Ünlü kumandan ve siyaset adamı Selâhaddin Eyyûbî tarafından, Suriye, Filistin, Mısır ve Yemen’de kurulan devlet.
Başkent: Kahire (1171-1174), Şam (1174-1218), Kahire (1218-1250), Şam (1250-1260), Hama (1260-1341)
Resmi dil: Arapça
Din: Sünni İslam
Yönetim şekli: Monarşi
Kuruluş tarihi 1171
Kurucu: Selahaddin
Önemli dönem: Hıttin Savaşı 1187-1341
Önceleri: Fatımiler, Zengiler, Kudüs Krallığı, Ardıllar, Memlükler
En geniş yüzölçümü: 2,000,000 km2 (1190)
Nüfus: 7,200,000 (12. yy.)
Para birimi: Dinar
Hânedânın kurucusu olan Selâhaddin Eyyubî, Hazbanî kabilesine mensuptu. Ancak bu aile, uzun yıllar Türkler arasında bulunmuş ve tam manasıyla Türkleşmişti. Selâhaddin Eyyubî, 1138’de çok sayıda askeri ile birlikte Musul Türk kumandanı Zengî bin Aksungur’un hizmetine girdi. Bu durumun akabinde Selâhaddin’in kardeşi Şirkûh da Zengî’nin oğlu Nureddin’in hizmetine girdi. Şirkûh, bu hizmetteyken, 1169’da Mısır’ın kontrolünü ele geçirdi ise de, çok geçmeden öldü ve onun halefi olarak yerine Selâhaddin geçti.
Böylece, hânedânın gerçek kurucusu olarak ortaya çıkan Selâhaddin Eyyûbî, 1171 yılında, Şiî Fâtımî idaresini tamamıyla ortadan kaldırdı. 1175 yılında ise, İsmâil Zengî ile Böri Gâzi’nin kumanda ettiği orduyu Kurunhama’da bozguna uğrattı ve Eyyûbî Devletinin temellerini attı. 1176 yılında kardeşi Turan Şahla beraber, Yemen’deki Abdün-nebi Fırkasını yıkan Selâhaddin Eyyûbî, Abbasî halifesi tarafından Suriye, Yemen, Filistin ve Kuzey Afrika’nın sultanı ilan edildi. Bu durum, aynı zamanda, halife tarafından, devletinin kabul edilmesi demekti.
Selâhaddin Eyyûbî, ilk iş olarak Mısır’daki Fâtımî idaresinin son izlerini de ortadan kaldırdı. Onların eski toprakları üzerinde, din ve eğitimde kuvvetli bir siyasetin teşvik ve uygulayıcısı oldu. Şiîliğin yerine Sünnî mezhebini yaymaya başladı. Bunda başarılı olan Selâhaddin, Mısır ve Suriye’de Fâtımîlerin yaydığı yanlış itikadın önüne geçerek, Ehl-i sünnet itikadının yayılmasında önder oldu. Selâhaddin Eyyûbî’nin takip ettiği siyasetin diğer bir yönü de, Haçlılara karşı mücadelenin başlatılması idi.
Bilindiği gibi bu yüzyılda Haçlılar, iki defa Anadolu’dan Kudüs’e kadar gitmişler ve geçtikleri yerlerde kan ve gözyaşından başka bir şey bırakmamışlardı. Hatta bu zalimler, kendi dindaşları ve ırkdaşlarının kalplerinde bile, derin bir nefret uyandırmışlardı. Kutsal şehir Kudüs, yıllardır bu zalimlerin elinde bulunmaktaydı. Nitekim, Selâhaddin’in Haçlılara karşı tesirli bir şekilde başlattığı cihat siyaseti, bütün İslâmî gayret ve heyecanı onun etrafında birleştirdi. Türk ve Arap ordularının aynı gaye etrafında toplanmasını sağladı.
