Kösedağ Savaşı ve Sonuçları

Kategori: Tarihi Konular | 0

Kösedağ Savaşı ve Sonuçları

Kösedağ Savaşı ve Sonuçları

Bu görüşmeler sonunda bağlı devletlerden ve diğer Eyyubi devletlerinden yardım istenmesi kararı çıktı. Hazırlıklar başladı. Elçiler gönderilerek Moğollara karşı ortak hareket edilmezse sıranın kendilerine geleceği bildirildi. Melik Gazi’ye bir elçi gönderilerek Meyyafarikin seferinden dolayı özür dilendi. Kendisine 10.000 Alaaddin altunu ve 100.000 dirhem gümüş gönderildi. Hatta Melik Gazi’nin kardeşi Melik Eşref’ten alınan Ahlat şehri, Selçukluya bağlı kalmak şartıyla yine Melik Eşref’e geri verildi. Melik Gazi ve Melik Eşref bunun üzerine asker ve mühimmat tedarikine başladılar.

Vezir Şemseddin Isfahanî; Eyyubî hükümdarı, Sis tekfuru ve Halep hükümdarından yardım istemek amacıyla Şam’a gönderildi. Bu esnada Halep hükümdarlığında ekonomik sıkıntı vardı. Halep hükümdarlığına 100.000 altın ve binlerce akçe vezir tarafından verildi ve anlaşma sağlandı. Bu paranın iki katı para da Sis (Ermeni) tekfuruna gönderildi. Bağlı bulunduğu Selçuklu devletine göndermek zorunda olduğu askerden başka 3.000 kişilik bir askerinde gönderilmesi istendi. Ermeni kralı Hetum’un babası baron Konstantin de görüşmek üzere Kayseri’ye davet edildi. Artuklu hükümdarı Melik Said’e göndereceği asker karşılığı Resulayn verildi. Harzemliler de savaşa davet edilip kendilerine Harput ıktâ olarak verildi. Trabzon ve İznik Rumlarından da asker yardımı istendi. Yapılan bu hazırlıklardan başka memleket içinde bütün iktâ sahipleri ve Frenk, Gürcü, Rum ve Ermeni ücretlilerinden meydana gelen merkez ordusu hazırlandı. 50.000 ile 80.000 arasında tahmin edilen Selçuklu ordusu başta II. Gıyaseddin Keyhüsrev bulunmak üzere Sivas’a doğru hareket etmişlerdi.  Sivas’a gelen Sultan ve devlet erkanı civar memleketlerden gelecek kuvvetlerle; Melik Gazi, Sahip Şemseddin ve Sis ordusunun gelmesi beklendi. Bu esnada Şam tarafından 7.000 kişilik süvari ile Masuhuddini Farisi orduya katıldı. Haleplilerin ve diğer Türkmen askerlerinin de Sivas’a gelmesiyle Selçuklu ordusunun sayısı 80.000’i buldu. Sultan anlaşma gereği Eyyubi ve Ermeni kuvvetlerinin de katılmasını bekledi. Fakat onlar bu sözlerini yerine getirmediler.

Selçuklu ordusu Sivas’ta beklerken Baycu Noyan kumandasında Gürcü, Ermeni ve Kirman askerlerinden meydan gelen Moğol ordusunun Erzurum’a doğru hareket ettiği haberi geldi. Akıllı ve tecrübeli devlet adamları yiyecek ve mühimmat bakımından zengin olan Sivas’ta kalınmasını, Moğol ordusunun burada karşılanmasını söylediler.

Ömründe ciddî savaş görmemiş birtakım kişiler; Muzaffereddin oğlu Sürhap, Şaplaş, Garip, Bakbaşı (Visak başı) gibi kimseler ortalığı velveleye verdiler. “Bu derece ölüm korkusu, can sevgisi daha ne kadar devam edecek? Erzincan ve Erzurum halkı kılıçtan geçirilirken bize düşmanı ta Tebriz ve Nahçıvan’da karşılamak yaraşır. Harbi oralarda kabul edelim, aksi halde bu korku ve telaşla Sivas’tan bir konak bile uzağa gitmek kabil olmayacaktır” dediler. Sultan Gıyaseddin, hoşuna giden bu sözler üzerine orduya hareket emri verdi. 80.000 kişilik Selçuklu ordusu Sivas’tan hareket ederken, Moğol ordusu da Erzincan’dan geçmiş Sivas’a doğru geliyordu.

