Mohandas Karamcand Gandi Hakkında Bilgiler

Kategori: İz Bırakanlar | 0

Mohandas Karamcand Gandi Hakkında Bilgiler

Mohandas Karamçand Gandi 2 Ekim 1869 – 30 Ocak 1948), Hindistan ve Hindistan Bağımsızlık Hareketi’nin siyasi ve ruhani lideri. Gerçek ve kötülüğe karşı aktif ama şiddet unsuru içermeyen direniş ile ilgili olan Satyagraha felsefesinin öncüsüdür. Bu felsefe Hindistan’ı bağımsızlığına kavuşturmuş ve dünya üzerinde vatandaşlık hakları ve özgürlük savunucularına ilham kaynağı olmuştur.

Gandi Hindistan’da ve dünyada, Tagore tarafından verilen ve yüce ruh anlamına gelen mahatma (Sanskritçe: महात्मा ) ve baba anlamına gelen bapu (Gujarati: બાપુ ) adlarıyla anılır. Hindistan’da resmî olarak Ulus’un Babası ilan edilmiştir ve doğum günü olan 2 Ekim Gandhi Jayanti adıyla ulusal tatil olarak kutlanır. 15 Haziran 2007′de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu oybirliği ile 2 Ekim gününü “Dünya Şiddete Hayır Günü” olarak ilan etmiştir.

Gandi ilk olarak Güney Afrika’da Hint topluluğunun vatandaşlık hakları için barışçı başkaldırı uyguladı. Afrika’dan Hindistan’a döndükten sonra yoksul çiftçi ve emekçileri baskıcı vergilendirme politikasına ve yaygın ayrımcılığa karşı protesto etmeleri için örgütledi. Hindistan Ulusal Kongresi’nin liderliğini üstlenerek ülke çapında yoksulluğun azaltılması, kadınların serbestisi, farklı din ve etnik gruplar arasında kardeşlik, kast ve dokunulmazlık ayrımcılığına son, ülkenin ekonomik yeterliliğine kavuşması ve en önemlisi olan Swaraj yani Hindistan’ın yabancı hâkimiyetinden kurtulması konularında ülke çapında kampanyalar yürüttü.

Gandi Hindistan’da alınan Britanya tuz vergisine karşı 1930′da yaptığı 400 kilometrelik Gandi Tuz Yürüyüşü ile ülkesinin Britanya’ya karşı başkaldırmasına öncülük etti. 1942′de Britanyalılara açık çağrıda bulunarak Hindistan’ı terketmelerini istedi. Hem Güney Afrika hem de Hindistan’da birçok kere hapsedildi.

Gandi her durumda pasifizm ve gerçeği savunarak bu görüşlerini uyguladı. Kendi kendine yeterli olan bir aşram kurarak basit bir yaşam geçirdi. Çıkrık ile örülen geleneksel dhoti ve örtü gibi giysilerini kendisi yaptı. Önceleri vejetaryen iken sonraları yalnızca meyve ile beslenmeye başladı. Hem kişisel arınma hem de protesto amacıyla bazen bir ayı aşan oruçlar tuttu.

Gençliği

Mohandas Karamçand Gandi 2 Ekim 1869 günü Porbandar’da bir Hindu Modh ailesinin oğlu olarak dünyaya gelmiştir. Babası Karamçand Gandi, Porbandar’ın diwanı yani başveziriydi. Annesi Putlibai, babasının dördüncü eşi ve Pranami Vaişnava mezhebinden bir Hinduydu. Karamçand’ın ilk iki eşi birer kız çocuk doğurduktan sonra bilinmeyen bir nedenle ölmüşlerdir. Dindar bir anne ile geçirdiği çocukluk döneminde çevresinde Gucarat’ın Caynu etkileriyle Gandi canlılara zarar vermeme, etyemezlik, kişisel arınma için oruç tutma ve farklı inanç ve kast üyeleri arasında karşılıklı tolerans gibi öğretileri öğrenmiştir. Doğuştan vaişya ya da çalışanlar kastına mensuptur.

Mayıs 1883′de, 13 yaşındayken, ailesinin isteğiyle yine 13 yaşındaki Kasturba Makhanji ile evlendi. İlki bebekken ölen beş çocukları oldu; Harilal 1888′de, Manilal 1892′de, Ramdas 1897′de ve Devdas 1900′de doğdu. Gandi gençliğinde Porbandar ve Rajkot’ta ortalama bir öğrenciydi. Bhavnagar’da bulunan Samaldas Kolejine giriş sınavını kılpayı kazandı. Ailesi avukat olmasını istediği için kolejde de mutsuzdu.

18 yaşında 4 Eylül 1888′de Gandi avukat olmak için hukuk okumak üzere University College London’a girdi. İmparatorluk başkenti Londra’da geçirdiği zaman içinde, etten, alkolden ve seksten uzak durma gibi Hindu kurallarına uyacağına dair, Caynu keşiş Becharji’nin önünde annesine verdiği sözün etkisinde kalmıştır. Her ne kadar örneğin dans dersleri alarak İngiliz geleneklerini denemeye çalıştıysa da ev sahibinin koyun etinden yaptığı yemekleri yiyemiyor, yine evsahibinin gösterdiği Londra’nın birkaç etyemez lokantasından birinde yemek yiyordu. Yalnızca annesinin isteklerine körükörüne uymak yerine, etyemezlik üzerine yazılar okuyarak, entelektüel olarak da bu felsefeyi benimsedi.

