in eline düşmemesi için Amasya Valisi Hızır Bey’i Trabzon üzerine gönderdi.

Durumu öğrenen Şeyh Cüneyd kuşatmayı kaldırarak çekildi. Hızır Bey Trabzon’u kuşatarak Meydan -i Şarkî’de ( Şimdki Belediye Meydanı) karargahını kurdu. Fakat Trabzon’u savunmaktan korkan kral Kalo İannes vergi vermeyi kabul etmişti. Fatih Sultan Mehmed’i Trabzon üzerine yönelten birtakım siyasi, idari, ekonomik ve tarihi sebepler vardır. Bunların içinde en önemlisi, Bizans’ın bir nevi kalıntısı durumundaki Trabzon Rum Devleti’nin fethi gerçekleşmedikçe, İstanbul’un fethinin yarım görülmesiydi. Bu arada Trabzon Devleti’nin Osmanlı Devleti aleyhinde Venedik Cumhuriyeti, İran, Gürcistan Devletleri, İsfendiyar Oğulları ve Karaman Oğulları ile ittifaklar kurması, hısımlıkları bahane ederek Akkoyunluların Anadolu’ya göz dikmeleri ve Osmanlı topraklarına saldırmaları karşısında Fatih, Trabzon’un fethine kesin olarak karar vermişti.

1460 da Uzun Hasan, Fatih’in huzuruna elçiler göndererek hısımlık kurduğu Trabzon Rum Devletinden alınan vergileri geri istemiş, bunun üzerine de Fatih elçilere “Haydi siz gidin gelecek sene ben kendim gelir mahallinde vergimi öderim” diyerek tasavvurunu açıkça ortaya koymuştu. Sefer için Osmanlı kara ordusu 23 Mart 1461’de Edirne’den hareket etti. Mahmut Paşa komutasında 150 parçadan oluşan donanma da Karadeniz’e açılmıştı. Fatih’in komutasında Üsküdar’dan Anadolu’ya geçen ordunun nereye gittiğini kimse bilmiyordu.

Bu ilerleyiş sırasında Amasra, İsfendiyaroğulları Beyliği, Kastamonu ve Sinop fethedilerek Sivas üzerinden Erzincan ovasına inildi ve yassıçemen’de karargah kuruldu. Bu arada seferin İran üzerine olduğu düşüncesiyle korku ve telaşa kapılan Uzun Hasan adına harekete geçen Çemişkezek Beyi Hasan’ın başkanlığında bir elçi heyeti Fatih’in çadırında kabul edildi. Heyet içinde Uzun Hasan’ın annesi Sâra hatunda vardı.

Karşılıklı görüşmelerden sonra, heyete seferin İran üzerine olmadığına teminat verdikten sonra, elçilik heyetinin bir kısmı ve Sâra Hatun alıkonularak, Osmanlı ordusu yönünü Trabzon üzerine çevirdi. Osmanlı ordusu çok zor şartlar altında Erzincan ile Trabzon arasını 25-30, bazı kaynaklara göre 40 günde aşabilmiştir. Çekilen zorluklar karşısında Fatih’i bu seferden alıkoyabilmek için Sâra Hatun’un : “Hey oğul Trabzon’a bunca zahmet nedendir?

Trabzon nedir ki, ondan ötürü şehsuvar’i Saltanat piyade olup oürdap ola? Dediğinde Padişah hışımla: “Hey ana bu zahmet din yolundadır. Kim ahirette Allah hazretlerine varıcak inayet ola derim. Zira bizim elimizde İslam kılıcı vardır. Eğer bu zahmeti ihtiyar etmesek bize Gazi demek yalan olur.” dediğini tarihler kaydeder. Trabzon kuşatması 40 gün sürdü. En şiddetli savaşlar Zağnos köprüsü civarında oldu. Şehzadem Mahmut Paşa yanında bulunan Rumca katibi İmparator David’e göndererek kayıtsız ve şartsız teslim olmasını yoksa cenk yasasının uygulanacağını söyledi.

