Biyolojik, Kimyasal ve Nükleer Silahlardan Korunma

Kategori: Bilgi Dağarcığı | 0

Biyolojik, Kimyasal ve Nükleer Silahlardan Korunma

Biyolojik Silahlar

Biyolojik silahlar, yöneldiği insanlarda bulaşıcılık ve hastalık yapma yetenekleri olan bakteriler, parazitler, mantarlar, protozoalar, riketsiyalar, virüsler ve toksinlerdir. Biyolojik silahların kitleleri imha edici özellikleri yanında diğer özellikleri, kolay ve ucuza elde edilmeleri, etkilerinin kalıcı ve giderek artıcı olması, kullanım kolaylıkları ve özellikle kullanıldıklarının geç farkına varılmalarıdır. Nükleer silahlar en güçlü olan kitle imha silahlarıdır. Ancak, malzemelerini bulmak zordur. Kimyasal maddelerin çoğunu üretmek için basit bir teknoloji yeterlidir, fakat kitlelere zarar verebilmeleri için büyük miktarlara gereksinim vardır. Biyolojik silahlara gelince, bulunması ve silah haline getirilmesi daha kolaydır.

Biyolojik savaşla günümüzde Birleşmiş Milletler, Dünya Sağlık Örgütü, NATO, Biyolojik Silahlar Konvansiyonu gibi uluslararası kuruluşların belirlemelerine göre 43 mikroorganizma insanlara karşı biyolojik savaş haline getirilme özelliğine sahiptirler.

Ortaya çıkan bir salgının biyolojik savaşı işaret etme belirtileri:

  • Kısa sürede çok sayıda kişinin hastalanması,
  • Sebebi açıklanamayan hastalık ve ölümlerin olması,
  • Yaşa, coğrafyaya, mevsimlere uygun olmayan bir hastalığın ortaya çıkması.

Biyolojik savaş ajanlarının oluşturduğu hastalık belirtileri

  • Şarbon:

Kuluçka süresi genelde 1-6 gündür. Belirti ve şikayetler ateş, yorgunluk, öksürük, zorlu ve sesli solunum ve ciddi solunum sıkıntısıdır. Ölüm 24-36 saat sonra olur.

  • Brusella:

Hastalık ortaya çıkınca ateş, baş ağrısı, kas, eklem, sırt ağrıları, terleme ayrıca depresyon, mental durum değişiklikleri, vardır. Ölümler yaygın değildir.

  • Veba:

1-6 günlük kuluçka süresinden sonra başlayan yüksek ateş, titreme, baş ağrısını takiben kanlı balgamlı öksürük, ilerleyen solunum güçlüğü, zorlu ve sesli solunum, morarma ve sindirim sistemi ile ilgili şikayetler vardır. Ölüm solunum ve dolaşım yetmezliğinden ya da kanama bozukluklarından olur.

  • Q ateşi:

Maruziyetten en erken 10 gün sonra ateş, öksürük, yan ağrısı oluşur. Hastalar genellikle hayati tehlike açısından kritik durumda olmazlar. Hastalık 2 gün ile 2 hafta arasında sürer.

  • Tularemi:

Solunum, sindirim veya cilt yoluyla ajanla karşılaşmadan 1-2 gün sonra başlayan lenf bezlerinde büyüme, ciltte yara, ateş baş ağrısı, halsizlik, öksürük ve yara açılması.

  • Çiçek:

Belirtiler ateş, kusma, baş ve sırt ağrısı gibi genel şikayetlerle başlar. 2-3 gün sonra ciltte önce kırmızı lekeler sonra kabarcıklar ve takiben içi enfekte sıvı dolu kesecikler oluşur. Cilt belirtileri daha çok kollar, bacaklar ve yüzde toplanmıştır ve simetrik yerleşmiştir.

  • Venezüella ensefalopatisi:

1-6 günlük kuluçka süresinden sonra 24-72 saat süre içinde ateş, ense sertliği, baş ve kas ağrıları, başlar; bu şikayetlere bulantı, kusma, ishal eşlik eder.

  • Botulizm:

Belirtiler toksinin alınmasından 12-36 saat sonra başlar. Düşük dozda alındıysa belirtilerin başlaması bir kaç günü de bulabilir. Şikayetler bulanık görme, çift görme, göz kapağı düşüklüğü, ağız ve boğaz kuruluğu ve yutma güçlüğü, genel kas güçsüzlüğü ve son evrede solunum yetmezliğidir.

  • Risin:

Toksinin alınmasından 4-8 saat sonra ani yükselen ateş, öksürük, solunum sıkıntısı, bulantı, eklem ağrıları başlar. 18-24 saat içinde akciğer ödemi oluşur ve 36-72 saat içinde solunum yetmezliğinden ölüm olur.

  • Stafilokoksik enterotoksin:

Toksinin alınmasından 3-12 saat sonra ani başlayan üşüme ve titremeyle beraber olan ateş, baş ağrısı, kas ağrısı, ve kuru öksürükle ilerler. Göğüs ağrısı olabilir. Ateş 2-5 gün sürebilir öksürük 4 haftaya kadar devam edebilir. Eğer toksin yutulduysa bulantı kusma ve ishal görülebilir. Yüksek dozda toksin alındıysa septik şok ve ölüm olur.

  • Mikotoksin:

Toksin alınmasını takiben ciltte ağrı, kaşıntı, içi su dolu kabarcıklar oluşur. Boğaz ağrısı, öksürük, göğüs ağrısı ve kanlı balgam görülür. Yüksek dozları genel güçsüzlük, şok ve ölüme yol açar.

İlk Yardım

  • Kendinizi koruyun:Öncelikle gerek ilkyardım gönüllüsünün ve gerekse tıbbi personelin biyolojik savaşta ilk adımı, kendilerini korumaya yönelik olmalıdır. Fiziksel korumada maske, elbise, eldiven ve botlardan oluşan koruyucu ekipmanlar kullanılır. Maske, biyolojik savaşlar için özel dizayn edilmiş maske olabileceği gibi basit cerrahi maske de olabilir. Bu maskeler kimyasal ajanlara olmasa da biyolojik ajanlara karşı yeterli koruma sağlar. Profesyoneller için, görev önceden belliyse biyolojik madde ile karşılaşmadan önce ve sonra antibiyotik alınabilir, koruma için aktif aşılama yapılabilir.
  • 112’yi arayarak yardım isteyin.
  • Güvenlik kuvvetlerini arayarak bilgi verin.
  • Hastayı değerlendirin: İlk değerlendirmede hava yolu açıklığı olup olmadığı, solunum ve dolaşım değerlendirilir. Hava yolu, solunum ve dolaşım problemleri sebebe yönelik tedaviye geçilmeden önce çözülür. İlk değerlendirme ve müdahale dekontaminasyondan önce yapıldığı için kısa olmalıdır. Dekontaminasyon, biyolojik maddeninin tehlike oluşturmasını engellemek üzere uzaklaştırılması, temas yerindeki miktarının azaltılması işlemidir.
  • Dekontaminasyon uygulayın Bu amaçla üç metod kullanılabilir.1-) Mekanik: Su, hava filtreleri kullanarak, cildin yıkanması. 2-) Kimyasal: Sıvı, gaz veya aerosol dezenfektan kullanımı ile ajanın zararsız hale getirilmesi. 3-) Fiziksel: Isı, ışın kullanarak cisimler üzerindeki ajanı zararsız hale getirmek.
  • Şüpheli biyolojik savaş ajanı ile temasta, kontamine giysiler çıkarılmalı ve koruyucu giysileri olan personel tarafından uzaklaştırılmalıdır. Hasta cildi süratle su ve sabun ile yıkanmalıdır. Bu şekilde su ve sabunla yıkamak, ajanın hemen tamamını ciltten uzaklaştırır. Biyolojik ajanın yoğun bulaştığı cilt ise % 0.5 lik çamaşır suyu ile 10-15 dakika ciltte bekletilerek yıkanmalıdır. %0.5 lik çamaşır suyu elde etmek için 1 ölçü çamaşır suyu, 9 ölçü su ile karıştırılır. Çamaşır suyu veya diğer dezenfektanlar yoğun bulaşma dışında kullanılmamalıdır çünkü hem yakıcıdır hem de normal cilt florasını bozarak dirençli süper enfeksiyonlara sebep olur. Gözün kornea tabakasında lekelere sebep olacağı için göze kaçmamasına da özen gösterilmelidir. Açık yaralara sürülmemelidir. Giysilerin ve malzemelerin dekontaminasyonunda da %5 lik çamaşır suyu kullanılabilir.
  • İzolasyon yapın (karantina uygulayın): Çapraz enfeksiyonları önlemek için kontamine kişiler diğerlerinden ayrı tutulmalıdır.
  • Ayrıntılı tıbbi yardım ve tanı konulması için tıbbi merkeze transport sağlayın: Ancak tanımlanamayan sebebi belirsiz ateş durumlarında tanı konuluncaya kadar ampirik tedavi diye tanımlanan herhangi bir antibiyotik başlanmalıdır. Bu amaçla doksisiklin veya tetrasiklin kullanılabilir.

Kimyasal Silahlar

Kimyasal savaş ajanları, öldürmek, yaralamak, insanları etkisiz hale getirmek, bitkisel ve hayvansal besin kaynaklarını, besin stoklarını kontamine etmek ve yok etmek, ekonomik önemi olan hedefleri işlemez hale getirmek, kaosa ve paniğe neden olmak amacıyla spesifik hedeflere karşı kullanılan, yüksek toksisite potansiyeline sahip çeşitli yapılarda kimyasal maddelerdir.

Kimyasal ajanlar, hedef üzerine içinde bir veya daha fazla kimyasal ajan dağıtabilen bir taşıyıcı/dağıtıcı sistem içeren kimyasal silahlarla gönderilir. Kimyasal savaş ajanları, bir veya birkaçının kombinasyonu halinde ve katı, sıvı veya aerosol şeklinde; helikopter veya uçaklarla taşınan sprey tanklarıyla; püskürtücü aletlerle; top, roket veya çok namlulu roket sistemleri; füze, mayın, el bombası veya uçak bombaları ile püskürtülür veya fırlatılıp dağıtılırlar.

Kimyasal savaş ajanlarının savaşta veya terör amaçlı tercih edilme sebepleri üretim maliyet ve teknolojilerinin düşük olmaları, etki ve toksisitelerinin yüksek olmaları, çok yüksek zarar/hasar kapasiteleri sebebiyle yüksek oranda kayıplara sebep olmaları ve çok korkutucu olmalarıdır. Kimyasal tehlike sadece kimyasal savaş ve silahları sebebiyle mevcut değildir. Endüstriyel kazalar ve savaşlar veya terörist saldırılarda kullanılıp çevreye dağılan toksik ajanlarla da aynı tehlike söz konusudur.

Kimyasal savaş ajanları, toksik etki özelliklerine göre aşağıdaki şekilde sınıflandırılabilir:

  • Sinir ajanları (Sarin, Soman, Tabun, VX): Sinir sistemi yoluyla kasları felce uğratarak solunum ve dolaşımı sistemlerini durdur. Öldürücü etkilidirler
  • Vezikan ajanlar-Yakıcı gazlar (Hardal Gazı-Kükürtlü hardal, Levisit, Fosgen Oksim): Doku hasarı yaparlar. Gözler, cilt ve solunum yolu dokusu ilk etkilenen bölgesidir. DNA hasarına neden olurlar.
  • Boğucu gazlar-Akciğer irritanları (Fosgen, Difosgen, Klor, Kloropikrin): Öldürücü etkilidirler. Solunum sistemini ağır şekilde tahrip edip, akciğer hasarına neden olarak gaz transferini bozarlar. Ölüm boğulma sonucu olur.
  • Kan zehirleri (Siyanür, Siyanojen Klorür): Hücre solunumunu bozarak kandaki oksijenin dokular tarafından alınmasını engeller. Öldürücü etkili ajanlardır.
  • Kapasite bozucu gazlar (LSD, BZ): Santral sinir sistemini etkileyip uyarı veya depresyon yoluyla davranış bozukluğuna neden olurlar.
  • Kargaşa bastırıcı ajanlar (CN, CS, SR, DM ): İrritan gaz veya aerosol şeklinde kullanılıp göz, cilt ve akciğerlerde irritasyon yaparak göz yaşartır veya ağır bulantı ve kusmalara sebep olurlar.
  • Bitki öldürücü ajanlar (Pikloram, Kakodilik asit): Beslenme olanaklarını bozarak etki ederek zayiat verdirirler.

İlk Yardım

  • Önce kendinizi koruyun: Ortamda kimyasal ajanın olduğu kirli bölgeye dikkatle yaklaşılmalıdır. Arada güvenli bir mesafe olmalı ve bölge yakın yüksek bir alandan gözlenmelidir. Kurtarma çalışmalarını başlatmak için acele edilmemelidir. Önce mevcut durum değerlendirilmelidir.
  • 112 ‘yi arayarak yardım isteyin. Güvenlik görevlilerine haber verin.
  • Eğer eğitimini aldıysanız kimyasal ajanı tanımaya çalışın: Kimyasalı tanıdıktan sonra Zehir Danışma Merkezi (0 800 314 79 00) ile temas kurarak etkileri, tıbbi tedavisi ve dekontaminasyon kuralları hakkında bilgi alın.
  • Sekonder bulaşma riskini değerlendirin: Alanda dekontaminasyon tamamlanmadıysa kimyasal ajan ilkyardım gönüllüleri ve profesyonel sağlık ekibi için risk oluşturur. Cildi ve elbisesi sıvı veya katı ajanla tamamen bulaşmış kimseler sağlık personelini kontamine edebilir. Sindirim yoluyla kimyasal ajan alanlar da kusma yoluyla başkalarına bulaştırabilirler.
  • Yeterli dekontaminasyon önlemlerinin alındığından emin olun. Dekontaminasyon, kimyasal maddeninin tehlike oluşturmasını engellemek üzere uzaklaştırılması, temas yerindeki miktarının azaltılması işlemidir. Gereken hastalara mümkün olduğu ölçüde temel ve ileri yaşam desteği uygulayarak süratle uygun tıbbi bakımın yapılacağı yerlere transport edin.
  • Kirli Bölge: Kirli bölgeye sadece itfaiye ve özel eğitimli tıbbi personel girmelidir. İleri yaşam desteği uygulayacak personel, kontrol veya güvenli bölgede beklemelidir. Kurtarıcılar korunma için başlıklı gaz maskesi, koruyucu elbise, geçirgen olmayan eldiven ve bottan oluşan koruyucu ekipman kullanmalıdır. Kimyasal koruyucu ekipmanlar A, B, C olmak üzere 3 sınıfa ayrılır. A en yüksek seviyede koruma sağlarken C en alt koruma seviyesini ifade eder.

