Şeyhî’nin yeğeni olan Cemali, Fatih dönemi şairlerinden olup Akşehirlidir. 1410 yılına yakın bir tarihte doğduğu ve II. Bayezid’in saltanatının son yıllarında vefat ettiği göz önüne alınırsa, uzun bir ömür sürmüş ve bu üç padişah döneminde şiirler yazmıştır. Şeyhî’nin Hüsrev ü Şîrîn adlı mesnevisine zeyl yazmıştır. Gülşen-i Uşşâk adlı mesnevisini 1446 yılında yazan şairin Miftahü’l-Ferec mukaddimesinde yer alan,
Şâh içün düzmiş idüm bir hoş kitâb
Kim safâ bulurdı andan şeyh ü şâb
….
Anı tertîb eyledüm Sultân içün
Bunı tertîb it Mehemmed Han içün
şeklindeki beyitlerinden saraya yakın bir şair olduğu anlaşılmaktadır. Fetihten sonra İstanbul’a gelen şair, yazdığı kaside ve kıtalarında İstanbul’u n fethini anlatmış ve Fatih Sultan Mehmed’i övmüştür. Kasidelerinin yanında gazel ve kıtalarında da övgüye yer veren Cemâlî, sevgili ve aşk konulu gazeller de yazmıştır. Cemâlî’nin şiirlerinde dönemine göre kendine has buluş ve deyişl eri vardır. Arapça ve Farsça şiirler de yazan Cemâlî, döneminin çok yazan bir şairidir. O, manzum tarihlerin yanında “acîb” şiirler de yazmıştır. Türk edebiy atında, Ahmed Paşa, Cem Sultan ve Karamanlı Aynî ile birlikte manzum (ebcedle) tarih düşürmeyi başlatan şairlerden biridir. Ayrıca elif harfini ve noktalı harfleri kullanmadan gazeller yazması dikkat çeker. Divan’ında dili ağırlaşmaya başlayan ve klâsik Osmanlı Türkçesine yöneldiği anlaşılan Cemâlî’nin diğer eserlerinde dilinin açık ve anlaşılır olduğu görülür.
Cemâlî’nin bilinen eserleri, Divan, Şeyhî’nin Hüsrev ü Şîrîn’inine yazdığı zeyl, Hümâ ve Hümâyûn, Miftâhu’l-Ferec, Resâil, Der-beyân-ı Meşakkat-ı Sefer ü Zarûret ü Mülâzemet ve Yûsuf u Züleyhâ’dır.
Cemâlî’nin ilk manzumesi, 18-20 yaşlarında iken Şeyhî’nin Hüsrev ü Şîrîn’ine yazdığı 109 beyitlik zeyldir. Şair, Hümâ vü Hümâyûn, (Gülşen-i Uşşâk)’u 1446 yılında II. Murad için yazmıştır. Eserde yer alan Hümâ erkek, Hümâyûn da kadın kahraman olup şair, bu iki bu kahraman arasındaki aşkı işlemiştir. Miftâhu’l-Ferec, dinî konuda yazılmış bir eser olup 1456 yılında Fatih’e sunulmuştur. Ayrıca, eserde Fatih için yazılmış kasîdeler de bulunmak tadır. Resâil (Risâle-i Acîbe) ise, şairin Miftâhü’l-Ferec mukaddimesinde ‘acayib’ diye zikrettiği ve Fatih’e sunduğu bir eserdir. Cemâlî böyle orijinal bir eserin Türkçede ilk defa kendisi tarafından yazıldığını,
Gerçi anılur Resâil ismile Lîk
Türkî yog-ıdı bu resmile
beytinde bildirmektedir. Şair bu adla ikinci bir risalesinden bahsederse de bu esere rastlanmamıştır.
Cemâlî, Arnavutluk seferi için Der-beyân-ı Meşakkat-ı Sefer ü Zarûret ü Mülâzemet adını taşıyan ve Arnavutluk seferini anlatan 73 beyitlik bir mesnevi yazmıştır. Yûsuf u Züleyhâ, Cemâlî’nin bir başka mesnevisidir.
Divan, harekeli ve karışık şekilde düzenlenmiş bir eser olup içinde Türkçeden başka Arapça ve Farsça şiirleri de vardır. Ayrıca kaside, gazel, müstezad ve tarihlerin başında genellikle açıklayıcı başlıklar yazılmıştır.
Cemâlî yarım asrı geçen şairlik hayatında Türk dili ve edebiyatına orijinal eserler kazandırmıştır. O, şiirlerini ve eserlerini daha çok II. Murad ve Fatih dönemlerinde yazmıştır. Latifî, şair hakkında hayli övgüde bulunmuş, ancak Hasan Çelebi bu kadar çeşitli şiirleri ile şöhret sahibi olmayan şairi öven Latifî’yi yadırgayıp görüşlerine katılmamıştır. Klâsik Osmanlı Türkçesine geçişte Eski Anadolu Türkçesi özelliklerini devam ettirerek eserler ortaya koyan şair, Türk dili tarihi içinde bu yönü ile önemli bir yere sahiptir.
* Anadolu üniversitesi-XIV.-XV. Yüzyıllar Türk Edebiyatı
Bir yanıt yazın