Tanrı Dağları
Orta Asya’da Doğu Türkistan’ın kuzeyindeki yüksek sıradağlar. Türkçede Tanrı Dağları olarak adlandırılırlar. Hazar çöküntüsünden itibaren doğuya doğru (67° -103° doğu boylamları) 3.000 km. boyunca uzanır. Büyük kısmı Kırgızistan topraklarındadır. Bu sıradağların en yüksek noktası Pobyeda (7.439 m.) ile Han Tengni’dir (6.995 m.).
Aralarında Fedçenko, İnilçek ve Koi Kof’un da bulunduğu birçok buzul vardır. Bu dağlar Çin ile Batı Türkistan ve İran arasındaki ticaret yolunda doğal bir engel oluştururlar. Ulaşım, Burul, İziz Dawan ve Terek geçitleriyle sağlanır. Kuzey yamaçlarında kavak ve huş ormanlarının bulunduğu bu dağların yüksek kısımlarında ladin ve öteki kozalaklı ağaçlardan oluşan ormanlar yer alır.
Tanrı Dağları Paleozoik Çağ’da (540-245 milyon yıl önce) kristalin ve sedimanter kayaçlardan oluşmuştur. Bölgenin kuzey ve doğu kısmı Palaeozoik başlarındaki dağ oluşumları sırasında kıvrılarak yükselmiştir. Güney ve Batı kesimler ise metamorfoza uğramış sediman kayaçlar olup volkanik oluşumlar nadirdir. Bölgenin kıvrılması Palaeozoik’in geç dönemlerine rastlar.
İklimsel özellikleri
Tanrı Dağları yaz ve kış büyük ısı farkları ile karakteristik şiddetli kara iklime sahiptir. Karakteristik olan kuraklık kendini çevreleyen çöller ve kurak bölgelerde belli eder. Bu alanlar yılda ortalama 2,500 saatlik güneş ışığı absorbe etmektedir. Dağlarda yükseklik arttıkça, iklim gittikçe soğur. Daimi donmuş topraklar 3,000 m yükseklikten sonra yaygındır. Atlantik Okyanusu’ndan gelen hava kütleleri yağışlarını batı ve kuzeybatı Tanrı Dağları eteklerine (2700-3000 m) bırakır (710-790 mm). Doğu ve İç Tanrı Dağlarında toplam yağış oranı azalır. Güney Tanrı Dağlarında en fazla yağış Mart-Nisan aylarındadır. Burada yaz mevsimi kurak geçer. Batı ve Kuzey Tanrı Dağlarında yağış çoğunlukla Nisan-Mayıs aylarındadır. İç ve Doğu Tanrı Dağlarında ise yağış yaz aylarındadır.
Isı, Tanrı Dağlarında yüksekliğe göre çok değişim gösterir. Dağ eteklerinde yaz ayları sıcak geçer. Temmuz ayında ortalama ısı 23 °C ye ulaşır. İli çöküntü havzasında 34 °C, iken Tanrı Dağlarının 3,300 m’lik kesimlerinde +5 °C ye düşer. Bu bölgelerde yaz boyunca geceleri don olayına rastlanır. Kışın ise buralarda (Aksay Vadisi) ısı -50 °C olarak ölçülmüştür.
Tanrı Dağları’nın bölümleri
- Ala dağları
- Cungarya Ala dağları
- Kırgız Ala dağları (Kırgızistan ve Kazakistan’da)
- Küngöy (Kengey) Ala dağları (Kırgızistan ve Kazakistan’da)
- Teskey Ala dağları (Kırgızistan’da)
- Talas Ala dağları (Kırgızistan, Kazakistan ve Özbekistan’da)
- Trans-İli Ala dağları (Kazakistan, Alma-Ata’da)
Türk Kültüründe Tanrı Dağları
Eski Türk kültüründe büyük bir dağa sahip olmayan medeniyetlerin yok olacağı inancı hâkimdi. Asya’nın geniş alanlarına dağılmış Türk budunları efsaneleştirdiği Tanrı dağıTanrı dağı denince aklımıza ilk gelen şey Doğu Türkistan olsa gerek, kan gözyaşı ve zulmün ana vatanı Doğu Türkistan. Elbette Türkistan denince de aklımıza TURAN geliyor. Oysa Türk yurdu sadece Türkistan’dan oluşmaz. Büyük okyanustan Avrupa içlerine, kuzeyde Sibirya, güneyde Hindistan’ında içinde bulunduğu büyük bir coğrafyadır Türk yurdu. Ve elbette bu yurdun simgesidir Tanrı Dağı. Şiirlerimize, türkülerimize, marşlarımıza taşıdığımız ve hiç görmediğimiz halde içimizi burkan bir güzelliktir Tanrı Dağı. Tanrı Dağı Kızıl Elma’ya yapılan kutlu yolculuğun başlangıç noktasıdır. Tanrı Dağı zaman zaman bozulan Türk birliğinin yeniden toparlanmak için seçtiği bir baba otağıdır. Karlı zirvelerine bakıp özgürlüğü yüreğimizde hissettiğimiz, yamaçlarında hayvanlarımızı otlattığımız, etrafı çöllerle kaplı Türk yurdunun yaşam kaynağıdır bir bakıma. Bağrından çıkan buz gibi sularıyla hayat verir ovalara, vadilere, tabiat ve insanlığa.
Vâni Mehmed Efendi, “Araisü’l-Kurân” adlı eserinin birinci bölümünde şöyle der: “Türklerin Benî İshâk‘tan kabul edilmesine gelince; buradaki İshâk’ın, İshâk Peygamber olduğu açıktır. Bil ki, ben Türk tarihlerinde, Oğuz Han’ın Yafes’in neslinden olduğunu gördüm. Türkler’in tamamı O’nun neslindendir. Oğuz Han, Hz. İbrahim‘le çağdaş idi. Hatta Türkler, O’nun İbrahim’e iman ettiğini ve İshak’ın kızıyla evlendiğini de iddia ederler ve Türkler, Kurân-ı Kerîm’de zikredilen Zülkarneyn ile kastedilen, Oğuz Han’dır derlerdi
Arap tarihçisi el-Mesudi’ye (X. yy.) göre, Türkler, Nuh Peygamber’in üç oğlundan biri olan Yafes (diğerleri Ham ve Sam)’in soyundan iniyordu. “Tac-üt Tevârih” yazarı Hoca Sadettin Efendi dâhil bütün Osmanlı vak’anüvis (resmî devlet tarihçi)leri bu görüşü aynen benimsemiştir.
Joseph Deguignes de “Büyük Türk Tarihi” adlı kitabında, Türklerin atası olarak Nuh Peygamberin oğlu Yafes’i zikretmekte, hatta Yafes’in oğullarından birinin adının Türk olduğunu, Hazar, Türkistan ve Volga ırmağı çevresinde yaşadığını ifade etmektedir. Bunları çoğaltmakta mümkündür Şöyle ki;
Ebülgazi Bahadır Han’ın “Şecere-i Terakime”sinde, Reşideddin’in “Cami’üt-Tevarih“inde, Oğuz Kağan Destanınında, “Tarih-i Enbiya” ve “Hükem“de, Ebülgazi Bahadır Han’ın “Şecere-i Terakime”sinde, Yahudilerin kutsal kitabı Tevrat’ta, Kırgızistanlı öğretim üyesi Prof. Dr. Ömürkul Yasayev’in tüm dünyada kabul gören makalelerinde ve Türkmenistan devlet başkanı Saparmurat Türkmenbaşı’nın “Ruhnâme” adlı eserinde bu konu detaylı olarak anlatılmıştır.
İşte böylesine gerçekçi yaklaşım ile Gök Tengri’nin adını Türk koyduğu ve Yeryüzündeki askerleri olarak iltifat ettiği kavmin doğduğu geliştiği yerdir Tanrı (Tengri) dağı. Altın olmadığı ispatlanmasına rağmen saygı ve sahiplenme duygusu ile Altın dağları adı da verilen Tanrı dağlarına hiç görmediği halde özlem duyan hasret çeken Anadolu Türklerinin bu duygusu ancak böyle anlaşılabilir.
Tanrı Dağı Tarihte adı geçen, geçmeyen unutulmuş büyük kahramanlara ait destanların yazıldığı yerlerdir. Böylesine büyük kahramanlıkların yaşandığı bu coğrafyaya şimdi hüzünlü bir bakış sergilememizde sanırım bizlerin de hataları olsa gerek. Tanrı dağının en tepesine ulu hakanının ismini verenler, bugün bu topraklar da Turan’a ulaşamadığı için boynu bükük bir ifade ile mazide yaşadığı o haşmetli günlerini arıyor. Kağan Tanrı tepesi ( Khan tengri ) kutsal Tanrı dağının zirvesinden, Türk’ün silik mazisine hüzünle bakıyor.
Tanrı Dağları’nın tepelerinde kar, eteklerinde her rengin kuşağını içinde barındıran yeşillik vardır. Ormanlarla kaplı Tanrı Dağı’nın çoğunluğunu çam, ardıç, şimşir gibi ağaçların kaplar. İşte bu ağaç ve bitki kokularının büyüsü Tanrı dağına ayrı bir güzellik ve haşmet verir. Kendisi birer efsane olan Türkler Tanrı dağını kutsal bilmiş, ne Tanrı dağının altında nede üstünde “altın” olmadığı halde bazen “Altın Bağları” demiş, içinden çıkan nice kahramanlarına yuva olan bu tepelere ağıtlar yakmıştır.
Dağları yaşamlarıyla ilişkilendiren Türkler dağların ulaşılamaz devasa haşmetinden etkilenmiş ve nice efsanelerine taşımışlardır. Türklerin ilk medeniyetini Tanrı dağları etrafında kurduklarını söyleyen birçok kaynak vardır. Eski Türk kültüründe büyük bir dağa sahip olmayan medeniyetlerin yok olacağı inancı hâkimdi. Asya’nın geniş alanlarına dağılmış Türk budunları efsaneleştirdiği Tanrı dağına daima kutsal gözle bakmış, tarihten gelen gücünü ve kudretini neredeyse Tanrı dağından almıştır. Bu gün Oğuz soyunun sahibi olan Anadolu Türklerinin Tanrı dağına ilgisini anlayabilmek için, önce Türk gibi düşünmek zarureti vardır.
Kaldı ki daha dün gerçekleşmiş gibi anlatacağınız ve adına “geçmiş” yakıştırması yapacağınız Türk tarihi 10 bin yıllık bir gelenekten gelirse, bu köklü kültürün dünya medeniyetindeki önemini anlamış ve sahiplenmiş oluruz. Dünyanın neresinde olursa olsun “Yesi” de “Çimkent” de Uluğ Türkistan da bir gün yaşamak, bir Türk için ne güzel kavuşmadır. Ve hasretin dinmesi anlamını taşır. Aslında nerede olursak olalım hepimizin sılası öz vatanı değimlidir Tanrı Dağı.
Bugün biz Türklerin içinde bulunduğu en büyük sıkıntı, hiç şüphesiz tarihine küsmüş, geçmişine düşman bir vurdumduymazlıkla mazisine kayıtsız kalmasıdır. Biz yüreklerinde bu büyük Mefkûreyi yaşatanlar ve ecdadına sahip çıkarak yüceltenler olarak Tanrı Dağlarının o sisli tepelerine hala özlem ile bakıyoruz. Khan Tengri nin heyecanını, yaşanan kahramanlık hikâyelerini içimizde sımsıcak tutuyoruz. Dağlar acılı insanların meramını sinesinde saklar. Sisli puslu dağlar bilinmez manevi bir güç verir adeta, dağları ardına alanlara.
Tanrı dağları ne kadar uzak olsa da, Türk’ün içinde beslediği o büyük mefkûre onları canlı ve diri tutmaya yetecektir. Tanrı dağları bir dilektir. Türkün şerefli mazisinin devasa ispatıdır. Doğu Türkistan’ın gelecekte bağımsızlığına da şahit olacak, geçmişten bugüne uzayan Türk’ün hürriyet ateşinin yakılacağı mekânın adıdır.
Bir yanıt yazın