Etrüskler Tarihi Hakkında Bilgiler

Kategori: Tarihi Konular | 2

Etrüskler Tarihi

Etrüskler

Etrüskler, Eski Çağın en çok ilgi duyulan ve merak edilen kavimleri arasında yer almaktadırlar. Etrüskler;  Yunanca’da “Tyrrhenoi, Tyrsenoi, Pelasgoi”, Latince’de Tusci, Etrusci, Tyrrhen, Mısır yazıtlarında Tursha, Etrüskçe’de ise, Rasenna, Rasna isimleriyle anılmaktadır.  MÖ 8. yy.da İtalya Yarımadası’nda, Arno ile Tiber Nehirleri arasında, (günümüzde Toscana-Kuzey Lazio-Batı Umbria ), Eski Çağda Etruria ismi verilen bölgede M.Ö 1.YY kadar yaşamışlardır.

Etrüskler’i her yönüyle inceleyen ilim dalına “Etrüskoloji” ismi verilmekte olup, Etrüskoloji sahasındaki araştırmalar, yazılı ve arkeolojik kaynaklardan beslenmek suretiyle yürütülmektedir .

Etrüsk İsmi

Yunanlılar, Etrüskler’e Tyrrhenoi  derken,  Romalılar, Etrüskler’e Tusci ve Etrusci isimlerini vermişlerdir. Fakat Romalılar, Yunanlılar’dan aldıkları Tyrrhenoi’yi Tyrrhen’e dönüştürerek kullanmayı da uygun bulmuşlardır.

Türk Kökeni tartışması

Etrüskler’in Türk kökenli oldukları görüşü ana hatları ile şu hipotezler üzerine oturmaktadır:

1- Bir Türk kavmi olan Sakalar’ın bir kolu, Tuna Vadisi’nden ilerleyerek ve Alp Dağları’nı aşarak İtalya içlerine göç etmiştir (MÖ ?). Batılı ilim adamlarının Villanova ismini verdikleri kavim, Sakalar’ın bu koludur.

2- Bir Türk kavmi olan Turlar, Karadeniz’in doğu sahilini takip ederek Anadolu’ya göç etmişlerdir. Bir süre Doğu Anadolu’da kalmışlar, ardından Batı Anadolu’ya geçmişler, Batı Anadolu’da bir süre kalmalarının ardından da deniz yoluyla İtalya’ya göç etmişlerdir (MÖ 13. yy.). Herodotus’un anlatımındaki göçü gerçekleştirenler Turlar’dır.

3- Turlar’ın bir kolu, Troia Savaşı’nın ardından Anadolu’dan İtalya’ya deniz yoluyla göç etmiştir (MÖ 13. yy.). Romalılar’ın kendilerinin ataları olarak kabul ettikleri Aeneas’daki Troia’lılar, Turlar’ın bu koludur.

4- Turlar, İtalya’ya daha önce gelen Sakalar’ın kolu ile birleşmişler, Turlar’ın Troia kolu ise, bunlara sonradan katılmıştır.

5- Bu birleşim sonucunda Tursaka isimli yeni bir Türk kavmi ortaya çıkmıştır. Tursakalar, Yunanca’da Tyrrhenoi, Tyrsenoi, Pelasgoi, Latince’de Tusci, Etrusci, Mısır yazıtlarında Tursha, Etrüskçe’de Rasenna, Rasna isimleriyle anılan kavim, yani Etrüskler’dir.

Tursakalar’ın idari ve askeri yapısı, sanatı, dini ve inanışı, sosyal hayatı, dili ve yazısı ile Türkler’in (Hunlar, İskitler, Göktürkler ) idari ve askeri yapısı, sanatı, dini ve inanışı, sosyal hayatı, dili ve yazısı arasında benzerlikler bulunmaktadır.

Bu benzerlikler, Tursakalar’ın bir Türk kavmi olduklarını göstermektedir.