David, hiçbir ümidin kalmadığını görünce Mahmut Paşa’nın akrabalarından teyzesinin oğlu başmabeinci Yorgi Amuriki vasıtasıyla anlaşarak şehri ve kaleyi teslim etti. Bir yandan görüşmeler yapılırken bir yandan da çetin duruşmalar sürüp gidiyordu. Türk Bayrağı’nın Zağnos burcuna dikildiği anda, Trabzon Devleti’nin teslim haberide Fatih’e ulaşmıştı.

Trabzon’un fethi tarih bakımından büyük önem taşımaktadır. Bu fetihle Bizans’ın son kalıntısı Anadolu’dan temizlenmiş ve bu coğrafyada tek otorite altında toplanma gerçekleşmiştir. Ayrıca, Trabzon’un fethi ile Karadeniz’in bir Türk gölü haline gelmesi projesi için en önemli adım atılmıştır. Hepsinden önemlisi 26 Ekim 1461 günü Trabzon Devleti tarihe karışırken, Bizans’ı diriltme hülyası temelinden yok edilmiştir. Fatih Sultan Mehmet ilk iş olarak fetih geleneğine uyup Ortahisar’da Meryemana Altınbaş Kilisesi’ni “Ortahisar Camii” adı ile Müslümanların ibadetine tahsis etmiştir. Daha sonra Sen Ojen Kilisesi’de camiye çevrilerek ilk Cuma namazını burada kılmış ve adına da Yenicuma camii denilmiştir.

Bu cami halen ibadete açıktır. Trabzon’un idaresi Gelibolu valisi Kazım beye verilip bir kısım asker, silah ve mühimmat bırakıldıktan sonra ordu sahil yolunu takip ederek geri döndü. Fetihten sonra Trabzon’un yerli ahalisinin ileri gelenleri imparator David ile İstanbul’a geri görülmüş, bir kısmıda kendiliğinden ayrılmıştır. Bu yüzden şehirde pek az nüfus kalmıştır. Kalan nüfus ile Eksotha (Hızırbey) , Boztepe, Aşağı Yenicuma, Tuzluçeşme, Çömlekçi semtleri de iskan ettirilerek, kale içindi Hıristiyan bırakılmamıştır. Boşalan evler sipahi takımına yeniçerililere, maiyet ağalarına ve mülhakattan gelen Türklere tahsis edilmiştir.

Bu arada feth edilen diğer şehirlerde olduğu gibi Trabzon’da da “Cizye-i Şerriye ve Rusumi örfiye” vergisi konmuştur. Trabzon ve civarındaki toprakların tahribi ve tımarlara bölünerek sipahilere verilmesi gibi konularda Sancak beyi Kazım bey aldığı emri yerine getirerek Trabzon topraklarını Osmanlı idaresi altında yeniden organize etmiştir. Fetihten sonra Fatih Sultan Mehmet’in yörede genel bir sayım yaptırmış olduğu biliniyorsa da, buna ait belgeler elde olmadığından ancak 1486 yılında II. Beyazıt’ın sayımları ölçü alınmaktadır. Trabzon hakkında bilgi veren en eski tahrir defterleri, başbakanlık arşivinde “maliyeden müdevver defter no:28” başlığı altında bulunmaktadır.

Tarihsiz olan bu defter ilk olarak 1954 yılında Ömer Lütfü Barkan tarafından kullanılmıştır. Bufassal adlandırılan türde olan 1486 tahrir defterinde Trabzon; Akçaabat, Görele, Tirebolu, Giresun, Laz, Maçka, Torul, Sürmene, Of, Rize, Atina (Pazar) tımarları ile tımar sahiplerinin listeleri verildikten sonra, başta Trabzon şehrinde oturanların ayrıntılı bir listesi de bulunmaktadır. Tahrir defterinde şehrin halkı, mahalle ya da cemaat başlıkları altında dini guruplar olarak bölündükten sonra şehirdeki her aile reisinin de adı verilmektedir.

Kaynak:
Seyfullah Becerikli

Takip Et Ergunca:

Herkes Cennete Gitmek İster ama Hiç Ölmeden Cennete Gidilir mi?

Son yazıları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir