En eski Türklerde siyasal ve politik gelişmeler, Türk devlet geleneğinin ve yönetim anlayışının şekillenmesinde kritik bir rol oynamıştır. Göçebe yaşam tarzına sahip olan bu ilk Türk toplulukları, sosyal ve siyasal yapılarını bu yaşam biçimine göre organize etmiştir. İlk Türk devletlerinin siyasal yapısı, hiyerarşik, askeri ve merkezi bir karakter taşırken, toplum içinde güçlü bir liderlik anlayışı ve boylar arasında sıkı bir iş birliği göze çarpmaktadır.
1. Devletin Temeli: Boylar ve Göçebe Yapı
Türklerde devletin temel yapı taşı, boy adı verilen sosyal ve siyasal topluluklardır. Bu boylar, akrabalık ilişkilerine dayanan küçük gruplar olup her birinin kendi lideri bulunmaktaydı. Boylar genellikle bir “bey” tarafından yönetilmekteydi ve bu beyler, zaman zaman daha büyük bir kağanın liderliği altında birleşebiliyordu. Bu yapı, merkezi bir devlet otoritesine geçişin temelini oluşturmuştur.
Göçebe yaşam tarzı, Türk toplumunun savaşçı bir yapı geliştirmesine olanak tanımış, devletin boylar arasında iş birliği ve güçlü bir liderlik ile ayakta kalmasını sağlamıştır. Bu durum, savaş ve barış dönemlerinde hızlı karar almayı kolaylaştırarak dinamik bir yönetim tarzının ortaya çıkmasına yol açmıştır.
2. Kağanlık ve Hükümet
Türklerde en üst düzey siyasi otorite, “kağan” olarak adlandırılmaktaydı. Kağan, hem siyasi hem de askeri lider olarak toplumun koruyucusu ve yöneticisi konumundaydı. Türk inançlarına göre kağan, Gök Tanrı tarafından görevlendirilmiş bir lider olarak kabul edilmekteydi; bu da siyasal otoritenin kutsal bir temele dayanmasını sağlıyordu.
Kağanlık, sadece askeri bir liderlik değil, aynı zamanda siyasi ve ruhsal bir liderlik işlevi de taşımaktaydı. Savaş zamanında orduları yönetmekle birlikte, kağan halkın refahını gözetmekle de yükümlüydü. Kağan, ayrıca kurultay adı verilen bir danışma meclisinden destek alarak yönetim sürecini şekillendiriyordu.
3. Kurultay: Danışma Meclisi
Türk siyasal sisteminin en önemli unsurlarından biri olan kurultay, boy beyleri ve ileri gelenlerden oluşan bir danışma meclisiydi. Kağan, kurultayda alınan kararlara uyarak bu meclisten aldığı destekle hareket etmekteydi. Kurultay, kağanın mutlak bir otorite gibi hareket etmesini engelleyerek merkezi yönetimi daha geniş bir tabana yayma işlevi görüyordu.
Kurultayın varlığı, Türklerde demokratik unsurların bulunduğunu göstermekteydi. Kağan, en üst otorite olmasına rağmen boy beylerinin söz hakkı vardı ve karar alma süreçlerine katılım sağlanıyordu. Savaş ilanı, barış anlaşmaları ve yeni kağanın seçimi gibi önemli meseleler bu mecliste görüşülerek karara bağlanmaktaydı.
4. İkili Yönetim Sistemi
Türk devletlerinde, özellikle Göktürkler döneminde görülen ikili yönetim (doğu-batı) sistemi, önemli bir politik gelişmeydi. Devlet, kağan tarafından doğu ve batı kanatlarına bölünerek yönetiliyordu. Doğu kanadında kağan doğrudan yönetici olurken, batı kanadını “yabgu” unvanıyla kağanın kardeşi ya da akrabası yönetmekteydi. Bu yapı, geniş toprakların daha etkili bir şekilde yönetilmesine olanak tanıyordu.
İkili yönetim, farklı bölgelerde otoritenin etkin bir şekilde tesis edilmesini sağlamış, merkezi otoritenin zayıflamasını engellemiştir. Bu sistem, Türk devletlerinin geniş coğrafyaları üzerinde denetim sağlamada önemli bir rol oynamıştır.
5. Savaş ve Fetih Politikası
En eski Türkler, göçebe savaşçı bir toplum oldukları için savaş ve fetih, Türk devletlerinin politikalarının merkezinde yer almaktaydı. Türk kağanları, topraklarını genişletmek ve ekonomik kaynaklarını artırmak amacıyla sık sık çevrelerindeki diğer topluluklara seferler düzenlemiştir. Bu fetih politikası, Türklerin geniş bir coğrafyada etkin olmalarını sağlamakla kalmamış, aynı zamanda stratejik ticaret yollarını da kontrol etmelerine olanak tanımıştır.
Savaşçı yapıları sayesinde Türkler, hızlı ve etkili fetihler gerçekleştirmiş, kısa sürede geniş topraklara hâkim olmuşlardır. Fetihler, yalnızca ekonomik kaynakları artırmakla kalmayıp, aynı zamanda nüfuz alanlarını genişletmelerine de olanak tanımıştır. Savaş, Türkler için sadece bir askeri strateji değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi haline gelmiştir.
6. Türk-Çin İlişkileri
En eski Türkler döneminde, özellikle Göktürkler zamanında, Çin ile ilişkiler önemli bir siyasal boyut kazanmıştır. Çin, hem Türkler için bir tehdit hem de önemli bir ticaret ortağıydı. Türkler, Çin ile olan savaşları ve diplomatik ilişkileri sayesinde siyasal güçlerini pekiştirmiştir.
Çin, zaman zaman Türk boylarını birbirine karşı kışkırtarak birliği zayıflatmaya çalışmış, fakat güçlü kağanlar bu oyunları boşa çıkarmıştır. Türkler, güçlü olduklarında İpek Yolu üzerindeki ticareti kontrol ederek büyük ekonomik kazançlar elde etmişlerdir. Ancak, Türkler ile Çin arasında barış dönemleri genellikle geçici olmuş ve sık sık savaşlar yaşanmıştır.
7. Bağımsızlık ve Birlik Ruhu
En eski Türklerdeki siyasal gelişmelerden biri de bağımsızlık ve birlik anlayışıdır. Türkler, bağımsızlıklarına büyük önem verir ve yabancı devletlere bağlı yaşamayı kabul etmezlerdi. Bu anlayış, tarih boyunca Türk siyasal bilincinin temel taşlarından biri olmuştur. Göktürklerin Avarlara karşı isyan ederek kendi devletlerini kurmaları, bu bağımsızlık anlayışının bir sonucudur.
Kağanlarının önderliğinde bağımsızlıklarını korumak için büyük mücadeleler vermişlerdir. Bu ruh, Türklerin devletlerini güçlü bir şekilde savunmalarına ve genişlemelerine olanak sağlamıştır. Birlik anlayışı, Türk devletlerinin iç çekişmelere ve dış tehditlere karşı ayakta kalabilmelerinde önemli bir rol oynamıştır.
Sonuç
En eski Türklerdeki siyasal gelişmeler, kağanlık sistemine dayanan güçlü bir merkezi otorite, kurultay gibi demokratik unsurlar ve fetih politikalarına dayalı dinamik bir devlet anlayışı etrafında şekillenmiştir. Göçebe yaşam tarzı, Türklerin esnek ve güçlü bir siyasal yapı geliştirmelerine yardımcı olmuştur. Türk devlet geleneği, bağımsızlık, savaşçı bir ruh ve güçlü liderlik anlayışıyla tarihe damgasını vurmuş, sonraki Türk devletlerine de ilham kaynağı olmuştur.
Kerim Yarınıneli/KerimUsta.com
Kaynaklar
- Köprülü, F. (1991). Türk Edebiyatında İlk Müslüman Türkler. Türk Tarih Kurumu Yayınları.
- İnalcık, H. (2002). “Osmanlı İmparatorluğu ve Türk Tarihçiliği”. Tarih Vakfı.
Bir yanıt yazın