İçinde “Ayak ” kelimesi geçen deyim ve atasözlerini bir araya getirerek kendi çapımda kısa açıklamaları ekledim. Aklıma geldikçe konuyu güncelleyeceğim. Umarım ihtiyacı olanlara faydası olur.
- Akılsız başın cezasını (zahmetini) ayak çeker (Atasözü) Bir işte düşüncesizce davranan kişi her türlü olumsuz sonuca katlanır.
- Atlar nallanırken kurbağalar ayak uzatmaz(Atasözü) Küçükler büyüklerin yanında hadlerini bilmelidir.
- Ayağı (ayakları) dolaşmak(Deyim) Yürürken telaştan ayakları birbirine takılmak.
- Ayağı (ayakları) suya ermek(Deyim) Bir gerçeği anlayarak aklı başına gelmek.
- Ayağına (ayaklarına) kapanmak(Deyim) 1) Alçalırcasına yalvarmak. 2) Bağışlanmak için yalvarmak.
- Ayağını (ayaklarını) öpeyim(Deyim) ‘Yalvarırım’ anlamında kullanılan bir söz.
- Ayağını (ayaklarını) sürümek(Deyim) 1) Verilen bir işi ağırdan almak; 2) Bir yerden uzaklaşmak üzere bulunmak; 3) Halk inanışına göre bir kimse gelirken ardından başkalarının da gelmesine yol açmak; 4) Ölmek üzere olmak.
- Ayağının (ayaklarının) altını öpeyim(Deyim) ‘Yalvarırım’ anlamında kullanılan bir söz.
- Ayak açmak (vermek)(Deyim) Aşıklar arasındaki tartışmalarda veya sıralı söyleyişlerde söze başlamak amacıyla kelime, kelimeler takımı, dize, beyit ile konuyu belirtmek.
- Ayak almadık taş olmaz, başa gelmedik iş olmaz(Atasözü) İnsan, yaşamı boyunca çeşitli engellerle ve güçlüklerle karşılaşır.
- Ayak almak(Deyim) Çalınan çalgıya uymak.
- Ayak atmak(Deyim) 1) Girmek. 2) İlk kez gitmek.
- Ayak bağı olmak(Deyim) Bir yere gidilmesine veya bir işin yapılmasına engel olmak: Bu çocuk bana ayak bağı oluyor.
- Ayak basmak(Deyim) 1) Bir yere varmak, ulaşmak. 2) Girmek, gelmek, uğramak. 3) Mesleğe girmek; 4) bir yere bağlanmak.
- Ayak basmamak(Deyim) Bir yere hiç uğramamak.
- Ayak çekmek(Deyim) Kandırmaya çalışmak, avutmak.
- Ayak diremek(Deyim) Bir düşünceyi, bir davranışı sonuna kadar sürdürmek, kendi tutumundan şaşmamak.
- Ayak oyununa gelmek(Deyim) Kandırılmak.
- Ayak sürümek(Deyim) 1) Verilen bir işi ağırdan almak; 2) gönderilen yere isteği ile gitmemek.
- Ayak tutmak(Deyim)
1) Mâni yarışmalarında karşısındakine uyması gereken uyağı vermek. 2) Öncülük etmek, 3) söz açmak, 4) ileride söylenecek bir söze önceden zemin hazırlamak. - Ayak uydurmak(Deyim) 1) Yürüyüşte adım atışını başkalarınınkine uydurmak; 2) Ayak açmak; 3) Mec. Kendi gidiş ve davranışını başkasınınkine benzetmek.
- Ayak üstünde olmak(Deyim) 1) dinç olmak, canlı olmak. 2) İş görür durumda olmak.
- Ayak vermek(Deyim) Aşık atışmalarında dinleyicilerden biri uyak belirtmek.
- Ayak yapmak(Deyim) Birini aldatmak, kandırmak için dalavere çevirmek.
- Ayakaltına almak(Deyim) Hakir görmek, gözden çıkarmak.
- Ayakaltında bırakmak(Deyim) Ezilmesine, yok olmasına göz yummak, korumamak.
- Ayakaltında dolaşmak(Deyim) Bir işe yaramadığı hâlde herkesin işine engel olacak bir biçimde ortalıkta dolaşmak.
- (Ayakkabı) ayağını vurmak(Deyim) Ayakkabı ayağını yara etmek.
- Ayakkabı vurmak(Deyim) Ayakkabı ayağı zedelemek, ayağı rahatsız etmek.
- Ayakkabılarını çevirmek(Deyim) 1) Konuk ayakkabılarını gidiş yönüne doğru düzgün bir biçimde sıralamak; 2) Mec. Bazı davranışlarla konuğu gitmeye zorlamak.
- Ayaklar altına almak(Deyim) Önem verilmesi gereken şeyleri hiçe saymak, çiğnemek.
- Ayaklar baş, başlar ayak olmak(Deyim) Değersiz kimseler başa geçip değerli kimseler ise en geride bırakılmak.
- Ayakları geri geri gitmek(Deyim) Bir yere gönülsüz, istemeye istemeye gitmek.
- Ayakları üstünde durmak(Deyim) Başkasının yardımına ihtiyaç duymadan güçlü bir biçimde sorunları çözebilecek durumda olmak.
- Ayakları yere değmemek(Deyim) Çok sevinmek.
- Ayaklarına (ayağına) kara su (sular) inmek(Deyim)
Çok yorulmak, güçsüz, dermansız kalmak. - Ayaklarını yerden kesmek(Deyim) Bir taşıta binerek yürümekten kurtulmak.
- Ayakta kalmak(Deyim) 1) Oturacak yer bulamamak; 2) Yıkılmamak, çökmemek. 3) Değerini yitirmemek, önemini korumak.
- Ayakta uyumak(Deyim) Aşırı dalgın, şaşkın veya yorgun olmak.
- Baş nereye giderse ayak da oraya gider(Atasözü) Küçükler büyüklerin izinde gider, her işte onları örnek tutarlar.
- Binbir ayak bir ayak üstüne(Deyim) ‘Herkesin ayakta olduğu kalabalık’ anlamında kullanılan bir söz.
- Bir ayak üstünde bin yalan söylemek(Deyim) Çok kısa sürede pek çok yalan söylemek.
- Bir ayak üstünde kırk yalanın belini bükmek(Deyim) Çok kısa sürede pek çok yalan söylemek.
- (Bir şeyden) el ayak (etek) çekmek(Deyim) Uzaklaşmak, kaybolmak.
- (Bir şeyi) ayakta tutmak(Deyim) 1) O şeyin sürekliliğini sağlamak. 2) Bozulmasına, yıkılmasına, çökmesine engel olmak; 3) Bir kuruluşun yaşamasını sağlamak.
- (Bir yer) ayağının (ayaklar) altında(Deyim) Yüksek bir yerden geniş bir alanı görür durumda.
- (Bir yere) ayak atmamak(Deyim) Bir yere hiç gitmemek, uğramamak.
- (Birini) ayakta tutmak(Deyim) 1) Oturtmak gerekirken oturtmamak; 2) oyalamak.
- Boş çuval ayakta (dik) durmaz(Atasözü) 1) Karnı doymayan kimse çalışamaz; 2) Bilgisiz ve yeteneksiz bir kişi, kendisine verilen görevlerde tutunamaz.
- Dört ayak üstüne düşmek(Deyim) 1) Tehlikeli bir durumdan zarar görmeden kurtulmak; 2) İşi rast gitmek.
- El ayak çekilmek(Deyim) Ortalıkta hiç kimse kalmamak, ıssızlaşıp sessizleşmek.
- (El, ayak, parmak) çivi gibi olmak(Deyim) Çok üşümek, donmak.
- Elden ayaktan düşmek (kesilmek)(Deyim) Yaşlılık sebebiyle veya sağlığı büsbütün bozularak çalışamaz duruma gelmek
- Gururunu ayakaltına almak(Deyim) Her türlü fedakârlığı göze alıp ödün vermek, ilkelerden vazgeçmek.
- İnsan ayaktan, at tırnaktan kapar(Atasözü)
Birçok hastalık insana ayağını üşütmesi, ata da tırnağı yoluyla gelir. - Karaya ayak basmak(Deyim) 1) Deniz, göl vb.nden karaya çıkmak; 2) deniz taşıtından karaya çıkmak.
- Kedi gibi dört ayak üzerine düşmek(Deyim) En güç bir durumdan zarar görmeden kurtulmak.
- Merdiven ayak ayak (basamak basamak) çıkılır(Atasözü) En yüksek mevkiye yavaş yavaş yükselerek çıkılır.
- Ortama ayak uydurmak(Deyim) Çevreye uyum sağlamak.
- Sağlam pabuç (ayakkabı) değil(Deyim) Bir kimsenin güvenilmez olduğunu belirten bir söz
- Seyrek git sen (sıkça varma) dostuna, kalksın ayak üstüne(Atasözü) Kişi dostuna sık sık giderse seyrek gittiğinde gördüğü konukseverliği görmez.
- Sinirleri ayakta olmak(Deyim) Çok sinirlenmiş veya öfkelenmiş bulunmak.
- Sütçü beygiri gibi ayakta uyumak(Deyim) Çok tembel ve miskin olmak.
Yalın ayak, başı kabak(Deyim) Çok perişan bir kılıkta.
Kerim YARININELİ – Kerimusta.com
Kaynak
- Türk Dil Kurumu Sözlüğü
Mustafa TURHAN
Güzel bilgiler için çok teşekkür ediyorum
Kerim Usta
Bir başkasın hocam…Selamlar