Deli Fettah’ın Ağıdı
Akşamın alaca karanlığı. Etrafta derin bir sessizlik. Dingin bir zaman. Birden bir acı feryat yankılandı Berit Dağında:
“Ah anaammm, ah anaammm, anaaamm!” diye vadileri yırttı gitti bir haykırış. Çadırın içinde, yatağının üstünde dikiliyordu Deli Fettah. Bir yiğit ki sormayın gitsin. Civan gibi boylu boslu, göğsü kurt göğsü, geniş. Namı vardı civarda.
Düşmanları çadıra kadar sokulmuş, köpeklere ekmek atıp susturmuşlardı. Ellerinde mavzerler zamanı kollamışlar ve ateş etmişlerdi. “Ah anaaamm!” feryatlarından sonra yatağının üstüne çam gibi devrildi. Sol böğründen girmişti kurşun, bir de göğsünden. Yayladan yaylaya, koymaktan koyağa yankılandı silah sesleri. Acı haber Karabacaklı obasında çadırdan çadıra çok tez yayıldı.Berit Dağı bin bir çeşit çiçekleri, çeşit çeşit otları, eteğindeki ormanlarıyla yüz yıllardır Yörüklerin yaylasıydı. Torosların en görkemli kollarından birisi… Yörüklerin en has yaylaklarından biri Berit Dağı.
Ve Emine gelin. Deli Fettah’ın karısı. Top zülüflü bir gelin. Gelin olalı daha bir yıl bile olmamıştı. Avşar kızıydı.
Silah seslerinden sonra çadırın içine koşmuş, kocasının iç yakıcı hâlini görmüş, feryadı basmıştı. Önce ne yapacağını bilemedi. Bir içeri bir dışarı koştu durdu, feryat figan. Komşular akrabalar yetiştiler. Silahlar boşaltıldı, etraf kolaçan edildi.
Bir kaçı, Deli Fettah’ın yanına koştu. Kadınları çadıra sokmadılar. Bir süre sonra “Öldü.” diye bir ses geldi içeriden. Olduğu yere yığıldı kaldı Emine gelin. Neden sonra kendine gelebildi. Hısım, akraba toplandı, çadırın içi dışı doluydu.
Dışarıya koca bir ateş yaktılar. Emine kocasının yanına gitmek istedi. İki kadın kollarına girdi. Çadırın içinde, yatağın üstünde ala kanlı yatıyordu Fettah. Kendini topladı, dikkatli baktı. Kocasının gözleri açıktı.
Daha fazla dayanamadı. Dışarı, ateşin yanına aldılar. Ününü (sesini) bıraktı, söylemeye başladı. Bu sese, bu ezgiye yürek dayanmazdı. Herkes ağlamaya başladı, erkekler bile. Oysa Karabacaklı erkekleri sertliğiyle, katılığıyla bilinirdi. Onların gözünde bugüne kadar yaş gören olmamıştı.
Emine gelin iç yakıcı bir sesle ağıt söylüyordu. Avşar kızıydı, onlarda ağıt söyleme geleneği çok güçlüydü. Söylememek olur muydu?
Ergen kul olduğum ergen.
Üstüne örtmüşler yorgan
Deli Fettah geri gelse
Bu canım da ona gurban.
Nenni gül olduğum nenni
Honaz bıyık, döşü enli
Buna derler Deli Fettah
Aydınlı içinde ünlü.
Göğün durağı çekildi
Çadır başıma yıkıldı
Ne yatıyon al yaralım
Makaslar meydana döküldü.
Hiç bir teselli Emine gelini susturamadı. Sesi yaylalarda yankılandı.
Avdan gelir eli kuşlu
Gelin ağlar gözü yaşlı
Kıyma felek kul olurum
Üç yerde davası başlı.
Sen oradan ben buradan
Kilim çekelim aradan
Sekiz aylık gelin kaldım
Kurban olduğum Yaradan.
Başında durur mor fesi
Kulağımda kaldı sesi
Hepisinden çok ağlıyor
Karabacak bunun nesi?
Vili kul olduğum vili
Tabancası durur dolu
Deli Fettah öldü deyi
İstanbul’a vurun teli.
Yaşa kara aslanım yaşa
Yazılanlar gelir başa
Bugün öldüğünü duymuş
Ankara’da Kemal Paşa.
Emine’yi sabaha kadar susturamadılar. Hem ağladı, hem söyledi. Bu ağıtlar ertesi gün de sürdü. Zaman zaman diğer kadınlar da eşlik ettiler Emine’ye. Derler ki, Emine kocasının arkasından günlerce ağıt söyledi. Derler ki, Emine’nin söylediği ağıtların toplamı 1000 mısra vardır. Ve yine derler ki, bu bin mısralık ağıdı bir kişi el yazısıyla yazıp Maraş kütüphanesine teslim etti.
(………….)
Mestan Karabacak
- Bizim tarihimizde “deli” sıfatı gözünü budaktan sakınmayan, cesur, gözü kara yiğitler için kullanılırdı, aynı zamanda.
Bir yanıt yazın