Özellikle kimyasalın tanımlanmadığı sürece maksimum seviyede koruma sağlayan A sınıfı koruyucu ekipman kullanılmalıdır. Kirli bölgedeki kurtarıcılar temel hava yolu açıklığı, solunum desteği ve dolaşım desteği sağlamalıdırlar. Bu aşamada özellikle koruyucu kıyafetlerin hareket kabiliyetini kısıtlaması sebebiyle bu önlemler sınırlı olarak alınabilecektir. Kurtarıcılar sadece basit hava yolu açma menevralarıyla hava yolunu açabilir, boyunluk takar, büyük bulaşmaları temizler ve arteriyel kanamaları durdurmak için direk bası uygulayabilir.

Hasta kirli bölgeden kontrollü bölgeye uygun taşıma yöntemleriyle, hızla ve emniyetle çıkarılmalıdır. Bu amaçla eğer hasta yürüyebiliyorsa yürüyerek; yürüyemiyorsa sedye, sırt tahtası veya hiç biri yoksa tek ve iki kişi taşıma yöntemleri kullanılarak süratle çıkartılmalıdır.
Kontrol bölgesi: Kontrollü bölge kirli bölge ile güvenli bölge arasında ama kirli bölgeden uzakta uygun bir bölgede olmalıdır. Mümkünse kirli bölgeden yüksekte ve rüzgarsız ama gaz buharının dağılmasını sağlayacak şekilde havadar olmalıdır. Bu bölgedeki personel koruma kıyafeti kirli bölgedeki seviyede – A veya onun bir alt seviyesinde * B olmalıdır.

Bu bölgede hava yolu açıklığı sağlama, solunum ve dolaşım desteği sağlamada ekipman kullanılması, destek oksijen uygulaması, solunum yolu ile uygulanan nefes açıcı ve suni solunum ugulamaları mümkündür. Kanamaları kontrol altına almak için direk bası uygulanmalıdır. Özel koruma kıyafetli kurtarıcıların özellikle ağır eldivenler takmaları sebebiyle damar yolu açmak ve endotrakeal entübasyon yapmak zordur. Bu alanda kardiyak monitör gibi elektronik cihazlarda, cihazların kontamine olmasını önlemek için uygulanmamalıdır.

Hastanın hayati foksiyonlarına yönelik müdahaleler tamamlanır tamamlanmaz dekontaminasyon işlemi uygulanır. Dekontaminasyon sadece katı ve sıvı haldeki kimyasal savaş ajanları için geçerlidir, gaz ve aerosol halindeki ajanlar için yapılabilecek tek işlem kirli atmosferden uzaklaşmaktır.

Katı ve sıvı haldeki kimyasal savaş ajanları için dekontaminasyon fiziksel olarak yıkama, durulama, kurutma, absorbe etme veya ısı ile uzaklaştırma yöntemleri ile; veya kimyasal olarak yıkımlama yöntemi ile yapılır. Bu amaçla su, sabun, kil toprağı, absorban pudralar, talk/buğday unu, sıvı yağ, gazyağı, parafin, alkollü çözücüler kullanılabilir. Son zamanlarda bazı antidot içeren (örneğin sinir gazı için kolinesteraz antidotu) süngerlerin kullanımı da gündemdedir.

Dekontaminasyon uygulaması: Giysiler sıvı kimyasal ile kontamine ise çıkarılır ve çift torbaya konur, torba ağzı kapatılır, kontrollü bölgede bırakılır. Eğer kimyasal ajan katı ise önce hafifçe silinerek uzaklaştırılır. Daha sonra yıkanma/yıkama işlemine geçilir. Bir çok kimyasal ajan suyla şiddetle reaksiyona girerek patlama veya toksik gaz salınımına neden olabilir. Bu nedenle su reaksiyonu konusu dikkate alınarak dekontaminasyon bölgesinde üzerindeki kıyafetleri tamamen çıkarılımış hasta üzerine su tazyikle verilmemeli en az 15 dakika süreyle baş ve boyundan ayaklara doğru tazyiksiz olarak uygulanmalıdır. Saçın tamamının, tüm vücut kıvrımlarının, koltuk altı ve kasıkların, parmak aralarının yıkandığından emin olunmalıdır. Yaralar, kimyasal ajanın yara içine girmesini engelleyecek şekilde yara içinden dışarı doğru yıkanmalıdır.

Gözleri su ile flaşlama, uzunluğu kimyasal ajan ve maruziyet koşullarına göre değişmekle beraber yoğun ve kuvvetli alkali materyal 10-15 dakika, sadece göz irritasyonu yapan ajanlar ise daha kısa süreli flaşlanabilir. Gözlerin yıkanmasında varsa sodyum bikarbonat veya serum fizyolojik te kullanılabilir.

Yağlı veya suda çözülmeyen ajanların çıkarılması sabun ve ya şampuan kullanımını gerektirir. Herhangi bir el ya da bulaşık deterjanı bu konuda yeterlidir. Bu aşamada çok yumuşak bir fırçayla hafifçe fırçalama yapılmalıdır. Sert fırçalama cilt hasarına ve kimyasal ajanın vücut içine girmesine sebep olabilir. Çamaşır suyu veya sirke gibi dekontaminasyon ajanları cilt ve saçta kullanılmamalıdır. Bu solüsyonlar ekipmanlar için geçerlidir, hastalar için uygun değildir.

Yıkama bittikten sonra kurulanma işlemi yapılarak dekontaminasyon bitirilir, hasta üzeri örtülür.

Sindirim sistemine girmiş ajanların dekontaminasyonu için hastaya bir bardak normal su içirilmelidir. Dekontaminasyon amacıyla kusturma genellikle önerilmez. Kimyasal ajanın yutulmasından sonra midenin boşaltılmaya çalışılması etkili olmayabilir ve tehlikelidir. Yutulan yakıcı veya çok irrite edici bir ajan ise yemek borusunda ve midedeki hasarı artırabilir. Ayrıca akciğere kimyasal ajan kaçmasınada sebep olabilir. Mevcutsa aktif kömür bir çok zehiri absorbe etmesi ve uygulanma kolaylığı sebebiyle verilebilir. Uyanık ve koruyucu refleksleri yerinde hastaya 50-60 gr verilebilir.

Temel dekontaminasyon tamamlandıktan sonra hasta triyaj, tedavi ve transport için güvenli bölgeye gönderilir.

Güvenli Bölge: Güvenli bölge fiziksel ve kimyasal hasar bölgesinden uzakta kurulduğu için bulaşma ciddi problem değildir. Bu nedenle bu bölgedeki personel için hastalar uygun şekilde dekontamine edilip getirildikleri için koruyucu elbise giyme zorunluluğu yoktur. Ancak organafosfat pestisidleri ve benzer kimyasal ajanların varlığında güvenli bölge timide önlük ve lateks eldiven giymelidir.

Güvenli bölgede öncelikle hemen basit tıbbi bakım yapılmalıdır. Bu bakım hava yolu açıklığı, solunum ve dolaşım desteğini içermelidir. Daha sonra ayrıntılı tıbbi bakım başlatılır. Bu arada Zehir Danışma Merkezi’nden uzman tavsiyesi alınabilir.

Nefes açıcı ilaçlar solunum yoluyla uygulanabilir. Ancak nefes açıcı ilaçlar bazı kimyasal ajanların kalp hızını artırma ve ritim bozukluğu yapmalarına sebep olabilir. Bu nedenle yüksek miktarda kullanılmamalıdır. Koma veya nöbet geçirme durumunu kimyasal ajandan çok kafa travmasına bağlı olabileceği de düşünülmelidir.

Önceden hastane dışı uygulama eğitimi alınmışsa antidot tedavisi yapılabilir.

Konsantre veya kuvvetli alkali materyale maruziyet durumunda ilave dekontaminasyon uygulanır, göz ve cilt tekrar yıkanır.

Transport: Cilt ve gözleri ajana maruz kalmış hastanın dekontaminasyonu etkili bir şekilde yapılmışsa ambulans, personel ve ekipmanın ikincil bulaşma riski yoktur. Ancak, yutulan ajanlar hastanın kusması durumunda küçük ve kapalı alanı olan ambulansta ikincil bulaşma riski yaratabilir.

Hastaların dekontaminasyon bölgesinde yapılan dekontaminasyonları yeterli yapılmamışsa hastane acil servislerinde ikincil bulaşma olabilir. Bunu önlemek amacıyla hastanelerin acil servislerinde dekontaminasyon istasyonları olmalı ve hastalara acil servisi alınmadan bir kez daha dekontaminasyon işlemi uygulanmalıdır. Bu sırada tıbbi bakımda dekontaminasyon işlemiyle eş zamanlı olarak başlatılmalıdır.

Görev tamamlandıktan sonra personel ambulans kullanılan ekipmanlar uygun şekillerde dekontamine edilir. Personel kendi dekontaminasyonunu yaparken; dekontaminasyon tamamlanmadan ağız, burun, yüz ve genital bölgesine dokunmamaya dikkat etmeli, sıcak suyla ve cerrahi sabunla hafif hafif fırçalanmalı, özellikle saçlar, kulaklar ve diğer kıvrımlı bölgeler tekrar tekrar yıkanmalı, tıraş olmamalı ve her yıkanmadan sonra temiz havlu kullanmalıdır. Ambulans ve ekipmanları dekontamine edilmeden rutin görevlere gönderilmemelidir.

NÜKLEER SİLAHLAR

Nükleer silah deyimi bize; atom çekirdeğini hatırlatmaktadır. Çünkü bir atomun parçalanması ya da iki atomun birleşmesi halinde açığa çıkan enerjiden istifade edilerek nükleer silahlar yapılmış ve geliştirilmiştir. Bu enerji, gerçekte çok fazla ise de faydalanılan kısmı gayet azdır. Fakat bir bombada milyarlarca atom bir anda parçalandığı ya da birleştiği için açığa çıkan enerji astronomik rakamlarla konuşulacak düzeye ulaşmakta ve bu enerjiyi anlatacak birim, bildiğimiz ölçülerden farklı, onların dışında bir şey olmaktadır. Bu kısa açıklama, atom ve hidrojen silahlarının ayrı esaslara göre yapıldıklarını ve klasik silahlardan başka nitelikte olduklarını göstermeyecektir.

Atom silahları (Nükleer silahlar), fisyon olayından istifade edilerek yapılmıştır. Bu olay, bazı ağır metal (uranyum, plutonyum gibi) atomların nötron bombardımanı sayesinde eşit olmayan iki parçaya ayrılmasıdır. Bu esasa göre yapılan silahlar için enerji birimi kiloton (KT), 1.000 ton T.N.T (Dinamit) nin yıkma gücüne eşit bir basıncın ifadesidir. Hidrojen silahları (Termonükleer silahlar), füzyon olayından faydalanılarak yapılmıştır. Bu olay bazı ağır hidrojen (döteryum, trityum gibi) atomlarının çok şiddetli ısı karşısında birleşmeleridir. (Bu ısıyı ancak bir atom infilakı verebilmektedir). Bu esasa göre yapılan silahlar için kudret birimi megaton (MT) dur. Megaton 1.000.000 ton T.N.T.nin yıkma gücüne denk bir basınçtır. Gerek atom, gerekse hidrojen silahları infilak ettirildikten sonra yaptıkları etkinin özelliklerinden hiçbir fark göstermediklerinden hepsine birden NÜKLEER SİLAH deyimini kullanmakta bir sakınca yoktur.

NÜKLEER SİLAHLARLA KLASİK SİLAHLAR ARASINDAKİ FARKLAR
Nükleer silahlarla klasik silahların karşılaştırılması ise bize şu sonuçları vermektedir.

1. Klasik silahlar bir amaç (Yan etkileri hariç) için kullanıldıkları halde, nükleer silahlar aynı anda bir çok etkiyi birden yapabilmektedirler.

2. Klasik silahlarda etki alanı olarak sokak ya da binalar kabul edildiği halde, nükleer silahların en küçüğünün (Nominal bomba=20 KT.’luk) etki alanını kilometrelerle ifade etmek gerekmektedir.

3. Klasik silahlarda en ağır etkili bir tahrip bombasının etki süresi saniyenin 1/100’ü olduğu halde nominal atom bombasındaki basınç etki süresi 7/10 saniye; nominal bombanın 500 katı olan 10 M.T’luk Hidrojen bombasında 5 saniyedir.

4. Klasik silahlardan olmayan radyolojik etki, nükleer silahların infilakı halinde diğer etkilerle birlikte radyolojik etkileri de ölüm ve hastalık saçar. Ayrıca silahın yerde veya yere yakın infilakında radyoaktif serpinti tehlikesi doğar.

Biyolojik, Kimyasal ve Nükleer Silahlardan Korunma

ATOM VE HİDROJEN BOMBALARI ARASINDAKİ FARKLAR
Bu silahların belirtilmesi gereken başlıca farklılıkları şunlardır;

1. Hidrojen silahları istenilen kudrette yapılabildiği halde atom silahları için sınırlı kudret söz konusudur.

2. İki silahın etki alanları değişiktir. Aynı ağırlıkta olan iki silahtan; hidrojen silahlarının etki alanı yarıçapı atom silahlarının 2,5 katıdır.

NÜKLEER SİLAHLARIN ETKİLERİ
Bir nükleer infilakta, ilk önce silahın kudretine göre yarıçapı değişen bir ateş topu hasıl olur. Ateş topunun merkezindeki ısı, güneşteki ısıdan 2-3 defa daha fazladır. İşte aşağıda incelemeye başlayacağımız bütün etkiler etrafa bu ateş topundan yayılmaktadır. Nükleer silahların etkileri; Ani Etkiler ve Kalıntı Etkiler olarak ikiye ayrılır.

1) Ani Etkiler (Patlamadan sonra ilk 1 dakika içerisinde meydana gelir)

  • Işık,
  • Isı,
  • Ani Nükleer Radyasyon
  • Basınç (Blast)
  • Elektromanyetik Pals

2) Kalıntı Etkiler (Radyoaktif Serpinti)
Radyoaktif serpinti bomba patladıktan 30-60 dakika sonra başlar. Nükleer infilakın bütün etkilerini 100 kabul edersek, bu etkilerden:

  • %35’i Isı (Işık ile birlikte gelmektedir).
  • %5i Ani Nükleer Radyasyon
  • -%45’i Basınç (Blast)
  • %15’i Kalıntı Etki (Radyoaktif Serpinti) olarak karşımıza çıkmaktadır.

ANİ ETKİLER
1. Işık
Nükleer şimşek adı da verilen bu ışık güneşten birkaç defa parlak olduğu için pırıl pırıl güneşli bir günde bile bir nükleer infilakı rahatça haber verebilecek niteliktedir. Ancak, muayyen-mesafeler için çıplak göze, direk ulaştığı takdirde 15–45 dakika süren geçici bir körlüğe sebep olmaktadır. Nükleer şimşekten korunmak için saydam olmayan her çeşit ekrandan istifade edebiliriz. Bu ekran, ince bir kağıt bile olabilir. (Işığın öldürme gücü olmadığından % hesabında ayrıca yer verilmemiştir).

2. Isı
Nükleer ısı radyasyonları, nükleer şimşeğin beraberinde gelmektedir. Bu sebeple belirli bir uzaklıkta ve açıkta bulunan şahıslar için çok tehlikeli olurlar.
Isı radyasyonlarının özellikleri,

  • Devamlıdır,
  • Çok süratlidir,
  • Çevre, ısısını ani olarak yükselttiğinden geniş çapta yangınlara sebep olur,
  • Mesafe ile azalır,
  • Nüfus hassası yoktur, şeklinde özetlenebilir.

Bu özelliklere göre ısı radyasyonları incelenirse görülür ki ışık hızındadırlar ve silahın kudreti ile değişen bir devamlılıkları vardır. Ancak infilak yerinden uzaklaştıkça şiddetinden kaybetmekte ve saydam olmayan bir hail (ekran) tarafından hailin tutuşma ve yanma kabiliyeti ile ters orantılı olarak durdurulabilmekte ya da şiddeti azaltılabilmektedir. Yine bu yüzden belirli çevrelerde çok şiddetli (yanma kabiliyetinde olan her şeyin tutuştuğu) ve yine belirli çevrelerde çabuk tutuşan maddelerin çıkardığı yangınlar görülmektedir.

3. Ani Nükleer Radyasyon
Öldürme kudretinde olan bir etki de ani nükleer radyasyondur. Bu etkilerden söz edilince hemen akla gelen en önemli tehlikeler; alfa ve beta partikülleri ile nötronlar ve gama ışınlarıdır. Bunlardan:

a) Alfa Zerreleri
2 nötron, 2 protonu olan pozitif elektrik yüklü partiküllerdir. Menzilleri birkaç santimetre içinde olup nüfuz hassasları yoktur.

b) Beta Zerreleri
Negatif elektrik yüklü ve çok küçük kitlesi olan bir iyondur. Menzili 4-5 metre kadar olup nüfuz kabiliyeti bulunmamaktadır.

c) Nötronlar
Elektrik yükü olmayan fakat atom çekirdeklerinden fırladıklarında radyoaktif olmaya müsait cisimlerin atomlarını parçalayıp onları suni olarak radyoaktif hale getiren zerrelerdir. Büyük tehlike yaratacak kabiliyettedirler fakat menzilleri 100 metreden biraz fazladır.

d) Gama Işınları ve Gama Işınlarının Özellikleri
Yüksek frekanslı elektromanyetik dalgalar halinde intişar eden bu etkinin hem uzun menzilli ve kitlesiz oluşu, hem de engel tanımayan bir nüfuz kabiliyeti bulunuşu tehlikeyi çoğaltmaktadır. Bu sebeple Ani Nükleer Radyasyon denince hemen “Gama Işınları” akla gelir.

Gama Işınlarının Özellikleri

  • Devamlıdır,
  • Çok süratlidir,
  • Hissedilmez,
  • Büyük bir nüfuz hassası vardır,
  • Kısa bir süre için tesirlidir,
  • Öldürücüdür,
  • Cansızlara etkisi yoktur.

Şu halde gama ışınları bir dakika ya da biraz fazla devamlılığı olan, ışık hızında intişar eden, duyu organları ile varlığını anlamak mümkün olmayan ve hücreleri iyonize ederek insanı hasta edip öldürebilen bir tehlikedir. Bunlardan daha önemlisi bu ışınları hiçbir engelin tamamen durdurma imkanı sağlayamamasıdır.

Önemli özelliği kısa bir süre için etkili oluşudur ve cansızlara etkisi olmadığından herhangi bir yan etkisi söz konusu değildir. Örneğin: Gama ışını etkisinde kalmış gerek su, gerek çiğ ve pişmiş gıda maddelerinin içilip yenilmesinden bir zarar doğmayacağı gibi maden, taş ve toprak gibi diğer maddeler de ayrıca bir tehlike teşkil etmezler.

Burada korunma yönünden en çok üzerinde durulması gereken, özellikle gama ışınlarının nüfuz kabiliyetidir ve sorulacak bir soru vardır; “Madem ki gama ışınlarını hiçbir engel tamamen durduramıyor, o halde hangi engel, ne kadar durdurma imkanı tanır?

Bu sorunun cevaplandırılması suretiyle korunmanın esasları da verilmiş olacaktır. Hailler (engeller), yoğunluklarına göre gama ışınlarını durdurma yeteneğine sahiptir. Yoğunluğu en çok olan madde, en fazla yarı kalınlık veren maddedir. Bildiğimiz maddelerin yoğunluklarına göre hangi kalınlıkların yarı kalınlık sayılabileceğini şöyle sıralayabiliriz.

  • Sıkıştırılmış toprak için 15 cm
  • Kurşun için 1,25 cm
  • Çelik için 3,75 cm
  • Beton için 12,50 cm
  • Briket için 15 cm
  • Tuğla için 15 cm
  • Taş için 15 cm
  • Ağaçlar için 20-25 cm
  • Su için 33 cm

4. Basınç (Blast)
Ateş topundan yayılan yoğun ısının genişleyerek havayı itmesi sureti ile meydana gelen basınç etkisi, infilak yerindeki boşluğu dışarıdan soğuk havanın hücum etmesi yüzünden iki yönlü olarak görülür. İlk tesir sırasında tamamen yıkılmayan binaların, emme safhası da denilen ikinci safhada yıkılmaları bu sebeptendir.

Genel etki tablosunda %45 olarak gösterilen basınç etkisinin özellikleri:

  • Devamlıdır,
  • Yavaş seyreder (Ses hızından),
  • Endirekt yangınlar çıkarır,
  • Bina ve köprüleri yıkar.

Bu özellikleri biraz açarsak korunma bakımından bazı faydalı sonuçlar elde etmek mümkün olur. Silahların kudretine göre devamlılık süresi değişen etki, diğer etkiler gibi ışık hızında değil, ses hızında etrafa yayılmaktadır (340 m/s). Bu yavaş gidiş, bilhassa açıkta bulunanların diğer tesirlerinden zarar görmemeleri halinde basınçtan korunma için zaman kazanmalarını mümkün kılar.

Nükleer şimşek kendileri için bir ikaz vazifesi görecek ve bu şahıslar korunacak bir yer tedarik edebileceklerdir. Bina ve köprüleri yıkar diye kısaca ifade edilmesinin sebebi büyük bir yıkma ve parçalama gücünün varlığını anlatmaktır. O kadar ki 20 KT.luk bombanın killi toprak sathında infilakı halinde 90 metre yarıçapında ve 12 metre derinliğinde bir kuyu (krater) açabildiği söylenirse basınç gücünün azameti kolayca anlaşılacaktır. Hele bu silah 10 MT.luk ise bu kraterin derinliği 51, yarıçapı 660 metre olacaktır.

Böyle bir basıncın harap edeceği binalarda birçok elektrik kontağı, havagazı patlaması ve daha çok mevcut ateşin dağılması sonucunda sayısız yangın başlangıçları da görülecektir. Bu yangınlar endirekt yangınlar diye adlandırılmışlardır.

5. Elektromanyetik Pals
Elektromanyetik pals, elektronik devreler kullanan modern cihazları bozmak, istenmeyen sinyal çıkarmasına neden olmak suretiyle malzeme hasarına neden olur.

KALINTI ETKİLERİ (Radyoaktif Serpinti)
Gelecekteki savaşların tehlikelerinden belki en büyüğü olan nükleer silahların, yurt ölçüsünde karış karış, taş taş korunulması gereken tek etkisi müteakip tehlikedir. Bu tehlike “Kalıntı Etkileri” veya “Radyoaktif Serpinti” diye de adlandırılabilir. Bu tehlikenin meydana gelebilmesi için nükleer bombanın yere veya yere yakın infilak ettirilmesi şarttır. Örneğin;

İkinci Dünya Savaşı sırasında Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki şehirleri üzerine atılan 20’şer kilotonluk atom bombaları 305 metre (1000 feet) yükseklikte patladıkları için havada infilak sayılır. Zira 20 kilotonluk bomba için serpinti hasıl edebilecek en fazla yükseklik 180 metredir.

Verilen örnekten çıkarılan sonuç şudur;
Nükleer silahlar kudretlerine (ateş topu yarıçaplarına) göre değişen belirli bir yüksekliğin üzerinde infilak ederse radyoaktif serpinti tehlikesi meydana getirmezler. İşte her silah için başka olan bu yüksekliğe “KRİTİK YÜKSEKLİK” denir. Bu yükseklikten başlamak üzere daha aşağıya inildikçe serpinti tehlikesi artacak ve satıhtaki infilakta en çok olacaktır. Bunun sebebi satıh infilaklarında arz sathında bulunan taş, toprak, sıva, tuğla gibi maddelerle kalay, nikel, demir, bakır, alüminyum ve daha akla gelebilecek her çeşit maddelerin veya toprak içindeki filizlerin en fazla parçalanabilmesi ve en fazla nötron etkisine maruz kalarak en fazla radyoaktif hale gelebilmesidir. Radyoaktif hale gelen bu parça ve zerreler kısmen ateş topu içinde eriyerek hatta buharlaşarak atomik bulutu teşkil edecekler ve atmosfer dahilinde (mümkün olursa troposferin bittiği yere yani 30000 metreye kadar) yükseleceklerdir. İşte ateş topu ile birlikte yükselen bu parça ve zerrelerin yerçekimine uyarak yeniden arz sathına dökülmesi olayına “RADYOAKTİF SERPİNTİ=FALL-OUT” diyoruz.

Kalıntı tehlike, yersıfır noktası ve dolayları için elbette yalnız radyoaktif serpintiden ibaret değildir. İnfilak yerinde meydana gelen çukur (krater) ve çukurun etrafında radyoaktif hale gelmiş, fakat ağırlıkları ya da yerden kopmamaları yüzünden yükselememiş o kadar çok şey vardır ki sadece bunların varlığı bile o bölgeyi yaşanmaz durumda saymak için kafidir, yükselenlerinde en ağır olanları yine yersıfır dolaylarına serpilecek, üstelik burada alfa ve beta tehlikesi ile fisyona iştirak etmeyen ya da fisyon artığı sayılacak kritik maddelerin tehlikesi de en yüksek düzeyde bulunacaktır (Niga bölgesi).

Daha hafif olan radyoaktif toz ve zerreler, atomik bulutun çıkabildiği yükseklikte rüzgarların şiddeti ve yönüne göre bir taraftan sürüklenecek, bir taraftan da dökülmeye devam edeceklerdir. Bu sürükleniş ve dökülüş sebebiyle arz sathında teşekkül edecek serpinti sathının şekli yaklaşık olarak kenarları çok girintili çıkıntılı basık bir elipse veya puro sigarasına benzeyecektir. Bu sahanın 10 megatonluk bir hidrojen bombasına göre teorik eni, boyu hakkında fikir edinmek gerekirse; Yüksekte esen rüzgarların müsait olması halinde eni 80, boyu 1600 kilometreye, müsait olmaması halinde eni 160 ve boyu 800 kilometreye ulaşacaktır denebilir.

Böyle bir saha içinde birçok şehir ve kasaba bulunacağı gibi sayısız köy, çiftlik, mandıra, sınai ya da iktisadi tesis, bağ, bahçe, tarla bulunacak ve işte bizim asıl problemimiz buralarda oturan ve çalışanların korunması olacaktır.

Radyoaktif Serpintinin Özellikleri
1. Kalıcıdır
Ani tesirlerde “Devamlıdır” anlatımı kullanıldığı ve süre verildiği halde serpinti tehlikesi için “Kalıcıdır” denilmiştir. Bunun sebebi radyoaktif serpinti tozlarının düştükleri yerden uzaklaştırılmaları bazı şartlarda mümkün olabildiği halde yok edilmeleri ya da çürüme hızını artırma olanağının bulunmamasındandır. Serpinti tozlarını yakmak dahi yok etmek için yeterli değildir.

2. Nereye Gideceği Önceden Bilinmez
Devletin kiminle ne zaman ve hangi şartlar altında düşman duruma geçeceği bilinmeyeceği gibi, komşu devletlerden hangisinin böyle bir durumda kalacağı da kestirilemez. Seferberlik ve savaş ilanından sonra bile hangi hedef bölgelerini, hangi gün ve saatte, hangi kudrette bir silahla taarruza uğrayacağı bilinemez. Bütün bunlardan başka 20-30000 metre yüksekte esen rüzgarın şiddet ve yönünü tespiti de nükleer saldırıdan sonra yapılırsa ancak faydalı olabilmektedir. O halde bir hassas bölgede ve muhtemelen yer sıfırda, önceden tahmin edilen bir silahın tahmin edilen yükseklikte patlatıldığını kabul etsek; yalnız rüzgâr sebebiyle tehlikenin ne tarafa gideceğini ve nereleri etki altına alacağını bilmek bir yana, tahmin dahi edemeyiz. Serpintinin, yurt ölçüsünde tedbir alınmasını gerektiren özelliği budur.

3. Geniş Sahaları Kaplar
Ani tesirlerin etki alanlarından söz edilirken yer sıfırları merkez kabul olunan ve belirli yarıçapları bulunan etki alanları belirtilmiştir. Halbuki serpinti tesiri için durum tamamen değişiktir. Bu etki yalnız yersıfır ve dolaylarını değil, infilak yeri ile hiç ilgisi olmayacak kadar geniş ve uzak mesafeleri tehdit eder. Öyle ki komşularımızdan herhangi birisi nükleer taarruza uğrasa ve yurdumuz yüksekten esen rüzgarların esişi yönünde bulunsa, silahın serpinti tesiri birçok şehir, kasaba, köy ve tesislerimizi etki altına alabilecektir.

4. Duyu Organları İle Varlığı Anlaşılmaz
Yer sıfır civarında başka ve daha uzak yerlere dökülen radyoaktif partiküllerin kitleleri öyle küçüktür ki bunların gözle görülmesi, birçoğunun bir araya gelmesi halinde bile mümkün değildir. Bu kadar küçük kitlelerin yere düştüğünde ses çıkaramayacağı meydandadır. Kokusu ve özel bir lezzeti olmadığına göre

Duyu organları ile anlaşılmaz.” deyiminin çok uygun bir ifade olduğu sonucuna varılmaktadır. Tehlikenin bu özelliği yüzünden; varlığını anlamak, derecesini ölçmek için Radyak Aletleri kullanılır.

5. Öldürücüdür
Öldürme mekanizmasına, ani nükleer radyasyon etkisi içinde bulunan gama ışınlarından söz edilirken değinilmişti. Burada, “Hücrenin iyonize olmasına sebep olur” demekle yetineceğiz.
6. 7×10 Kaidesine Göre Çürür

Çürümenin zaman ile olan ilgisi ileride yeniden ele alınacak ve 7×10 kuralı anlatılacaktır. Tehlikenin bu özelliği çürümenin ilk anlarda çok hızlı bir tempo ile devam etmesine karşılık, zaman uzadıkça çürüme hızının azaldığını ifade ediyor. Kızgın bir demirin soğumasında olduğu gibi bir demir çubuğu ateşte kızdırırsak rengi beyaza yakın olur. Ateşten çıkarınca hemen kırmızıya ve siyaha döner. Fakat “Asıl rengini aldı” diyerek elimizde tutmamız mümkün müdür? Bunun mümkün olabilmesi için çok zamana ihtiyaç bulunduğunu hepimiz biliriz.

7. Tehlike İnfilaktan 30-60 Dakika Sonra Başlar
İnfilak anında radyoaktivite diye bir problem yoktur. Sadece yersıfır ve dolaylarında kalıntı tesirleri (Radyoaktif hale gelip de emilememiş büyük parçalar, fisyon artıkları, nötronlar, alfa ve beta zerreleri) vardır ki buralarda zaten ani tesirler en yüksek düzeydedir. Serpinti atomik bulut halinde yükselen radyoaktif haldeki parça ve zerrelerin yeryüzüne dökülmesi demek olduğu, bu çıkış ve iniş için zamana muhtaç bulunduğundan tehlike silahın kudretine ve infilak ettirildiği yüksekliğe bağlı olarak infilaktan en az 25-30 en çok 60 dakika sonra başlamaktadır. Serpintinin bu özelliği, bilhassa tehlike (hasar) bölgesinde bulunan kılavuzlar ve bu bölgede yaşayan halk için hayati önemde bir çok işler görülmesini, hazırlıkların yapılmasını mümkün kılmıştır.

Radyasyon Hastalıkları
Özellikleri yeter bir açıklıkla anlatıldığı serpinti sebebiyle tehlikeye maruz kalanlar iki ayrı şekilde hasta olurlar.

1. Radyasyon Hastalığı
Gama ışını neşreden kaynak bizden az ya da çok bir uzaklıktadır. Bu kaynak bize nükleer radyasyon, vücudumuzdaki organları meydana getiren dokuların hücrelerinde iyonizasyon ve sonuç olarak hücrelerin ölümüne sebep olur. Hücre ölümü ile yerine koyma organındaki aksama hastalanmayı, bu olayın devamı ise ölümü doğurur.

2. Radyoaktif Zehirlenme
Nükleer radyasyon kaynakları nefes alınırken solunum yol ve organlarına, bulaşmış yiyecek ve içeceklere dikkat edilmezse sindirim organlarına açık yara veya yaralardan doğruca kana yani dolaşım sistemine girebilir. İşte radyoaktif zehirlenme bu tür hastalanmaya verilen addır. Bu hastalanma şeklinde kaynak hangi yol ya da yollardan olursa olsun vücuda girmiştir. Şualanma yakından olmaktadır. Hasta (zehirlenen), her türlü korunma olanağından yoksundur.

Hastalık Belirtileri
Serpinti tehlikesi insanı çabucak öldürüveren bir tehlike değildir. Etki insan vücudunda zamanla harabiyete sebep olur. Belirtileri azar azar meydana çıkar. Zaman uzadıkça belirtileri çoğalarak hastalık gelişir ve nükleer radyasyon almaya devam edilirse bir hafta veya haftalar sonra ölümle sonuçlanır. Biriktirildiği tespit edilen radyasyon miktarı az ölçüde, yahut hastalanan şahıs çok mukavemetli ve artık hastanın radyasyon alması önlenmiş ise istirahat ve iyi bir bakım ile iyileşecektir. Ancak burada belirtilere değinmeden hastalık yapabilecek dozlarla, ölüme sebep olabilecek dozların, kesin ölüm dozu ile herkes için tehlikesiz biriktirilebilecek dozun açıklanması gerekir.
En aşağı düzeyde başlayıp %100 ölüm dozuna kadar olmak üzere radyasyon etkileri şöyledir.

  • 75 röntgene kadar : Herkes için tehlikesiz alınabilecek radyasyon miktarı
  • 75 röntgen : Savaş dozu
  • 150 röntgen : Hastalık başlangıç dozu
  • 300 röntgen : Ölüm başlangıç dozu
  • 450 röntgen : %50 öldürücü doz
  • 600 röntgen : Herkes için %100 ölüm dozu

Gerek radyasyon hastalığı, gerekse radyoaktif zehirlenmesi seyri ve sonucu itibariyle hastalık belirtileri başka başka olmadığından hissedildiği ya da başkaları tarafında fark edildiği andan itibaren bu belirtilerin;

  • Halsizlik, isteksizlik, bitkinlik,
  • Mide bulantısı, baş dönmesi,
  • Mide bulantısı, kusma, baş ağrısı,
  • Kusma, şiddetli baş ağrısı,
  • Kusma, ateş yükselmesi, kanlı ishal,
  • Kusma ve kanlı ishalin devam etmesi, ölüm. Şeklinde yaklaşık bir sıraya sokulabilir.

Radyasyondan Korunmada Ana Prensipler
Nükleer infilakın kalıntı tesirleri, radyoaktif çürüme tamamlanıncaya kadar derece derece korunma zorunluluğu bulunan ve korunma kurallarına uymayanları öldürebilen kesin bir tehlikedir. Bu büyük tehlikeden korunmada üç ana prensip vardır.

1. Mesafe
Tehlikeden korunma durumunda bulunan canlı ile radyoaktif kaynak yahut radyoaktiviteli alan arasındaki mesafenin canlının korunması bakımından başlı başına rol oynadığı bilinmelidir. Zira böyle bir alandaki canlının aldığı radyoaktivitenin üçte biri dört metre yarı çapında bir daire içinden, yarısı 7,5 metre yarıçapında bir daire içinden, dörtte üçü 30 metre yarıçapında bir daire içinden, geri kalanı da daha uzaktan gelir. Bunu başka türlü söylemekte mümkündür. Radyoaktif kaynakla arasındaki uzaklık dört metre olan bir canlı bu kaynaktaki şiddetin üçte birinden, uzaklığı 7,5 metre olan canlı yarısından, uzaklığı 30 metre olan canlı ise dörtte üçünden korunmuş (masun) dur.

Örneğin: Radyoaktiviteli bir alandaki şiddet 240 r/s. olsun. Başka korunma olanağı bulunmayan bir insan bu alana 4 metre uzaklıkta ise bu insanın vücudunda bir saatte 160 röntgenlik, 7,5 metre uzaklıkta ise 120 röntgenlik ve 30 metre uzaklıkta ise 60 röntgenlik bir birikme (AKÜMÜLATİF) doz olacaktır. O halde serpinti sığınağı yapmak için seçilecek yerin; bir binadaki üst kat yerine bodrum, kenarda bulunan oda yerine ortadaki bir oda olmasına dikkat edilmelidir.

2. Engel
Tehlikeden korunma zorunluluğunda olan canlı ile radyoaktif kaynak arasında ne kadar fazla yarı kalınlık sağlayan bir engel varsa o canlının göstereceği etki aynı ölçüde az olacaktır.
Ani tesirler incelenirken Ani nükleer radyasyon içindeki gama ışınlarının daha aktif oldukları belirtilmiştir. Serpintiden intişar eden gama ışınları ise diğerlerine oranla az aktiftir. Bu sebeple korunma bakımından gereken yarı kalınlıklarda değişiklikler vardır. Az aktif oldukları bilinen kalıntı tesirlerinden korunmayı sağlayacak yarı kalınlık hesaplarının:

  • Çelik için : 1.8 cm.
  • Beton için : 5.6 cm.
  • Briket, tuğla, taş, kerpiç ve sıkıştırılmış toprak için : 7 cm.
  • Gevşek toprak için : 8 cm. Üzerinden yapılması amaca yetecektir.

Ancak çok uzun süreli bir korunma söz konusu olduğundan ne kadar fazla yarıkalınlık sağlanırsa, sığınak diye seçilen yerdeki koruma faktörünün o kadar yüksek yani sığınağın içindekileri o kadar iyi koruyacağı anlaşılır.

3. Zaman
Her şeyden önce bilinmelidir ki zaman, sığınakta da açıkta da aynı şekilde çalışır. Daha doğrusu dışarıdaki etkisi ile sığınaktaki etkisi arasında zamanla azalma bakımından hiç fark yoktur. Fakat uzun süre korunulması gereken bu tehlikeden zaman ile çok yakın bir ilgisi vardır ve tehlikeyi yok eden tek unsurdur. Tehlikenin özelliklerinden söz ederken anlaşıldığı gibi çürüme ilk anlarda çok hızlıdır. Zaman uzadıkça hızından kaybederek devam eder ve sona erer.

İnfilak anında böyle bir tehlike (yersıfır ve yakın dolayları hariç) mevcut olmadığından ve özellikleri açıklanırken kaydedildiği gibi tehlikenin başlaması 30 ile 60 dakikalık gecikmeye uğradığından, kalıntı etkisi için başlangıç zamanı silahın patlamasından bir saat sonrası kabul edilmektedir. İnfilak anını (H) harfi ile gösterelim ve bir saat sonraki radyoaktivite şiddetini 1000 r/s. farz edelim. Çürümenin zamanla nasıl oluştuğunu inceleyelim.

  • H + 1 de 1000 r/s. ise
  • H + 7 de 100 r/s. e
  • H + 7×7 (2 gün) de 10 r/s. e ve
  • H + 7x7x7 (15 gün) de 1 r/s. ve düşer
  • H + 7x7x7x7 (3 ay) de ise 0.1 r/s. olacaktır.

Başlangıç olarak ele alınan H +1 den 45 dakika sonra şiddetin yarıya indiği de bilindiğine göre hakikaten serpintinin çürümesi önce çok süratli olduğu halde zaman uzadıkça hız azalmaktadır. İşte bu kuralın yukarıdaki zaman şiddet tablosuna 7×10 KAİDESİ denilmektedir.

BİR NÜKLEER SALDIRI OLDUĞUNDA ALINACAK TEDBİRLER

Biyolojik, Kimyasal ve Nükleer Silahlardan Korunma

1.Dışarıda iseniz;

  • Patlama ışığını görür görmez, hemen çukur bir yere veya duvar dibine veya kuytu bir yere YATIN!
  • Kollarınızı başınızın üstünde kavuşturun! (gözler kapalı olacak veya ışığı görmeyecek)
  • Dizlerinizi karnınıza doğru çekip KAPANIN!
  • Çıplak yerlerinizi (giysilerinizle) ÖRTÜN!
  • Bu durumunuzu ışık, yakıcı hava hareketi ve yıkılmalar sona erene kadar koruyun (1 dk.)
  • Bombanın patladığını kuvvetli ışıktan hemen anlayın.
  • Sonra da kalkıp telaş etmeden en yakın sığınağa yönelin; SIĞINAĞA GİRMEDEN ÖNDE 30-60 DK. ZAMANINIZ VAR!
  • Ağzınızı ve burnunuzu tozlara karşı bir bezle, elbise parçasıyla vb. koruyun.
  • Sığınağa girmeden önce giysinizdeki tozu mutlaka çırpın, süpürün. Gerekirse değiştirin.
  • El, yüz, saçlar ve diğer çıplak kalmış yerlerinizi mutlaka yıkayın.
  • Sığınakta kullanacağınız gerekli malzemeleri alın ve sığınağa girin.

2. Evde veya İş Yerinde iseniz ;

  • YAT, KAPAN, ÖRTÜN!

Fakat cam kırıklarından ve düşen eşyalardan korunmak için:

  • Sırtınızı pencereye dönün.
  • Masa, ranza, koltuk altlarına / arkalarına yatın.
  • Tehlike geçince doğruca sığınağa gitmek üzere yukarıda belirtilen hazırlıkları yapın.

SIĞINAĞA GİRMEK İÇİN 30-60 DK ZAMANINIZ VARDIR!

3. Araçta iseniz; Parlak ışığı görür görmez:

  • Aracı ve motorunu durdurun.
  • Hemen açık yerlerinizi kapatın
  • Ellerinizi başınızın üzerine koyun ( başınızı koruyun).
  • Sırtınız camlara dönük olarak, dizlerinizin üzerine kapanın. YAT, KAPAN, ÖRTÜN!
  • Tehlike geçince sığınağa giriş hazırlıklarına başlayın. Telaş etmeyin.

4. Okulda iseniz; Parlak ışığı görür göremez;

  • YAT, KAPAN, ÖRTÜN !
  • Derhal sıraların altına girin.
  • Sırtınız camlara dönük olarak kapanın
  • Sonra telaş etmeden öğretmeninizin talimatıyla sığınağa girin.
Takip Et Ergunca:

Herkes Cennete Gitmek İster ama Hiç Ölmeden Cennete Gidilir mi?

Son yazıları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir