Ad Kavminin Kökeni
Araplar Sami ırkından gelen büyük bir millettir. Başlangıcı, eski zamanlara doğru uzayıp gider. Sami milletler, Hz. Nuh’un büyük oğlu Sam’a mensup olup, ilerlemiş milletlerin ayrıldığı büyük kollardan biridir. Sami dillerden bugün hala mevcut olan yalnız Arap dilidir. Sami milletlerin asıl beşiği, Babilistan olmayıp Arap yarımadasıdır.
ADI ULA, kuzeyden güneye çeşitli kavimlerin göçlerinden de önce, Arap yarımadasında yerleşik bulunan ve medeniyet açısından da en gelişmişi olan bir kavimdir. Diğeri Semud´dur. Ad Kavmi, Arab-ı aribeden sayılır ki, bunlar halis araptır. Yani yarımadanın en eski halklarındandır. Arab-ı aribe, Sam’ın 2 oğlu Lavez ve İremden türemiştir.Adı Ula, İremin 5 oğlundan biri olan Avs bin Ezm den gelmektedir.Avs bin Ezm oğulları, Adı Ula diye yad olunur.
Geçmiş kavimlerle ilgili haberler Kuran’ın oldukça büyük bir bölümünü oluşturur ve üzerinde düşünülmesi gereken önemli hikmetler içerir. Geçmişte yaşamış ve helak edilmiş olan kavimler incelendiğinde, bu kavimlerin kendilerine yapılan tebliğe rağmen Allahtan korkmayan, çirkin sapkınlıklarda bulunan, başkalarının haklarına tecavüz eden, utanma duygularını kaybetmiş, yalnızca kendi menfaatlerini ve dünyevi çıkarlarını düşünen insanlar oldukları görülmektedir.
En önemli ortak yönleri ise, kendilerine gönderilen peygamberleri yalanlamaları, hatta onlara düşmanlık göstermiş olmalarıdır. Bu taşkınlıklarından dolayı da Allah’ın azabıyla karşılaşmışlar ve yeryüzünden bir anda silinmişlerdir.
Allah Kuran’da, bu helak olaylarının sonraki insanlara da birer ibret olması gerektiğini bildirir. Önemli olan, tüm iman sahiplerinin, bu kavimlerin helakını yalnızca geçmiş kavimlerin yaşadıkları olaylar olarak değerlendirmemeleri, Kuranda bildirilen bu örneklerden öğüt almalarıdır. Kuranda bu gerçek şöyle bildirilmiştir:
“Bunlar, sana doğru haber (kıssa) olarak aktardığımız (geçmişteki) nesillerin haberleridir. Onlardan kimi ayakta kalmış, (hala izleri var, kimi de) biçilmiş ekin (gibi yerle bir edilmiş, kalıntısı silinmiş) dir. Biz onlara zulmetmedik, ancak onlar kendi nefislerine zulmettiler.
Böylece Rabbinin emri geldiği zaman, Allah’ı bırakıp da taptıkları ilahları, onlara hiçbir şey sağlayamadı, ‘helak ve kayıplarını’ arttırmaktan başka bir işe yaramadı.” (Hud Suresi, 100-101)
Ad Kavmi Nerede Yaşamıştır?
Kuranda bildirildiği üzere “Yüksek yerlere anıtlar inşa etmekte” (Şuara Suresi, 128) ve “ölümsüz kılınmak umuduyla sanat yapıları edinmekte” (Şuara Suresi, 129) olan bir kavim olan Ad kavmi, Ortadoğu ve Mezopotamya bölgesinde bulunan diğer kavimlerden uzak bir bölge olan Güney Arabistan’da yaşıyordu.
Unutulmamalıdır ki Allah, dilediği anda -iman etmediği sürece- dilediği insanı ya da toplumu helak edebilir. Ya da dilediğini dünya hayatı boyunca normal bir şekilde yaşatır ve ahirette azaplandırır.
Kuran’da, bu konuda şöyle bildirilir:
“İşte Biz, onların her birini kendi günahı ile yakalayıverdik. Böylece onlardan kiminin üstüne taş fırtınası gönderdik, kimini şiddetli bir çığlık sarıverdi, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmedici değildi, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.” (Ankebut Suresi, 40)
Kuran’da, Hz. Musa döneminde Firavun ailesinden olup da imanını gizlemekte olan bir müminin kavmine olan seslenişi de şöyle aktarılır:
“… Dedi ki: Ey kavmim, ben o fırkaların gününe benzer (bir günün felaketine uğrarsınız) diye korkuyorum. Nuh kavmi, Ad, Semud ve onlardan sonra gelenlerin durumuna benzer. Allah, kullar için zulüm istemez ve ey kavmim, doğrusu ben sizin için o feryat gününden korkuyorum. Arkanızı dönüp kaçacağınız gün; sizi Allah’tan koruyacak yoktur. Allah, kimi saptırırsa artık onu doğruya yöneltecek bulunmaz.” (Mümin Suresi, 30-33)
Arkeolojik Bulguların Gösterdiği Gerçek
1990’lı yılların başında dünyanın tanınmış gazeteleri çok önemli bir arkeolojik bulguyu “Muhteşem Arap Şehri Bulundu”, “Efsanevi Arap Şehri Bulundu”, “Kumların Atlantisi Ubar” başlıklarıyla verdiler. Bu arkeolojik bulguyu daha ilgi çekici hale getiren özelliği, isminin Kuran’da bildiriliyor olmasıydı. O güne kadar Kuran’da bildirilen Ad kavminin hiçbir zaman bulunamayacağını düşünen birçok kişi, bu yeni bulgu karşısında hayrete düştü.
Ad Kavmi ve Yüksek Sütunlar
Ubar’da yapılan kazı çalışmalarında Kuran’da belirtilen şekilde birçok sanat yapıları ve yüksek medeniyet eserlerine rastlanmıştır
Yıkıntılar ilk olarak ortaya çıkarıldığı andan itibaren bu yıkık şehrin, Allah’ın Kuran’da haber verdiği Ad kavmi ve içinde yaşadıkları İrem şehrinin kalıntıları olduğu anlaşılmıştı. Zira kazılarda ortaya çıkartılan yapılar arasında, Kuran’da varlığına dikkat çekilen uzun sütunlar yer alıyordu.
Kazıyı yürüten araştırma ekibinden Dr. Zarins de, bu şehri diğer arkeolojik bulgulardan ayıran en önemli özelliğin yüksek sütunlar olduğunu ve dolayısıyla bu şehrin Kuran’da bildirilen Ad kavminin kenti İrem olduğunu belirtmiştir. Kuran’da, İrem şehri şöyle haber verilmiştir:
“Rabbinin Ad (kavmin)e ne yaptığını görmedin mi? ‘Yüksek sütunlar’ sahibi İrem’e? Ki şehirler içinde onun bir benzeri yaratılmış değildi.” (Fecr Suresi, 6-8)
Ad kavmine elçi olarak gönderilen Hz. Hud, kavmine kendisinin Allahın gönderdiği güvenilir bir elçi olduğunu belirtmiş ve insanları Allahtan korkup sakınmaya çağırmıştır. Yalnızca Allaha kulluk etmelerini, aksi takdirde Allahın kendilerini azaba uğratacağını belirterek kavmini bu azaba karşı da uyarmıştır. Ancak sapkın Ad kavmi, tüm çağrılarına rağmen Hz. Huda karşı gelmiş, onun kendilerini çağırdığı yola tabi olmayı kabul etmemişlerdir.
Ad Kavmi Neden Helak Oldu?
- Peygambere İftirada Bulunmaları
Kavminin önde gelenlerinden inkâr edenler dediler ki: “Gerçekte biz seni ‘akli bir yetersizlik’ içinde görüyoruz ve doğrusu biz senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz.” (Araf Suresi, 66)
“Ey Hud” dediler. “Sen bize apaçık bir belge (mucize) ile gelmiş değilsin ve biz de senin sözünle ilahlarımızı terk etmeyiz. Sana iman edecek de değiliz.” “Biz: ‘Bazı ilahlarımız seni çok kötü çarpmıştır’ (demekten) başka bir şey söylemeyiz…” (Hud Suresi, 53-54)
- Allaha Ortak Koşmaları
Ad (halkına da) kardeşleri Hud’u (gönderdik). Dedi ki: “Ey kavmim, Allah’a ibadet edin, sizin O’ndan başka İlahınız yoktur. Siz yalan olarak (tanrılar) düzenlerden başkası değilsiniz. (Hud Suresi, 50)
- Ayetlerden Yüz Çevirmeleri ve Peygambere İsyan Etmeleri
“İşte Ad (halkı): Rablerinin ayetlerini tanımayıp reddettiler. O’nun elçilerine isyan ettiler ve her inatçı zorbanın emri ardınca yürüdüler.
Ve bu dünyada da, kıyamet gününde de lanete tabi tutuldular. Haberiniz olsun; gerçekten Ad (halkı), Rablerine (karşı) inkar ettiler. Haberiniz olsun; Hud kavmi Ad’a (Allah’ın rahmetinden) uzaklık (verildi).” (Hud Suresi, 59-60)
- Peygamberi Yalanlamaları
“Ad (kavmi) de yalanladı. Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış?” (Kamer Suresi, 18)
- Kibirlenmeleri
“Ad (kavmin)e gelince; onlar yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve dediler ki: “Kuvvet bakımından bizden daha üstünü kimmiş?” Onlar, gerçekten kendilerini yaratan Allah’ı görmediler mi? O, kuvvet bakımından kendilerinden daha üstündür. Oysa onlar, bizim ayetlerimizi (bilerek) inkar ediyorlardı. “(Fussilet Suresi, 15)
- Azabı Kendileri İstemişlerdir
Ad’ ın kardeşini hatırla; onun önünden ve ardından nice uyarıcılar gelip geçmişti; hani o, Ahkaf’taki kavmini: “Allah’tan başkasına kulluk etmeyin, gerçekten ben, sizin için büyük bir günün azabından korkarım” diye uyarmıştı. Dediler ki: “Sen, bizi ilahlarımızdan çevirmek için mi bize geldin? Şu halde eğer doğru söylüyorsan, tehdit ettiğin şeyi, bize getir.” (Ahkaf Suresi, 21-22)
Ayetlerde bildirildiği üzere din ahlakına uymayan her kavim gibi, Allah Hz. Hudun çağrısına uymayan Ad kavmini de azaba uğratmış ve hem dünyada hem de ahirette kaybedenlerden kılmıştır. Kuran’da, Ad kavminin helak edilme şeklinin “kulakları patlatan bir kasırga” vasıtasıyla gerçekleştirildiği bildirilmektedir. Ayetlerde bu “kasırganın yedi gece ve sekiz gün sürdüğü “(Hakka Suresi, 7) ve Ad kavmini tümden yok ettiği şöyle haber verilir:
“Ad (kavmi) de yalanladı. Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış? Biz, o uğursuz (felaket yüklü ve) sürekli bir günde üzerlerine ‘kulakları patlatan bir kasırga’ gönderdik. İnsanları söküp atıyordu; sanki onlar, kökünden sökülüp-kopmuş hurma kütükleriymiş gibi.” (Kamer Suresi, 18-20)
Daha önceden uyarılmış olan kavim, hiçbir uyarıyı dikkate almamış ve elçisini sürekli yalanlamıştı. Hatta öylesine bir gaflet içindeydiler ki, helakın kendilerine gelmekte olduğunu gördüklerinde bile bunu kavrayamamış ve inkara devam etmişlerdi. Bu durum Kuranda şöyle bildirilmiştir:
“Derken, onu (azabı) vadilerine doğru yönelerek gelen bir bulut şeklinde gördükleri zaman, “Bu bize yağmur yağdıracak bir buluttur” dediler. Hayır, o, kendisi için acele ettiğiniz şeydir. Bir rüzgar; onda acı bir azap vardır.” (Ahkaf Suresi, 24)
Ayette kavmin kendilerine azap getirecek olan bulutu gördükleri, ancak bunun gerçekte ne olduğunu anlayamadıkları ve bir yağmur bulutu sandıkları belirtilmektedir. Bu durum, kavme gelen azabın ne şekilde olduğu konusunda önemli bir gösterge sayılabilir.
Çünkü çöl kumunu kaldırarak ilerlemekte olan bir kasırga da uzaktan bir yağmur bulutuna benzer. Ad kavmi insanlarının da bu görüntüye aldanmış ve azabı fark etmemiş olmaları mümkündür. (En doğrusunu Allah bilir.)
Güney Arabistan’da araştırmalar yapan arkeolog Brian Doe, bir kum fırtınasını şöyle tarif etmektedir:”Bir (kum fırtınasının) ilk işareti, kuvvetli rüzgarla savrulan ve yükselmekte olan akımlarla yüzlerce metre yükseğe çıkan kumla dolu bir buluttur.”
Nitekim Ad kavminin kalıntısı olduğu düşünülen “Kumların Atlantis’ i Ubar” da, metrelerce kalınlıktaki bir kum tabakasının altından çıkarılmıştır. Kalıntıların da gösterdiği gibi Kuran’da bildirilen “yedi gün ve sekiz gece” süren kasırga, şehrin üzerine tonlarca kum yığmış ve kavmin insanlarını diri diri toprağa gömmüştür.
Kaynak: Mercek. org
Bir yanıt yazın