Topladığı bu kuvvetlerle, 1187 yılında, Haçlıların karşısına çıkan Selâhaddin Eyyûbî, Hattin’de parlak bir zafer kazandı. Perişan bir vaziyete düşen Haçlıların elindeki bütün kaleler, Kudüs dahil Eyyûbîlerin eline geçti. 89 yıl düşman elinde kalan kutsal şehir Kudüs’ün de ele geçirildiği bu zaferle, bütün Müslümanların gönüllerinde taht kuran Selâhaddin Eyyûbî, büyük bir üne kavuştu. Avrupa, bu hezimet karşısında birbirine girdi ve üçüncü Haçlı seferi için çalışmalara başladılar. Ancak, bu yeni Haçlı ordusu, daha Akka’da iken hezimete uğratıldı ve yine onların aleyhine olarak bir antlaşma imzalandı.
Hemen hemen bütün günleri harp meydanlarında geçen, Ortadoğu’daki Haçlı varlığının belini kıran ve onu asla eski gücüne kavuşamayacağı bir hale getiren, böylece Ortadoğu-İslâm dünyasının kudretini, bütün Avrupa’ya gösteren Mücâhid Sultan, 4 Mart 1193 Çarşamba günü Dımaşk’ta (Şam) vefat etti. Aynı şehirde bulunan kabri, bugün, büyük ziyaretgâhlardandır.
El-Kâmil, kısa sürede orduyu toparlayarak, Haçlıları geri püskürtmeye muvaffak oldu. Ancak, daha sonra, İmparator İkinci Frederik ile anlaşan El-Kâmil, anlaşılamayan bir tutumla, Kudüs’ü Haçlılara terk etti. Böylece, İkinci Frederik ile başlayan sulh dönemi, Mısır ve Suriye’ye bazı iktisadî faydalar sağlarken, aynı zamanda Akdeniz Hıristiyan devletleri ile ticaretin yeniden canlanmasına yol açtı.
Sultan El-Kâmil’in devri, diğer taraftan iç çatışmalara ve çalkantılara sahne oldu. Sultana karşı ülkede ittifaklar kuruldu. Aynı zamanda sultanın kardeşi Muazzam ile Melik Eşref bile, bu ittifakın içinde yer aldı. Hattâ, Melik Eşref, bir ordu ile sultanın karşısına çıktı ise de, aniden vefat ettiğinden kuvvetleri dağıldı.
Eyyûbî Devleti son parlak devrini, Sultan El-Kâmil ile yaşadı. Onun ölümüyle ülke parçalanmaya yüz tuttu. El-Kâmil’in yerine geçen Es-Sâlih zamanında, ülke bir taraftan iç mücadelelere sahne olurken, diğer yandan altıncı Haçlı seferi başgösterdi. Bu karışık vaziyete rağmen, Haçlılara karşı başarılar kazanıldı ve Fransa Kralı St. Louis esir alındı. Sultan Es-Sâlih’in kısa bir süre sonra ölümü üzerine, Mısır Eyyûbî ülkesi, 1250 yılında, Türk Bahri Memlûk birliklerinin eline geçti.
Halep’te ise, 1236 senesinde ölen El-Azîz’in yerine geçen En-Nâsır Yûsuf, Mısır’daki Sultan Sâlih’in ölümü üzerine bütün Suriye’yi ele geçirdi. Onun Suriye üzerindeki iddiaları, Mısır Memlûkları ile mücadelelere sebep oldu. Bu sürekli mücadelelere, ancak Moğolların taarruzu son verdi. Devamlı tâbi halde yaşayan Hama’daki şube ise, varlığını 1342 senesine kadar sürdürdü. Bu tarihte, onlar da Moğollar tarafından ortadan kaldırıldı. Sadece Diyarbekir ve Hısnıkeyfa civarında, mahallî bir beylik, Moğolların ve Timurlular’ın hücumlarından kurtulabildi. Eyyûbîlerin bu kolu da Akkoyunlular tarafından ortadan kaldırıldı.
Eyyûbîler Devleti, Zengîler’in bir devamıydı. Eyyûbî devlet teşkilâtı, diğer İslâm devletlerindeki teşkilâtlardan farklı değildi. Başta bir sultan ve onun hânedânı, sonra, idarî ve askerî yetkiye sahip emîrler, daha sonra bürokratlar ve ilmiye sınıfına mensup olanlar gelirdi.
Devlet işlerini yürüten üç dîvân vardı. Dîvân-ül-İnşâ; bürokrasinin idaresi ve diplomatik işlerin yürütülmesiyle uğraşırdı. Dîvân-ül-Ceyş; ordu ve onun malî işlerinden sorumluydu. Dîvân-ül-Mâl; bugünkü maliye bakanlığının görevini yapardı. Dîvânlar arasında en geniş teşkilâta sahip olan bu dîvândı.
Eyyûbîler Devletinin en önemli hedefi, Ortadoğu’da Haçlılar tarafından işgal edilen İslâm topraklarını kurtarmaktı. Bu sebepten sultan, her zaman, savaşa hazır güçlü bir orduyu beslemek zorundaydı. Ordunun temelini, toprağa bağlı süvariler meydana getiriyordu. Bunların yanında, maaşlarını para olarak alan bir miktar piyade ve süvari vardı. Piyadeler, kale savunma veya kuşatmalarında vazife alıyorlardı. Diğer muharebelerde ise, timarlı süvariler savaşıyordu. Süvarilerin en önemli kısmını, parayla satın alınarak veya devşirilerek yetiştirilen memlûklar teşkil ediyordu. Bunların büyük çoğunluğu Türk’tü.
Eyyûbîler Devletinde sağlık hizmetleri çok gelişmişti. Birçok şehirde hastaneler yapılmıştı. Bu hastaneler arasında Dımaşk’taki Nureddin ve Kahire’deki Selahaddin hastaneleri, mükemmel tıp merkezleriydi. Buralarda erkekler, kadınlar ve sinir hastaları için ayrı kısımlar vardı. Tarihte sinir ve ruh hastalıkları için ilk ilaçlar, bu hastanelerde hazırlanmıştır. Hastanelerin yanında, kimsesiz, bakıma muhtaç çocukların ve fakirlerin korunması için birçok bakım evleri ve misafirhaneler açılmıştır.
Eyyûbîler Devletinde, teknik ve sanat da gelişmişti. Dımaşk ve Kahire’de dökümhaneler ve cam imalathaneleri vardı. Bu şehirlerde ayrıca, su ile çalışan kâğıt değirmenleri de yer alıyordu. Kâğıt; buğday, pirinç sapları ve pamuktan yapılıyordu. Musul kumaşları, Mısır pamukluları ve Dar-ut-Tirâz’da imal edilen yünlü, ipekli ve pamuklu kumaşlar çok meşhurdu. Bakır işlemeciliği gelişmişti. Bugün, Eyyûbîler devrine ait şamdanlar, leğen ve tabaklar çeşitli ülkelerin müzelerinde bulunmaktadır. Silâh imalatı da oldukça ileri seviyede idi. Bilhassa Dımaşk’ın meşhur çelik kılıçları çok ünlüydü.
Eyyûbîler devri, ilmî hayat bakımından İslâm tarihinin en canlı ve hareketli dönemlerinden biriydi. Bozuk itikadlara karşı, Ehl-i sünnet itikadını yaymak gayesiyle, Kahire ve Dımaşk’ta birçok medreseler açıldı. Burada tefsir, hadis, fıkıh ilimleri yanında, fen ilimleri de öğretiliyordu. Ayrıca Kur’ân ilimlerini öğretmek için Dâr-ul-Kurrâlar, hadîs ilimlerini öğretmek için Dâr-ul-Hadîsler ve fen ilimlerini öğretmek için Dâr-ül-Hendeseler açıldı. Medreselerin yanında camiler de önemli ilim merkezleriydi. Camilerde çeşitli ilimlerin okutulduğu halkalar ve köşeler vardı.
Tarihte çok önemli bir rol oynayan Eyyûbîler, Büyük Selçuklu Devleti’nin geleneklerini yeniden kurarken, Şiî Fâtımî Devletine en büyük darbeyi vurmuş ve İslâm’ın yeniden ihyasına canla başla çalışmışlardır. Haçlılara karşı büyük bir devlet ve güç meydana getirmişler, nitekim geçici bir zaman için de olsa Kudüs’ü ele geçirebilmişlerdir. Eyyûbîlerin devlet teşkilâtının izleri, daha sonra Memlûk ve Osmanlı devlet teşkilâtında tesirli olmuştur.
Eyyûbî Hükümdarları listesi: Eyyubi hanedanı Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın birçok yerinde 12. ve 13. yüzyıllarda hüküm sürdü. Aşağıdaki liste yönettikleri Ülke ve Şehirlere göre Eyyubi hükümdarları listesini oluşturur.
Mısır Sultanları
- Selahaddin Eyyubi 1174–1193
- Aziz Osman bin Selahaddin 1193–1198
- Mansur bin Aziz 1198–1200
- I. Adil 1200–1218
- Kamil bin Adil 1218–1238
- II. Adil 1238–1240
- Salih Eyyub 1240–1249
- Muazzam Turanşah 1249–1250
- Eşref Musa 1250–1254
Şam Emirleri
- Selahaddin Eyyubi 1174–1193
- Afdal bin Selâhaddîn 1193–1196
- I. Adil 1196–1218
- Melik Muazzam Şerafeddin İsa 1218–1227
- Nasır Davud 1227–1229
- Eşref Musa bin Adil 1229–1237
- Salih Ismail bin Adil 1237–1238
- Kamil bin Adil 1238
- II. Adil 1238–1239
- Salih Eyyub 1239
- Salih Ismail bin Adil (2. kez) 1239–1245
- Salih Eyyub (2. kez) 1245–1249
- Muazzam Turanşah 1249–1250
- Nasır Yusuf 1250–1260
Halep Emirleri
- Selahaddin Eyyubi 1183–1193
- Zahir Gazi 1193–1216
- Aziz Muhammed 1216–1236
- Nasır Yusuf 1236–1260
Baalbek Emirleri
- Turanşah 1179–1179
- Mansur Ferruhşah 1179–1182
- Emced Behramşah 1182-1230
- Eşref Musa bin Adil 1230–1237
- Salih Ismail bin Adil 1237–1245
- Salih Eyyub 1245–1249
- Nasır Yusuf 1249–1260
Hama Emirleri
- Muzaffer Ömer 1178–1191
- I. Mansur Muhammed 1191–1221
- Nasır Kılıçarslan 1221–1229
- I. Muzaffer Mahmud 1229–1244
- II. Mansur Muhammed 1244–1284
- II. Muzaffer Mahmud 1284–1300
- Ebu’l-Fidâ 1310–1331
- Efdal Muhammed 1331–1342
Humus Emirleri
- Muhammed bin Şirkuh 1178–1186
- Mücahid 1186–1240
- Mansur İbrahim 1240–1246
- Eşref Musa bin Mansur İbrahim 1248–1263
Hasankeyf Emirleri
- Salih Eyyub 1232–1239
- Muazzam Turanşah 1239–1249
- Muvahhid Takiyeddin Abdullah 1249–1294
- Kamil I. Ahmed 1294–1325
- Adil Mucireddin Muhammed 1325–1328
- Adil Şehabeddin 1328–1349
- Salih Ebubekir I. Halil 1349–1378
- Adil Fahreddin I. Süleyman 1378–1432
- Eşref Şerafeddin 1432–1433
- Salih Selaheddin 1433–1452
- Kamil II. Ahmed 1452–1455
- Adil Halef 1455–1462
- Akkoyunlu İşgali 1462–1482
- Salih II. Halil 1482–1511
- Adil II. Süleyman 1511–1514
- Salih II. Halil 1514–1520 (2. kez)
- Melik Hüseyin 1520–1521
- Adil II. Süleyman 1521–1524 (2. kez)
Kerak Emirleri
- Nasır Davud 1229–1249
- Muğis Ömer 1249–1263
Mayyafarikin Emirleri
- Selahaddin Eyyubi 1185–1193
- I. Adil 1193–1200
- Evhad Eyyub bin Adil 1200–1210
- Eşref Musa bin Adil 1210–1220
- Muzaffer Gazi bin Adil 1220–1245
- Kamil Muhammed bin Gazi 1245–1260
Yemen Emirleri
- Turanşah 1173–1181
- Tuğtekin bin Eyyub 1181–1197
- Muiz İsmail 1197–1202
- Nasır Eyyub 1202–1214
- Muzaffer Süleyman 1214–1215
- Mesud Yusuf 1215–1229
1171’de Fatimilere son veren Selahaddin Eyyubi, Mısır’da hutbeyi yeniden Abbasi halifesi adına okutmuş ve Mısırda sünniliği yeniden başlatmıştır. 1174’de kendi adına hutbe okutarak devletin başına geçti. İlk iş olarak Zengiler Atabeyliğini kendi topraklarına bağladı. Suriye, Filistin, Hicaz, Ürdün, Yemen, Güneydoğu Anadoluyu kendine bağladı.
1187 yılında Hittin Savaşı’nda haçlıları yenilgiye uğrattı. Kudüsü haçlılardan geri aldı. 1188 senesinde Selahattin, Antakya Prensliği’ne (Haçlı Kontluğu) karşı sefere çıktı. Bu bölgede birçok kaleyi ele geçirdi.
1189 yılı başlarında Üçüncü Haçlı seferi başladı. Bu sefere daha önce Hittin Savaşına katılan Haçlılardan başka İngiliz, Fransız, Alman ve Sicilya donanmaları ve kara kuvvetleri katıldı. Savaş çok şiddetli geçti. Selahaddin bütün Müslümanlardan yardım istedi fakat çok azı bu yardıma cevap verdi. Artık her iki tarafın askerleri de savaşın bitmesini istiyorlardı. Bunun üzerine anlaşmaya karar verildi. 1 Eylül 1192 tarihinden geçerli olmak üzere 3 yıl 8 ay karada ve denizde geçerli olacak bir anlaşma imzalandı.
Bu anlaşma ile Yafa ile Sur arasındaki dar sahil şeridi Frankların elinde kalıyor, diğer fethedilen yerler Müslümanların oluyordu. Sultan Selahaddin, 2 Kasım 1192 günü Dımaşk’a döndü.
Bu zaman zarfında Ortadoğu’daki Haçlı varlığının belini kırmış, onu asla eski gücüne kavuşamayacağı hale getirmişti. Böylece Ortadoğu-İslam dünyasının kolay yenilecek bir lokma olmadığını bütün Avrupa’ya göstermişti. Sultan 4 Mart 1193 günü Dımaşk’ta öldü. Ölümü üzerine dört oğlu kendi aralarında mücadeleye başladı. Selahaddin Eyyubi, bütün bu işlerin dışında Haşhaşiler/Batınilik meselesi ile de uğraştı.
Oğulları arasındaki mücadele Mısır’da isyan çıkmasına neden oldu. Abbasilerin yardım amaçlı gönderdiği Memluk askerleri yönetimi ele geçirdi. Bundan sonra İslam Dünyası’nda Memlukler egemen olmaya başladı.
Ayrıca Kahire’nin tam ortasına Mukattam dağının karşısına yaptırdığı kale Selahaddin Eyyubi Kalesidir.
Selahaddin Eyyubi, Musul Atabeyi Nureddin Mahmud’un komutanı olarak emrindeki Memlükler ile Mısır’daki Fatımi Devleti’ne son vererek burada güçlü bir devlet kurdu. Nurettin Mahmud’un ölümünden sonra bağımsızlığını ilan etti (1174).
Haçlılarla uzun süren mücadeleler yaptı. Onlara karşı İslam’ın geçilmez kalesi oldu. Kudüs’ü alarak tekrar İslamiyet’e kazandırdı. Fetihten sonra, katliam beklentisi içinde olan gayrimüslimlere gösterdiği hoşgörü ile büyük takdir kazandı.
Selahaddin’in kurduğu devlet, babasının adından dolayı Eyyubiler olarak anıldı. Eyyubiler Devleti’nin sınırları kısa sürede Mısır, Suriye, Güneydoğu Anadolu ve Arabistan’ın güneyine kadar genişledi. Ancak Selahattin Eyyubi’nin ölümü üzerine devlet hanedan üyeleri tarafından paylaşıldı (1193). Mısır’daki asıl kol, ordu komutanlarından Aybeg tarafından yıkıldı ve yerine Memlükler Devleti kuruldu.(1250) Hama kolu ise 1348’e kadar varlığını devam ettirdi.
Bunu Paylaş:
- Facebook'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- X'te paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Pinterest'te paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Linkedln üzerinden paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Tumblr'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- WhatsApp'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Telegram'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Yazdırmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)