Deli Dumrul: Bir Yiğidin Kendini Arayışı

Deli Dumrul: Bir Yiğidin Kendini Arayışı

Deli Dumrul’un Hikayesi

Oğuz illerinde Duha Koca oğlu Deli Dumrul adında cesur ve gözü pek bir yiğit yaşardı. Bu yiğit, bir derenin üzerine köprü yaptırmıştı. Geçenden otuz üç akçe, geçmeyenden ise döve döve kırk akçe alırdı. Amacı, ününü tüm dünyaya yaymak, yiğitliğini ve gücünü göstermekti.

Bir gün, köprüsünün yakınında bir oba konakladı. O obada bir yiğit hastalanmış ve Hakk’ın emriyle ruhunu teslim etmişti. Obadakiler, kaybettikleri yiğit için ağlayıp yas tutuyordu. O sırada Deli Dumrul, köprüsüne doğru yaklaşıp feryatları duydu. Atını dört nala sürerek obaya geldi ve sertçe sordu:
Bu ne gürültü? Köprümün yanında niye böyle ağlaşıyorsunuz?

Obadakiler, “Hanım, yiğit bir kardeşimizi kaybettik, ona ağlıyoruz,” dediler.
Deli Dumrul sinirlenerek, “Kim öldürdü onu?” diye sordu.
Allah’ın emriyle Azrail canını aldı,” diye cevap verdiler.

Deli Dumrul öfkeyle, “Kim bu Azrail? Nasıl olur da bir yiğidin canını alır? Allah, birliğin hakkı için Azrail’i gözüme göstersin. Onunla savaşayım ve bu yiğidin canını geri alayım!” dedi. Böylece eve döndü.

Allah, Deli Dumrul’un bu cüretkâr sözlerini duydu ve Azrail’e emretti:
Var, Deli Dumrul’un gözüne görün ve onun canını al.

Deli Dumrul, kırk yiğidiyle birlikte yemek yerken Azrail çıkageldi. Dumrul bir anda ne görebildi ne de ellerini kullanabildi; her şey karardı. Dumrul Azrail’i görünce şaşkınlıkla konuştu:
Sen de kimsin? Kimse seni görmeden buraya nasıl geldin?

Azrail sakin ama etkili bir sesle yanıtladı:
Ben Azrail’im. Sen ki beni çağırdın, işte geldim. Şimdi canını almaya geldim. Teslim mi olursun yoksa savaşır mısın?

Deli Dumrul, “Ben seni geniş bir alanda beklerdim, dar yerde karşıma çıktın. Ben seni öldüreceğim ve yiğidin canını kurtaracağım!” dedi. Kılıcını çekti, Azrail’e saldırmak istedi. Ancak Azrail bir güvercine dönüşüp pencereden uçtu. Deli Dumrul kahkahalarla, “Onu öyle korkuttum ki dar yerden kaçtı!” dedi ve peşine düştü. Ancak Azrail, Dumrul’un atını ürkütüp yere düşürdü. Dumrul, yerde hareketsiz kaldı.

Deli Dumrul yerde çaresiz yatarken, Tanrı’ya yalvardı:
Ey Yüce Allah! Eğer canımı alacaksan sen al, ama Azrail’e bırakma. Sen büyüksün, rahmet eyle!

Tanrı, Dumrul’un içten yakarışını duydu ve ona bir şans tanıdı:
Git, can yerine can bul. Eğer bulursan, senin canını bağışlarım.

Deli Dumrul önce babasına gitti. Ellerini öpüp, “Baba, canını benim için verir misin?” dedi. Ancak babası, malını mülkünü sunmayı önerse de canını vermeye yanaşmadı.
Benden kıymetli anandır, ona git!” dedi.

Dumrul, bu kez annesine gitti ve aynı istekte bulundu. Fakat annesi de, “Canım tatlı oğul, vermem!” diyerek reddetti. Dumrul, son çare olarak eşine gitti. Ona olanları anlattı ve “Beni bırak, kendi yoluna bak,” dedi. Ama eşi, gözyaşları içinde:
Seninle bir yastıkta kocadım, seninle ölürüm. Canım sana kurban olsun!” dedi.

Bu fedakârlık karşısında Tanrı, Deli Dumrul ve eşine merhamet gösterdi. Onlara uzun bir ömür bahşetti. Dumrul’un anne ve babasının canlarını ise aldı. Böylece Dumrul, sevgili eşiyle mutlu bir hayat sürdü.

Dedem Korkut, bu hikâyeyi anlattı ve dua etti:
“Yurdunun sağlam dağları yıkılmasın, gölgeli büyük ağacın kesilmesin. Çağlayan berrak suların kurumasın. Yüce Allah seni kötü niyetli insanlara muhtaç etmesin. Tüm içtenliğimizle ettiğimiz bu dualar kabul olsun. Günahlarınızı bağışlasın ve adı güzel Peygamberimiz Muhammed’e armağan eylesin.”

Hikaye Düzenleme: Kerim Yarınıneli/KerimUsta.com

Kerim Usta
Kerim Usta tarafından yazılan son yazılar (Hepsi)

Yorum yapmaya ne dersiniz?