Aşkı Mevlana-Aşk’ın Merkezi
Değerli Arkadaşlar,
Esselamu aleyküm ve rahmetullahi ve berekatuhu…
Bu gün İnşallah sizlerle tasavvufun güneşi Hz. Mevlana’dan bahsetmek istiyorum. Geçtiğimiz hafta mübarekin bizce ölüm mevlanaca düğün gününü rahmetle andık. Aşk’ın merkezi, ışık kaynağı, yanmanın kor olmadan olmayacağını, sevginin, muhabbetin, teslimiyetin, İnanmanın, hamuşluğun tek kapısı olduğunu “hamdım, piştim ve yandım” düsturuyla gönülleri feth eden kalbin bir gün seni sevgiliye götürecek. Ruhun bir gün seni sevgiliye taşıyacak. Sakın acında kaybolma. Bil ki çektiğin acı bir gün dermanın olacak. Muhabbetiyle ifade etmiştir büyük düşünür…
Otuz eylül 1207’yi gösteriyordu takvimler… Adeta bir güneş, doğdu horasanın belh şehrine, dünyaya bir derya doğdu. İnsanlığa sanki maneviyatın, sevgi ve hoşgörünün temsilcisi, maşuğunu arayan aşkla rahmetle geldi. Babası “bilginlerin sultanı” unvanını almış olan Hüseyin Hatibi oğlu Bahâeddin Veled’tir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin’in kızı Mümine Hatun’dur.
Edep onda, haya onda, samimiyet onda sanki küçücük kalbi ile tüm dünyaya mürşid olacağının müjdesini veriyordu. ”Konuşmak bir “mana” ise susmak binbir mana… “herkes” konuşmasına konuşur lakin sükut “yürekli” olanda yeşerir”. Kendi deyimiyle
Yıllar geçtikçe babasından zahiri ve batıni ilimleri alarak, büyük bir deryaya ulaşmanın sırrı ile günden güne ilmini genişletiyordu. Moğol zulmünden mevlana ailesi ile büyük bir göçe başladılar anadoluya doğru. Sultânü’i-ulemâ’nın ilk durağı nişâbur olmuştur. Nişâbur şehrinde tanınmış mutasavvıf ferîdüddin attar ile de karşılaştılar. Mevlâna burada küçük yaşına rağmen ferîdüddin attar’ın ilgisini çekmiş ve takdirlerini kazanmıştır. Sultânü’i ulemâ nişabur’dan bağdat’a ve daha sonra kûfe yolu ile kâbe’ye hareket etti. Hac farizasını yerine getirdikten sonra, dönüşte şam’a uğradı. Şam’dan sonra malatya, erzincan, sivas, kayseri, niğde yolu ile Lârende’ye (Karaman) geldiler. Karaman’da Subaşı Emir Mûsâ’nın yaptırdıkları medreseye yerleştiler.
Artık sona doğru bir başlangıca gebeydi larende. Son duraktaydılar. Selçuklu Devleti Hükümdarı Alaaddin Keykubad davet etti Şehri Konya’ya ve menzil varış. Konya bir başka güzel o gün, alimlerin sultanı gelmişti, mevlana gelmişti, kimbilir nelere gebe olacaktı. Konya’da, ne aşklar yaşanacaktı. Dostlar duası vardır mevlananın konya’ya. Ben hep derim rabbimin izniyle Mevlana’nın duasıyla birşey olmaz evelallah, birazda övünecem benim memleketim diye, olsun birazcık canlar.
Babası bahaddin veledi kaybettikten sonra dergahın bütün işlerinin takibi, dersler derken konya halkınında büyük sevgisini kazanmış İplikçi medresesinde vaizler ve sohbetler veriyordu. Ve birgün tarihler 1244 yılını gösterirken aşkın yeryüzündeki hali, allaha yakarışın, muhabbetin son hali, mevlananın güneşi şemsle tanıştı.ve onda mutlak kemâlin varlığını gördü. Asıl mevlanayı mevlana yapan mana ilimlerini ve hal ilimlerini doyma noktasına kadar aldı ve mevlana pişti.
Elemli ve çok acı olan bir olayla güneşini kaybetti mevlana, şemsi yoktu artık. Mevlâna şems’in ölümünden sonra uzun yıllar inzivaya çekildi. Şemsiz bir hayata devam ederken, selâhaddin zerkûbî ve hüsameddin çelebi, şems-i tebriz’inin yerini doldurmaya çalıştılar.
”bir eş isterim cana can olan,yaraya merhem olan, canı ben yarası ben olan, bana mevlayi anlatan ve hatırlatan. .! ”dostlar Mevlana’nın sözlerine arada bir yer vermeden olmuyor. Benim nazarımda çok büyük bir yeri vardır. Çok seviyoruz Allah için.
”Ey mevlana bilesin her derdin çaresi vardır çaresizliğin bile çaresi var yeter ki İnancın büyük olsun ama inancınla büyüklük taslama! Teslim olan insan çalkantılı ve girdaplı sularda debelenmeyi bırakır,emin bir beldede yaşar hz. Şems…”
Nasıl bir aşktı aralarındaki allah’ım. Gönüllerinden ağızlarını açmaksızın konuşurlarmış günlerce. İşte dostlarım tam buraya dikkat çekmek isterim..! Onlar artık fenafillah bakabillah sırlarına erdiler, kimbilir rabbim onların gözlerinde kaç tane perdeyi kaldırdı. Neyse konumuza dönelim kurbanlarım. Yıllar artık hüzünle geçerken mevlana hazretleride acı, aşk ve çile dolu ömrünün sonlarına yaklaştı.
Sevinçliydi, rabbine gidiyordu artık. Düğününü bekliyordu. Onun için ölüm şebi aruzdu (yenide doğuş)”sen senliğini koy gel bende benliğimi koyup geleyim. İkimiz Bir’de buluşalım, dalalım hakikatler ırmağına. İyilik, güzellik adına ne varsa bu ırmakta var..”
Mevlâna 17 aralık 1273 pazar günü hakk’ ın rahmetine kavuştu. Mevlâna’nın cenaze namazını Mevlâna’nın vasiyeti üzerine Sadreddin Konevî kıldıracaktı. Ancak Sadreddin Konevî çok sevdiği Mevlâna’yı kaybetmeye dayanamayıp cenazede bayıldı. Bunun üzerine, Mevlana’nın cenaze namazını Kadı Sıraceddin kıldırdı.
Değerli kardeşlerim, sizlere mevlanayı anlatsam emin olun daha sayfalarca yazabilirim .lakin o yazıyla değilde ancak yürekle daha iyi anlatılabilir. Bizler en azından onu okuyabilsek, kuduklarımızı faliyete geçirebilsek, onun felsefesini insanlara aktarabilsek ne mutlu kardeşlerim.
Rabbime çok şükür böyle bir alimin dünyaya gelişine sebep olduğu için, çok şükür birazda olsa bizlerin onun hoşgörüsünü, muhabbetini, nazarı ilahisini, edebini, aşkını, hamuşluğunun altındaki gönül semayesini görmeyi, çok şükür biraz anlayabildiysek. Rabbim bu gönül erlerini eksik etmesin, karşımıza çıkarsın cennet-i firdevslerinde bizleride onlarla birlikte haşr eylesin. Onların yolları olan sıratı müstakim yolunda bizlerinde gitmemizi nasip eylesin. Allahın rahmeti bereketi üzerinize olsun dostlarım….
Selam ve dua ile….
Ergün KÜÇÜKTOPCU
Kerimusta.com
musturhan
Çok teşekkür ediyorum. Ellerinize sağlık.
Kerim Usta
Rica eder ve güzel yorumunuz için teşekkür ederiz.
Ergun
Biz teşekür ederiz.Allah razı olsun inşallah