Etyemezler Derneği’ne katıldı, yönetim kuruluna seçildi ve bir şubesini kurdu. Daha sonra, dernek örgütleme deneyimini burada kazandığını söylemiştir. Karşılaştığı etyemezlerin bazıları, 1875 yılında evrensel kardeşliğin tesisi için kurulmuş olan ve kendilerini Budist ve Hindu edebiyatını araştırmaya adamış olan Teosofi Derneği’ne üyeydi. Bunlar Gandi’yi Bhagavadgita ‘yı okuması için teşvik etti. Daha önce din konularına özel bir ilgi göstermemiş olan Gandi Hinduizm, Hıristiyanlık, Budizm, İslam ve diğer dinlerin kutsal metinleriyle bunlar hakkında yazılan eserleri okudu.

İngiltere ve Galler barosuna girdikten sonra Hindistan’a döndü ama Bombay’da avukatlık yaparken çok başarılı olamadı. Daha sonra lise öğretmeni olarak işe başvurup başarılı olamayınca Rajkot’a geri döndü ve arzuhalcilik yapmaya başladı ancak bir Britanya subayı ile düştüğü anlaşmazlık sonucu bu işi de kapatmak zorunda kaldı. Otobiyografisinde bu olaydan ağabeyinin yararına yaptığı başarısız bir lobicilik girişimi olarak sözeder. O zamanlar Britanya İmparatorluğu’nun bir parçası olan Güney Afrika’da Natal eyaletinde bir Hindistan firmasının önerdiği bir yıllık işi 1893′te bu şartlar altındayken kabul etti.

Gandi 1895 yılında Londra’ya döndüğünde radikal görüşlü Sömürgeler Bakanı Joseph Chamberlain ile tanıştı. Daha sonraları bu bakanın oğlu Neville Chamberlain 1930′larda Büyük Britanya Başbakanı olacak ve Gandi’yi durdurmaya çalışacaktı. Joseph Chamberlain Hintlilere barbarca yaklaşıldığını kabul etmesine rağmen bu durumu düzeltecek herhangi bir yasa değişikliğine gitmeye pek istekli değildi.

Güney Afrika’da yurttaşlık hakları hareketi (1893–1914)

Gandi, Güney Afrika’da Hintlilere uygulanan ayrımcılığa maruz kaldı. İlk olarak elinde birinci mevki bileti olmasına rağmen üçüncü mevkiye geçmediği için Pietermaritzburg’da trenden atıldı. Daha sonra yoluna at arabası ile devam ederken, Avrupalı bir yolcuya yer açmak için arabanın dışında basamak üzerinde yolculuk etmeyi reddettiği için sürücü tarafından dövüldü. Yolculuğu esnasında bazı otellere alınmamak gibi çeşitli zorluklarla karşı karşıya kaldı.

Benzer diğer olaylardan birinde bir Durban mahkemesi yargıcı türbanını çıkarmasını emrettiğinde buna karşı çıktı. Sosyal haksızlıklar karşısında uyanmasına neden olan bu olaylar hayatında bir dönüm noktası olmuş ve daha sonraki sosyal eylemciliğine temel oluşturmuştur. Güney Afrika’da Hintlilerin maruz kaldığı ırkçılık, önyargı ve haksızlıklara doğrudan tanık olmuş ve halkının Britanya İmparatorluğu içindeki yeri ile kendisinin topluluk içindeki yerini sorgulamaya başlamıştır.

Gandi, Hintlilerin oy kullanmasını engelleyen bir yasa tasarısına Hintlilerin karşı çıkmasına yardım etmek için buradaki kalış süresini uzattı. Yasanın çıkmasını engelleyemese de kampanyası Güney Afrika’da Hintlilerin yaşadığı sorunlara dikkati çekme yönünden başarılı olmuştur. 1894′te Natal Hint Kongresi’ni kurdu ve bu örgütü kullanarak Güney Afrika’da bulunan Hintli topluluğunu ortak bir siyasi gücün arkasında toplayabildi.

Ocak 1897′de Hindistan’a yaptığı kısa bir gezinin ardından Güney Afrika’ya dönen Gandi’ye saldıran bir grup beyaz onu linç etmek istedi. Daha sonraki kampanyalarını şekillendirecek olan kişisel değerlerinin ilk tezahürlerinden biri olan bu olayda şahsına karşı yapılan yanlışları mahkeme karşısına getirmeme ilkesini öne sürerek kendisine saldıranlar hakkında suç duyurusunda bulunmayı reddetti.

1906 yılında Transvaal hükümeti sömürgenin Hintli nüfusunu zorla kayıt altına almayı gerektiren bir yasayı kabul etti. Aynı yıl 11 Eylül’de Johannesburg’da yapılan toplu gösteri sırasında hâlâ gelişmekte olan satyagraha (gerçeğe bağlılık) ya da pasif protesto yöntemini ilk defa olarak uygulamaya başladı ve Hintli yandaşlarına şiddet ile karşı çıkmak yerine yeni yasaya karşı çıkıp bunun sonuçlarına katlanmaları yönünde çağrıda bulundu.

Bu öneri kabul edildi ve yedi yıl süren mücadelede grev yapmak, kayıt olmayı reddetmek, kayıt kartlarını yakmak gibi çeşitli şiddet içermeyen başkaldırılar nedeniyle aralarında Gandi’nin de bulunduğu binlerce Hintli hapsedildi, kırbaçlandı ve hatta vuruldu. Her ne kadar hükümet Hintli protestocuları bastırmak konusunda başarılı olmuş olsa da barışçıl Hintli protestoculara Güney Afrika hükümetinin uyguladığı ağır yöntemlerin kamuoyunda oluşturduğu itiraz sonucunda Güney Afrikalı general Jan Christiaan Smuts, Gandi ile bir uzlaşmaya gitmek zorunda kalmıştır. Bu mücadele sırasında Gandi’nin fikirleri şekillendi ve Satyagraha kavramı olgunlaştı.

Zulu Savaşı

1906 yılında Britanyalılar yeni bir vergi daha koyduktan sonra Güney Afrika’daki Zulular iki Britanya subayını öldürdü. Misilleme olarak Britanyalılar Zululara savaş ilan etti. Gandi Britanyalıların Hintlileri askere alması için çabaladı. Hintlilerin tam yurttaşlık haklarına kavuşabilme iddialarını yasallaştırmak için savaşı desteklemeleri gerektiğini savundu.

Ancak Britanyalılar Hintlilere ordularında rütbe vermeyi reddetti. Yine de Gandi’nin önerisini kabul ederek, bir grup gönüllü Hintlinin sedye taşıyıcılığı yaparak yaralı Britanya askerlerini tedavi etmelerine izin verdiler. 21 Temmuz 1906′da, Gandi kendi kurduğu Indian Opinion gazetesinde -”Natal Hükümeti tarafından Yerlilere karşı yapılan operasyonlarda kullanılmak üzere deneme maksatlı kurulan birlik yirmi üç Hintliden oluşmaktadır” diye yazmıştır Gandi, Indian Opinion ‘daki yazılarıyla Güney Afrika’daki Hintlilerin savaşa katılmasını teşvik ediyordu -“Eğer Hükümet nasıl bir ihtiyat gücünün boşa gittiğini farkederse bunu kullanmak isteyecek ve Hintlileri gerçek savaş yöntemleri için tam bir eğitimden geçirecektir.”

Gandi’nin görüşüne göre 1906 yılı Askere Alma Yönetmeliği, Hintlileri Yerlilerden daha alt seviyeye düşürüyordu. Dolayısıyla Hintlileri, yerli siyahları örnek göstererek bu yönetmeliğe Satyagraha’ya uygun olarak karşı çıkmaya davet ediyor ve şöyle diyordu: “Bizden daha az gelişmiş olan melez kastlar ve kaffirler (yerli siyahlar) bile hükümete karşı çıktı. Paso yasası onlara da uygulanıyor ama hiçbiri paso almıyor”.

Hindistan Bağımsızlık Mücadelesi (1916–1945)

Gandi, 1915′te Güney Afrika’dan Hindistan’a geri döndü.

Hindistan Ulusal Kongresi’nin toplantılarında konuşmalar yaptı ama asıl olarak Hint halkı, siyaset ve diğer sorunlar üzerinde düşünmeye o zamanlar Kongre Partisi’nin önemli liderlerinden olan Gopal Krişna Gokhale tarafından teşvik edildi.

Çamparan ve Kheda

Gandi ilk önemli başarılarını 1918 yılında Çamparan karışıklığı ve Kheda Satyagraha sırasında elde etmiştir. Çoğunluğu Britanyalı olan toprak sahiplerinin milis kuvvetleri tarafından baskı altında tutulan köylüler aşırı yoksulluk içindeydi. Köyler son derece pisti ve hijyenik değildi. Alkolizm, kast sistemi nedeniyle yapılan ayrımcılık ve kadınlara karşı uygulanan ayrımcılık çok yaygındı. Yıkıcı bir kıtlık olmasına rağmen Britanyalılar giderek artan yeni vergiler koymakta ısrarcıydı. Durum ümitsizdi.

Gucarat’ta Kheda’da sorun aynıydı. Gandi kendisini uzun zamandır destekleyenlerle ve bölgeden yeni gönüllülerle burada bir aşram kurdu. Kötü yaşam koşulları, çekilen acılar ve uygulanan vahşet köylerin detaylı olarak incelenmesiyle kayıt altına alındı. Köylülerin güvenini kazanarak buraların temizlenmesine, okullar ve hastaneler kurulmasına öncülük etti. Köy liderlerini yukarıda belirtilen toplumsal sorunları ortadan kaldırmaları için cesaretlendirdi.

Ama asıl etki, polis tarafından huzursuzluk yaratma nedeniyle tutuklanıp eyaleti terketmesi istendiğinde başgösterdi. Yüzbinlerce insan hapisane, karakol ve mahkemelerin önünde protesto gösterilerinde bulunarak Gandi’nin salınmasını istedi. Mahkeme isteksizce Gandi’yi salmak zorunda kaldı. Gandi toprak sahiplerine karşı protestolar ve grevler düzenledi.

Britanya hükümetinin yönlendirmesiyle toprak sahipleri bölgenin yoksul köylülerine daha fazla yardım edeceklerine, ürettiklerini tüketebileceklerine ve kıtlık bitene kadar vergileri kaldıracaklarına dair bir antlaşma imzaladı. Bu karışıklık sırasında insanlar Gandi’ye Bapu (Baba) ve Mahatma (Yüce Ruh) demeye başladı. Kheda’da, Sardar Patel Britanyalılarla yapılan pazarlıklarda köylüleri temsil etti. Pazarlıklar sonrasında vergiler askıya alındı ve tüm tutuklular salıverildi. Bunun sonucunda Gandi’nin ünü tüm ülkeye yayıldı.

İş birliği yapmama

İş birliği yapmama ve barışçıl karşı koyma Gandi’nin haksızlığa karşı “silahlarıydı”. Pencap’ta Britanya birliklerinin sivilleri öldürdüğü Jallianwala Bagh ya da Amritsar katliamı ülkede giderek artan kızgınlığa ve şiddet olaylarına neden olmuştu. Gandi hem Britanyalıları hem de onlara karşı misilleme yapan Hintlileri eleştirdi. Britanyalı sivil kurbanlara başsağlığı dileyen ve isyanları kınayan açıklamayı kaleme aldı.

Parti içinde önce karşı çıkılsa da Gandi’nin her türlü şiddetin kötü olduğu dolayısıyla da haksız olduğunu ilkesini savunduğu duygusal konuşmasından sonra kabul edildi.Ancak katliamdan ve bunu izleyen şiddetten sonra Gandi, kendi kendini yönetme ve tüm Hindistan hükümet kuruluşlarının yönetimini ele geçirme fikri üzerinde yoğunlaştı. Bunun sonucunda tam kişisel, tinsel ve siyasal bağımsızlık anlamına gelen Swaraj olgunlaştı.

Aralık 1921′de Gandi Hindistan Ulusal Kongresi’nde yürütme yetkisine sahip oldu. Liderliği altında Kongre amacı Swaraj olan yeni bir anayasa altında örgütlendi. Giriş ücreti ödeyen herkes partiye kabul edilmeye başlandı. Disiplini artırmak için bir dizi komite kurularak, parti, elit bir örgütten ulusal kitlenin ilgisini çeken bir örgüte dönüştü.

Gandi şiddet karşıtı hareketlerinin içine swadeshi ilkesini yani yabancı ürünlerin özellikle de Britanya ürünlerinin boykotunu da kattı. Buna bağlı olarak tüm Hintlilerin Britanya malı kumaşlar yerine elle dokunmuş khadi kumaşı kullanmasını savundu. Gandi yoksul zengin demeden tüm Hintli erkek ve kadınların bağımsızlık hareketini desteklemeleri için her gün khadi kumaşı dokumasını tavsiye etti.

Bu, isteksizleri ve hırslıları hareketin dışında tutmak ve disiplin kurmak, ayrıca da o zamana kadar böyle etkinliklere katılmaları uygun görülmeyen kadınları harekete katabilmek için bir stratejiydi. Britanya ürünlerinin yanı sıra Gandi, halkı Britanya eğitim kurumlarını ve mahkemelerini de boykot etmeye, hükümet işinden istifaya ve Britanya unvanlarını kullanmamaya çağırdı.

İş birliği yapmama” Hint toplumunun her katmanından çok geniş bir katılım sonucunda büyük başarı kazandı. Ancak hareket doruk noktasına ulaştığında Şubat 1922′de, Uttar Pradeş’in Chauri Chaura şehrinde şiddetli çatışma sonucu birdenbire sona erdi. Hareketin şiddete doğru yönelmesinden ve bunun bütün yapılanları yıkmasından korkan Gandi ulusal itaatsizlik kampanyasını sona erdirdi. Gandi 10 Mart 1922′de tutuklandı, isyana teşvikten yargılanarak altı yıl hapis cezasına çarptırıldı. 18 Mart 1922′de başlayan cezası iki yıl sonra Şubat 1924′te apandisit ameliyatı nedeniyle salındıktan sonra bitti.

Gandi’nin birleştirici kişiliğinden hapiste kaldığı sürece yararlanamayan Hindistan Ulusal Kongresi bölündü ve iki hizip oluştu. Bunlardan biri, partinin seçimlere katılmasını isteyen Chitta Ranjan Das ve Motilal Nehru tarafından yönetiliyordu, diğer hizip seçimlere katılmaya karşı çıkıyordu ve Chakravarti Rajagopalachari ve Sardar Vallabhbhai Patel tarafından yönetiliyordu. Ayrıca işbirliği yapmama sırasında Hindu ve Müslümanlar arasındaki işbirliği parçalanmaya başlamıştı. Gandi bu farklılıkları 1924 sonbaharında yaptığı üç aylık oruç gibi yöntemlerle ortadan kaldırmaya çalıştı ama çok başarılı olamadı.

Swaraj ve Tuz Satyagrahası (Tuz Yürüyüşü)

Gandi 1920′lerde gözlerden uzakta kaldı. Swaraj Partisi ile Hindistan Ulusal Kongresi arasındaki ayrılıkları çözmeye çalıştı ve paryalık, alkolizm, cehalet ile yoksulluğun yokedilmesi için girişimlerini yaygınlaştırdı. Tekrar öne çıkması 1928 yılında olmuştur. Bir yıl önce İngiliz hükümeti aralarında bir tek Hintli bile barındırmayan, Sir John Simon başkanlığında yeni bir anayasal reform komisyonu atamıştı. Bunun sonucunda Hindistan siyasi partileri, komisyonu boykot etmiştir.

Gandi, Aralık 1928′de Kalküta kongresinde İngiliz hükümetinden Hindistan’a İngiliz Milletler Topluluğu’na bağlı yönetim hakkı verilmesini ya da bu sefer amacı tam bağımsızlık olan yeni bir işbirliği yapmama kampanyasıyla yüzyüze kalacaklarını bildiren bir kararın kabul edilmesini sağladı. Gandi, hemen bağımsızlık isteyen Subhas Chandra Bose ile Jawaharlal Nehru gibi gençlerin görüşlerini yumuşatmakla kalmadı, kendi görüşlerini de değiştirerek bu çağrıyı iki yerine bir yıl bekletmeyi kabul etti.

Britanyalılar bunu cevapsız bıraktı. 31 Aralık 1929′da Lahore’da Hindistan bayrağı açıldı. 26 Ocak 1930, Lahore’da toplanan Hindistan Ulusal Kongresi tarafından Hindistan’ın Bağımsızlık Günü olarak kutlandı. O gün hemen hemen tüm Hintli örgütler tarafından kutlanmıştır. Sözünde duran Gandi Mart 1930′da tuz vergisine karşı yeni bir satyagraha başlattı. Kendi tuzunu yapmak için Ahmedabad’dan Dandi’ye 12 Mart’tan 6 Nisan’a kadar 400 kilometre yürüdüğü Tuz Yürüyüşü bu pasif direnişin en önemli bölümüdür. Denize doğru yapılan bu yürüyüşte Gandi’ye binlerce Hintli eşlik etti. Britanya idaresine karşı en rahatsız edici kampanyası bu olmuştur ve Britanyalılar buna karşılık vererek 60.000′in üzerinde kişiyi hapse atmıştır.

Lord Edward Irwin tarafından temsil edilen hükümet, Gandi ile görüşmeye karar verdi. Mart 1931′de Gandi–Irwin Paktı imzalandı. Britanya hükümeti sivil başkaldırı hareketinin durdurulmasına karşılık tüm siyasi tutukluları serbest bırakmaya razı oldu. Ayrıca Hindistan Ulusal Kongresi’nin tek temsilcisi olarak Gandi, Londra’da yapılacak olan yuvarlak masa konferansına davet edildi. İdari gücün el değiştirmesinden çok, Hint prensleri ve Hint azınlıklarına eğilen konferans Gandi ve milliyetçiler için bir hayal kırıklığı oldu.

Bundan da öte Lord Irwin’in halefi Lord Willingdon, milliyetçileri bastırmak için yeni bir eyleme girişti. Gandi yeniden tutuklandı ve hükümet yandaşlarından tecrit ederek nüfuzunu yok etmeye çalıştıysa da başarılı olamadı. 1932′de, Dalit lider B. R. Ambedkar’ın önderliğinde yapılan kampanya sonucu hükümet yeni anayasa ile paryalara ayrı olarak seçim hakkı verdi. Bunu protesto eden Gandi, Eylül 1932′de yaptığı altı günlük oruç sonrasında, Dalit siyasi lider Palwankar Baloo tarafından aracılık edilen görüşmeler sonucu hükümeti daha eşitlikçi uygulamalarda bulunmaya zorlamıştır.

Bu da, Gandi tarafından Harijanlar yani Tanrı’nın çocukları adı verilen paryaların yaşam koşullarını iyileştirmek için yapılacak yeni bir kampanyanın başlangıcı olmuştur. 8 Mayıs 1933′de Gandi, Harijan hareketine destek olmak için 21 günlük kişisel arınma orucuna başladı.

1934 yazında başarısız üç suikast girişimine uğradı.

Kongre Partisi, seçimlere katılıp Federasyon tasarısını kabul etmeyi kararlaştırdığında Gandi parti üyeliğinden istifa etmeye karar verdi. Parti’nin hareketine karşı değildi ancak eğer istifa ederse Hintliler üzerindeki popülaritesinin komünistlerden, sosyalistlerden, sendikacılardan, öğrencilerden, dini muhafazakârlardan, işveren yanlılarına kadar geniş bir yelpaze içeren parti üyeliğini tıkamayacağını düşündü. Gandi ayrıca Raj ile geçici bir siyasi anlaşmaya varan bir partiyi yöneterek Raj propagandasına hedef olmak da istemiyordu.

Kongre’nin Lucknow oturumunda ve Nehru başkanlığında Gandi 1936′da tekrar başa geçti. Gandi yalnızca bağımsızlığı elde etme konusuna odaklanılmasını ve Hindistan’ın geleceği hakkında spekülasyon yapılmamasını arzuladıysa da Kongre’nin sosyalizmi amaç olarak seçmesine karşı çıkmadı. Gandi 1938′de başkanlığa seçilen Subhas Bose ile bir uyuşmazlık yaşadı.

Bose ile anlaşamadığı başlıca noktalar Bose’nin demokrasiye bağının ve şiddet içermeyen harekete inancının olmamasıydı. Bose Gandi’nin eleştirilerine rağmen ikinci dönem de başkanlığı kazandı ancak Gandi’nin getirdiği ilkeleri terketmesi nedeniyle tüm Hindistan liderlerinin topluca istifa etmesi karşısında Kongre’den ayrıldı.

II. Dünya Savaşı ve Hindistan’ı Terkedişi

Nazi Almanyası 1939′da Polonya’yı işgal edince II. Dünya Savaşı başladı. Başlarda Gandi Britanya çabalarına “şiddete katılmayan manevi destek” verilmesinden yanaydı ancak Kongre liderleri, halkın temsilcilerine danışılmadan Hindistan’ın tek taraflı olarak savaşa sokulmasından rahatsız olmuştu. Bütün kongre üyeleri toplu olarak görevlerinden istifa etmeyi tercih etti.

Üzerinde uzun süre düşündükten sonra Gandi görünüşte demokrasi için verilen bu savaşa, Hindistan’a demokrasi verilmesi reddedilirken katılmayacağını deklare etti. Savaş ilerledikçe Gandi bağımsızlık için isteklerini daha da yoğunlaştırdı ve hazırladığı çağrı ile Britanyalılardan Hindistan’ı Terketmelerini istedi. Bu Gandi ve Kongre Partisinin Britanyalıların Hindistanı terketmelerini sağlamak için yaptıkları en kararlı başkaldırıydı.

Gandi hem Britanya yanlısı hem de Britanya karşıtı gruplar ve Kongre parti üyelerinin bir kısmı tarafından eleştirildi. Bazıları Britanya’ya bu zor zamanında karşı gelmenin ahlaksızlık olduğunu söylerken diğerleri ise Gandi’nin yeteri kadar çabalamadığını düşünüyordu.

Hindistan’ı Terket mücadelenin tarihindeki en kuvvetli eylem oldu, toplu tutuklamalar ve şiddet tahmin edilemeyen boyutlara ulaştı. Binlerce eylemci polis ateşiyle öldü ya da yaralandı, ve yüzbinlerce eylemci tutuklandı. Gandi ve yandaşları Hindistan’a hemen bağımsızlık verilmezse savaşa destek vermeyeceklerini açıkça belirtti. Hatta bu sefer bireysel şiddet eylemleri olsa bile eylemin durdurulmayacağını, çevresindeki “düzenli anarşinin”, “gerçek anarşiden daha kötü” olduğunu söyledi. Tüm Kongre üyelerine ve Hintlilere yaptığı çağrıda özgürlüğe ulaşmak için disiplini ahimsa ve Karo Ya Maro (“Yap ya da Öl”) ile sağlamalarını istedi.

Gandi ve Kongre Çalışma Komitesinin tamamı Britanyalılar tarafından 9 Ağustos 1942′de Bombay’da tutuklandı. Gandi iki yıl boyunca Pune’de Ağa Han Sarayında tutuldu. Buradayken sekreteri Mahadev Desai 50 yaşındayken kalp krizinden öldü, ardından 6 gün sonra, 18 aydır tutuklu bulunan eşi Kasturba 22 Şubat 1944′de öldü. Altı hafta sonra Gandi ağır bir sıtma krizi geçirdi.

Sağlığının kötüleşmesi ve ameliyat gereksinimi nedeniyle savaş sona ermeden 6 Mayıs 1944′te salıverildi. Britanyalılar Gandi’nin hapiste ölmesi karşısında ülkeyi kızdırmak istemedi. Her ne kadar Hindistan’ı Terket eylemi hedefine ulaşma konusunda tam başarılı olamadıysa da eylemin acımasızca bastırılması 1943′ün sonlarında Hindistan’a bir düzen getirdi. Savaşın sonunda Britanyalılar yönetimin Hintlilere verileceğine dair bariz açıklamalarda bulundu. Bu noktada Gandi mücadeleyi durdurdu ve Kongre partisinin liderlerinin de aralarında bulunduğu 100.000 civarında siyasi tutuklu salıverildi.

Özgürlük ve Hindistan’ın bölünmesi

Gandi 1946 yılında Britanya Kabine Misyonunun önerilerini reddetmelerini Kongre partisine önerdi çünkü Müslüman çoğunlukta olanların toplandığı eyalet önerileri ile oluşturulan gruplanmanın bir bölünmenin öncüsü olduğundan kuşkuluydu. Ancak bu Kongre partisinin Gandi’nin önerisi dışına çıktığı nadir zamanlardan birisi oldu çünkü Nehru ve Patel planı onaylamadıkları takdirde hükümetin kontrolunun Hindistan Müslümanlar Birliği’ne geçeceğini biliyorlardı. 1946 ile 1948 yılları arasında 5.000′den fazla insan şiddet eylemlerinde öldü. Gandi Hindistan’ı iki ayrı ülkeye bölecek her türlü plana şiddetle karşı çıkıyordu. Hindistan’da hindu ve sikh’lerle yaşayan müslümanların büyük bir çoğunluğu ayrılmadan yanaydı. Müslüman Birliği’nin lideri Muhammed Ali Cinnah’ı Pencap, Sindh, Kuzey-Batı Sınır Eyaleti ve Doğu Bengal’de büyük bir desteği vardı.

Bölünme planı Kongre liderleri tarfından büyük çaplı bir hindu-müslüman savaşını engellemenin tek yolu olarak kabul edilmiştir. Kongre liderleri parti ve Hindistan’da büyük bir desteğe sahip olan Gandi’nin onayı olmadan ilerleyemeyeceklerini ve Gandi’nin de bölünme planını tamamen reddettiğini biliyorlardı. Gandi’nin en yakın çalışma arkadaşları bölünmenin en iyi çıkış olduğunu kabul etmişlerdi ve Sardar Patel Gandi’yi bunun iç savaşı önlemenin tek yolu olduğuna inandırmak için çabalaması sonucunda istemese de Gandi rızasını verdi.

Kuzey Hindistan’da ve Bengal’de ortamı sakinleştirmek amacıyla Müslüman ve Hindu toplumlarının liderleriyle yoğun görüşmelerde bulundu. 1947 yılındaki Hindistan-Pakistan Savaşı’na rağmen hükümetin Bölünme Konseyince belirlenen 550 milyon rupiyi vermeme kararından rahatsızlık duydu. Sardar Patel gibi liderler Pakistan’ın bu parayı Hindistan’a karşı savaşı sürdürmek amacıyla kullanmasından korkuyordu.

Gandi tüm Müslümanların Pakistan’a zorla gönderilmesi istekleri ortaya çıktığında ve Müslüman ile Hindu liderleri birbirleriyle bir türlü anlaşmaya razı gelmeyince de çok üzüldü. Topluluklar arası tüm şiddetin durdurulması ve 550 milyon rupinin Pakistan’a ödenmesi için son ölüm orucuna Delhi’de başladı. Gandi Pakistan’daki istikrarsızlık ve güvensizlik ortamının Hindistan’a karşı duyulan öfkeyi artıracağı ve şiddetin sınır ötesine taşınacağından korkuyordu.

Ayrıca Hindular ve Müslümanlar arasındaki düşmanlığın açık bir iç savaşa dönüşeceğinden de korkuyordu. Yaşam boyu çalışma arkadaşı olanlarla yaptığı uzun duygusal görüşmeler sonucunda Gandi orucunu bırakmadı ve hükümet kararlarını iptal ederek Pakistan’a ödemeyi yaptı. Aralarında Rashtriya Swayamsevak Sangh ve Hindu Mahasabha’nın da bulunduğu Hindu, Müslüman ve Sikh toplumu liderleri şiddeti reddederek barış çağrısı yapacakları konusunda Gandi’yi ikna ettiler. Dolayısıyla Gandi portakal suyu içerek orucunu bitirdi.

Suikast

30 Ocak 1948′de, Yeni Delhi’de bulunan Birla Bhavan ‘ın (Birla Evi) bahçesinde gece yürüyüşünü yaparken vuruldu ve öldü. Suikastçı Nathuram Godse Hindu bir radikaldi ve Pakistan’a ödeme yaptırılmasında ısrar ederek Gandi’nin Hindistan’ı zayıflattığını savunan aşırı uç görüşteki Hindu Mahasabha ile bağlantısı vardı. Godse ve yardakçısı Narayan Apte daha sonra çıkarıldıkları mahkemede yargılandılar ve suçlu bulundular.

15 Kasım 1949′da idam edildiler. Gandi’nin Yeni Delhi’de bulunan anıtı Rāj Ghāt ‘ın üzerinde “Hē Ram”, (Devanagari: हे ! राम ya da He Rām), yazar ve “Aman Tanrım” olarak tercüme edilebilir. Her ne kadar doğruluğu tartışmalı olsa da bunların Gandi vurulduktan sonra son sözleri olduğu iddia edilmektedir. Jawaharlal Nehru radyo ile ülkeye yaptığı konuşmasında şöyle demiştir:

Dostlar,   yoldaşlar, ışık bizi terketti ve her yerde yalnızca karanlık var, ve size ne   söyleyeceğimi ya da nasıl söyleyeceğimi hâlâ bilmiyorum. Sevgili liderimiz,   Bapu, ülkenin babası artık yok. Belki de bunu söylememeliyim ama yine de   bunca yıldır gördüğümüz gibi artık onu göremeyeceğiz, öğüt almak için ya da   teselli etmesi için ona koşamayacağız, ve bu yalnızca benim için değil, bu   ülkedeki milyonlar ve milyonlar için de çok kötü bir darbe.

Gandi’nin külleri kaplara konarak anma törenleri için Hindistan’ın çeşitli bölgelerine gönderildi. Çoğu 12 Şubat 1948′de Allahabad’da Sangam’a döküldü ama bazıları gizlice başka yerlere gönderildi.1997′de, Tuşar Gandi bir bankanın kasasında bulunan ve mahkeme emriyle alabildiği bir kabın içindeki külleri Allahabad’da Sangam’da suya döktü.

Dubai’li bir işadamının Mumbai müzesine gönderdiği bir başka kabın içindeki küller’de 30 Ocak 2008′de ailesi tarafından Girgaum Chowpatty’de suya dökülmüştür. Bir başka kap Pune’deki Ağa Han Sarayı’na gelmiş (1942 ile 1944 arasında tutuklu bulunduğu yer) bir başkası da Los Angeles’de Kendini Kanıtlama Birliği Göl Tapınağı ‘na gelmiştir. Ailesi tapınaklarda ve anıtlarda bulunan bu küllerin siyasi kötü amaçlarla kullanılabileceğinin farkındadır ancak tapınak ve anıtları yıkmadan bunları alamayacaklarını bildiklerinden geri istememişlerdir.

Mahatma Gandi ilkeleri

  • Doğruluk
  • Pasif direniş
  • Çılgınca tahribatı totaliterlik nedeniyle ya da özgürlük ve demokrasi adı altında yapmak ölüler, yetimler ve evsizler için ne değiştirir?
  • Göze göz ilkesi tüm dünyayı kör eder.
  • Uğrunda ölmeyi göze alacağım birçok dava var ama uğrunda öldüreceğim hiçbir dava yoktur.
  • Etyemezlik
  • Brahmaçarya
  • Sadelik
  • İnanç

Gandi Smriti (Gandi’nin yaşamının son dört ayını geçirdiği ev şimdi bir anıt olmuştur, Yeni Delhi)

Gandi her dinin özünde doğruluk ve aşkın yattığına inanır. Aynı zamanda tüm dinlerde ikiyüzlülüğü, kötü uygulamaları ve dogmayı da sorgulamıştır ve yorulmaz bir sosyal reformcudur. Çeşitli dinler üzerine olan bazı yorumları şöyledir:

Hristiyanlığı mükemmel ya da en büyük din olarak kabul edemeyişimin nedeni, daha önceden Hinduizm’in böyle olduğuna ikna olmuş olmamdandır. Hinduizm’in eksiklikleri benim için oldukça belirgindi. Eğer dokunulmazlık Hinduzim’in bir parçası olabiliyorsa, ya kokuşmuş bir parçasıdır ya da bir urdur. Birçok tarikat ve kastın raison d’êtreini (varlık sebebini) anlayamıyorum. Vedaların Tanrı Sözü olduğunu söylemenin anlamı nedir? Eğer Tanrı’nın ilhamıyla yazıldıysa neden İncil ve Kur’an da öyle olmasın? Hristiyan arkadaşlarım gibi Müslüman arkadaşlarım da beni dinlerine döndürmeye çalışmışlardır. Abdullah Şet beni sürekli İslam’ı incelemeye teşvik etti ve her zaman ne kadar güzel olduğu hakkında söylecek sözü bulunuyordu.”

Ahlaki temeli kaybettiğimizde dindar olmaktan da uzaklaşırız. Ahlakın üstünde bir din gibi bir şey yoktur. İnsan, örneğin hem yalancı, zalim olup, nefsine hakim olamayıp, hem de Tanrı’nın kendi yanında olduğunu iddia edemez.”

Muhammed’in hadisleri yalnızca müslümanlar için değil tüm insanlık için birer hikmet hazinesidir.

Yaşamının daha sonraki dönemlerinde bir Hindu olup olmadığı sorulduğunda şöyle yanıtlamıştır:

Evet öyleyim. Aynı zamanda hristiyan, müslüman, budist ve yahudiyim.”

Birbirlerine büyük saygı da duysalar Gandi ve Rabindranath Tagore birçok kereler uzun süren tartışmalara girmişlerdir. Bu tartışmalar, zamanlarının en ünlü iki Hintlisinin felsefi görüş farklılıklarını örnekler. 15 Ocak 1934′de Bihar’da meydana gelen bir deprem çok büyük yaşam kaybına ve zarara yol açtı. Gandi bunun dokunulmazları kendi tapınaklarına kabul etmeyen üst kast Hinduların günahları nedeniyle olduğunu belirtti. Tagore ise Gandi’nin bu görüşüne şiddetle karşı geldi ve dokunulmazlık uygulaması ne kadar itici de olsa ahlaki sebeplerin değil yalnızca doğal sebeplerin depreme yol açabileceğini savundu.

Eserleri

Gandi üretken bir yazardı. Uzun yıllar aralarında Güney Afrika’da iken Gucarati dilinde Harijan, Hindi dilinde ve İngilizce; Indian Opinion ile Hindistan’a döndükten sonra çıkardığı İngilizce Young India gazetesi ile Gujarati dilinde Navajivan adlı aylık dergi gibi birçok gazete ve derginin editörlüğünü yaptı. Sonraları Navajivan Hindi dilinde de yayımlandı. Bunlara ek olarak hemen hemen her gün kişilere ve gazetelere mektuplar yazdı.

Gandi aralarında otobiyografisi Doğrulukla Olan Deneyimlerimin Öyküsü ‘nün de bulunduğu, Güney Afrika’daki mücadelesi hakkında Satyagraha in South Africa (Güney Afrika’da Satyagraha), siyasi bir broşür olan Hind Swaraj or Indian Home Rule, ve John Ruskin’in Unto This Last denemesinin Gucarati dilindeki yorumu gibi birçok eser yazmıştır. Bu son deneme ekonomi üzerine denemesi olarak sayılır. Ayrıca yoğun olarak etyemezlik, beslenme ve sağlık, din, sosyal reformlar gibi konular üzerine de yazdı. Gandi genellikle Gucarati dilinde yazdı ama kitaplarının Hindi ve İngilizce çevirilerini de düzeltti.

Gandi’nin tüm eserleri 1960 yılında The Collected Works of Mahatma Gandhi (Mahatma Gandi’nin Tüm Eserleri) adıyla Hindistan hükümeti tarafından yayımlandı. Yazılar yaklaşık yüz cilt içinde toplanmış 50.000 sayfadan oluşur. 2000 yılında tüm eserlerin gözden geçirilmiş baskısı, Gandi’nin takipçilerinin hükümeti siyasal amaçları için değişiklik yapması ile suçlamasıyla bir anlaşmazlık çıkmıştır.

Takip Et Ergunca:

Herkes Cennete Gitmek İster ama Hiç Ölmeden Cennete Gidilir mi?

Son yazıları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir