Hoca Ahmed Fakih veya Sultan Hoca Fakih adları ile de tanınan sanatçının yaşamı hakkındaki bilgiler genellikle Bektaşi ve Mevlevi kayıtlarda geçmektedir. Yaşadığı yerler olarak Horasan ve Konya gösterilmektedir. Mevlana’nın babasından fıkıh dersleri aldığı için kendisine “fakih” dendiği söylenilmektedir. Doğum tarihi kayıtlarda tam olarak geçmemekle birlikte ölüm tarihi 618 (1221) ve 650 (1252) olarak tahmin edilmektedir.
Ahmet Fakih olarak beş ayrı kişi kaynaklarda görülmektedir. Bunlar sırayla :
- Ahmed Fakih. Azerbaycanlıdır (?). Muhtemelen Tebriz’in Asbust köyündendir. Anadolu’da ahî teşkilâtının kurucusu Kırşehirli Ahî Evran Şeyh Nasîrüddin Mahmûd el-Hûyî’nin şeyhi ve kayınpederi olan Şeyh Evhadüddin Hâmid b. Ebü’l-Fahr el-Kirmânî’nin mürididir. Şeyh Kirmânî’nin Konya’yı ziyareti sırasında 602’de (1206) Anadolu’ya gelmiş olmalıdır. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî ve babası Bahâeddin Veled’in Konya’ya yerleşmelerinden yedi sekiz yıl kadar önce 1221 yılında ölmüştür.
- Ahmed Fakih (Kutbü’l-büdelâ). Konya’ya Horasan’dan geldiği kabul edilen bu ikinci Ahmed Fakih’in Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin babası Bahâeddin Veled’in müridlerinden olduğu bilinmektedir. Menâkıbü’l-ârifîn’de kendisine geniş yer veren Ahmed Eflâkî, onun bir gün el-Hidâye okurken Bahâeddin Veled’in ilmindeki büyüklük karşısında kendini kaybederek kitaplarını ateşe atıp dağlara çıktığını ve ancak Bahâeddin Veled’in vefatından sonra şehre döndüğünü, Dervâze-i Ahmed’de oturarak gayb*da olanları söylemekle ve başka kerametler göstermekle şöhret bulduğunu anlatmaktadır. Yine Eflâkî’nin naklettiklerinden, onun henüz genç yaşta bulunan Mevlânâ’ya büyük saygı duyduğu ve bunu onun geçtiği yollarda naralar atmak, secdeler etmek gibi davranışlarla belli ettiği, Mevlânâ’nın da ona saygı gösterip bu aşırı hareketleri hoşgörü ile karşıladığı öğrenilmektedir. Eflâkî, Fakih Ahmed’in 618 (1221) yılında öldüğünü ve namazını da Mevlânâ’nın kıldırdığını bildirmektedi.
- Ahmed Fakih. Ne zaman öldüğü bilinmeyen Fakih Ahmed adlı bir kişinin mezar taşı Konya Akşehir’dedir. 1930-1931 yıllarında yerine çocuk bahçesi yapmak gayesiyle, belediyenin Seyyid Mahmud Hayrânî Kabristanı’ndan söktürüp Taşmedrese’nin avlusunda muhafaza altına aldığı mezar taşları arasında bulunan bu taş (nr. 9) mermerden olup sülüs ile yazılmış şu cümleleri ihtiva etmektedir: “Allah rahîm, hâzâ sâhibü’t-türbeti’l-merhûm el-mağfûr es-saîd eş-şehîd Fakîh Ahmed, nevverallahu kabrehû” (Rıfkı Melûl Meriç, TM, V, 152).
- Ahmed Fakih (Hâce Fakîh-i Karamânî, Hoca Kara Fakih). Sehî Tezkiresi’nin beşinci tabakasında adı Hâce Fakîh-i Karamânî şeklinde geçmekte ve Konyalı olduğu belirtilerek Türkçe, Arapça, Farsça sözleri ile eşsiz gazelleri olduğundan söz edilmektedir (Sehî, s. 195). Tezkirenin bazı nüshalarında bu kişi Hoca Kara Fakih adıyla geçiyor (a.e., s. 367). İ. H. Konyalı’nın bahsettiği Fakih Ahmed bu zat olmalıdır. Bu Fakih Ahmed’in torunu Seyyid Ahmed, Karaman’da babası Seyyid İbrâhim Arab ile dedesi “melikü’l-meşâyih” Fakih Ahmed’in ve büyük dedesi Seyyid Ahmed’in adlarına 687 (1288) yılında bir zâviye yaptırmıştır. Zâviyenin yanında da Fakih Ahmed’in müridlerinden Şeyh Alaman’ın türbesi bulunmakta ve o yöre bugün Şeyh Alaman mahallesi adıyla anılmaktadır. Fakih Ahmed’in oğlu Seyyid İbrâhim’in zâviye kitâbesinde ve hicrî XI. yüzyıla ait bir mahkeme ilâmında “Arab” sıfatı ile zikredilmesi, Sehî Tezkiresi’ndeki Hâce Fakih’in Seyyid İbrâhim’in babası Fakih Ahmed olması ihtimalini kuvvetlendirmektedir (İ. Hakkı Konyalı, s. 743-747).
- Ahmed Fakih. Kitâbü Evsâfı mesâcidi’ş-şerîfe’nin yazarı olan bu Ahmed Fakih’in şeriat emirlerine bağlı, düzenli yaşayışa sahip bir kimse olduğu anlaşılmaktadır. Mukaddes diyarlarda iken oğul ve kız hasretine dayanamayıp oralarda iki aydan fazla kalamadığını belirttiğine göre evli ve çocuk sahibi, aile babası olduğu belli olan yazar, bu açıdan ilk iki Ahmed Fakih’ten ayrılır. Eserin dil özelliklerine dayanarak onun XIV. yüzyılın ikinci yarısında, hatta XV. yüzyılın ilk yarısında yaşamış olduğuna hükmedilebilir.
Ahmet Fakih Eserleri:
- Çarhnâme-i Ahmed Fakıh der Bîvefâî-i Rûzigâr.(Seksen üç beyitlik bir kasidedir)
- Kitâbü Evsâfı mesâcidi’ş-şerîfe.(Mesnevi nazım şekliye yazılmış bir eser)
Kaynak:
- İslam ansiklopedisi
- Âbideleri ve Kitabeleri ile Konya Tarihi, s. 395-396, 1095
Bir yanıt yazın