Selçuklu kuvvetleri Sivas-Erzincan’dan geçen tarihi kervan yolunu takip ederek; Zara ve Suşehri arasındaki Kösedağ’a geldiler. Bu esnada Moğol askerleri de bu bölgeye yakın Akşehir civarındaki ovaya gelmişlerdi.  Sultan’ın yakını olan gençler ve bazı cahil komutanlar düşmanın yakınlarında oldukları haberini alınca saldırmak için acele edilmesini istiyorlardı. Vezir Mühezzibiddin Ali ile beylerbeyi Gürcüoğlu Zahüriddevle gibi tecrübeli kişiler Sultan’a giderek; “bu acemilere itibar etmemelerini, mevkilerinin askeri bakımdan elverişli olduğunu, düşman saldırıları karşısında hiçbir endişe taşınmadığını” söylediler.  Dağ geçitlerini tutup, düşman saldırısının beklenmesini, I. Kılıçarslan ve II. Kılıçarslan’ın çok kullandıkları bir taktiğin tatbikini istediler. Fakat Muzaffereddin oğlu Nizameddin Surhap, Gürcü oğlu Zahirüddevle’yi kastederek; “Gavur korkak olur. Bana bin Frenk süvarisi versinler, Moğolların üzerine varayım, zafer kazanayım, isterse Allah bile onlarla beraber olsun” dedi.  Zahirüddevle cevap verdi: “Memleket mukadderatının bir kıl ile asılı bulunduğu şu dakikada kıçının korkusu âlemin burnuna ziyan getiren bu adamın söylediği söz nice sözdür ki, söylenmesi Rum (Anadolu) ve Şam diyarının yıkılmasına sebep olur. Özellikle Sultan huzurunda sarf edilen bu laflara sadaka ile kefaret vermek gerekir. Tanrı: “işlerinizde meşveret ediniz” buyuruyor. Meşveret şüphesiz harpten önce gelir. Şüphe yok ki, ben Hıristiyanım, kendi Allah’ımdan korkarım…” Muzaffereddin oğlu Surhap ağzını bozmaya başladı. Bu sefer Naip Mühezzibüddin Ali onu azarlayıp kovdu. Devlet erkanı bu konuşmalar sonucu üzgün olarak Sultan’ın yanından ayrıldılar. Yüzsüz Surhap tekrar Sultan’ın yanına gelip sabaha kadar içki içtiler.

Sabah olunca Muzafferüddin oğlu Sürhap hazırlıklarını tamamlayıp, Veliyüddin Pervane, Nasihuddin Faris ile 3.000 kişilik bir ordu eşliğinde sarp kayalıklardan aşağıya indiler. Bunları gören Baycu Noyan; “bunların karşısında kaçmaktan başka çare yoktur, başımı kılıçların altında görüyorum, bugün sabredelim de, o çetin geçitlerden insinler” dedi. Daha sonra öncü kuvvetlerinde inmesi ile Selçuklu ordusu sayıları 20.000’i buldu. Moğol kuvvetleri 40.000 civarında idi.  İki ordu arasında çatışma başladı. İlk önceleri Selçuklu ordusu üstün idi. Daha sonra Moğollar, ilk defa uyguladıkları Türk muharebe taktiğine göre ric’at ettiler. Selçuklu devletinin öncü güçleri Moğolların bozguna uğradığını düşünerek takibe koyuldular. Baycu Noyan âni dönüş ile hücum emrini verdi. Selçuklu öncü kuvveti ok yağmuruna tutulup hepsi şehit edildi. Şalva oğlu, Moğolların safında bulunan Gag Hakimi Akbuga’nın karşısında bayrağını çevirip onların safına geçti. Nasihuddin Farisi birçok çarpışmadan soma harp meydanından canını kurtarıp Sultan’ın yanına geldi. Burada Sultan’a devlet büyüklerinin haklılığından bahsedip sert sözler söyledi ve Halep yolunu tuttu.

Sultan tepeden asker ve beylerinin öldürülüşünü gördükçe, kendi densizliği aklına gelip ağladı. Akşam vakti saltanat çadırını, hazinelerini ve ailesini Tokat’a gönderdi. Çaşnigir Mübarizüddin Çavlı, harpten kaçıp Sultan Gıyaseddin’in yanına geldi. Sultan, Çavlı’ya ne tedbir düşündüğünü sordu. Çavlı “zamanında kullarının fikrine itibar etmediniz, şimdi yapacak bir şey kalmadı” cevabını verdi. Bunun üzerine Gıyaseddin Keyhüsrev, Çavlı’ya: “memleket işlerini sana bırakıyorum, nasıl bilirsen öyle yönet ve yap” dedi. Tokat tarafına doğru yola çıktı.  Yolda Fahrettin Aslan Doğmuş, Şemseddin Has Oğuz ve Seyfeddin Türkeri ile karşılaştı. Bunlar tedbir alarak Sultan’ın kıyafetini değiştirdiler.

Sultanın kaçtığından haberi olmayan Selçuklu askerleri, gece yarısına kadar savaşa devam ettiler. Tepede bulunan Selçuklular ateş yaktılar. Moğollar ateşi görünce müdahale yapmaktan çekindiler. Selçuklu askerleri ordugaha geldikleri zaman eşyadan başka bir şey göremediler. Bozguna uğradıklarını anlayıp kaçmaya başladılar. Sabahleyin Selçuklu çadırlarına yaklaşan Moğollar, hiç kimsenin olmadığını görünce bunun bir tuzak olabileceğini düşünüp geri çekildiler. Moğollar iki gün boyunca çadırları gözlediler. Hiçbir hareket olmadığını görünce ordugaha girdiler. Burada kimsenin olmadığını, Selçuklu ordusunun eşya ve ganimetini bırakıp gittiklerini, Selçuklu ordusunun dağılıp kaçtıklarını anladılar. Savaş 3 Temmuz 1243 tarihinde Cuma günü Selçukluların bozguna uğraması ile sona erdi.

Moğollar, Selçuklu ordugâhından hesapsız ganimet elde ettiler. Sultan’ın ihtişamlı otağı ve renkli çadırlar, çeşitli silahlar, muazzam miktarda altın, gümüş eşyalar ele geçirdiler. Bu ganimetler 300 deve yükü altın (her yük 40.000 Sultanî) 3000 hayvan yükü altın ve gümüş eşya olarak büyük bir evi dolduracak miktardaydı. 40 araba ile taşınıyordu. Bunlardan başka Sultan’ın beslemiş olduğu aslan, pars ve vahşi hayvanlarda Moğolların eline geçmişti.

Moğollar, Kösedağ savaşından zaferle çıkmıştır. Selçuklu ordusu Moğol ordusundan kalabalıktı ve aynı zamanda zengindi. Değerli kumandan ve askerler de mevcuttu. Bütün bunlara rağmen Selçuklu ordusu kendi sınırları içinde Moğollara yenildi. Bu yenilginin arkasındaki birinci ve en önemli etken, II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in genç, tecrübesiz ve eğlenceye düşkün olmasıdır. Bu gerçeği Mühezzibüddin Ali, savaştan sonra geldiği Amasya’da şöyle belirtiyordu. “Memleket işleri ve saltanat ahvali Sultan’ın akılsızlığı, gençliği ve nâdanlığı (cahilliği), ayak takımı ve rezillerle oturup kalkması sebebi ile bu dereceye düştü. Aşırı eğlencenin uğursuzluğu yüzünden bu hale geldi” demiştir. Moğollara karşı öncü birliğin yenilmesi savaşın bittiği manasına gelmiş; Selçuklu Sultanı ve ordusu kaçmaya başlamıştır. Kaynaklardan anlaşıldığı üzere Selçuklu ordusu 80.000 kişiden meydana gelirken, Moğol ordusu 40.000 – 60.000 kişi arasındaydı. Selçuklu öncü birliğinden başka 60.000 kişilik bir orduya daha sahipti. Bu orduyla ve bulunduğu mevkiinin avantajı ile savaşın kaderi değişebilirdi. Zaten savaş alanındaki askerler hala savaş durumundaydı. Savaş bittikten sonra asker toplanmamış, Sivas, Kayseri ve diğer illerin de tahrip edilmesine imkan verilmiştir. Halbuki asker toplanıp, yiyecek ve mühimmat bakımından zengin Sivas’ta savunmaya geçilebilirdi. Bu savunmada da başarı sağlanabilirdi. Çünkü Erzurum kuşatması az sayıdaki askerle yapılmış kale ve surların sağlamlığı Moğolları yıldırtmıştı.

Savaşın kaybedilmesindeki diğer bir sebep ise, Moğolların bütün dünyada meydana getirdiği korkudur. Onların yenilmez bir illet olduğu bütün dünyaya yayılmıştı. Bu düşünce Türkler üzerinde de etkili olmuştur. Bir diğer sebepte devlet adamları arasındaki rekabet olabilir. Sultan’ın etrafındaki genç ve tecrübesiz kişiler, Sultanı çeşitli sebeplerle etkileri altına almışlar ve O’nun ile içki masalarında sohbet etmişlerdir. Bu savaş Anadolu Selçuklu devletini öyle etkilemiştir ki, devletin yıkılmasına sebep olmuştur. Anadolu Selçuklu devletinde sonun, yani yıkılışın başlangıcı olmuştur, diyebiliriz.

Kaynak:

  • Anadolu Selçuklu Devlet’inin Yıkılışının Başlangıcı Kösedağı Savaşı ve Sonuçları,
  • Prof. Dr. Remzi KILIÇ,(Erciyes Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi),
  • Öğrt. Mahmut YILDIRIM , Milli Eğitim Bakanlığı, Konya İl Milli Eğitim Müdürlüğü.
  • Resim: bilgihocam.com (Teşekkürler)
Takip Et Kerim Usta:

Herkesin bir yaşama nedeni var. Benimkiyse, bir "Sevda"...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir