İçerisinde Su Geçen Deyim ve Atasözleri
- Acı acıyı keser, su sancıyı[Atasözü] Bir güçlüğü yenmek için başka bir güç yola başvurulmalıdır.
- Acıkan doymam sanır, susayan kanmam sanır[Atasözü] Bir şeyi uzun süre elde edemeyen kimse, daha sonra o şeyden ne kadar çok edinirse edinsin yine kendisine yetmeyeceği kanısında bulunur.
- Acıkanın yanağından, susayanın dudağından belli olur[Atasözü] Bir insanın ne durumda olduğu yüzünden anlaşılır.
- Aç ölmez gözü kararır, susuz ölmez benzi sararır[Atasözü] Yoksulluk insanı öldürmez ama türlü türlü üzüntü ve sıkıntı içinde yıpratır.
- Aç susuz kalmak[Deyim] 1) yoksulluktan yaşayamayacak bir duruma gelmek; 2) yoksul bir duruma düşmek.
- Açın uykusu gelmez[Atasözü] 1) aç olan kimse, kendisine ne kadar rahatlık sağlanırsa sağlansın, dinlendirilemez. 2) Bir şeye ihtiyaç duyan kimse, ancak onun giderilmesiyle rahata kavuşturulabilir.
- Adamın yere bakanından, suyun yavaş akanından kork[Atasözü] Duygu ve düşüncelerini açığa vurmayan sessiz insan yavaş akan derin su gibi tehlikelidir.
- Ağzı sulanmak[Deyim] 1) imrenmek; 2) yeme, içme isteği artmak.
- Ağzının suyu akmak[Deyim] Çok beğenip istemek, imrenmek.
- Akan su yosun tutmaz[Atasözü] Tembel tembel oturan kimse hantallaşır, iş yapma yeteneğini yitirir, çalışan kimse gittikçe açılır, daha yararlı işler yapar.
- Akan sular durmak[Deyim] İtiraz edememek, söyleyecek sözü kalmamak.
- Akarsu çukurunu kendi kazır[Atasözü] Bir şeyi yapma isteği ve gücü bulunan kimse, uygun bir çalışma yönü ve alanı bulur.
- Akarsu gibi[Deyim] Aralıksız, kesintisiz.
- Akarsu pislik tutmaz[Atasözü] Bir insan ne kadar çok çalışırsa o kadar kötü düşünceden ve kötülük yapmaktan uzak olur.
- Akarsuya inanma, eloğluna dayanma[Atasözü] Akışı ne kadar yavaş olursa olsun akarsuya girmek tehlikelidir, eloğluna güvenmek de doğru değildir, insanı zarara sokabilir.
- Akıllı köprü arayıncaya dek deli suyu geçer[Atasözü] Atak kişi tehlikeyi göze alarak işe girişir ve çabuk sonuç alır.
- Aralarından su sızmamak[Deyim] Aralarında çok yakın, sıkı fıkı arkadaşlık bulunmak.
- Arığa su gelene kadar kurbağanın gözü patlar[Atasözü] Yapılması geciken iyilikler, bekleyenleri sıkıntı içinde bırakır.
- At görür aksar, su görür susar[Atasözü] Meraklı kimse öğrenmek istediği bilgiye ulaşabilmek için her yola başvurur, her kılığa girer.
- Ayağı (ayakları) suya ermek[Deyim] Bir gerçeği anlayarak aklı başına gelmek.
- Ayağına sıcak su mu, soğuk su mu dökelim?[Deyim] Seyrek gelen bir konuğa yarı sitem, yarı sevinçle söylenen söz.
- Ayaklarına (ayağına) kara su (sular) inmek[Deyim] Çok yorulmak, güçsüz, dermansız kalmak.
- Ayranım budur, yarısı sudur[Deyim] Bir iş yarım yamalak yapıldığında özür dilemek için söylenen bir söz.
- Başından aşağı kaynar sular dökülmek[Deyim] Üzüntülü veya kötü bir olay karşısında birdenbire büyük bir sıkıntı duymak.
- Beylik çeşmeden su içme[Atasözü] Resmî işlerde dikkatli olmak gerekir.
- Beyni sulanmak[Deyim] Düzgün düşünemez olmak, bunamak.
- Bıçağı kestiren kendi suyu, insanı sevdiren kendi huyu[Atasözü] Bir şeyin, bir kimsenin değeri, kendisinde aranılan özel niteliklerle artar.
- Bıçak suyu kesiyor[Deyim] (çok körleşmiş) anlamında kullanılan bir söz.
- Bin dereden su getirmek[Deyim] Birini kandırmak için birçok sebep ileri sürmek, dil dökmek.
- Bir bardak suda fırtına koparmak[Deyim] Önemsiz, küçük bir sorunu büyütmek.
- Bir içim su (gibi)[Deyim] Çok güzel (kadın).
- Su gibi gitmek[Deyim] Bol bol harcanmak.
- Su sabun görmemek[Deyim] Çok kirli olmak.
- Suyu nereden geliyor?[Deyim] (bir işi görmek için harcanan para hangi kaynaktan sağlanıyor?) Anlamında kullanılan bir söz.
- (Bir şey veya bir şeyi) suya düşmek[Deyim] Gerçekleşme olasılığı kalmamak.
- Üstüne bir bardak (soğuk) su içmek[Deyim] O işten umudunu kesmek, o işin olacağına inanmamak, o işten vazgeçmek.
- (Bir yerde) içecek suyu olmak[Deyim] o yere gitmesi kısmet olmak.
- Suyu mu çıktı?[Deyim] (beğenilmeyecek nesini gördün?) Anlamında kullanılan bir söz.
- Birinden) gözü su içmemek[Deyim] Güvenmemek.
- (Birinin) canına susamak[Deyim] Birini öldürmeyi istemek.
- (Birinin) düğününde kalburla (elekle) su taşımak[Deyim] Bir yardımına karşılık olarak bekâr bir kimseye çok büyük bir yardımda bulunma sözü vermek.
- (Birinin) dümen suyunda gitmek[Deyim] Birine bağımlı olmak, her şeyde ona uyarak davranmak.
- (Birinin)eline su dökemez[Deyim] (değerce ondan çok geride) anlamında kullanılan bir söz.
- (Birinin)huyuna suyuna gitmek[Deyim] Birini kızdırmayacak veya ürkütmeyecek biçimde uysalca davranmak, alışkanlıklarına, isteklerine uygun davranışlarda bulunmak.
- (Birinin)kanına susamak[Deyim] Belasını aramak.
- (Birinin)pirinci (çok) su kaldırmamak )götürmemek)[Deyim] Alıngan, çabuk darılır olmak, şakadan anlamamak.
- (Birinin)suçundan geçmek[Deyim] Suçunu bağışlamak.
- (Birinin veya bir şeyin) yüzü suyu hürmetine[Deyim] (birinin veya bir şeyin hatırına veya varlığına değer verildiği için) anlamında kullanılan bir söz.
- Bulaşık suyu gibi[Deyim] Kötü hazırlanmış, tadı tuzu olmayan (sulu yiyecek ve içecek).
- Canına susamak[Deyim] Ölmek istemek.
- Çakı suyu kesiyor[Deyim] Bıçak suyu kesiyor.
- Çapanoğlunun abdest suyu gibi[Deyim] Çok sulu, tatsız ve kötü görünüşlü olan (içilecek şeyler).
- Çeliğe su vermek[Deyim] Çeliği özel bir biçimde hızla soğutarak daha çok sertleşmesini sağlamak.
- Çömlekçi suyu saksıdan içer[Atasözü] Kişi, geçimini sanatı ile sağlar.
- Çuvaldız yurdusu (gözü) kadar yerden deve denli soğuk girer[Atasözü] 1) Soğuk küçücük bir delikten bile girebilir ve rahatsızlık verebilir; 2) bazı küçük olaylar büyük olaylara yol açabilir.
- Dam dolusu tükenmiş, damlayan tükenmemiş[Atasözü] Az da olsa sürekli gelir, ne denli çok da olsa, giderek tükenen hazırı yemekten daha iyidir.
- Değirmenin suyu nereden geliyor?[Atasözü] Bu işin masrafını karşılayacak para nasıl kazanılıyor.
- Denize düşen yılana (yosuna) sarılır[Atasözü] Güç bir duruma düşenlerin bundan kurtulmak için her türlü çareye başvurmaları olağandır.
- Dibi görünmeyen sudan geçme[Atasözü] Bir işe girişirken her yönünü iyice araştır.
- Dibi görünmeyen tastan su içme[Atasözü] Bir işe girişirken her yönünü iyice araştır.
- Dizlerine kara su inmek[Deyim] Beklemekten veya yorgunluktan güçsüz kalmak.
- Dökme su ile değirmen dönmez[Atasözü] İşi yapacak olanda yeteri kadar güç bulunmadıkça başkalarının küçük katkılarıyla sürekli ve büyük bir iş yürütülemez.
- Eceline susamak[Deyim] Ölmek istermiş gibi tehlikeli işlere girişmek.
- Ekmek elden su gölden[Deyim] (Kendisi çalışmayıp başkasının kazancıyla geçinme durumu) anlamında kullanılan bir söz.
- Ekmek istemez su istemez[Atasözü] Hiçbir masrafı yoktur.
- (Elinden gelse, bıraksalar) bir kaşık suda boğmak[Deyim] Bir kimseye çok kızmak veya çok öfkelenmek.
- Elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak[Deyim] Hiçbir iş yapmamak.
- Eşeği düğüne çağırmışlar, (ya odun eksik ya su demiş)[Atasözü] Bir işi yapmamak için bahane bulmayı anlatan bir söz.
- Eşek hoşaftan ne anlar (suyunu içer, tanesini bırakır)[Atasözü] Bilgisiz, görgüsüz kimse ince, güzel şeylerin zevkine varamaz, değerini ölçemez.
- Eşek sudan gelinceye kadar dövmek[Deyim] Adamakıllı dövmek.
- Ez de suyunu iç[Deyim] Değersiz, yararsız şeyler için kullanılan bir söz.
- Göle su gelinceye kadar kurbağanın gözü patlar[Atasözü] Yapılması geciken iyilikler, bekleyenleri sıkıntı içinde bırakır.
- Gözleri sulanmak[Deyim] Gözlerine yaş gelmek.
- Gözüne karasu inmek[Deyim] 1) karasu hastalığı yüzünden gözü görmez olmak; 2) gelmesini çok istediği kimsenin uzun süre yolunu gözlemek.
- Hak deyince akan sular durur[Atasözü] Bir anlaşmazlıkta adalet, tarafsızlık, hakkaniyet devreye girdiğinde kimsenin söyleyecek sözü kalmaz.
- Havanda su dövmek[Deyim] Boşuna uğraşmak: )Havanda su dövmeyelim, önce namussuzu bulalım sonra bunları konuşalım.) -M. İzgü.
- Hıyar akçesiyle alınan eşeğin ölümü sudan olur[Atasözü] Çok ucuza alınan mal, çürük, işe yaramaz çıkar.
- Huyu huyuna suyu suyuna (uygun)[Deyim] İki kişinin her yönden birbirine uygunluğunu anlatmak için kullanılan bir söz.
- Huyunu suyunu değiştirmek[Deyim] Eskisine göre değişik davranmasına sebep olmak.
- Islanmışın yağmurdan korkusu olmaz[Atasözü] Daha önce bir zarara uğramış kimse, kendisine aynı zararı verecek şeyden korkmaz.
- İçine su serpilmek[Deyim] Ferahlamak.
- İçtikleri su ayrı gitmemek[Deyim] Sıkı fıkı dost, arkadaş olmak: )İçtikleri su ayrı gitmez, her derdini onunla paylaşırdı.) -H. Topuz.
- İmamın abdest suyu gibi[Deyim] Soğuk veya sıcak olması gerekirken ılık olan içecekler için kullanılan bir söz.
- Kalburla su taşımak[Deyim] Verimsiz, sonuçsuz bir işle uğraşmak.
- Kana susamak[Deyim] Öldürme hırsı duymak.
- Kanı kanla yumazlar, kanı suyla yurlar[Atasözü] Kötülük, kötülük yapılarak düzeltilmez ancak iyilik yapılarak ortadan kaldırılır.
- Kanı sulanmak[Deyim] Kansızlığa uğramak.
- Kar susuzluk kandırmaz[Atasözü] Gerçek gereksinimler, avutucu, oyalayıcı şeylerle karşılanmaz.
- Keçesini sudan çıkarmak[Deyim] Güç olan bir işi, durumu yoluna koyarak rahatlamak.
- Keçeyi suya atmak[Deyim] Ar ve namusu hiçe saymak.
- Keçinin uyuzu, çeşmenin gözünden su içer[Atasözü] Değersiz kişiler kendilerini değerli ve en güzel şeye layık görürler.
- Kestane suyu gibi[Deyim] Sulu (kahve).
- Kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan[Atasözü] Kişi arkadaşlık ettiği kimseden etkilenir.
- Kırk dereden su getirmek[Deyim] Bin dereden su getirmek.
- Kimi köprü bulamaz geçmeye, kimi su bulamaz içmeye[Atasözü] İnsanların nasipleri arasındaki tutarsızlıkları belirten bir söz.
- Komşu kızı almak, kalaylı kaptan (tastan) su içmek gibidir[Atasözü] Komşu kızını almaya karar veren, ailenin ve kızın durumunu, gidişini iyi bildiğinden içi rahat olarak bu ilişkiyi kurar.
- Köküne kibrit suyu[Deyim] Yerin dibine batsın, ölsün, kahrolsun.
- Köküne kibrit suyu dökmek (kökünü kurutmak)[Deyim] Bir daha ortaya çıkamayacak biçimde yok etmek.
- Köpek suya düşmeyince yüzmeyi öğrenmez[Atasözü] Kişi, bir tehlike karşısında her yerden umudu kesilip kendine güvenmekten başka çare kalmadığını anlamadıkça kurtuluş yolunu bulamaz.
- Köprünün (köprülerin) altından çok su (sular) aktı (geçti)[Atasözü] Zamanla şartlar çok değişti, eski durum kalmadı.
- Kulağına kar suyu kaçırmak[Deyim] Dolaylı olarak duyurmak.
- Kulağına kar suyu kaçmak[Deyim] Bir duyum almak.
- Lafı sulandırmak[Deyim] Bir konu üzerinde ciddiyetle durup konuşurken araya ilgisiz, anlamsız veya tutarsız boş laf katmak.
- Malın iyisi suya yakın, daha iyisi eve yakın[Atasözü] Çiftçinin toprağı suya ne kadar yakınsa değeri o kadar çok olur; bakımı, ürünün güvenliği ve eve kolay taşınabilmesi bakımından toprağın eve yakın olması daha da önemlidir.
- Mürüvvetsiz adam, suyu çekilmiş değirmene benzer[Atasözü] Cömert olmayan, iyilik yapmaktan hoşlanmayan biri, içinde yaşadığı toplum için bir değer taşımaz.
- Od ile su, dilsiz yağıdır[Atasözü] Yangın ve sel felaketi tıpkı düşman gibidir, sessizce, haber vermeden gelir.
- Ölümüne susamak[Deyim] Ölümle sonuçlanabilecek davranışlarda bulunmak: )Ölümüne susamış kimse meydana çıksın.) -O. V. Kanık.
- Pişmiş aşa (soğuk) su katmak[Deyim] Yoluna girmiş olan bir işi bozmak
- Sayım suyum yok[Deyim] 1) çocuk oyunlarında )kısa bir süre için oyun dışıyım) anlamında kullanılan bir söz; 2) çocuklar arasında bir işte şakaya yer verilmeyeceğini anlatan bir söz
- Selden gelen suya gider[Atasözü] Kolay ve emeksiz kazanılan şeyler elden kolay çıkar.
- Sıkıp suyunu çıkarmak[Deyim] Sömürmek.
- Su akarken testiyi doldurmalı (doldur)[Atasözü] Kişi, fırsattan yararlanmalı; geliri bol olduğu zaman ilerisi için para biriktirmeye, mal mülk edinmeye bakmalıdır.
- Su aktığı yere (yine) akar[Atasözü] Daha önce bize yararı dokunmuş olan güzel bir durum, bugün bulunmasa bile yarın yine ortaya çıkar.
- Su almak[Deyim] 1) suyu içine çekmek: Ayakkabılarım su alıyor. 2) Den. Su yapmak; 3) den. Gemiye içme suyu doldurmak; 4) tıp herhangi bir organdan tedavi maksadıyla su boşaltmak; 5) mec. Bozukluk, yozlaşma başlamak.
- Su basmak[Deyim] Bir şey veya yer sular altında kalmak, her yanı suyla dolmak.
- Su başından (bendinden) kesilir (bağlanır)[Atasözü] Bir işi, kimsenin karışamayacağı ve bozamayacağı biçimde bitirmek için yetkili kişilerin en büyüğü ile görüşüp anlaşmak gerektir.
- Su bulanmayınca durulmaz[Atasözü] Bir konu, türlü çekişmelerden sonra aydınlığa kavuşur, yoluna girer.
- Su çarpmak[Deyim] Yüzünü su ile yıkamak.
- Su çekmek[Deyim] 1) içine su almak; 2) alçak bir yerden tulumba vb. ile su çıkarmak.
- Su dökmek[Deyim] hlk. Küçük abdest bozmak.
- Su dökünmek[Deyim] Yıkanmak.
- Su etmek[Deyim] Bir geminin içine herhangi bir yerinden su girmek veya su sızmak.
- Su gelmek[Deyim] Doğumdan önce amniyon sıvısı döl yolundan akmak.
- Su gibi[Deyim] Çok ıslak.
- Su gibi akmak[Deyim] 1) zaman hızla geçmek; 2) para, yiyecek vb. Bol bol gelmek.
- Su gibi aziz ol![Deyim] Su getirenlere iyi dilek olarak söylenen bir söz.
- Su gibi bilmek (okumak)[Deyim] Yanlışsız bilmek veya okumak.
- Su gibi ezberlemek[Deyim] Yanlışsız okuyabilecek kadar ezberlemek.
- Su gibi olmak[Deyim] Çok ıslanmak.
- Su gibi terlemek[Deyim] Çok terlemek.
- Su görmemiş[Deyim] Çok kirli (yüz, el).
- Su götürür yeri olmamak[Deyim] Başka türlü yorumlanacak bir yönü bulunmamak.
- Su içene yılan bile dokunmaz[Atasözü] Düşman olsa bile su içen kimseye dokunulmamalıdır.
- Su içinde[Deyim] En kötü şartlarda bile.
- Su içinde kalmak[Deyim] Çok terlemek, su gibi ıslanmak.
- Su iktiza etmek[Deyim] Gusül gerekmek.
- Su kaçırmak[Deyim] 1) su sızdırmak; 2) argo baş ağrıtmak, can sıkmak.
- Su kapmak[Deyim] Yaralar azmak.
- Su katılmamış[Deyim] Kendine özgü olan durumu koruyan, başka bir etkiyle değişmemiş, bozulmamış olan.
- Su kesmek[Deyim] Sulanmak.
- Su koyuvermek[Deyim] 1) sebze ve et pişerken suyunu salıvermek; 2) argo sözünde durmamak, cıvıtmak. 3) Vazgeçmek; 4) beklenen görevi yapmamak.
- Su küçüğün, söz (sofra, yemek) büyüğün[Atasözü] 1) temel bir ihtiyaç olan su önce küçüğe verilir, konuşmaya ise ilk önce büyükler başlar; 2) her şeyin bir sırası vardır; kişiler bu sıralamada yaşlarına, kültürlerine vb. Özelliklerine göre yer alırlar.
- Su testisi su yolunda kırılır[Atasözü] Bir kişi amaç edindiği işte kazaya uğrar.
- Su uyur, düşman uyumaz[Atasözü] Düşmana karşı her zaman uyanık davranmak gerekir.
- Su vermek[Deyim] 1) bitkileri sulamak; 2) hayvanlara su içirmek; 3) insanlara içmek için su getirmek.
- Su yapmak[Deyim] Gemi veya sandalın içine dibinden su girmek.
- Su yatağını bulur[Atasözü] Bir şeyi yapma isteği ve gücü bulunan kimse, uygun bir çalışma yönü ve alanı bulur.
- Su yürümek[Deyim] İlkbahara doğru ağaçlar tomurcuklanmaya başlamak.
- Su yüzü görmemiş[Deyim] su görmemiş.
- Su yüzüne çıkmak[Deyim] Bir süre örtülü kalmış bir iş veya sorun aydınlanmak, belli olmak.
- Su yüzüne (üstüne) çıkmak[Deyim] Görünür olmak.
- Sudan çıkmış balığa dönmek[Deyim] Herhangi bir sebeple ne yapacağını bilememek, çok şaşırmak.
- Sudan geçirmek[Deyim] 1) herhangi bir şeyi üstünkörü yıkamak; 2) sabunlu çamaşırı durulamak.
- Sular kararmak[Deyim] Akşam olmaya başlamak.
- Sular seller gibi[Deyim] Bir metni yanlışsız söyleyecek kadar.
- Suya göstermek[Deyim] Hafifçe yıkamak.
- Suya götürüp susuz getirmek[Deyim] Herhangi bir işte akıl, zekâ, deneyim ve kurnazlıkla bir diğerini alt etmek.
- Suya sabuna dokunmamak[Deyim] 1) sakıncalı konularla ilgilenmemek. 2) Davranışlarını kimseyi incitmeyecek biçimde ayarlamak.
- Suya salmak[Deyim] Boşuna harcamak.
- Suyu baştan (başından) kesmek[Deyim] İşin aslı üzerinde kesin bir şey söyleyip ayrıntılarını konuşmaya gerek duymamak.
- Suyu çıkmak[Deyim] Çok söz edildiği veya üzerinde yerli yersiz durulduğu için değerini yitirmek, önemsizleşmek.
- Suyu getiren de bir, testiyi kıran da[Atasözü] Görevini iyi yapanla kötüye kullanan arasında bir fark gözetilmemektedir.
- Suyu görmeden paçaları sıvamak[Deyim] Henüz hiçbir belirti yokken veya gereğinden çok önceden hazırlanmaya kalkışmak.
- Suyu görünce teyemmüm bozulur[Atasözü] Bir zorunluluk dolayısıyla yapılmakta olan bir işin, bu zorunluluk ortadan kalktığında gereği gibi yapılmak için yeni baştan ele alınması gerekir.
- Suyu ısınmak (kaynamak)[Deyim] İşbaşından uzaklaştırılması yaklaşmak veya gelmek.
- Suyu kesilmiş değirmene dönmek[Deyim] işlemez, yararsız duruma gelmek.
- Suyu seli kalmamak[Deyim] Sulu yemek kaynaya kaynaya suyu azalmak.
- Suyun akıntısına gitmek[Deyim] Olayların veya durumun gelişmesine göre davranmak, uymak
- Suyun başı[Deyim] 1) suyun çıktığı yer, kaynak. 2) Bir işin asıl yetkililerinin bulunduğu yer; 3) mec. En çok yarar sağlanacak yer.
- Suyun duru akanından, insanın yere bakanından korkmalı[Atasözü] Duygu ve düşüncelerini açığa vurmayan sessiz insan yavaş akan derin su gibi tehlikelidir.
- Suyun sessizinden, insanın sözsüzünden korkmalı[Atasözü] Duygu ve düşüncelerini açığa vurmayan sessiz insan yavaş akan derin su gibi tehlikelidir.
- Suyun yavaş akanından, insanın yere bakanından kork (sakın)[Atasözü] Duygu ve düşüncelerini açığa vurmayan sessiz insan yavaş akan derin su gibi tehlikelidir.
- Suyuna gitmek[Deyim] Suyunca gitmek.
- Suyuna tirit[Deyim] Baştan savma, değersiz, özensiz.
- Suyunca gitmek[Deyim] Bir kimseyi sinirlendirmeyecek biçimde davranmak.
- Suyunu almak[Deyim] Kaynatılan yiyeceğin suyunu ayırmak.
- Suyunu çekmek[Deyim] 1) yemek kaynayıp suyu kalmamak; 2) Tükenmek.
- Suyunun suyu[Deyim] Tavşanın suyunun suyu.
- Tarlanın iyisi suya yakın, daha iyisi eve yakın[Atasözü] Çiftçinin toprağı suya ne kadar yakınsa değeri o kadar çok olur; bakımı, ürünün güvenliği ve eve kolay taşınabilmesi bakımından toprağın eve yakın olması daha da önemlidir.
- Taşı sıksa suyunu çıkarır[Deyim] Birinin vücutça çok güçlü olduğunu belirtmek üzere söylenen söz: )Aslan gibidir maşallah, taşı sıksa suyunu çıkarır, diyor.) -A. İlhan.
- Taşıma su ile değirmen dönmez[Atasözü] İşi yapacak olanda yeteri kadar güç bulunmadıkça başkalarının küçük katkılarıyla sürekli ve büyük bir iş yürütülemez.
- Tatsız aşa su neylesin, akılsız başa söz neylesin[Atasözü] İşe yaramayan nesneyi küçük çabalarla bir şeye benzetmek boş olduğu gibi aptal kişiyi de sözle akıllandırmak imkânsızdır.
- Tavşanın suyunun suyu[Deyim] iki şey arasındaki ilginin çok uzak olduğunu anlatan bir söz.
- Taze bardağın suyu soğuk olur[Atasözü] Hayatına giren yeni şeyler, yeni dostlar kişiye hoş görünür.
- Tepesinden kaynar sular dökülmek[Deyim] Başından aşağı kaynar sular dökülmek.
- Testiyi kıran da bir, suyu getiren de[Atasözü] Görevini iyi yapanla kötüye kullanan arasında bir fark gözetilmemektedir.
- Ya huyundan ya suyundan[Deyim] Bazı özellikleri olduğu gibi bir yerden, bir kimseden almış kimseler için kullanılan bir söz.
- Yedi adım yolun, bir yudum suyun hakkı vardır[Atasözü] İki insanın tanışıp kaynaşması ve aralarında bir dostluk bağı oluşması için özel bir kurala, yola, yönteme gerek yoktur, kısa bir yolculuk, küçük bir ikram bile bu yakınlığı sağlayabilir.
- Yel üfürdü, sel (su) götürdü[Atasözü] Mal birdenbire ve sebepsiz ortadan yok oluverdi.
- Yelkenleri suya indirmek[Deyim] Direnmekten vazgeçip karşısındakinin dediğini benimsemek, kabul etmek
- Yem istemez, su istemez[Atasözü] Elde tutulması hiçbir külfet getirmez.
- Yemeyenin malını yerler (demine hu çekerler) (üstüne bir bardak su içerler)[Atasözü] Pintinin yemeye kıyamayarak biriktirdiği malı, sağlığında gücünün yetmediği kişiler, öldükten sonra da mirasçıları bol bol yerler.
- Yerinde su çıkmak[Deyim] Haklı bir sebep olmadan yerini bırakanlara veya bırakmak isteyenlere kınama ve engelleme amacıyla söylenen bir söz.
- Yüreğine su serpmek[Deyim] Bir kimseyi kaygı sebebinin ortadan kalkmasıyla veya yeniden umut verecek bir haberle ferahlatmak
- Yüzsuyu dökmek[Deyim] Onurunu sarsacak kadar çok yalvarmak.
- Zemzem suyu ile yıkanmak[Deyim] Hiçbir suçu veya günahı olmamak.Kaynak:
- Türk Dil Kurumu Sözlüğü
Bir yanıt yazın