Ayrıca, G. Barbujani başkanlığındaki İtalya ve İspanya’nın çeşitli üniversitelerine mensup on üç ilim adamından  oluşan bir heyet, on farklı Etrüsk yerleşim alanındaki mezarlardan elde edilmiş, MÖ 7. yy. ile MÖ 3. yy. arasında yaşamış farklı kişilere ait 80 adet kemik örneği arasından incelemeye uygun olduğunu görerek seçtiği 30 adet kemik örneği üzerinde DNA analizi gerçekleştirmiş ve şu sonuçlara ulaşmıştır:

1- Etrüskler, genetik açıdan günümüzde İtalya’da yaşayan İtalyanlar’la değil, Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika bölgesinde yaşayan insanlar, özellikle çok kuvvetli bir şekilde de Türkler’le akrabadırlar. Etrüsk genetik havuzlarındaki Türkler’in payı, araştırmaya konu olan diğer toplumlardan üç kat daha fazla olup, Türkler ile Etrüskler arasında bir gen akışı söz konusudur.

2- Etrüskler, genetik birliği olmayan, yani biyolojik olarak heterojen bir kavim değil, genetik birliği olan, yani biyolojik olarak homojen bir kavimdir. Etrüskler’in genetik olgunlukları modern toplumların seviyesine sahip niteliktedir.

Etrüskler’in Yayıldığı Coğrafya

Etrüskler, Eski Çağda Etruria olarak isimlendirilen, günümüzde ise, Toscana, Lazio’nun kuzey bölümü, Umbria’nın batı şeridi kapsamındaki bölgeye denk gelen Orta İtalya’nın batısındaki yerleşim sahasında yaşamışlardır. Etruria, kuzeyden güneye 250 km, doğudan batıya 150 km genişliğinde bir alanı kaplamakta olup, batısında Tyrrhen Denizi, kuzeyinde Arno Nehri ile Alp Dağları, güneyinde ve doğusunda ise, Tiber Nehri doğal sınırlarını çizmektedir.

Etruria genel olarak ılıman Akdeniz iklimine sahip olup, gerek yer altı(demir, gümüş, bakır, kalay, kurşun), gerekse yer üstü [orman (meşe, kayın, kestane, çam), akarsu, hububat, üzüm, zeytin, keten, sebze, meyve] kaynakları yönünden oldukça zengin bir doğal yapıyı bünyesinde barındırmaktadır; Macnamara, Arazi yapısı açısından bölgenin % 35’i dağlar, % 56’sı tepeler, % 9’u ovalar, geri kalan % 1’lik kısmı ise, diğer çeşit coğrafi unsurlar ile kaplıdır.

Etrüsk kentlerden Caere’de mezarlara göre hesaplanan tahmini nüfus 25.000 kişiydi.

İdari Yapı (Devlet Teşkilatı)

Etrüskler “dodekapolis” denilen on iki kentin birleşmesinden oluşan otonom kent devletleri şeklinde örgütlenmişlerdir. Bu idari sistemin on iki kent birliği ismini taşımasının nedeni birlik mensubu kent sayısının daima on iki ile sınırlı olmasıdır. Bir diğer adıyla “nomen Etruscum” da denilen birliğe bağlı kentler her zaman aynı kentler olmamış, birlikten ayrıldıklarında yerlerini başka kentler almıştır.

Etruria‟da kurulmuş bütün Etrüsk kentleri arasında birliğin nüvesini meydana getirdiği düşünülen ve statülerini muhafaza etmeyi başarmış bu kentler isimlerini kenti meydana getiren kabilelerden almaktaydılar :

  1. Tarquinii,
  2. Veii,
  3. Caere,
  4. Clusium,
  5. Rusellae,
  6. Perusia,
  7. Populonia,
  8. Vetulonia,
  9. Volaterrae,
  10. Volsinii,
  11. Vulci,
  12. Arretium’dur.

On iki liderden biri kral olarak seçiliyordu. Birliğin başındaki bu yöneticiye lucumo ya da rex deniliyordu. Etrüskçesi ise lauchme ya da lauchume idi. Beşinci yüzyılın sonunda ise bu lider sacerdos (rahip) olarak adlandırılıyordu. Etrüskçe adı muhtemelen “zilat hmechl rasnal” idi ve “Etrüsk soyunun magistratı‟ anlamına geliyordu.

Sadece soylu aileler devletin en yüksek makam ve unvanlarını elde etme hakkına sahiptiler. Seçimle başa gelen krallar kralının (zilath) kişiliği büyük bir onur ve şatafatla; erguvani toga (toga pratexta), kırmızı ayakkabı, katlanabilir sandalye (cella curulis), ucu kıvrık asa (litius) ve çift taraflı balta ile donanmıştı. Bir değnek demeti içinde balta (fasces) taşıyan on iki lictor (muhafızlar) refakatinde yürüyorlardı.

Askeri Yapı

Bir baltanın etrafına sarılı çubuklardan oluşan “fasces‟i taşıyan on iki lictor, krallarının önünden yürürdü. Ancak on iki kent herhangi bir askeri sefer sırasında birleştiğinde on iki balta en yetkili olan tek komutana verilirdi. Kralın gücünün simgesi ve en dikkat çeken sembolü olan ve Etrüsk kökenli olduğu bilinen “fasces” Roma’ya da aynen geçmiş önce krallar daha sonra ise konsüller tarafından kullanılmıştır

MÖ 6. yüzyılda Etrüsk ordusunun; Süvari birlikler, Ağır silahlı piyade birlikler ve Hafif silahlı piyade birlikleri olmak üzere üç askeri sınıfa tır . Ordunun asli unsurunu, tam teçhizatlı askerler olarak birliklerin ön saflarında yer alan, ülkenin ileri gelen etkili ve zengin kişileri olan aristokratlar oluşturuyordu. Düşmanla ilk karşı karşıya gelenler onlardı. Hafif ve yetersiz silahlarla donatılarak, arka sıralara yerleştirilen aşağı sınıfa mensup askerlerse, gerektiğinde hücum güçlerine destek vermekteydiler .

Toplumsal Yapı

Kent devletleri şeklinde örgütlenmiş olan Etrüskler MÖ 7. ve 6. yüzyıldan itibaren sınıflı bir toplum halini aldılar. Kentlerde halk meclisleri yoktu. Her kentin bir kralı vardı. Krallarına lauchume (Latince lukumo) diyorlardı.

Etrüsk toplumu dinsel ve askeri olmak üzere güçlü bir aristokrasi sınıfı ve kendi içinde üçe ayrılan alt sınıftan oluşuyordu; Lethe (köle), Lautni (azat edilmiş köle) ve Hetera (yanaşma).

Bu alt sınıfı oluşturan nüfus, çeşitli vergileri vermekle ve kent surlarının, şatoların, lucomonların mezarlarının, kanalların vb. yapımı gibi işlerle yükümlüydüler. Askeri ve ruhban sınıfın toplumda üstün bir mevkii vardı.

Kabile, soy ve aile sistemi Etrüsk toplumunun temelini oluşturuyordu. Tamamıyla özgür yurttaşlardan oluşan yönetim sınıfı, aile ya da klan temeline dayanıyordu. Bu en iyi Etrüsk şahıs adlarında kendini gösteriyordu .

Etrüsk toplumunda kadının itibarı yüksekti. Kadın kocasıyla eşit haklara sahipti; yemeklerde eşinin yanına oturuyordu. Doğurduğu çocuklara adını veriyordu. Onun mezarı eşinin mezarından daha gösterişliydi.

Likya’daki anıtlar arasında kadınların anısına yapılan anıtlar en az erkekler için yapılan anıt mezarlar kadar gösterişlidir.

Günlük Yaşam

  • Etrüskler günlük yaşamlarında tarlada, atölyede, madende, limanda çalışan, bağcılıkla, zeytincilikle, çeşitli zanaat ve sanat dallarıyla uğraşan insanlardı.
  • Müzik, Etrüsklerin hayatında çok önemli bir yere sahipti. Flüt çalmak ve dans etmek günlük yaşamın birer parçasıydılar.
  • Hamur işine düşkün olan Etrüsklerin börek çörek yapımında kullanılan hamurun iyi kabarması için, hamur teknesinin karşısına geçip flüt çaldıkları tarihi kaynaklarda geçmektedir. Yine bu kaynaklardan aktarılan bilgilere göre; oyunculuk, dans, flüt çalma, hokkabazlık, ödüllü mücadeleler, at yarışları, akrobasi ve rekabete dayanan sporlar Etrüsklerin dini festivallerinde yer alırdı.
  • Dini festivaller dışında da spor ve sahne oyunları sosyal hayatın vazgeçilmezleri arasındaydı. Roma zamanında da devam eden at ve atlı araba yarışları, güreş, boks, atletizm müsabakaları en sık yaptıkları spor dallarıydı. Roma döneminde Roma amfi tiyatrolarında yapılan “Gladyatör Dövüşleri”, katılanların at binme yeteneklerini gösterdikleri “Troia Oyunları” ve “triga” (üç atlı araba) yarışları da Etrüsk kökenlidir.
  • Roma‟nın Etrüsklerden aldığı başka bir unsurda Etrüsk tiyatrosudur.

Ekonomi

Etrüsk halkının esas uğraşı çiftçilikti. Arpa, buğday, darı ekip biçerlerdi ve bağcılıkta oldukça ileriydiler. Keten ve yünden yapılmış dokuma ürünleri başka ülkelere de satarlardı. Ketenden, gemiler için yelken hazırlarlar ve yazı yazmak için de keten kullanırlardı. Çiftçilikle beraber hayvancılıkla uğraşırlar, büyük ve küçükbaş hayvan ve özellikle at yetiştiriciliğine önem verirlerdi .

Etrüskler Tarihi

Tarım ve hayvancılıktan elde edilen ürünlerden başka, Etrurya’ da demir, gümüş, altın, bakır, kalay, kurşun gibi yer altı madenleri işlenerek elde edilen ürünler, önemli bir üretim kalemi olan çömlekçilikten elde edilen ürünler, ağaçların işlenmesi sonucu ortaya çıkan ürünler, balıkçılık ve avcılıktan elde edilen ürünler, hem iç hem dış ticareti içeren bir ekonomiyi oluşturmaktaydı.

Daha çok denizyoluyla yapılan ticarete önem veren Etrüskler MÖ 4-3. yüzyıllarda Yunanlılara ve Keltlere yenilinceye kadar Tiren denizi ve Akdeniz’in batı sularını iki yüz yıl boyunca güçlü deniz donanmaları ile kontrolleri altında tutmuşlardır.

Kürekli ve yelkenli gemiler kullanan Etrüskler usta denizciler olarak bilinirlerdi.  Gemileri demirlemekte kullanılan iki kanatlı çapanın MÖ 7. yüzyılda Etrüskler tarafından bulunduğu söylenmektedir .

 

MÖ 6. yüzyılın sonuna kadar ki süreçte Etrurya’da ticaret takas usulüyle yapılmıştır. MÖ 5. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren altın, gümüş ve bronz olarak basılmış ilk sikkeler ortaya çıkmaya başlamıştır. Etrüsklerin sanat ve ticaret düşkünlüğü zamanla rehavete yol açmıştır. italya’da örnek bir medeniyet kuran Etrüskler zamanla kültüre dayalı savaş sanatını kaybetmeye başlamışlar ve savaşçı olmaktan çok tüccar bir halk haline gelmişlerdir.

Şehircilik

Etrüskler şehirlerini stratejik bakımdan korunma imkânı olması için sahillerden daha içeride kurarlardı. Günümüze kadar kalan Etrüsk şehirlerinden Roma, Floransa, Pisa, Siena, Perugia, Tarkvini şehirlerinin durumu bu stratejinin göstergeleridir.

Genellikle böyle şehirlerin denize çıkış yolu da olurdu. Gerekirse denize ulaşmak için büyük kanallar da açılırdı. İtalya’nın kuzeydoğusundaki Spina şehrinden Adriyatik denizine açılan eni otuz metre, uzunluğu üç km olan kanal bu konuya iyi bir örnek teşkil etmektedir.

Etrüsk kentlerinin çoğu, Villanova yerleşmelerinin devamı olarak düzensiz planlardır. Oysaki teoride, bir Etrüsk kenti kurulurken ve planlanırken birtakım dini kurallara uyulması gerekiyordu: Önce kentin aksları, Augurlar (rahipler) tarafından, kuşların uçuş yönleri gözlenerek saptanıyor, sonra kutsal bir sabanın iziyle, kapı yerleri sürülmeden, açık bırakılarak çepeçevre sınırlar belirleniyor, sonra da ızgara planı uygulanacak boş arazi dikdörtgen şeklinde eşit adalara bölünüyordu.

Erken dönem kulübeleri tek bir iç mekâna sahip geleneksel çadır modeli şeklindedir. Genellikle yuvarlak veya hafif ovaldir, eğimli çatıda iki sıra halinde yer alan ve merkezi çıkıntıdan geçen ve “V” şeklinde belirgin ahşap kirişler vardır. Çoğunlukla bir pencere ve duman için çıkış, çatının üstündedir ve karşı uçta da çıkış vardır. Bu evler toprak ve organik materyallerden yapılmış, tüf, kerpiç, çamur ve kamış kullanılmıştır. Belki de tabanda taş zemin bulunur. Taş ocak odanın ortasına ya da arka duvara yerleştirilmiştir.

MÖ 5. yy.‟a gelindiğinde egemen sınıfların konutları, “Atrium Tuscanicum” denilen geniş bir orta avlu ile karakterize hale gelmiştir. Anadolu ve genel olarak doğunun etkisiyle gelişen ve Liwan (eyvan) adı da verilen bu evler, verev bir avludan sonra yan yana iki veya üç bölümden oluşmaktaydı. Odalar merkezi bir avluya açılırlardı. Atriumun çevresindeki odalara ışık vermek dışındaki diğer önemli işlevi de eğimli çatılar sayesinde yağmur sularının toplanmasıdır.

Binalar tek katlıdır ve temel olarak taş bloklarla inşa edilmiştir. Duvarlar, ahşap dikme ve hatıllarla sağlamlaştırılmış kerpiçtendi. Evlerin dış ve iç duvarları geometrik desenler veya kalıplaşmış pişmiş topraklar ile fresklenmiştir. Boyalı sahneler iç mekânları süsler. Etrüsklerin italya’ya kazandırdığı bilinmekte olan bu ev tipine Marzabotta’da ve daha sonraları Pompei’de de rastlanılacaktır. Yani Etrüsk villası, daha sonraki Roma villalarının öncüsü olmuştur.

Etrüskler konutlarında, yeraltı su boruları ve basınç kutuları, yerden ısıtma sistemi de kullanmışlardır. ilkel Latinlere pencereyi de Etrüsklerin tanıttığı anlaşılmaktadır. Çünkü Latince pencere anlamındaki, “fenestra” kelimesi Etrüskçe bir kelimedir .

Etrüskler, arazi ıslahı sorununu çözen ilk insanlardı ve günümüzde bile hayranlık uyandıracak kadar çok teknik operasyonlar yaptılar. Kanallar Etruria ve Latium boyunca durgun suları topladı. Bu sular daha sonra çiftçilik amacıyla ihtiyaç duyulan her yere kanalize edildi ve arta kalanlar büyük miktarlarda denize indirildi. Etrüskler ilk kuru tarım tekniğini geliştirdi ve Maremma tepelerinin kurak topraklarına uyguladı.

Sanat

Etrüsk kültürünü anlamada ve aydınlatmada en önemli rolü yüzyıllara meydan okuyan sanat eserleri üstlenmektedir. Kendine özgü özellikler taşıyan bu eserler, kusursuz bir teknikle üretildikleri için günümüze kadar ulaşabilmiştir.

Etrüsklere ait sanat eserleri; seramik kaplar, taş, bronz ve pişmiş topraktan yapılmış heykelcikler, mimari heykeller, mezar odalarına çizilmiş duvar resimleri, sikkeler, binlerce oyulmuş bronz ayna, yontulmuş değerli taşlar, fildişi kaplar, çok sayıda kaymaktaşı, taş ve pişmiş topraktan yapılmış ve MÖ 7. yüzyıldan 1. yüzyıla kadar tarihlenen süslü kül vazoları ve mükemmel işçiliğe sahip kuyumculuk örneklerinden oluşmaktadır.

Ayna ve süs taşı gibi bireysel kullanım objeleri sıklıkla tanrısal figürlerle, kâhinlerin, kadın ve erkek kahramanların resimleri ile süslenmiştir ve üzerlerinde resim açıklamasıymış gibi duran yazılar sayesinde bu kişiler hakkında bilgi edinilmektedir.

Tapınaklarını, tanrıların ölümlüler üzerindeki iktidarının önemini vurgulayan mitolojik figürler ve sahnelerle süslediler. Resimlerin „kötülüğe karşı koruyucu‟ gücünü, tapınak ve mezarlarını korumak, kötü ruhları kovmak için kullandılar. Etrüsk aristokratlarına ait mezar odaları ölen kişilerin statülerini, zenginliklerini, kültürlerini ve zevklerini gösteren çeşitli eşyalarla, oldukça zengin bir şekilde döşenmiştir.

Ama hepsinin ötesinde aile mezarlarının zenginliği, kendilerinden önceki kuşakların, atalarının mirasına kişisel bağlılıklarını; ailenin önemini ve hem ölümden sonrası hem de gelecek nesillerdeki sürekliliğini ifade etmekteydi .

Bronz, Etrüsklerin kap, kazan, şamdan, ayna, cista, heykelcikler vb. eşyaların yapımında ustalıkla kullandıkları bir malzemeydi. Bu eşyaların yapımında genellikle dövme ve döküm tekniği kullanılırdı. Çoğunlukla kapların ve aynaların yüzeyinin ucu sivri bir aletle çizilerek, bazen friz bazen de tek sahne olarak ilginç mitolojik konularla bezendiği görülür.

İlk büyük bronz Etrüsk heykeli, MÖ 5. yüzyılın başlarına ait Capitolium kurdu denen dişi kurt heykelidir. Etrüsklerin kuruluş miti, Roma‟ya miras kalmış ve bu kurt Roma‟nın sembolü olmuştur. Kurdu emen ikiz bebekler 15. yüzyıl sonunda Antonio Pollaiolo tarafından heykele eklenmiştir. . Roma’daki Capitolium Tepesine dikilen bu dişi kurt sanat tarihinde hayvan doğasını en iyi yansıtan örneklerden biridir .

Etrüskler Tarihi

Etrüsk sanatının en muhteşem eserleri, mezar odalarına yapmış oldukları duvar resimleridir. Bu fresklerdeki figürler oldukça dinamik, canlı renkler ve zengin giysilerle resmedilmiş, çoğunlukla bir şölen havasını çağrıştıran resimlerde, müzik aletleri çalan, spor veya av yapan, dans eden, mutlu ve sağlıklı görünümlü figürlere sıklıkla rastlanır.

Etrüsk Dini

Antik kaynaklarda yer alan bilgilere göre Etrüskler son derece dindar, inançlı, kendilerini Tanrı, ruh ve atalar kültüne adayan bir ulus olarak biliniyordu. İlahiyatçı Taylor, onların inanç sisteminin genel hatlarıyla üç ayak üzerine oturduğunu düşünüyor: “1.En yüce gök (tin /Tanrı). 2. Temel tabiat (elemental) güçleri. 3. Ata ruhları. Bu üç unsur onların tapındıkları objelerdi” diyor .

Etrüsk Yazısı ve Alfabesi

Runik yazılarla ilgili çalışmaları ile bilinen Prof. Dr. ismail Doğan’a göre: “Etrüsk yazısının ideogram, piktogram ve hece dönemlerini aşmış alfabe sürecini yakalamış dönemde olduğu görülmektedir. Diğer bir deyişle bu yazı en az 3000-3500 yıl öncesinden inkişafa başlamış demektir.”

Etrüsk Dili

Etrüsk dili günümüzde kullanılmayan ve literatürde ölü diller grubunda yer alan, birçok dilbilimci ve Etrüskolog tarafından Hint-Avrupa dil ailesinden olmadığı kabul edilen, hangi dil ailesine mensup olduğu hakkında farklı fikirler ortaya konan ve son gelinen noktada bazı uzmanların görüşlerine göre; Fin-Ugor, Ural-Altay, Altay, Türkçe dil ailelerinden birine akraba kabul edilen bir dildir.

Etrüsk Kültürünün Roma Kültürüne Tesiri

Bilindiği üzere, Batı medeniyetinin temeli Yunan ve Roma kültürleridir. Roma kültürünün ise, şekillenmesinde önemli bir pay sahibi olan, Etrüsk kültürü tarafından aktarılan pek çok kültür unsurunu bünyesinde barındırmakta olduğu tespit edilmektedir. Bu bağlamda, Etrüsk kültürünün Roma kültürü üzerine tesiri ortaya konulursa:

Devlet iktidarını kullanabilme, velayet altındaki kişilere emir verebilme ve uygulanması için gerekli tedbirleri alabilme yetkisi şeklinde tarif edilebilecek imperium kavramı, Roma’ya Etrüskler’den geçmiş olup, Roma, bu kavramı sadece felsefi anlamda değil, şekil bazında da Etrüskler’den almıştır

  • Roma consul’leri bir makam koltuğuna (sella curulis) oturmuş, kenarlarında erguvan renkte şeritler bulunan bir toga (toga praetexta) giymiş, dışarıda yürüdükleri zaman ise, birbirine bağlıdallardan mütevellit bir demete sarılı çift ağızlı bir el baltasını (fasces) omuzlarında taşıyan on iki asker (lictores) önlerinden kendilerine refakat etmiştir. Imperium’u sembolize etmekte olan gerek consul’lerin kişisel donanımı, gerekse önlerinde giden askerler ve onların donanımı, Etrüsk orijinli geleneğin bir devamıdır.
  • Roma ordusu üzerindeki patricius’ların tekelini kırarak plebs’lerinde orduya alınmasını temin eden, sınıflara ayırmak suretiyle onun sistemli bir ordu olmasını sağlayan ve de ona phalanx düzeninde savaşmayı kazandıran Etrüskler olmuştur. Roma portre sanatındaki dış görünüşün tam olarak yansıtılmak isteniş ve gerçekçiliğe yöneliş üslubu, Etrüskler’in Roma sanatına bir mirasıdır. Roma mimarisi, yol yapımı ve su taşıma teknikleri ile Tuscania düzeni ve atrium tarzını Etrüskler’e borçludur. Roma kentindeki Eski Çağın en eski ve en büyük circus’u olan Circus Maximus ile Cloaca Maxima ismini taşıyan kanalizasyon şebekesi Etrüskler tarafından inşa edilmiştir.
  • Roma kentinde kurulmuş ilk tapınak olan Capitolium’daki Iuppiter Tapınağı; Iuppiter, Iuno ve Minerva’dan oluşan üçlü tanrı ideali; tanrıların antropomorfik karakteri; Etrusca Disciplina ismi verilen Etrüsk gizli öğretileri, Etrüskler’in Roma din ve inanç sistemine armağanlarıdır
  • Roma kenti, Etrüsk gizli öğretileri uyarınca kurulmuştur. Roma denilince ilk akla gelen imgeler arasında ön sırada yer alan Roma amphitheatrum’larındaki gladyatör dövüşleri Etrüsk orijinlidir.
  • Roma circus’larındaki Troia oyunları, Etrüskler’in Roma’ya bir hediyesidir. Tiyatro sanatının temel öncüleri olan satura ve fescennini versus, Etrüskler’in Roma’ya bir kalıtıdır.
  • Roma toga’sı, Etrüsk erkeği tarafından kullanılmış tebenna isimli pelerin çıkışlı bir giyim tarzıdır.
  • Roma diş hekimliğinde uygulanmış köprü yöntemi, Etrüskler tarafından tatbik edilmiş usulün tekrarı mahiyetindedir.
  • Roma, Latin alfabesini Etrüskler’den almış olup, Etrüskçe’den Latince’ye belirli sayıda sözcük transferi gerçekleşmiştir. Örneğin, Latince’deki histrio (aktör), subulo (flütçü), atrium (açık merkezi oda, sofa, salon), persona (maske, rol, karakter) vb. sözcükler Etrüskçe kökenlidir.

Hazırlayan: Kerim Yarınıneli

Kaynaklar:

  • Emine Neslihan BEZİRCİOĞLU/Etrüksçe-Türkçe İlişkileri Üzerine Araştırma.
  • Etrüsk Kültürü ve Roma Kültürüne Tesiri / Murat ORHUN

 

 

Takip Et Kerim Usta:

Herkesin bir yaşama nedeni var. Benimkiyse, bir "Sevda"...

2 Responses

  1. Cihangir Assar

    Atmanın sağlığa zararı yoktur…Yalandan da kimse ölmemiş…Etrüsk Romanın temelidir…Öncesinde ne Roma vardı ne Grek hakimiyeti…Hammadde satıp değerli ürünleri satın alıyorlardı demişsiniz …Böyle bir ülkenin tarihe adını yazdırması mümkünmü…Bu tez gerçek ise güzel ülkemin de adı sonsuza kadar var olacak demektir.Tanrı akıl fikir versin, birazda bilimsel çalışmanın yollarını öğretsin her kişiye.

    • Kerim Usta

      Merhaba,
      Konunun 2014 yılında yayımlandığını fark etmiş olmanız gerekir. Sadece konuyu güncelleyin demeniz yeterliydi…
      Konu tekrar araştırılıp güncelleme yapılmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir