Ahmed-i Dai
Babasının adı İbrâhim, dedesinin adı Mehmed’dir. Adı ve mahlası birlikte anılan Ahmed-i Dâî hakkında bilgi veren kaynakların hepsi onu Germiyanlı olarak gösterirler. Doğum yeri ve tarihi üzerinde tezkirelerdeki bilgiler birbirini tutmaz.
Dâî, Germiyan’da bir süre kadılık yapmıştır. Germiyan Beyi Süleyman Şah’ın kızı ile Yıldırım Bayezid’in evlenmesi münasebetiyle (1378) Kütahya’nın çeyiz olarak Yıldırım Bayezid’e verildiği yıllarda Dâî’nin orada kadılık yaptığı tahmin edilmektedir. Süleyman Şah’ın 1387 yılında vefatından sonra yerine geçen II. Yâkub (1387-1390) Dâî’yi himayesine almıştır. II. Yâkub’un Yıldırım tarafından mağlûp edilmesi ve Germiyan (Aydın, Saruhan, Menteşe) topraklarının Osmanlı ülkesine katılması sonucu Dâî de muhtemelen Kütahya’da tanıştığı Emîr Süleyman’ın yanına gitmiştir.
Dâî’nin ölüm tarihi bilinmemektedir. Ancak son eseri Tezkiretü’l-evliyâ olduğuna göre, o tarihten sonra uzun süre yaşamadığı anlaşılıyor. Bursa’da onun adıyla anılan bir cami, bir mahalle ve bir hamam vardır. Caminin yanındaki Dâî Dede adlı birinin mezarının Ahmed-i Dâî’ye ait olduğu söylenmektedir.
Dâî mahlassız gazeller yazdığı gibi, onun tamamlanmamış şiirleri de vardır. Bu durum, şairin şiiri üzerinde düşündüğünü, zaman zaman ve yeri geldikçe yazdığını akla getirmektedir. Dâî mesnevi, gazel, kaside olarak bütün şiirlerinde yeri geldikçe nasihat verir. Bu açıdan bakılınca onda öğüt fikrinin büyük yer tuttuğu görülür.
Kur’an, hadis, tefsir, fıkıh, lugat, aruz, inşa usulü, tıp, geometri, hesap, astronomi, rüya tabiri yanında fal ve tarihle ilgili pek çok konuda eser yazmış ve tercümeler yapmıştır. Döneminin çok yazan şair ve yazarı olan Dâî’yi hem şiir hem nesir alanında geçen bir başka şair yoktur. Nesir dilinde ise kısa cümleler kullanan Dâî, Şeyhoğlu Mustafa ve Erzurumlu Mustafa Darîr ile beraber Türk edebiyatında nesir dilinin kuruluşuna büyük katkı sağlamıştır. Teressül adlı eseri ile Türk edebiyatında ilk yazı örneklerini yazan da Ahmed-i Dâî’dir.
Eserleri: Ahmed-i Dâî, devrinde manzum ve mensur eser yazan Erzurumlu Mustafa Darîr, Şeyhoğlu Mustafa ile birlikte üçüncü bir sanatkâr olarak karşımıza çıkar. İsmail Hikmet Ertaylan, Ahmed-i Daî’nin Hayatı ve Eserleri (1952) adlı monografisinde onun manzum ve mensur 17 eserini tespit etmiştir.
Eserlerinden manzum olanlar; Türkçe Divan, Farsça Divan, Çeng-nâme, Ukûdü’l-Cevâhir (Farsça sözlük), Ebulleys-i Semerkandî Tefsirinin Mukaddimesinin Türkçe Çevirisi, Camasb-nâme, Vasiyyet-i Nûşinrevân-ı Âdil be-Püsereş Hürmüz-i Tâcdâr tercümesi’dir. Dâî’nin Mu’tayebât’ı ise müstakil bir eser olmayıp Türkçe Divan’ından seçilmiş 12 mizahî kıt’adan oluşmaktadır. Eserlerinden en bilinenleri ise aşağıda verilmiştir.
- Tercüme-i Tefsîr-i Ebü’l-Leys es-Semerkandî. Anadolu’da Türkçe’ye tercüme edilen ilk Kur’an tefsiri olarak kabul edilmektedir.
- Miftâhu’l-cenne. Lü’lü’ Paşa adına Arapça’dan Türkçe’ye tercüme edilen bir akaid kitabıdır.
- Tercüme-i Kitâbü’t-Ta‘bîrnâme. Rüya tâbiriyle ilgili olan eser, Ebû Bekir b. Abdullah el-Vâsıtî’nin mensur Arapça eserinin Farsça’ya yapılan tercümesinden Türkçe’ye çevrilmiştir.
- Tercüme-i Eşkâl-i Nasîr-i Tûsî (Tercüme-i Sî fasl fi’t-takvîm). Nasîrüddîn-i Tûsî’nin Sî fasl adlı mensur eserinin Türkçe’ye tercümesidir. Astronomi ve astrolojiyle ilgili bir eserdir.
- Teressül. Sehî Tezkiresi’nin de özellikle belirttiği gibi, bu eser inşâ örneklerinin en eskilerini ve güzellerini ihtiva etmesinden dolayı çok önemlidir.
- Tercüme-i Tezkiretü’l-evliyâ. Karaca Bey’in isteği üzerine II. Murad için Ferîdüddin Attâr’ın aynı addaki eserinden tercüme edilmiştir.
- Tercüme-i Tıbb-ı Nebevî. Timurtaş Paşaoğlu Umur Bey’in isteği üzerine, Ebû Nuaym el-İsfahânî’nin Tıbb-ı Nebevî adlı eserinin Ahmed b. Yûsuf et-Tîfâşî tarafından yapılan muhtasarının tercümesidir.
- Vesîletü’l-mülûk fî ehli’s-sülûk. Âyetü’l-kürsî’nin tefsiri olan bu eserde ayrıca Şerh-i Esmâü’l-hüsnâ da bulunmaktadır.
- Farsça Dîvân. Çelebi Mehmed’in tahta geçmesi münasebetiyle Vezîriâzam Hacı Halil Bey’e sunulan bu eserin telif tarihi 816’dır (1413).
- Ukudü’l-cevâhir. II. Murad’ın şehzadeliği sırasında yazılmış 650 beyitten oluşan Arapça’dan Farsça’ya manzum bir sözlüktür.
- Câmasbnâme. Nasîrüddîn-i Tûsî’nin aynı addaki eserinin Türkçe tercümesidir.
- Türkçe Divan. Burdur Vakıf Halkevi Kütüphanesi’nde kayıtlı (nr. 735) Dâî külliyatı içindedir.
- Vasiyyet-i Nûşinrevân-ı Âdil be-Püsereş Hürmüz-i Tâcdâr ise, mefâ‘îlün mefâ‘îlün fe‘ûlün vezniyle ve mesnevi nazım şekliyle yazılmış, 115 beyitlik didaktik bir eserdir.
- Çengnâme. Uzun süre adının Cengnâme, konusunun da savaş olduğu sanılmıştır. Ayrıca Âlî, eseri Şeyhoğlu’nun eseriyle karıştırmış, adının Ferahnâme olduğunu kaydetmiştir. Kâtib Çelebi ise eserin adını Cengnâme olarak tesbit etmiştir.
- Divan: 21 kaside, 6 tercî’-i bend ve terkîb-i bend ile 304’ü gazel olmak üzere toplam 331 şiir bulunan Divan’daki bazı gazeller beş beytin altında kalan eksik şiirlerdir. Bu eksik şiirlerin sayısı sekizi bulur.Ahmed-i Dâî’nin bir gazeliSen var iken hüsn iline kimse sultân olmasun
Devrân senündür çün bu gün ayruk kişi hân olmasunCândan azîzsin sen bana cânlar fidî olsun sana
Sensin hayâtum hâsılı sensüz bana cân olmasunİncü dişün la’l-i lebün genc-i sa’âdetdür yiter
Kân içre gevher bitmesün la’l-i Bedahşân olmasunİy alnı ay yüzi güneş sensüz cihânda bir nefes
Şems ile Zühre dogmasun hem mâh-ı tâbân olmasunBin cân esîr olsun senün her dem perîşân zülfüne
Dek şol perîşân hâtırun bizden perîşân olmasunGül yanagun cennet güli ben karşusında bülbüli
Murg-ı seher-hân ötmesün hergiz gülistân olmasunKorkaram ol hûnî gözün kasd eyleye bir gün bana
Dâ’î ölürse gam degül nâ-hak yire kan olmasunKaynak:
- İslam Ansiklopedisi-Ahmed-i Dâî (Yazar:Günay Kut)
- Anadolu üniversitesi-XIV.-XV. Yüzyıllar Türk Edebiyatı
Bir yanıt yazın