HAYBER’İN FETHİ (Muharrem 7 H./Mayıs 628 M.)
Peygamberimizin Duâsı
Resûl-i Ekrem Efendimiz Hayber önlerine varınca şöyle duâ etti:
“Ey göklerin ve gölgelediklerinin Rabbi olan Allah! Ey yerlerin ve üstündekilerin Rabbi olan Allah! Ey şeytanların ve saptırdıklarının Rabbi olan Allah! Ey rüzgârların ve savurduklarının Rabbı olan Allah! Biz, Sen’den şu şehrin hayrını ve iyiliğini, halkının hayrını ve iyiliğini, bu şehirde bulunan her şeyin hayrını ve iyiliğini dileriz. Onun şerrinden, halkının şerrinden, içinde bulunan her şeyin şerrinden Sana sığınırız!“
Herhangi bir şehre girildiğinde Efendimiz hep böyle duâ ederdi.
HAYBER’İN FETHİ (Muharrem 7 H./Mayıs 628 M.)
a) Savaşın Sebebi: Hayber Medine’nin kuzey-doğusunda, Suriye yolu üzerinde, Medine’ye 170 km. mesâfede büyük bir Yahûdî şehriydi. Yedi kalesi vardı. Hurmalıklarıyla meşhur, münbit bir vahada kurulmuştu.
Hayber, Müslümanlara karşı bir fesat ocağı hâline gelmişti. Daha önce Medine’den çıkarılmış olan Yahudiler de oraya yerleşmişlerdi. Müslümanlara karşı, müşrik bedevî Arapları harekete geçiren, Hendek Savaşını hazırlayan bunlardı. Hendek Savaşında, Benî Kurayza Yahudilerine, düşmanla işbirliği yaptıranlar da bunlar olmuştu.
Rasûlullah (s.a.s.) Hayber ahalisiyle barış yapmak istiyordu. Hudeybiye’den döndükten sonra, Ravâha oğlu Abdullah’ı Hayber’e gönderdi. Fakat Yahudiler barış teklifini kabul etmediler. Onlar, komşuları Gatafan kabilesiyle birlikte Medine’yi basmak için hazırlanıyorlardı. Hudeybiye Barış Anlaşması’nın, Müslümanların aleyhine görünen maddeleri, onlara Müslümanları kuvvetsiz göstermişti. Münâfıklar da onları savaşa teşvik ediyorlardı. Gatafan kabilesi, Müslümanlara karşı Yahudilerle birlikte hareket etmeyi kabul etmişti.
Düşman hazırlığını tamamlamadan harekete geçmek gerekiyordu. Rasûlullah (s.a.s.), ashâbına:
-“Cihâdı isteyenler bizimle gelsin” diyerek Hayber üzerine yürüneceğini ilan etti. Hicretin 7’inci yılı Muharrem ayında 2000 atlı ve 1600 piyâde ile Medine’den çıktı. Harekâtını düşmana sezdirmeden, üç günde Raci’ Vâdisi’ne ulaştı.(276) Burada ordugâhını kurdu. Böylece Gatafan kabîlesinden, Yahûdîlere gelecek yardımın yolunu kesmiş oldu.
b) Hayber’in Kuşatılması: Rasûlullah (s.a.s.) düşman üzerine gece vakti varırsa, hemen baskın yapmaz, sabahı beklerdi.(277) Bu sebeple geceyi Raci’de geçirdi. Sabah namazını kıldıktan sonra, Hayber üzerine yürüdü. Sabahleyin, kazma ve kürekleriyle işlerine gitmek üzere evlerinden çıkan Yahudiler, karşılarında Müslüman ordusunu görünce şaşkınlıkla:
–Muhammed, vallâhi Muhammed ve askeri… diye bağrıştılar (278), geri dönüp kalelerine kapandılar. Hayber’de hepsi de gayet sağlam 7 kale vardı. En kuvvetlisi ise Kamûs kalesiydi. Hepsinde de bol miktarda silah ve yiyecek vardı. Yahudiler savaş için hazırlıklıydılar. Bu yüzden Rasûlullah (s.a.s.)’in sulh teklifini kabul etmediler.
c) Son Kale ve Fethin tamamlanması: Yirmi gün kadar devâm eden kuşatma ve savaş sonunda, bütün kaleler birer birer zapt edildi. Sadece Kamûs kalesi kaldı. Bu kalenin kumandanlığında, Araplarca bin cengâvere bedel sayılan meşhur Yahudi pehlivanı Merhab bulunuyordu. Her gün sıra ile ashabın ileri gelenlerinin komutasında yapılan hücumlardan bir sonuç alınamamıştı. Nihâyet Rasûlullah (s.a.s.) bir gün:
–Yarın sancağı bir kişiye vereceğim ki, Allah Hayber’in fethini O’nun eliyle müyesser kılacak. O kişi Allah ve Rasûlünü sever, Allah ve Rasûlü de onu sever, buyurdu. Bu yüce şerefin kime nasip olacağı bilinmediğinden, herkes o gece ümitle sabahlamıştı. Hz. Ali’nin gözlerinde şiddetli bir ağrı vardı. Bu yüzden hiç kimsenin hatırından O geçmiyordu. Sabah olunca Hz. Peygamber (s.a.s.):
–Ali nerede? Bana O’nu çağırın, buyurdu.
–Yâ Rasûlallah, gözleri ağrıyor, dediler ve huzuruna getirdiler. Rasûl-i Ekrem (s.a.s.) duâ edip üfledi. Hz. Ali’nin gözleri derhal iyileşti, sanki hiç ağrımamış gibi oldu. Sonra sancağı O’na verdi.(279)Hz. Ali, Yahudileri önce İslâm’a çağırdı; kabul etmediler. Sulh teklifine de yanaşmayıp, savaşa devam ettiler. İlk önce Merhab kaleden çıktı. Kahramanlık şiirleri söyleyerek meydan okudu. Karşısına çıkacak er diledi. O’na karşı bizzat Hz. Ali çıktı, kahramanca dövüşerek bu güçlü Yahudi’yi yere serdi. Merhab öldürülünce, Yahudiler fazla dayanamadılar. Ümitsizliğe düşüp kaleyi teslim ettiler. Böylece Hayber feth edildi; Hz. Ali de Hayber Fâtihi oldu. Savaş sırasında Yahudilerden 93 kişi ölmüştü, Müslümanlar ise 15 şehit vermişlerdi.
d) Hayber Arâzisi Savaş sonunda Hayber arazisi, Müslümanların eline geçti. Ancak Yahudiler, bu topraklarda yarıcı olarak çalışmak istediler; istekleri kabul edildi. Bu sebeple Rasûlullah (s.a.s.) her yıl mahsûl zamanı Ravâhaoğlu Abdullah’ı Hayber’e gönderirdi. Abdullah da mahsûlü iki eşit kısma böler, yarısını Yahudilere bırakır, diğer yarısını da Medine’ye götürürdü. Yahudiler, Hz. Ömer’in hilâfeti zamanına kadar yerlerinde kaldılar. Hz. Ömer’in hilâfetinde, Arabistan dışına çıkarıldılar.
Kaynak:
- Prof. Dr. İsmail Yiğit’in Siyer-i Nebi adlı eseri
Bir yanıt yazın