Kar
Kar, bir yağış çeşididir.Çok sayıda kar kristal çeşidi olmasına rağmen hepsi altı köşelidir. Kar tanelerinin kristal yapıları birbirinin tıpa tıp aynısı değildir. Mikroskopla büyütülen kar taneleri üzerinde yapılan araştırmalarda, kristal yapıları birbirinin aynı olan iki kar tanesine rastlanmamıştır.
Kar kristalleri üzerinde ilk araştırmaları yapan ABD’li Wilson Bentley, gördüğü muhteşem sanat karşısında adeta büyülenmiş ve elli yıl boyunca sürekli kar kristali fotoğrafı çekmiştir. Elde ettiği 6000 resim içinde kristal yapıları birbirinin aynı olan iki kar tanesine rastlayamamıştır. Daha sonraları diğer bilim adamlarının sürdürdüğü çalışmalar neticesinde şimdiye kadar kar tanecikleri arasında aynı büyüklükte, aynı şekilde ve aynı sayıda su molekülü ihtiva eden iki kristal bile bulunamamıştır.
Kar kristallerinin şekillerinin çok fazla çeşitlilik göstermesi, popüler olan “birbirine benzer iki tane yok” ifadesine yol açmıştır. İstatistik olarak mümkün olmasına rağmen, yere inerken kristalin maruz kaldığı sıcaklık ve nem çok fazla değişkenlik gösterdiği için aynı şekilde iki kristal oldukça ender oluşur.
1885 yılından itibaren mikroskopla fotoğraflama yöntemi ile ikiz kar kristali arama girişimleri sonucunda bugün binlerce kar kristalinin farklı varyasyonlarını bilmekteyiz. Aynı koşullarda oluşan kar kristallerinin birbirlerine benzer olmaları, oluşum ortamları birbirine ne kadar çok benzerse, o kadar olasıdır. Birbirinin aynısı iki kar kristali 1988 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Wisconsin eyaletinde tespit edilmiştir.
Çapları 2-4 mm, ağırlıkları ise yaklaşık 0,005 gram olan kar tanecikleri havanın gösterdiği direnç sebebiyle süzülerek (limit hızla) yere inerler. Bu inme sırasında tanecikler birbirlerini ittiklerinden yapışmazlar. Özelliklerini koruyarak yere inerler. Bunlar güneş ışığını tamamen yansıttıkları için beyaz olarak görülürler. Kar yağışı genellikle hava sıcaklığı -4 °C ilâ -20 °C arasındayken olur. Bu yağış, sıcaklık sıfırın altında birkaç derece olduğunda ağır, nemli, ebatları bir santimetreye ulaşan parçalar halinde gerçekleşir. “Lapa lapa kar yağması” tabiri bu durum için kullanılır.
Atmosfer ile toprağın sıcaklıkları eşit olursa yüzeye ulaşan kar hemen erimez. Toprak sıcaklığı atmosfer sıcaklığının üzerinde ise, yere düşen kar kısa sürede erir. Dünya üzerinde bir bölgede, kar yağışı olma ihtimali, o bölgenin ekvatordan uzaklık ve deniz seviyesinden yüksekliği ile doğru orantılıdır. Buna rağmen ılıman bölgelerin kara iklimi görülen kısımlarında, ekvatordan uzaklık ve denizden yükseklik şartları yeterli durumda olmasa bile, kar yağışı görülür.
Yapılan araştırmalarda bütün yağışların altı veya sekizde birinin kar olarak gerçekleştiği anlaşılmıştır. Karın, tarım toprağını koruması ve nemli tutmasında önemi büyüktür. Kar, yeryüzü ve yeraltı su rezervlerinin ana kaynağıdır. Kar, -8 °C’de, bitkilerin üzerinde ince bir hava tabakası bırakarak, bu bölgeyi 0 °C olacak şekilde örter. Kış boyunca toprak ve bitkileri donmaktan koruyan kar, ilkbaharda sıcaklığın artmasıyla eriyerek nehirlere ulaşır.
Ayrıca kışın yağan ve dörtte üçü üst kısımlarda kalan kar, yaz kuraklığına karşı da toprağı ve bitkileri korumuş olur. Karda bulunan amonyak, kar erimesiyle birlikte toprakta kalır. Bu amonyak, azot bakterileri tarafından kalsiyum nitrat gibi azot tuzlarına çevrilerek bitkilerin azot ihtiyacını karşılar.
Kar tanelerinin kristalizasyonu
SEM ile çeşitli ölçeklerde görüntülenen kar tanesi. Ortam sıcaklığı kristal yapının oluşum morfolojisini belirleyen etmendir. Genellikle çapları 2-4 mm, ağırlıkları ise yaklaşık 0,005 gram’dır. Kar tanesi, oluşmaya başladığı zamanki sıcaklığa ve neme göre şekil alır. Nadiren yaklaşık -2 ° C derecede kar taneleri simetrik üçgen şeklinde oluşur.
Kar tanelerinin çoğu çıplak gözle düzensiz görünür, ama resimlerde şekillerin çekiciliği nedeniyle mükemmele yakın görülebilir. İnce ve düz şekilli kristaller hava 0 ° C ila -3 ° C arasında oluşur. -3 ° C ila -8 ° C arasında kristaller iğne, içi boş sütunlar veya prizmalar (uzun ince kalem şekli) şeklinde oluşur. -8 ° C. ila -22 ° C arasında tabak şekline döner ve bazen dallı ve dendritik özellikler taşır.
Sıvı ile buz arasındaki buhar basıncının maksimum farkı yaklaşık -15 ° C derecede görülür ve bu ısıda kristaller sıvı damlacıklarını tüketerek hızla büyürler. -22 ° C derece altında kristaller sütun şekline girer ancak çok daha karmaşık büyüme modellerine de sahiptir. Sütunlar, düzlemler, yan-düzlemler, kurşun-rozetler gibi şekiller oluşur. Eğer bir kristal yaklaşık −5 °C derecede sütun şeklinde bir büyüme eğiliminde ise, bu sütunlar daha sıcak bir havaya rastladığında sütunun sonunda bir tabak-plaka veya dendritik şekiller oluşur, ve bu kristallere “şapkalı sütun” denir.
Dolu
Dolu, kule tipi bulutlardaki düşey hava sirkülasyonuna kapılan bulut damlacıklarının bulut içindeki 0 derece ve -40 derece seviyelerini geçerken (donma ve erimeler ile) tabaka tabaka büyümesi ile oluşur.
Bulut içinde düşey hava sirkülasyonunu ve yerçekimini yenilerek yere düşen dolu taneleri bulut ile yer arasındaki hava sıcaklığından çok fazla etkilenmez. Ama bulut tabanından ayrılan kar kristalleri içinden geçtiği hava tabakasının sıcaklığına göre, kuşbaşı kara, granül şeklindeki kara, sulu sepkene, yağmura veya donan yağmura dönüşebilir.
Yağmur damlaları fırtına nedeniyle donar. Yere doğru inerken hava akımları bunları bir aşağı bir yukarı sürükleyerek daha büyük buz parçaları hâline getirir. Ağırlaşan buz parçaları yere düşer. Buna dolu denir.
Dünyada dolu yağışının en yoğun yaşandığı bölge Kuzey Amerika kıtası, özellikle de Meksika Körfezi’nin kuzey kesimleridir. Bu zamana kadar kaydedilmiş en iri dolu tanesi de Bangladeş’in Gopalganj bölgesine [23°00’K, 89°56’D, rakım: 4 m] düşmüş olup ağırlığı yaklaşık 1 kg’dir. Bu dolu yağışında 92 kişi ölmüştür
Yağmur
Yağmur,bulutlardan su şeklinde yağan yağış biçimidir. Yağmur taneleri düşme esnasında kuru havadan geçerken bir kısmının veya tamamının buharlaşması sonucu bulut tabandan aşağı doğru sünüyormuş gibi görünür buna virga denilir. Bilim adamlarının yağmurun oluşumu ve yağışı ile ilgili açıklamaları Bergeron Süreci olarak adlandırılır. Ayrıca yazın bazı günlerde bulut olduğu halde yağmur yağmamasının sebebi hava kütlesinin taşıdığı toplam su miktarının az olması sebebiyle yeterince yağış yapacak kadar yoğunlaşmamasıdır. Yapay yağmurlar ise havanın bulutlu olduğu günlerde bulutlara gümüş iyodür bulutu sıkılarak yağdırılır. Havada bulut olmazsa asla yapay yağmur yağdırılamaz.
Çisenti
Çisenti ya da çiseleme, çok küçük su damlaları halindeki bir yağış türü.[1] Çoğunlukla 0,2-0,5 mm çapında olan damlacıklar hava akımları nedeniyle bazen uçuyor gibi görünürler.[1] Büyük damlalar yağmur damlası iken, daha küçük olanlar genellikle bulut veya sis damlacıklarıdır.[1] Meteorolojik sembolü DZ’dir.Çisenti genellikle sisli havalarda görülür.[1] Çoğunlukla stratüs tipi bulutlardan yağar.
Kırkikindi yağışları
Kırkikindi, Anadolu’da kış ve yaz başlarında genelde öğleden sonra, ikindi saatlerinde görülen konveksiyonel yağışlara halk arasında verilen isimdir. Bu yağışlara, genelde ikindi vakti başladığı ve 40 gün yağdığına inanıldığı için kırk gün, ikindi vakti yağan yağışlar anlamında Kırkikindi yağışları denmiştir. Lakin, 40 gün sürmelerinin bilimsel bir dayanağı yoktur. Bu konveksiyonel yağışların dönem aralıkları sinoptik koşullara göre yıldan yıla fark edebilmektedir.
Isı kapasitesi, albedo gibi özellikleri açısından farklı karakteristiklerdeki araziler, güneş ışınlarından farklı dozlarda etkilenirler ve atmosferik sınır tabakanın ısınması da alttaki yüzeye göre farklılık gösterir. Bu farklılık, yere yakın tabakada bir heterojenlik oluşturur ve meydana gelen yoğunluk farkı, daha düşük yoğunluktaki (genellikle fazla ısınan) hava parselinin yükselmesini tetikler. Gerçekleşen konveksiyon yeterince güçlü ise gökgürültülü fırtına meydana gelir. Tabii bunda düşey rüzgar kayması ve troposferin üst seviyelerindeki soğuk hava da etkilidir. Kırkikindi yağışları da diğer konvektif yağışlarda olduğu gibi kısa süreli ve ani bastıran sağanaklar şeklinde görülür. Çoğunlukla birkaç saati aşmaz ancak önemli bir miktar bırakır. Koşullar uygun ise dolu da vuku bulabilir.
Konveksiyonel yağış
Konveksiyonel yağış veya Konvektif yağış ısınan hava parselinin, her 1000 feet mesafede adyabatik olarak 3 derece soğuyarak içeriğindeki nemin yoğunlaşması sonucu oluşan kümüliform bulutlarının neden olduğu yağıştır. Yükselen hava parselinin sıcaklığı çevredeki havadan daha sıcak olduğu müddetçe hava yükselme devam eder ve parselin daha sıcak olduğu atmosfer tabakalarında hava kararsızdır.
Çevresel sıcaklık ile parsel sıcaklığının birbirine eşit olduğu yükseklik denge seviyesi olarak adlandırılır. Denge seviyesinden itibaren hava kararlıdır ve aşağı yönlü hava akımı başlar. Denge seviyesine kadar yüksekte bulunursa, kümülonimbus bulutlarının dikey gelişme imkânı bir o kadar fazladır. Parsel sıcaklığı ile çevresel sıcaklık arasındaki fark çok fazla olan bir bölgede, dikey rüzgar da fazla olduğundan oluşabilecek konvektif bir fırtınanın hortum ve dolu yapma kabiliyeti artar. Konvektif yağışlar genellikle sağanak olarak tabir edilen, kısa süreli yağışlardan ibarettirler. Şimşek aktivesi, konvektif yağışları stratiform tipi bulutların neden olduğu kararlı hava yağışlarından ayıran en önemli özelliğidir.
Sulusepken
Yağmur ve karın aynı anda yağış olarak yere düşmesi olayıdır. Bu yağış türüne sulusepken kar yağışı adı da verilmektedir. Havanın yoğunlaşmasıyla, bulutlardaki yağmur kara dönüşür. Ama bir kısmı yağmur olarak kalır. Bulut, aynı anda hem yağmuru, hem de karı taşıyamadığı için bu yükü aşağı bırakır ve karla yağmur aynı anda yağar.
Çiy
Çiy, atmosferik sınır tabakadaki hava parselinin aktüel buhar basıncının, yüzeyin sıcaklığına ait doymuş buhar basıncından daha yüksek olması sonucu, havadaki su buharının soğuk yüzey ve/veya cisim üzerinde yoğunlaşarak sıvı faza geçmesidir. Bahar aylarında bulutsuz gecelerde gerçekleşen radyasyon kaybı, yeryüzeyine temas eden ince bir hava tabakasında fazlaca soğumaya neden olur ve çiy de genellikle bu durumda -nem, sıcaklık ve basınç koşulları da uygunsa- gerçekleşir. Yer/cisim sıcaklığı donma seviyesinin altında ise, çiy yerine kırağı gerçekleşir. Çiy, meteoroloji biliminde yağış kategorisine girmez. Hatta klimatolojik rasat cetvellerinde meteorolojik hadise değil, müşahede olarak rapor edilir.
İlkbahar veya yaz mevsiminde sabahları cisimlerin üzerinde, bahçedeki bitkilerin yapraklarında su damlacıkları oluşur. Bu damlacıklar yağmur damlası değildir, geceleri havanın soğumasıyla havada bulunan su buharının yoğuşarak oluşturduğu damlacıklardır.
Kırağı
Kırağı, atmosferik sinir tabakadaki hava partiküllerinin efektif buhar basıncının, yüzeyin sıcaklığına ait buz üstünde donmuş buhar basıncından daha alçak olması sonucu, havadaki su buharının soğuk yüzey ve/veya cisim üzerinde yoğuşarak katı feyze geçmesidir. Kısaca kırağı zeminler üzerindeki yoğunlaşmanın buz kristalleri şeklinde olmasıdır.
Kırağının oluşabilmesi için de havanın açık ve durgun olması gerekir. Oluşum biçimi bakımından çiyden bir farkı yoktur. Meteorolojide yağış kategorisinde değerlendirilmez. Soğumanın çok şiddetli olduğu yerlerde, havanın temas ettiği yüzeylerde buz kristalleri şeklinde oluşan yoğuşma ürünüdür. Türkiye’de bu olay kış mevsiminin başlarında görülür.
Bir yanıt yazın